
29 Haziran 2009
ÇANTA

28 Haziran 2009
"BU ÜLKEDE HERŞEY OLUR KARDEŞİM"

25 Haziran 2009
PARAMPARÇA SESLER VE GÖRÜNTÜLER

23 Haziran 2009
BAZILARI BÖYLE İŞTE...

22 Haziran 2009
BİR ZİHİNDE BÜYÜTENİN TASVİRİ

20 Haziran 2009
"BİRAZ KENDİNDEN BAHSETSENE"

17 Haziran 2009
YALANLAR VE DOĞRULAR

16 Haziran 2009
MARTI OLSAM

15 Haziran 2009
NE KİTAPSIZ NE KİTAPSIZ

13 Haziran 2009
GERÇEK

12 Haziran 2009
ORADA

10 Haziran 2009
SUS LÜTFEN

Biri geldi. Hiç tanımadığım insanlar hakkında olur olmaz şeyler anlattı. Dinledim. Başkası gelip hayatından yakındı. Onu da dinledim. Bir diğeri hiç de komik olmayan bir fıkra anlattı. Gülümsedim. Başka bir zaman olsa üzülmesin diye gülmeye çalışırdım ama elimden gelmedi. Sabahtan akşama kadar masamın önünde birbirlerine hiç ama hiç benzemeyen insanların birbirine hiç ama hiç benzemeyen sözcüklerini dinledim.
Akşam olduğunda yorgundum. Odama gidip sessizce oturdum. Tüm gün hayalini kurduğum sessizliğin içinde mutluluktan ölebileceğimi düşünürken kapı çaldı. Beklenmeyenler içeriye buyur edildiler. Biriktirdikleri tüm sözcükleri halımın üzerine kustular da kustular. Neden konuşmadığımı sordular. "Yorgunum" dedim. Aslında "bugün gerçekten konuşmak istemiyorum." demeliydim ama açıklama isterler diye korktum. Öyle ya bu cümleyi sarfetmek demek ardından onlarca soruya onlarca kelime ile cevap vermeyi sürüyüp getirecekti, ki o an en son istediğim şey buydu.
Herkes gitti. Halının ve masanın üzerine kusulmuş kelimeleri orada öylece bıraktım. "Artık daha da yorgunum" dedim kendi kendime. Ben ki sözcüklerin insana verilmiş bir armağan olduğunu düşünürdüm, işte tam o anda o kusulmuş sözcüklere bakarken, o cümleyi şöyle değiştirdim: "Sözcükler insana verilmiş armağanlardır evet. Ama sadece bazıları o armağanı uygun zamanda uygun kişilerin yanında açmayı becerebilirler."
FOTOĞRAF: Life
09 Haziran 2009
SAÇMALAYABİLİRİM...

08 Haziran 2009
GİZLİ SAKLI

Kısaca, şimdi ise bile isteye saklıyorum yazdıklarımı yakınımdakilerden. Çünkü, eğer onlar okursa özgür olamamaktan korkuyorum. Ne de olsa yazdıklarımın çoğu onlardan izler taşıyor. Kimi zaman kızıyorum yaptıklarına kimi zaman şaşırıyorum kimi zaman gülüyor kimi zaman da hayranlık duyuyorum. Hayranlığımın okunmasında hiçbir sakınca yok elbette. Bunu zaten dile getiriyorum. Fakat bazı kızgınlıkları onları incitmeden ya da kırmadan dile getirmek mümkün olmuyor. Uygun zaman uygun yer ve uygun örnek gerekiyor konuyu enine boyuna anlatabilmek için. Haklılık duygusunu tatmak için söylemediğimi bilmeleri ve bana gerçekten inanmaları gerekiyor. Oysa öfkeliyken insan bu kadar sakin düşünüp sözünü tartacak soğukkanlılığı bulamıyor çoğu zaman. Ama öfke içinde büyümesin diye onu bir yere dökmek de gerekiyor. İşte yazı bu noktada kurtarıyor insanı. Kimi zaman karşında öfkelendiğin insan varmış gibi yazıyor, sözünü sakınmadan söylüyorsun. Bu biraz da öfkenin korları üzerine soğuk sular serpmeye dinginleşmeye o yakıcı öfkeden arınmaya yarıyor.
07 Haziran 2009
GÜRÜL GÜRÜL AKAR HAYAT...

06 Haziran 2009
İNANÇ

Tam dört tane inek var. Bir köpek ve bir de kedi. Sayamadığım kadar çok tavuk. Gelişigüzel dikilmiş zeytin ağaçları ve güller var bir de. Yeniden yanıma dönüyor. Papatyalara bakıp "ne güzeller" diyorum. İnekler yiyormuş papatyaları. "sütleri burcu burcu kokar papatya yedikleri için" diyor. "Aslında" diyorum "papatyaları kurutup çay yapıyorlar. Gece uyumadan önce bir fincan içersen rahat huzurlu uyursun. Ben de kışın hep içtim." Kadın şaşırıyor. "Ben" diyor "hiç rahat uyuyamıyom. " Başlıyor geçen gün gelen kadını anlatmaya. "Garı geldi. Deyze dedi şu papatyaları alayım mı dedi. Gız al nolacak dedim. Heee bir sürü var zatı. Alsın nolcak. Allah'ın verdiğini guldan mı sakınacam de mi gızım? Poşetlere doldurdu aha şu yamaçtakinin hepini yoldu götürdü. Demek ki o garı da ondan toplamış." Sonra papatyalara bakıp bir süre susuyor. "Gız essahtan iyi gelir mi? Rahat uyur mu insan içince?" Gülümsüyorum. "Ben geçen yıl hep içtim." diyorum "rahat rahat uyudum." Sonra düşünüyorum. Belki de ben buna inandığım için öyle uyumuşumdur. Varsın o da inansın içsin ve rahat uyusun. Hem ona bir zararı olmaz ardı ötesi bitki çayı değil mi? "Ama" diyorum "çok fazla içme. Küçük bir fincan yeter. Bitki çaylarını çok içmek zarar verirmiş." Başını sallıyor. "Gızım" diyor "fincanınan içmesem de çay bardağıynan içsem olmaz mı?" "Olur olur" diyorum "ben sadece miktarı anlatmak için fincan dedim." Seviniyor. "Ben bunların hepini toplar guruturum şindik" diyor. "Rahat rahat uyurum. Gızım gurban olurum sağolsasın." "Sen sağol" diyorum.
Bu kez bahçede eşinen tavukları kovalamak için yanımdan uzaklaşıyor. Aklıma babaannem geliyor. Erkek kardeşimle birlikte baş ağrısı ilacı olarak ona verdiğimiz kırmızı bonibondan sonra "o ilaçtan alın bana başka ilaç istemem. Bir tek o kesiyor ağrılarımı" diye tutturmuştu. Bir ilaç kutusunun içine bonibonların kırmızılarını seçip doldurmuştuk. O zaman anlamıştım inancın insan vücudunun tek ilacı olduğunu.
O papatya çayı konusunda onu yeterince inandırabilmişsem eğer artık rahat uykuları olacaktı. İçten içe sevindim. Bitkilerin çok fazla tüketilmediği takdirde insana zarar vermeyeceğini biliyordum bilmesine ya yine de biraz araştırma yaptım ve o kadına verdiğim bilginin yanlış olmadığını görünce rahat etti içim. Papatya hakkında şu söyleniyordu: " Papatya çayı, sizi yatağa huzurlu bir şekilde yatıracak bir çay. Sakinleştirici özelliği sayesinde papatya çayı, kaygılı ve sinirli bir bünyenin en iyi panzehiridir."
Fotoğraf: Bilim ve Sağlık
04 Haziran 2009
ZAMAN

03 Haziran 2009
KEDİ HİKAYELERİ

02 Haziran 2009
ÜÇÜNCÜ SAYFA
01 Haziran 2009
BEN SANA DEMİŞTİM...
Ayıp olur diye
Biriyle bir süre sohbet ettiğinizde onun sosyal medyada ne tür hesapları takip ettiğini anlayabiliyorsunuz. Mesela annem, size meyve kabukla...

-
İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...
-
1-Her daim gülümse (merak etme sahtelik kimsenin umurunda değil) 2-Şaşırdığında gözlerini kocaman açma. Sadece ağzını hafiçe aç, baş ve işa...
-
Hayatım boyunca, başıma bir aksilik geldiğinde, "bu geçerse şöyle yapacağım, böyle yapacağım" şeklinde sözler verip durdum kendime...