Gün boyu sıkıntılı bir halde dolanıp durdum. Ve o sıkıntı akşam üzeri patladı. Benimle hiç ilgisi olmayan bir iş için, oturduğu koltuğun dışında pek bir değeri olmayan bir adam tarafından eğitimine, kariyerine ve yaşına hiç yakışmayan bir tonda azarlandım. İlk şaşkınlığımı atlatıp hakettiği kelimeleri söyledikten ve odasından çıktıktan sonra öfkem su yüzüne çıkmaya başladı. Sakinleşebilmek için bir köşeye çekildim ve sustum. Ben sustukça aklımın içinden düşünceler aktı, aktı, aktı...
"Anne ve babası tarafından sürekli azarlanmış bir çocuk olsam acaba bu tavırlara karşı daha mı dirençli olurdum?" diye düşündüm önce. Kimbilir belki böylece azarlanmaya karşı bir kalkan geliştirmiş olur bu şekilde konuşan insanları umursamamayı becerebilirdim. Hem böylece aklımın o sinirli şeytanı kulağıma şunları fısıldayıp durmazdı: "O kim oluyor da seni azarlıyor? Haklı olsa amenna, ama haklı değil. Başkasınının eksik yaptığı işin acısını sanki sorumlusu senmişsin gibi neden senden çıkarıyor? Bu bir eleştiri değil. Eleştiri olsa, iyi niyet olsa altında tamam ama bu tonda konuşmak neyin nesi?"
Sonra sakinleştim. Ve o adamın çocuklarını düşündüm. O çocuklarla nasıl konuşuyordu acaba? Birileri o küçücük çocuklara çok kötü davrandığını, eşini yabancı insanların yanında nasıl payladığını anlatmıştı da konduramamıştım. Bu nasıl bir psikoloji olabilirdi ki? O azarladıktan sonra çocukları ağlarken ne hissediyordu? Ya eşi? Başkalarının yanında o kadıncağızı azarladığında kadının yüzünün haline dikkat etmiyor muydu? Derdi neydi ki insanları bu kadar kırıp incitiyordu? Daha sonra onunla bire bir çalışanları düşündüm. Kısa zaman önce bir kişi onun davranışlarına daha fazla dayanamadığı için istifa etmişti. Şu an hala işsiz olan bu adamın verdiği bu karar kolay mıydı? Kim bu devirde işini kaybetmeyi göze alırdı ki? Ama demek ki artık dayanamayacağı bir konuma gelmişti.
Ve bu adamın uyumadan önce gün boyu olup bitenleri aklından geçirip geçirmediğini merak ettim. Eğer geçiriyorsa incittiği, üzdüğü, haksızlık ettiği insanların yüzlerinin gözünün önüne gelip gelmediğini de öyle. Sonra böyle olmadığına hatta hiç birşey düşünmeden mışıl mışıl uyuduğuna karar verdim. Çünkü, "eğer böyle olsaydı çoktan tavrını değiştirmiş olurdu herhalde." diye düşündüm.Acaba onu anne ve babası bu şekilde mi büyütmüşlerdi? Tıpkı onun şimdi, küçük büyük demeden insanları azarlayıp durduğu gibi her hareketinde onu azarlamışlar mıydı? Bu yüzden mi insanlara bu tonda konuşuyor ve böyle konuştukça gücün anne babasından çıkıp kendine geçtiğine mi inanıyor? Yoksa böyle davrandığı sürece bir daha hiç kimsenin onu azarlamayacağından emin mi oluyor? Kimbilir? İnsan psikolojisi o kadar kolay çözülmüyor ki?
Ve bir başka şeyi daha merak ettim; o adamın çocuklarının azarlana azarlana babalarının bu tavırlarına karşı bir kalkan geliştirip geliştirmediklerini. Ama böyle birşeye karşı kalkan geliştirilebilir mi ya da böyle birşeye alışılabilir mi? Ya o çocuklar da büyüdüklerinde bu adam gibi olurlarsa?
Fotoğraf: Life
Herkesle bu kadar kavga halinde olmak,-büyük ihtimalle-yasadiklarini baskalarina da yasatmak..Bir insan kendi cocuklarina nasil ayni seyleri layik görebilir ki?Nasil bir savunma mekanizmasi bu? Dedigin gibi insan psikolojisi o kadar kolay cözülemiyor.
YanıtlaSilUzun zamandir okumama ragmen tesekkür hep biraz gecikti,tesekkürler güzel yazilarin icin...
ailem beni hiç azarlamadı, hiç rencide edecek sözler söylemedi. acaba bende o yüzden mi hiç kaldıramıyorum azarlanmayı. azarlamak çok yanlış bir davranış biçimi bence. anlatmak, açıklamak, yol göstermek, düzeltmek varken neden azarlanır anlamıyorum.
YanıtlaSilo adamın çocukları, büyüdüklerinde, en azından bir dönem o adam gibi olmaya çalışacaklardır, bu kesin.
YanıtlaSilKesin olmayan ise, bunun farkına varıp kendilerini düzeltebilmek için çaba gösterip göstermeyecekleridir.
büyük ihtimalle ailesinden bu şekilde görmüştür ve çocukları da ileride onun gibi olacaklardır. kendi kendilerine fark edebileceklerini pek sanmiyorum. bununla ilgili bir ders alana kadar bu tavırların değişeceğini de sanmiyorum.
YanıtlaSilha ayrıca adamın geceleri yatıp da gün içinde neler yaptığını düşündüğünü de hiç sanmıyorum. dediğin gibi o zaman farkına varıp düzelirdi çoktan.
SEÇİL: Bence kendini sevmemekten ve dolayısıyla başkalarını sevmemekten kaynaklanıyor onun problemi. Belki de bu tavır bir şekilde kendini kabul ettirme, varlığını farkettirmek istemekten kaynaklanıyor. Ama sonuçta ne kimsenin saygısını ne de sevgisini kazanabiliyor. Kendini bir dışardan görebilse keşke...
YanıtlaSilAsıl ben teşekkür ederim okuduğun için Sevgili Seçil :)
OWL: Ben de senin gibi büyütüldüm. Hiç rencide edilmeden eleştirildim böylece hatalarımın farkına varabildim. Azarın bir çocukta açabileceğini bilen anne ve babaya sahiptim ve çok şanslıydım. ama böyle büyüyünce insan bir türlü anlam veremiyor azarlama yanlısı insanlara. bunun ne kazanmaya çalıştıklarını anlayamıyor.
ABİ: Dilerim farkına varırlar ve kendi çocuklarına o şekilde davranmazlar. Dilerim kendi çocukluklarında yaşadıklarının acısını kendi çocuklarına yaşatmazlar. Böylece yanlış başlayan bir nesil doğru yönde devam eder.
CİNAR: Aslında bazı insanlar, anne babalarının davranışlarından zarar görenler, büyüdüklerinde bu yanlışlığı düzeltip kendi çocuklarına daha iyi davranıyorlar. Mesela benim babama dedem asla sevgisini göstermemiş. Ama babam bize öyle yapmadı. Sevgisini dolu dolu gösterdi her zaman. Nesil bir yerde kendini düzeltiyor. Eğer farkındalığı yüksek bir birey olursa bu mümkün. Dilerim onun çocukları da babalarının hatalarının farkındadırlar.
YanıtlaSilBu hareketi ben cogu zaman kendine özgüveni eksik olan insanlarda gözlemliyorum, sanki baskalarina böyle davranarak kendilerini yüksek gibi gösterme cabasindalar.
YanıtlaSilbabam duygularını pek göstermez, eski çerkez adetleri işte... çocukken o kadar üzülürdüm ki, evlatlık olduğumu düşünürdüm.
YanıtlaSilbenim de çok sert ve acımasız olduğumu söylerler, büyük ölçüde de haklılar. o adam da muhtemelen nasıl yetiştiyse öyle yaşıyor, çocukları da bire bir babaları gibi olmasa da yine sert insanlar olacaklar ileride.
utancımı azaltan tek nokta ise, geceleri uyumadan yaptıklarımı düşünüp, duyduğum pişmanlıkları telafi etme yolları aramamdır.
sevgiler.
BELGİN: Kesinlikle aynı fikirdeyim.
YanıtlaSilGEVEZE BAYKUŞ: Dilerim öyle olmazlar. İnan bana bunu bütün kalbimle diliyorum.
Sevgili Aydan Atlayan Kedi,
YanıtlaSilBöyle tatsız bir olay yaşadığın için geçmiş olsun...
Yazdıklarını okuyunca aklıma İhsan Oktay Anar'ın "Suskunlar" romanında yer alan bir bölüm geldi:
Eflatun adlı bir karakter vardı romanda işittiği bir fısıltıyı izleyerek Galata Mevlevihanesi'ne gelmişti. İbrahim Dede karşıladı O'nu, sofralarına buyur etti. tam olarak hatırlamasam da şunları söyledi sanırım "kulağının duyduğunu sandığın sesle çağırdık seni, sana git diyenlere de sakın kızma ve kimseye kötü deme, O'nlar bilmeden iyilik yapanlardandır."
Sevgiler...
benim düşünmeye itmişdir.. acaba bende mi bu yüzden ...
YanıtlaSilCAHİL: Dün akşam bu olay üzerine düşünüp dururken ve son zamanlarda gitgide olumsuz olan halim üzerine odaklanmışken, "her olanda bir iyi yan vardır. Bazen bunu göremezsin" diyordum kendi kendime. Biri tarafından azarlanıyor olmanın nesi iyi olabilir diye karşı çıktı iç sesim ama sonra şuna karar verdim: Azarlanmanın bende etkisinden yola çıkıp bir başkası üzerindeki etkisini tahmin edebilirdim artık. Hiç bir koşulda durum ne olursa olsun bu tür davranışta bulunmamaya ve bu tür davranışta bulunanlara özellikle çocuklarına ikaz etmeye karar verdim. Ve o adam bana nasıl davransa benim hareketim ne olurdu diye düşünürken kişileri eleştirmeden önce o işten sorumlu olup olmadıklarına özel bir önemle dikkat etmek gerektiğini, hata onlarda bile olsa bu daha güzel bir dille söylemenin karşıdakinin hata yapmasını önlemekte çok ama çok önemli olduğunu düşündüm. Şuna inanırım; bir başkası üzerinden gösterir hayat bazen bize alacağımız dersleri. Ve başkalarının tavırlarının kurbanı oluruz ki biz öyle davranırsak onları daha iyi anlayabilelim. Evet, bazıları bize bilmeden iyilik yapar. Yanlış göstererek doğru olanın güzelliğini anlamamızı sağlarlar. Çok teşekkür ederim. bulanık düşüncelerimi netleştirdiğiniz için. Sevgilerimle...
YanıtlaSilZİVERBEY: Neyi düşünmeye itmiştir? Tam olarak anlayamadım.
Bence böyle insanlar iç dünyalarında kendilerini aciz hissetikleri için böyle davranıyorlar. Acizliklerini örtmek için insanlara bağırıp çağırmak.. Pişman olmak şöyle dursun,belki bu onları iyi bile hissettiriyordur..
YanıtlaSilPişman olmadıklarından eminim ama bu tür davranışlardan sonra eğer kendilerini iyi hissediyorlarsa bunu gerçekten anlamak çok zor...
YanıtlaSilBöyleleikle topluma öz güveni eksik, kendini ifade edemeyen bir nesil bırakıoyr bu tür inasanlar kediciğim, oysa tamammen kendi kişilik bozuklukları bunlar.
YanıtlaSilİnsan psikolojisi öyle karmaşık ki ne yapılmalı ne edilmeli mutlu bir toplum için bilemiyorum. Hatta bu mümkün mü o konuda bile şüphelerim var.
YanıtlaSilöyle bir babanın çocukları kendisi gibi mi yoksa tam tersi yönde karaktere mi sahip olup toplumda yer edinirler bilinmez ama psikolojik sorunları olduğu,komplekslerini gizlemek ve kendisini bu şekilde kabul ettirmek istediği net olarak ortaya çıkıyor. O kadar çoklar ki insan umudunu kaybedebiliyor çoğu zaman ama arada dengeli ve tutarlı insanların olması umutlarımızı yeşertiyor..
YanıtlaSilUzun zamandan sonra yazılarını okuyabilme mutluluğunu yaşadım...ve yine mutlu oldum..Teşekkürler aydan atlayan kedi...
Asıl ben teşekkür ederim güzel sözlerine Tuğba'cığım :)
YanıtlaSil