Pencereden dışarı baktım. Çok küçük bir pencereden. Bir kız koşarak bir yere yetişmeye çalışıyordu. Bazı adamlar kaldırımda oturuyorlardı. Hiç konuşmadan öylece gelip giden arabalara bakarak. Hafif bir rüzgar vardı ve ağaçların tepesinden güvercinler geçiyordu.
Öylece durdum pencerenin önünde. Bir nefes aldım ve durmaya devam ettim. Ve dedim ki: "Ah hayat, seni hiç anlayamayacağım. Bazen toprak gibisin bazen rüzgar bazen kavurucu bir güneşsin bazen yağmur. Sürekli değişip kılıktan kılığa giriyorsun.Ve kim bilir nasıl da gülüyorsun seni anlamaya çalışan biz zavallılara."
Sahi ne çok gülüyor hayat kim bilir arkamızdan. Sessizliğin o keskin sesi belki de onun kahkahalarıdır. Olamaz mı? Olur.
bir yorum değil elbette ancak iletişim adresi bulamadığım için buradan haber vermek zorunda kaldım: mim'lendiniz...
YanıtlaSilYazılarınıza yeni yeni dalış yaptım. Yavaş yazın hepsini okuyalım. =) Bu arada şu snapshot özelliği çok gıcık. Çat çut edip duruyor. Bu yazı karakteri değil de bir önceki yazılarda kullandığınız yazı fontu çok hoş,yazılar daktilodan çıkmış gibi bir izlenim uyandırıyor, orjinallik katıyor.
YanıtlaSilwww.buzcevheri.com
Haklısın buzcevheri. şimdi ben de onu düşünüyordum. snpashot yani. çok sinir. sildim gitti. yazı fontunu hep öyle kullanırım daktilo yazısı gibi.bunda dalgınlığıma gelmiş anlaşılan. düzelttim.
YanıtlaSilVe dedim ki: "Ay hayat, seni her zaman anlayabiliyorum. Bazen toprak gibisin bazen kum bazen ıslak beton harcısın bazen toz. Sürekli statükocusun. Ve herkez biliyor ki; nasıl da utanıyorsun seni yalayıp yutmuş biz kudret timsallerinden."
YanıtlaSilBugünkü bıraktığınız yorum yazısının kaynagı aslında sizde okuduğum çöp kutusu ile konuşan adama yazısından esinlendim.
YanıtlaSilşu anki yazıda çok güzel hayat, arkadaşımızı tanımak gibi zıtlıkların dengesi işte.