07 Nisan 2008

Sorular, yanıtlar ve önsözler...

Soru sormayı ve yanıtları dinlemeyi severim. Başkalarının sorduğu soruları ve o sorulara başkalarının verdiği yanıtları dinlemeyi de... Önsözleri okumayı ise hiç sevmem. Onları ya okumayı reddederim (nedense vicdan azabı çekerek) ya da kitabı bitirdikten sonra "hımmm... hımmm..." diye diye okurum (Belki de vicdan azabı çekmeyi sevmediğimden). Kurt Vonnegut'un Ölümden Beter Yazgılar'ını da elime aldığımda önsözü es geçmek ve onu orada unutmak niyetindeydim. Hem belki kitap bittiğinde döner okurdum. (Dedim ya vicdan azabı çekmeyi ve yazarların kelimelerine saygısızlık etmeyi hiç sevmem.) Fakat Vonnegut'un kelimeleri ve mizahının içinden sızan o ince keder beni büyülediğinden olsa gerek önsözün ilk cümlesini okudum. Ve... Bazen ilk cümleler bizi hiç ummadığımız yerlere götürür tıpkı şimdi olduğu gibi...

Pek çok şeyden söz ediyordu. O her zaman pek çok şeyden söz eder. Ve bir çok kapılar açar insana hangisine dalsan bilemediğin. (Tüm iyi yazarlar bunu yapmaz mı zaten?) Kitabın önsözünde, önsözlerle olan sorunuma (bir insanın neden önsözlerle sorunu olur ki?) bir açıklık ve içime de bir rahatlama getiren (nedense?) bir cümle söylüyordu Vonnegut. Şöyle diyordu: "Önsöz, okuyucunun ilk önce görmesi beklenilen bölüm olsa da, çoğunlukla kitabın en son yazılan bölümüdür." İşte önsözleri neden sonra okumayı tercih ettiğimin nedeni. Teşekkürler Vonnegut. Madem en son yazılıyor neden en sona bırakmayayım okumayı? (Vicdan rahatlatmak için sevdiğin birinden destek almak en iyi yoldur.)

Sorular ve yanıtlar... Önsözde sorular vardı. Vonnegut'a Weekly Guardian dergisi tarafından yöneltilmiş sorular. Güzel sorulardı Vonnegut'a sorulan sorular ve elbet yanıtlar da öyleydi. O kısa röportajın bazı soruları, o soruların cevapları ve kendi cevaplarım üzerinde düşündüm. Şöyleydi o sorular ve yanıtları:

Sizce mükemmel mutluluk nedir?
Bir şeyin, bir yerde, bizim burada olmamızı istediğini düşlemek. (Ben ise herkesin mükemmel mutuluk tanımının kendine göre değiştiğini düşünüyordum mesela. Ya da o zamanlardaki ruh haline göre değiştiğini. Mesela; sabah pencereni açtığın zaman içeriye dolan güneş seni deli gibi mutlu edebilirdi. Ama bazı zamanlarda ise, hani o ne istediğini bilmediğin zamanlarda dünyayı ayakların altına serseler mutlu olmazdın. Çok değişken elastik birşeydi bu.)

Ençok sevdiğiniz kelime nedir?
Amen. (Acaba kaç kişi düşünmüştür en sevdiği kelime üzerine. Mesela kaç kişiye sorsak "hımmm..." diye başlayan bir düşünme süreci geçirmeden pat diye cevap verir? Ya da en sevilen sözcükler sıralamasından 1 numara olan hangi sözcüktür acaba; aşk mı, umut mu, mutluluk mu? Belki de paradır? Hoş bunu kimse itiraf etmez herhalde.)

En çok hangi kelimeleri kullanırsınız?
Özür dilerim. ( İşte bu soruya cevabımı biliyorum. En çok kullandığım kelime; neden. Evet en çok bunu kullanıyorum. Nereden mi biliyorum; çünkü sürekli "neden herşeyin "nedenini" soruyorsun diye" tepkiler alıyorum. Ne tuhaf, onlar bana bu tepkiyi verirken "neden" diye başlayan bir cümle kuruyorlar.)

Sizce gereğinden fazla önemsenen değer nedir?
Dişler. (Hımmm... İşte bu sorunun yanıtını bilmiyorum. Bence pek çok şey gereğinden fazla önemseniyor. Ve pek çok şey gerektiği kadar önemsenmiyor. Bu işin bir dengesi yok mu acaba?)

Dedim ya başkalarının sorduğu soruları ve o sorulara başkalarının verdiği yanıtları dinlemeyi ya da okumayı severim. Ve soruları yanıtlamayı da...

13 yorum:

  1. velkam dı alem-i blog.

    ilginç ben de önsöz manyağıyımdır...ilk önce önsözü okurum. boşuna önsöz dememişler :)

    ama sanırım tutunamayanların önsözündeydi. oğuz atay'da sevmezmiş önsözleri.

    ama severim ben. önsözleri seviniz, sevdiriniz.

    YanıtlaSil
  2. en sevdiğim kelime : Kuyu benim :)

    YanıtlaSil
  3. Kuyu mu? Neden? Derinlik mi? Bilinmeyen mi? Benim en sevdiğim kelime de: Neden? :)))

    YanıtlaSil
  4. önsözler genelde kitabın en otobiyografik bölümüdür. yazar hakkında ipuçları verir. kimlere teşekkür etmiş, hayatında kimler önemliymiş görürsünüz. bazen önsözün sonunda üsküdar'05 yazar mesela. yazarın bu kitabı muhtemelen üsküdar'da yazdığını anlarsınız. eğer kitabı sevmişseniz üsküdar'a gidip öyle bir kitap yazmayı hayal edersiniz. ya da bir şiir kitabıysa mesela, üsküdar'a her gidişinizde kitabı yanınızda götürür ve her gidişinizde bir şiir okursunuz üsküdar'da. sonra önsözlerde yazarın muhatabı okuyucudur, ilk kendim için yazıyorum diyen bir yazar olsa bile, önsözler direk okuyucuya yazılmıştır, bu yüzden de severim önsözleri.

    önsözleri her zaman samimi bulmam, ama severim. bazen biraz zorlama yazıldıkları belli olur. yazarlar ön sözlerde neden yazdıklarındn falan bahsederler bazen, nedense bu, okurlarca çok sorulan gereksiz bir sorudur. beni neden seviyorsun diyen sevgilinin sorusuna benzer, okurun neden yazıyorsun sorusu. sevgililerin de ille bir sebep bulmak için uğraştıkları gibi, yazarlar da uğraşırlar. halbuki, geelde belli bir amacı, sebebi yoktur yazmanın. içinden yazmak, anlatmak, gelmiştir; sevgilinin sevmesi gibi...

    son olarak burdan yazarlara sesleniyorum. ön sözlerde biraz sonra okumaya başlayacağımız kitabı neden yazdığınızı falan anlatmaya çalışmayın : )

    ha bir de, vonnegut iyidir, hokus pokus'u da tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
  5. Önsözleri hiç böyle düşünmemiştim. Çok haklısınız. Sanırım nereden baktığımız ne gördüğümüzle çok çok ilişkili.
    Vonnegut'u çok severim. Bir kaç kitabını okudum. Hokus-Pokus sırada :)

    YanıtlaSil
  6. kuyu, uyku unu harflerindendir.. uyku da bir kuyudur zaten..
    :)

    YanıtlaSil
  7. Hiç böyle düşünmemiştim. Sahi ya; uyku da kuyu değil mi?

    YanıtlaSil
  8. Hani bir kitabı okur bitirirsin, kaldırırsın kitaplığa, çok sonra böyle bakarken eline gelir, tekrar okursun ya. Baktım uzun zamandır yazmıyorsun ben yine en son yazılanlara öyle bakıyorum. Hep aynısına niye bakıyorum baştan başlayayım dedim, iyi etmişmiyim? Etmişim:=))

    YanıtlaSil
  9. Sahiden çok uzun zaman olmuş Bestami Bey'ciğim :) aklımda yeni yazılar var. Ama vakit vakit vakit artı aşırı yorgunluk. Kopmuş gitmişim vesselam :) Ama yazsam iyi olur yazmaktan vazgeçmeden iyice yazmalıyım. Çok sevgiler...

    YanıtlaSil
  10. Daha uzun yıllar blog yazmanız dileğiyle..

    YanıtlaSil
  11. Farklı düşünce saygı duymak gerekir yalnız iyi de düşünmüşsünüz.

    YanıtlaSil
  12. Emeğinize sağlık yazınız çok farklı ve sürükleyici olmuş yazılarınızın devamını bekliyoruz Tebrikler

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...