Gün boyu herkes konuştu ben dinledim. Tek kelime etmedim. Çok gerekmedikçe "evet" ya da "hayır" bile demedim. İnsanın böyle zamanları olur. Hiç konuşmak istememekle kalmaz kimseyi de dinlemek istemezsin. Hatta kafanın içindeki o ses bile susar ama insanlar asla...
Biri geldi. Hiç tanımadığım insanlar hakkında olur olmaz şeyler anlattı. Dinledim. Başkası gelip hayatından yakındı. Onu da dinledim. Bir diğeri hiç de komik olmayan bir fıkra anlattı. Gülümsedim. Başka bir zaman olsa üzülmesin diye gülmeye çalışırdım ama elimden gelmedi. Sabahtan akşama kadar masamın önünde birbirlerine hiç ama hiç benzemeyen insanların birbirine hiç ama hiç benzemeyen sözcüklerini dinledim.
Akşam olduğunda yorgundum. Odama gidip sessizce oturdum. Tüm gün hayalini kurduğum sessizliğin içinde mutluluktan ölebileceğimi düşünürken kapı çaldı. Beklenmeyenler içeriye buyur edildiler. Biriktirdikleri tüm sözcükleri halımın üzerine kustular da kustular. Neden konuşmadığımı sordular. "Yorgunum" dedim. Aslında "bugün gerçekten konuşmak istemiyorum." demeliydim ama açıklama isterler diye korktum. Öyle ya bu cümleyi sarfetmek demek ardından onlarca soruya onlarca kelime ile cevap vermeyi sürüyüp getirecekti, ki o an en son istediğim şey buydu.
Herkes gitti. Halının ve masanın üzerine kusulmuş kelimeleri orada öylece bıraktım. "Artık daha da yorgunum" dedim kendi kendime. Ben ki sözcüklerin insana verilmiş bir armağan olduğunu düşünürdüm, işte tam o anda o kusulmuş sözcüklere bakarken, o cümleyi şöyle değiştirdim: "Sözcükler insana verilmiş armağanlardır evet. Ama sadece bazıları o armağanı uygun zamanda uygun kişilerin yanında açmayı becerebilirler."
FOTOĞRAF: Life
Biri geldi. Hiç tanımadığım insanlar hakkında olur olmaz şeyler anlattı. Dinledim. Başkası gelip hayatından yakındı. Onu da dinledim. Bir diğeri hiç de komik olmayan bir fıkra anlattı. Gülümsedim. Başka bir zaman olsa üzülmesin diye gülmeye çalışırdım ama elimden gelmedi. Sabahtan akşama kadar masamın önünde birbirlerine hiç ama hiç benzemeyen insanların birbirine hiç ama hiç benzemeyen sözcüklerini dinledim.
Akşam olduğunda yorgundum. Odama gidip sessizce oturdum. Tüm gün hayalini kurduğum sessizliğin içinde mutluluktan ölebileceğimi düşünürken kapı çaldı. Beklenmeyenler içeriye buyur edildiler. Biriktirdikleri tüm sözcükleri halımın üzerine kustular da kustular. Neden konuşmadığımı sordular. "Yorgunum" dedim. Aslında "bugün gerçekten konuşmak istemiyorum." demeliydim ama açıklama isterler diye korktum. Öyle ya bu cümleyi sarfetmek demek ardından onlarca soruya onlarca kelime ile cevap vermeyi sürüyüp getirecekti, ki o an en son istediğim şey buydu.
Herkes gitti. Halının ve masanın üzerine kusulmuş kelimeleri orada öylece bıraktım. "Artık daha da yorgunum" dedim kendi kendime. Ben ki sözcüklerin insana verilmiş bir armağan olduğunu düşünürdüm, işte tam o anda o kusulmuş sözcüklere bakarken, o cümleyi şöyle değiştirdim: "Sözcükler insana verilmiş armağanlardır evet. Ama sadece bazıları o armağanı uygun zamanda uygun kişilerin yanında açmayı becerebilirler."
FOTOĞRAF: Life
Ah kedicim ah öyle bir dokundun ki yüreğime.. Şu an tam anlattığın ruh halindeyim.Finallerim başlıyor ve stresliyim.İnsanların suratına gülümsemek zorunda olmak, konuşmak istememek vs vs.. Nasıl da tercüman olmuşsun ruh halime :s:s teşekkürler kedi
YanıtlaSilsevgili kedi, yine hislerime tercüman olmuşsun. "sus vakti"ni bilmek lazım.
YanıtlaSilaaaa, bu arada mmeelltteemm ile acayip bir senkronizasyon olmuş (hem zamanlama hem de sözcük seçimi) :O
YanıtlaSilSen konuşmama orucu tutmaya gör, bütün sözcükler sorulara dönüşüp çıkar karşına.Elindeyse cevap verme.
YanıtlaSilBazen bana olur; isteyen istediğini anlatsın o an duymak istemiyorsam ses bile işitmem. Hiç sağlıklı değil biliyorum. Ama beş dakika müsade lütfen!!!
YanıtlaSilİnsanlar çoğu zaman çok anlayışsız olabiliyor. Maalesef.
YanıtlaSilBazı günler gerçekten de öyle oluyor. Birbiri ardına gelen kişiler, üstelik de yapılacak bir sürü şey varken. Kafanı konuşulanlara da veremiyorsun, zaman anlamsızca geçiyor :(
YanıtlaSilYazını okumadan fotoğrafa takıldı gözüm. Nasıl da güzel gülümsemiş kadın sus derken. Sanki konuş dercesine. Bazen tepkimizi belirtmiyoruz sanki. Ya da kendimizi yeterince anlatmıyoruz. İnsanlar sesler hiç kaybolmayacakmış gibi harcıyorlar. Oysa ses de bir madde ve bir şekilde birikiyor. Sus içinde sahiden us saklıyor. Susabilme becerisine sahip olmak umuduyla...
YanıtlaSilgüzel bir gün olsun.
son cümleyle vurucu bitirişi yapmışsın zaten. fazla söze gerek yok :))
YanıtlaSilMMEELLTTEEMM: İnsanlarla birlikte yaşamak çoğu zaman güzel ama bazı zamanlar tüm yapıp ettiklerimiz bir yük gibi sırtımızda...
YanıtlaSilJOA:Sanırım çoğumuz aynı dertten muzdaribiz...
SUFİ: Ben hep şaşırmışımdır konuşmak istemediğimde bu kadar çok insanla karşılaşıyor olmaya telefonun bu kadar çok çalmasına. Ne zaman susmak istesem o kadar çok konuşmak zorunda kalmam ne tuhaf...
VLADİMİR: Bence çok sağlıklı. Bazen tıpkı perdeleri indirir gibi kapayabilsek duyu organlarımızı özellikle de kulakları...
BADLİK AMİRİ: Maalesef...
FERULAGO: İşte en kötüsü de bu ya; zaman anlamsızca hiç kimseye en ufak bir faydası olmadan geçiyor.
UZAĞA GİDEN KADIN: O susabilme becerisine sahip olabilmeyi ve öyle insanların hayatlarımızda bol miktarda olmasını diliyorum.
CİNAR: Teşekkür ederim :)
Kedim sen ve ben, konusmama ve dinlememe orucu tutalim diyoruz ama.....
YanıtlaSilBenimde ne zaman konusasim, dinlemeyesim olsa, cogu zaman konusmayan insanlarin bile cenesi düsüyor yanimda. Ne etmeli, nerelere kacmali bilemedimki....
Bazen "kusan" sözcükler yerine "susan" sözcükler daha iyi geliyor insana da ondandır kediciğim.
YanıtlaSilNe güzel yazmışsın, bazen bizi en çok yoran şeyler oluyor sözcükler. Birikiyorlar, birikiyorlar çıkarıp atamıyorsun beyninden bir türlü.
YanıtlaSilBELGİN: sanıyorum neyi istemezsek o bize tıpkı bir sınav gibi sunuluyor. Susmak isterken konuşmak zorunda kalıyoruz, konuşmak istersek de kimseyi bulamıyoruz etrafta.
YanıtlaSilÖZLEM: Kesinlikle...
OWL: Her biri bir çivi gibi batıyorlar sonra insanın aklına...