Bazı kitaplar dışı parlak ama tekerleği olmayan arabalara benzerler. Kapısını açar binersiniz, aklınızda başka dünyalara gitmenin hevesi, midenizin tam üstünde tarif edemediğiniz bir heyecan. Bir süre oturursunuz içinde. Pencereden görünenin hiç değişmediğini, öldürallah bir adım yol alamadığınızı farkedersiniz bir süre sonra. Ama bazı okurlar inatçıdırlar. Pencereden görünenin değişmemesine, kapalı camlar ardında kan ter içinde kalmalarına ve uzun zaman orada öylece oturuyor olmalarına rağmen inatla belirlenen süreyi doldurmaya çalışırlar. Çünkü onlar asla yarım bırakmaktan hoşlanmaz bunu hem kendilerine hem de içinde bulundukları o tekerleksiz arabaya ihanet olarak görürler.
Ben hiç bir zaman inatçı bir okur olmadım. Pencereden görünen değişmediği vakit inip başka bir arabaya bindim. Onda da aynı şey olduğunda bir başkasına. Ta ki aklın içindeki başka dünyalar hevesi tatmin olana dek, midemin üzerindeki heyecan yatışana dek bu inip binme işinden hiç ama hiç gocunmadım. Geride kalanlara ise ihanet duygusunu taşımadım. Çünkü bildim ki bazen o tekerleksiz arabalar benim yetersizliğim yüzünden gitmiyorlar. Zamanı gelince onlar da aklı alıp başka dünyalara götürmeyi başaracaklar. Ben onların tekerleklerini taktığımda ya da aklımın içinde onların saplandığı çamuru temizlediğimde, bu olacak. Bu yüzden bunlar olana dek onları bir köşede demlenmeye bıraktım.
Hal böyle olunca kitaplığın bir rafında yarım kitaplardan oluşan bir sıra dizildi de dizildi. Zaman zaman o rafın önüne geçip hangisinin beni başka dünyalara götürmeye hazır olduğunu başlarından üç beş sayfa okuyarak bulmaya çalıştım. Kimine hazır olduğumu sevinçle fakederken kimi için ise bir süre daha demlenme payı bıraktım.
Geçen gün yarım bırakılmış kitaplar rafının önünde dururken geçti bütün bunlar aklımdan. Tüm kitapların, biz onlar için hazır olduğumuzda, akıl almaz güzellikteki seyahatler için birer davetiye olduğunu düşündüm. Ve bazıları iki tekerlekli, bazıları üç tekelerlekli bazıları dört tekerlekli hatta bazıları o an için tekerleksiz bile olsalar da her birinin birer yolculuk teklifi gibi yanıbaşımızda durmaları fikrini ne çok sevdiğimi farkettim. Başucumuzda ya da kitaplığımızın raflarında duran bu yolculuk biletlerini düşününce, insan hayatı için rutinin söz konusu olmadığını, aklı yerinden koparıp bir başkasının sözcüklerine emanet edip ve asla hıyanet edilmeyeceğini biliyor olmayı da öyle...
Fotoğraf: Life
Kedicim, önceleri bende o inatci okurlardandim, ama artik vazgectim bu inadimdan:))
YanıtlaSilKitaplari yeni yolculuklar icin alinmis biletlere benzetisini cok begendim:)) Ben bazen kitap okurken, o kadar kayboluyorum ki, esim yine hangi ülkelerde, hangi sehirlerde geziyorsunda bizleri duymuyor, görmüyorsun diye soruyor:))
İnatçı okurlardanım ama inadım kısa vadeli değildir. Yıllara yayarım inadımı bir kaç yıl sonra dönüp bitirdiğim kitaplar vardır. Bu yüzden bende de var bir sıra alıpta tamamlayamadığım kitap. Bazılarında dediğin gibi manzarayı sevmedim, bazılarında ise şoförünü.:))Sevgilerimle
YanıtlaSilYarım bırakılmış kitaplara mutlaka insanın yine gözü takılıveriyor kitaplığa bakarken ve yeniden başlamak istiyorsun. Benim yarım bıraktığım tek kitap Çanlar Kimin için Çalıyor' du. Defalarca başlayıp, defalarca yarıda bıraktım. Kitaplığımdan her kitap alışımda bana ayrı bir göz kırpar bu kitap :)
YanıtlaSilben de kitaptı, film di sıkıldım mı bırakırım... bu arada owl'ün dediği çanlar kimin için çalıyor'u babam bana ilkokul sondayken filan almıştı..
YanıtlaSilben de kitaptan bi halt anlamayıp, içindeki ispanyolca küfürleri ezberlemiş, mahallede arkadaşlara satmıştım... en azından bu bile faydaydı yani.:))
Kesinlikle inatçı bir okurum. Sonuna kadar birşey çıkar, değişik bir manzarayla karşılaşırım diye bekler dururum. Ama uzun zamandir girdiğim tüm kitap yolculukları çok keyifli geçti. İnatlaşacak bir kitapla karşılaşmadım. "Kameraya Gülümse" hariç .
YanıtlaSilBen de çok zorlamıyorum. Yarıda bıraktıklarım gibi hiç başlamadıklarım da var. Filmler için de aynı. Sıkıldığım yarıda bıraktığım kitaplar nadiren sonra niyetlendiğimde hoşuma gidebiliyor. Nadiren dediğim gibi.. :))
YanıtlaSilEskiden çok inatçı bir okurdum. Mutlaka bitirmem gerektiğini düşünürdüm başladığım kitabı. Neyse ki son yıllarda bu huyumdan vazgeçtim. Artık, "Zamanı değilmiş demek ki" diyerek bırakıyor ve içinde kaybolabileceğim başka bir kitaba geçiyorum. Ve, evet. Zamanı hiç gelmeyecek bile olsa, orada durmalarını seviyorum.
YanıtlaSilBELGİN: Biliyor musun hayattan fena halde sıkıldığım vakitlerde gidip kitapların önünde duruyorum. Başka biri gibi başka bir dünyada başka bir hayatı yaşama şansım var diyorum onlara baktıkça. İyi ki varlar.
YanıtlaSilHAŞİM: Benim de vardır öyle kitaplarım. Bir kaç yıl sonra hem de kaldığım yerden devam ederim. bu kötü hafızayla bu nasıl beceriyorum Tanrı bilir :)
OWL:Çanlar Kimin İçin Çalıyor? hep başlayı başlayıp bir türlü sonunu getiremediğim bir kitaptı. ama bir zaman geldi büyük bir keyifle okudum. Ve nasıl sıkılmışım o zaman bu kitaptan dedim. bir zamanı var sanırım kitapların. Onların doğası ile bizimkinin uyuştuğu bir zaman.
ABİ: ben de hem kitapları hem de filmleri sıkıldığım an bırakırım. diğer film ve kitaplar için harcayacağım zamanı sıkıldığım ve yalnızca tamamlamış olmak için tamamlayacağım birşeylerle harcamayı pek mantıklı bulmam.
KİTAP KURDU: Ben onu yapamıyorum. İçimden sonuna kadar bekle belki değişik birşeyler olur der bir ses ama bazen öyle sıkılırım ki tüm hevesim kaçıp gider. sürdüremem.
VLADİMİR: Ben çoğu zaman geri dönmüşümdür kitaplara. Ve bazı zamanlarda yine yarım bırakmışımdır :)Yürümezse yürümüyor işte :)
BADLİK AMİRİ: Ben eğer sürdürürsem sıkıldığım bir kitabı okuma keyfimi yitiriyorum. Sabırlı bir okur değilim ben. Kolay bir okur hiç değilim :)
Ben de inatçı bir oıkur değilim ama beklemeye aldığım kitaplara hazır olduğumu görmek de sevindirici olmuştur çoğu kez kediciğim:)
YanıtlaSilBen de o duyguyu seviyorum. Tıpkı şöyle bir aralayıp baktığın bir sandığı daha sonra açıp içindekileri görmek gibi...
YanıtlaSilben de bu konuda genelde ısrarcıyımdır. evde uyuyakalırsam o ayrı da sinemaya gittiysem bir filmi yarıda bırakıp çıkmam mesela. ya da bir kitabı sevmesem de sonuna kadar okuyup yorumu o zaman yapmayı tercih ederim. yine de bir iki kitap vardır sonuna kadar dayanamadığım. Orhan Pamuk'un Yeni Hayat'ı mesela. Nedense 70. sayfadan ileri gidemedim 4 kere denememe rağmen :) İlk aklıma gelen de bu oldu şimdi.
YanıtlaSilBen sıkıldığım anda hiç zorlamam kendimi. sinemadan çıkmışlığım da vardır. Zamanı boşuna harcıyorum hissine kapılıyorum sıkıldığım birşeyi sürdürdüğüm vakit. Hep aklımda o sıkıcı zamanı sevdiğim bir kitapla ya da sevdiğim bir filme geçirme fikri oluyor daha da kopuyorum sıkılarak okuduğumdan izlediğimden.
YanıtlaSil