30 Aralık 2020

2021


Babamı kaybettikten birkaç hafta sonra işe döndüm. İşe doğru yol alırken hayatın nasıl da eskisi gibi devam ettiğine hayret ettiğimi hatırlıyorum. O acıdan sonra sandım ki benim başıma yıkılan dünya artık eskisi gibi olmayacak. Oysa her şey aynen devam ediyordu. Hayretim dış dünyadan kendime kaydı, garip olan hayatın devam edişi değil benim kendimi nasıl da dünyanın merkezi sanışımdı. 

Az önce artık kimse blog okumuyor yazmanın ne mantığı var diye düşünürken aklıma geldi. Hala kendimi dünyanın merkezi sanıyordum. Öyle ya ben blog okumuyorum diye kimse artık okumuyor sanıyorum. Aslında bilmiyorum belki de haklıyımdır, kimse okumuyordur. İlgi alanları çok başka yerlere kaymıştır. Kimsenin sabrı ve ilgisi yoktur ya da ne bileyim hayat işte herkesi başka bir yöne savurmuştur.

Olsun ben yazayım aklımdakini dedim yine de. Günlük olsun. Ne zaman ne düşünmüşüm döner bakarım belki kim bilir. Ya da belki birileri okur bir kardeşlik doğar aynı duyguyu hissetmekten dolayı. Kendimizi küçücük hissettiğimiz koca dünyada belki de bir kelimenin dokunuşu şifa olur birbirimize. Bazen oluyor bana çünkü, kafamın içinde dönüp duran bir soruya, kalbimi daraltan bir sıkıntıya birinin bir cümlesi, bir kelimesi ilaç oluyor. Neden olmasın ki? 

Dünya bana bir şiddet topu gibi görünüyor. Sanki herkes birbirinin gırtlağını sıkıyormuş da herkes kötülüğe boğazına kadar batmış gibi geliyor. Bunu, dün bir dizide evsiz barksız bir adamın elinden tutup onun ve çocuklarının karnını doyuran bir başka adımı görüp de gözlerim dolduğunda fark ettim. Dünya pek o kadar kötü bir yer olmayabilir aslında dedim. Olan şu belki aslında; gözümüze sadece kötülük sokuluyor. Kimse iyi bir şeylerden söz etmiyor. Ama ben burada bunu yapmak istiyorum ki iyi olan ve iyi düşünen insanlar kabuklarına çekilip dünyaya küskün küskün bakmaktan vazgeçsinler. İyi olan kazansın istiyorum. İyi olan daha çok göz önünde olsun ve iyi olandan daha çok söz edilsin. Çünkü biliyorum ki en çok neyden konuşuluyorsa o bizi sarıp kuşatıyor. Kimse artık adalete inanmıyor kimse birbirine güvenmiyor ve kimse birinden gelecek yardımın ardından başka bir şey olmadığından emin olamıyor. Bence bunu değiştirmeliyiz. Kolay mı? Değil. Ama denemeye değmez mi? 

Nasıl ve ne yapacağımı bilmiyorum. Tek amacım güzel ve iyi şeylerden söz edebilmek. 2021 için blog planım bu. Umarım gerçek olur.

Güzel ve sağlık dolu bir yıl olsun. İyilik ve sevgiyle dolu olsun.

Fotoğraf: pexels

08 Eylül 2020

Bitsin Artık Bu Çile...



Günlerin güzel olacağına inanmalıyız. Kolay mı? Hiç kolay değil. Ama bunu yapmak zorundayız.

Eminim hepimiz son ayları zor geçirdik. Kimimiz yaşamı sorguladı, kimimiz hayata dair inancını kaybetti, kimimiz hem kendisi hem de sevdiği insanlar için çok korktu. Ben bu saydıklarımın hepsini birden yaşadım. Bazen öyle bir hale geldim ki aklımı kaybedeceğimi sandım. 

Bu sabah kendime şunu söyledim, "böyle yaşamaya alışsan iyi edersin. Çünkü görünen o ki bir süre daha böyle devam edeceksin. Tüm gün maske ile oturup zor nefes alacaksın. Sürekli ellerini yıkayacaksın. İnsanlardan uzak duracaksın. Zor mu? Evet çok zor ama yapılmalı" Aslında dert olan bunlar değil, dert olan şu ki, sürekli kaygılanmak. 

Epiktetos kontrol edemeyeceğin şeyler için endişelenmenin aptallık olduğunu söyler. Haklı da. Ama insan çok korktuğu vakit zihin mantıklı düşünme yetisini kaybediyor. Bu nedenle de korktuğu şeyler gerçek olmasın diye etrafındaki her şeyi kontrol etmeye çalışıyor. Sanki bunu yapmak mümkünmüş gibi. 

Son zamanlarda kontrol delisi olduğumu fark ettim. Aptalca davrandım elbet. Kimi nasıl kontrol edebilirim ki. Karşımda bir insan var bir eşya değil. Onu istediğim yere çekemem. O bildiğince davranır. Şöyle şeyler yaptım daha çok, sürekli gezen ve kalabalıklara girenlerle öfkelendim, saydım döktüm. Kimi tatile gitti, kimi kalabalık gruplarla gezip tozdu kimi de hiç olmadığı kadar dışarı çıktı. Onlara şu zamanların kendi keyiflerince yaşama lüksüne izin veren zamanlar olmadığını, kapacakları virüsün sadece onları değil ailelerini hatta bizi, iş arkadaşlarını da hasta edeceğini, bunun büyük bir sorumluluk olduğunu anlatmaya çalıştım. Dinlediler mi? Elbette dinlemediler. Çok dikkat ettiklerini kendilerini koruduklarını söylediler. Umarım öyle yapıyorlardır. 

Bütün bu olup bitenler içinde kendimi korumamın bir anlamı var mı diye düşünmeye başladım. Sahi var mı? Ben bu konuda aşırı hassas davranırken birinin aptallığı yüzünden hasta olabilirsem eğer onlara kızıyor olmak kontrol manyağı olduğumu mu gösterir. Kendimi kimseden akıllı sanmıyorum elbet ama insanlar nasıl bu kadar aptallar onu da anlayamıyorum.

Neyse sonuç itibariyle şuna karar verdim, kendini olabildiğince koru, diğerlerinin kurallara uymadığını görürsen uyar ama bu kadar endişelenmeyi bırak artık. Zira virüsten hastalanmazsan zaten kaygıdan hastalanacaksın.

Siz nasıl geçirdiniz bu süreci? Kendinizi nasıl sakinleştirdiniz? 

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...