Odanın içinde bir kaç kişiden oluşan gruplar kendi aralarında birbiriyle hiç ilgisi olmayan sohbetlere dalmışlar. Odanın hemen köşesindeki kadın ise sanki odada çıt yokmuş gibi konsantre olmuş, önündeki bilgisayarın ekranındaki birşeyi okuyor. Hiç kıpırdamıyor. Sadece mosue'un üzerindeki eli sayfayı kaydırıyor. Hepsi bu. Hayretle bakıyorum. Bunca gürültü içinde nasıl böyle pür dikkat okuyabildiğini aklım bir türlü almıyor.
O an ona nasıl gıpta ediyorum, anlatmak olanaksız. Ben ise onun tam tersiyim. Odada biri fısıldasa o fısıltının içindeki her cümleyi, her kelimeyi, her harfi duyuyor hatta o cümlelere yorum bile yapıyorum içimden. Bir kaç kişi ikili gruplar halinde toplanmış olsa ve birbiriyle ilintisiz şeylerden söz etseler ben istisnasız hepsini işitiyor, aklımın içinde bazılarına karşı çıkıyor bazılarını ise onaylıyorum. Üstüne üstlük bu arada ekrandaki birşeyi okuyor ve bazı zamanlarda, keyfim yerindeyse, şarkı bile mırıldanıyorum. Bütün bunlar bir marifet mi? Elbette değil. Eğer böyle devam edersem kısa zaman sonra delirme ihtimalim bile var.
Herkes gittikten sonra o kadının karşısına geçip oturuyorum. Beni farketmiyor bile. Bir kaç dakika sonra okumasını bitirdiğinde farkediyor ve gülümsüyor. "Ne zaman geldin?" diye soruyor. "Çok olmadı" diyorum. Sorar gibi bakıyor. "Şunun için geldim" diyorum "Bütün bu gürültüde nasıl bu kadar konsantre olmayı becerebiliyorsun?" Etrafına bakıyor. Odada onunla benden başka hiç kimse yok. "Ne gürültüsü?" diye soruyor. "Az önceki gürültü. Odada nereden baksan en az beş kişi vardı." Şaşırıyor. "Öyle mi?" diyor. Hiç birşeyin farkında değil. İnanılır gibi değil.
"Ne okuyordun?" diyorum. Bir gazete haberinden söz ediyor. Onun her zaman bu kadar dikkatini toparlayıp toparlayamadığını merak ediyorum. Her zaman öyleymiş. Bir şeye yoğunlaştığında nerede olduğunu bile unutabilirmiş. Bu duyguyu delice merak ediyorum. Benim gibi tüm herşeyin ne yazık ki farkında olan biri için hiç bir zaman tecrübe edilemeyecek bu cenneti bir kez tadabilmeyi ne kadar da çok istediğimi düşünüyorum.
Kadın nasıl böyle yapabildiğini bilmediğini söylüyor. Ben de nasıl bu kadar dikkatimin dağıldığını bilemediğimi söylüyorum. Gülümsüyoruz. "Belki de" diyor "bu yapımızla ilgili birşeydir." Büyük ihtimalle haklı. Bir çözümü olup olmadığını merak ediyorum. Okuduğum duyduğum herşeyi birbirine karıştırmaktan yorgun düşen zihnime böyle bir güzellik yapmanın hayalini kuruyorum. Ve parçalanmış görüntü ve seslerden bir bütün oluşturamamanın insanın zihnine edebileceği en büyük kötülük olduğunu da tekrarlayıp duruyorum kendi kendime.
Masama dönüyorum. Ekranda yarım bıraktığım gazete haberini okumaya başlıyorum. Karşı masada oturan adamın kaşıdığı kafasından gözlerimi çekmeye, yan odadaki Rafet El Roman şarkısından kulaklarımı yalıtmaya, koridorda telefonla konuşan kadının kelimelerinden kendimi kurtarmaya çalışıyorum. Yapamıyorum. Gazete haberindeki cinayet kurbanın sürekli kafasını kaşıyan bir psikopat katil tarafından hunharca katledilirken kurbanın telefonunun çaldığını, telefonun sesinin ise bir Rafet El Roman şarkısı olduğunu, katilin kurbanın telefonunu boş bulunup açtığını fakat alo demediğini, arayan kişinin yanlış aradığını ve karşıdakinin kim olduğunu bilmeksizin bir çırpıda anlatacaklarını anlatıp telefonu kapattığı gibi bir senaryo kalıyor bütün bunlardan aklımda.
Tüm bu parçalardan tamamen gerçekdışı öyküler türetip bu dikkat dağınıklığının iyi mi kötü mü olduğuna karar vermeye çalışıyorum. Ve tüm bildiklerimin gerçek mi yoksa parçalanmış gerçeklikten oluşan gerçekdışı bir bütün mü olduğuna da öyle...
Fotoğraf: Life
sondaki mix senaryo müthiş. güzel beyin jimnastiği...
YanıtlaSilböyle olmana rağmen ortaya bunlar çıkabiliyorsa, çok da kafaya takma. Ama ben şunu merak ettim peki yazarkendikkatini dağıtan şeylerle nasıl başediyorsun ?
YanıtlaSilKedicim, yazinin sonundaki senaryo müthisti:))
YanıtlaSilBende o kadin gibiyim biliyormusun, 8 yil büyük ve kalabalik bir ofiste calistiktan sonra, arkadasin günde en az 6-7 defa anlattigi ayni hikayeyi dinlememek icin, beynim sanirsam böyle bir teknik gelistirmis:))
Simdi öyle bir konsantre oluyorum ki, bazen burnumun ucuna kadar gelen 40 tonluk kamyonlari bile fark etmiyorum:)) Iyimi, kötümü bilmiyorum ama, daldim mi, nerede ve kim oldugumu bile unutabilirim, orasi bambaska bir dünya, umarim tadarsin bir gün:))
Bence zorlama kafani, o cok güzel calisiyor:))
Kendine iyi bak kedicim,
sevgilerimle
hepsinden bir parça alarak birleştirip bir senaryo yazmak! Müthiş! :) Gerçekten müthiş. Acaba bu durum işinde işine yarıyor mu onu merak ettim ben.
YanıtlaSilBen de genel olarak duyarım. Yoğunlaşabildiğim zamanlar çok azdır. Dış sesleri duymamak ve işimi yapabilmek için sıklıkla kulaklıklarımı takıp sevdiğim müzikleri dinliyorum iş yerinde. İnsanların sesini duymuyorum o zaman, ama telefon çaldığı zaman onu duyabiliyorum :)
Bir de söyledemen edemeyeceğim. Sayfana her geldiğimde Pleasantville diye bir film vardı, onu hatırlıyorum. Fotoğraflar hep siyah beyaz, ama yazınla birlikte acaip bir renk şöleni yaşatıyorsun :)
ABİ: Daha ne saçma senaryolar yazıyorum bir duysan Abi, ancak o kadar saçmalanır :) Beyin jimnastiği ama jimnastik biraz yorucu oluyor sanki :)
YanıtlaSilMMEELLTTEEMM: Sessiz yerlerde yazabiliyorum ancak. Sessiz olmayan bir yerde yazarsam ortaya saçma sapan bir şey çıkıyor ki okuduğumda ben bile anlamıyorum :D
BELGİN: Bir şeye odaklanmak, nerede olduğunu unutacak kadar dalmak harika olmalı. Beyin o zaman hiç karmaşaya bulaşmadan rahatça çalışabilir. İnan çok isterdim öyle olabilmeyi...
CİNAR:bu durum şöyle işime yarıyor ilgisiz parçalardan bir bütün oluşturup o bütüne gülebiliyorum :) Gerçekdışı öyküleri severim. İşte bu dikkat dağınıklığı o gerçekdışı öykülerin kendiliğinden oluşmasını sağlıyor ki kendi kendime öykü anlatmış oluyorum :)
O filmi merak ettim. Mutlaka izleyeceğim. Çok teşekkür ederim güzel sözlerin için. Sevgilerimle...
Malesef ben de elli yere kulak kabartıp etrafımda olan bitenden kolayca kopamıyorum htta bazen sinirleniyorum bile. :))
YanıtlaSilBir de işin ilginç yanı hiç merak etmediğin konuları bile duyuyorsun ve bir türlü duymamayı başaramıyorsun di mi? Benim bildiğim insanlar sadece ilgilerini çeken şeylere odaklanırlar. Peki biz neden böyle olamıyoruz? Herşey ilgimizi çekiyor olmaz da olan bitene karşı fazla mı meraklıyız nedir?
YanıtlaSilBazen tehlikelide olabiliyor, fazla dalmak:))
YanıtlaSilBelki...
YanıtlaSil