26 Haziran 2008

BİR DÜĞÜN KAÇKINININ NOTLARINDAN

-Alo, nerdesin gelmiyor musun?
-Marie Antoinette'e benzedim.
-Ne?
-Marie Antoinette'e benzedim. Sence bu kılıkta düğüne gelmem uygun olur mu?
-Olur olur haydi gel. (Kıkırdama efekti)
-Gülmeeee...
-Gülmüyorum Marie. Sadece kılığını merak ettim. Peruk mu taktın yoksa? (Kahkahalarını bastıramayan gülme efekti)

Marie Antoinette'e benziyordum gerçekten. Peruktan kalası olmayan ama peruktan ziyade siyah bir karnıbahara benzeyen saçım, üzerimdeki kıyafet ve o inci küpeler. (Biri beni bu kabustan bir an önce uyandırsın) İnsan aynaya bakıp da bir başkasını görünce kaybolduğu hissine kapılıyor, ki; bu his gerçekten ağızda berbat bir tad bırakıyor. Bu Marie Antoinette durumu aynen şu şekilde gelişti ve ipler kesinlikle benim elimde değildi. Hoş, ipleri ben elime alsam durum nasıl olurdu Allah bilir ya, neyse?

Bu düğün meselesi uzun zamanlı bir stres mevzu oldu benim için. Şöyle cümleler kurabilirsiniz; "Delirdin galiba ne var bunda, git bir kaç saat otur, çok ısrar edilirse kalk oyna, bol bol sırıt, tanıdıklarını öp, yeni tanıştıklarının elini sık, masadaki plastik çiçeklerin yapraklarını koparmayı aklından bile geçirme, masa örtüsünün uçlarını kıvırma ki sıkıldığını anlamasınlar, geline altın ya da para tak, sonra gelin ve damadı tebrik et ve evine dön olan biteni unut ve uyu." Ama benim taraftan bakınca iş böyle değildi. ( beni sadece ve sadece yabani ruhlar anlar.)

Törenler ve düğünler hakkında uzun zamanlı kafa patlatma çalışmaları yapmış ve bunların aslında nasıl olması gerektiği, neyin ne sebeple yapıldığı konularında çeşitli tuhaf garip teoriler geliştirmiş ve bunlardan birine söz ettiğinde "Deli midir nedir?" bakışlarıyla karşılanmış biri için durum gerçekten böyle değildi.

Düğünler tuhaftır. Bazıları için eğlence kaynağı bazıları içinse iki elin gırtlağını sıkması kadar sıkıntı vericidir. Bu nedenle gırtlağında iki el hisseden yabani yaradılışlı ruhlar ya gitmemek için bahaneler üretir gerekirse kendilerini hasta bile ederler ya da buldukları ilk fırsatta böyle ortamlardan kaçarlar. Ama bazı durumlar vardır ki; bahane bulmayı aklınızdan geçiremediğiniz gibi ölseniz de geberseniz de o süslü düğün sandalyelerinden birinin üzerinde uzun saatler oturmak zorunda kalırsınız, ki; benimki de bu durumlardan biriydi. Bu nedenle ben de bahane bulmak için sarfedeceğim enerjiyi stresim için sarfettim ve gayet de başarılı oldum diyebilirim.

(Laf arası Düğün Kaçkını tanımlaması: Kalabalık=kaç, düğün ve nişan=bahane bul ve kaç ama altın ya da para yolla ev kuruyor garipler, gelenekler=boş yere kaçmaya çalışma umutsuz bir çaba olur... İşte böyle biri için düğünün ne anlama geldiği sanırım net bir biçimde anlaşılabilir. Bir kabus... Hele bir de uzun süre bir yerde sabit oturamadığımı düşünürsek katmerli kabus.)

Gerçekten de Marie Antoinette'ye benziyordum. Bu kılıkta ortaya çıkmak bir yana aynaya bile bakamayan birinin halini düşünmek pek zor olmasa gerek. Şöyle tuhaf bir kanı var: düğünlerde ne kadar süslenirsek o kadar iyi. Nedense? Benim aklımda sade rahat birşeyler vardı. Elbette bu benim aklımdakiydi ve ben kendi aklıma o kadar dalmıştım ki o sırada evin içinde olan anne, teyze ve anneanne üçlüsünü tamamen unutmuştum. Ve bu üçlü, bu zavallı düğün kaçkınının Marie Antoinette'e dönüşmesine neden olacak kadar saray ruhlu tiplerdi.

Saçını şöyle yapalım. Evet biraz kabart. Tamam şu boncukları takalım. Uzat kolunu. Bu elbise olmaz şunu giy. Evet ayakkabılar. Tamam topuklar iyi. Küpelerini tak. Kızım bu kılıkta mı gideceksin, şunları da tak takıştır sür sürüştür. Yeteeeeeeer yeter yeter... Sonuç: Marie Antoinette.

Düğünde olan bitenden söz etmeyeceğim bile, ki; bu gerçekten çok uzun bir yazı konusu. Ama tüm bu olanlardan çıkarılan bazı dersler var ki onu düğün kaçkınları için mutlaka yazmalıyım.

1-Bahaneler sonsuzdur. Bahane üretebileceğin bir düğünse sakın endişelenme içindeki yaratıcı güce güven. Sana mutlaka şahane bir bahane verecektir. Sen de o süslü sandalyelerde oturmak ve masa örtüsünün ucunu kıvırmak yerine evinde ayaklarını yüksek bir yere uzatıp kitabını okuyacak, "bir elinde çay bir elinde sigara umurunda mı düğün" modunda huzurla gülümseme fırsatını elde edeceksindir.

2-Eğer kaçamayacağın bir düğün varsa, sen düğün gerekliliklerine ısrarla karşı duran bir yabani ruhsan sakın ha sakın evde düğün uzmanı bir heyet varken kıyafet seçip saçla uğraşma. Aksi halde 18. yüzyıl Versailles sarayından 2008 yılında bir düğün salonu ortasında belirmiş bir şaşkına dönüşmen kaçınılmazdır.

3- Evli değilsen ve evlenmeyi planlıyorsan ama düğünlerden nefret ediyorsan, kendin gibi bir deli bul (mümkünse o da düğünlerden nefret etsin, etmiyorsa da ettir) onu ikna et kaçıp gidin bir yerde evlenin canıııım, illa ilan etmeniz mi gerek? Merak etmeyin sonra arkadaşlarınız gelip sizi kutlarlar hatta eşofmanınızın yakasına para veya altın bile takarlar. Endişe etmeyin.

NOT: Bu yazıda mübalağa sanatı hudutsuz olarak kullanılmıştır.


21 yorum:

  1. kahrolsun düğünler, Yaşasın Umrunda mı düğün!

    YanıtlaSil
  2. Yabani bir ruh olarak seni çok iyi anlıyorum!
    Geçen gün bizim komşunu oğlunun düğünü varmış, tüm komşular gideceklermiş, annem sizde geliniz, teşrif ediniz mealinde cümleler kurdu.Oysaki ben daha damat olacak çocuğu 4 sene içinde sadece 1 kez gördüüüm!Ne işim olabilir ki orda.Neyse babam acıdı bana, anneme ısrar etme dedi.Annem de soran olursa bizim kızlar "yabani"dir, gelmediler diyeceğim dedi! Ne güzel bir tanımlama o öyle!Zaten daha önceden de az biraz mesafeli dursam birine, annem hemen bir kusurumu görmüüş gibi; bakmayın siz ona, böyle yabanidir o, der.Alıştım yani bu yabani sözcüğüne.Ama yakında Gulyabani diyecekler diye korkuyorum!

    YanıtlaSil
  3. Düğünlerden, düğün teröründen nefret ediyorum, yok yok, uzak duruyorum. Rahat ediyorum. Böyle başka insanların olduğunu bilmek de iyi geldi.

    YanıtlaSil
  4. RÜYACI: Kesinlikle aynı fikirdeyim :)

    VİŞNE AĞACI: Demiştim bir yabaniyi ancak bir yabani anlar diye :) Ben memnunum bu yabani ruhu taşımaktan :)Ya sen?

    VLADİMİR: Çok teşekkürler Vladimir yorumun ve böylece o güzel blogunu keşfetmemi sağladığın için. Yazılarını büyük bir zevkle takip edeceğim...

    YanıtlaSil
  5. ayda da düğünmü var dı yoksa???

    YanıtlaSil
  6. :) Aydan atlamakla hata yaptığımı dünyadaki düğünleri görünce anladım zaten. Adımı Aya Zıplayan Kedi olarak mı değiştirsem acaba :)

    YanıtlaSil
  7. yaptığın şey çok ayıp dostum.atlanırmı aydan hiç:)bırak düğünleri,dünyayı görünce başını satürne plutona dönmen gerekirdi.Olsun hatasız kul olmaz dostum.Dünyayıda ay gibi yapacak olanlarda biziz.onların dünyası bizim ay'ımız olsun.

    YanıtlaSil
  8. Ben de memnunum ama insanlar memnun değil.Ama onları memnun etmek bi zor iş.Onu mutlu etsen, bunu memnun edemiyorsun.Ben de onların mutsuzluğunu da kendi mutsuzluğuma kattıp, yoluma bir "yabani" olarak devam ediyorum...

    YanıtlaSil
  9. Ben ki teyzelerinin ve dayılarının bile düğününe gitmeyen bir yabani:P bunu aşırılık olarak kabul edenler var ama orada bulunmak yerine kendimi öldürüdüğümü hayal edecektim ve her nefes alıp verişimde ' lanet olsun benim burada ne işim var ' diyecektim. onlar bize yabani desinler biz böylede mutluyuz =)

    YanıtlaSil
  10. YOLCU: Bazen çok pişman oluyorum aydan atlayıp dünyayı yurt edindiğim için ama yine de bu karnavalı görmek için değerdi :)

    VİŞNE AĞACI: İnsanları memnun etmek imkansız. En iyisi bildiğimiz gibi yaşamak...

    KALDIRIM ÇOCUKLARI: Böyle gidersek yabani ruhlar kolonisi kuracağız galiba :) Ya da Düğün Kaçkınları Birliği :)))

    YanıtlaSil
  11. Geleneklerin alayından nefret ediyorumNOKTA

    YanıtlaSil
  12. kuralım valla... bu kadar sıradanlık arasında renk katarız dünyaya:)

    YanıtlaSil
  13. BUZCEVHERİ: Ben de öyle NOKTA

    KALDIRIM ÇOCUKLARI: Biraz renk lazım bu dünyaya herkes geleneklerin içinde kendini unutup gitmiş...Evet biraz renk getirmeli :)

    YanıtlaSil
  14. acaba evlenince düğün istemeyen bayan var mıdır diye düşünürdüm.. vay be..

    babam da bana yabani der.. hiç de kötü bişiy değil.. bilakis katılmamak için mazeret bile oluyor yabaniliğin kendisi.

    hem yeni evlenenler için düğün bariz bi masraf.. ay inşAllah düğün karşıtı bi eşim olur. ama düğün isterse napcam? ya ben hyr deyince benle evlenmezse.. aman çok da umrumdaydı.. salaktı ztn.. :D
    yada ; onun ailesi olmaz kardeşim 40 gün göbek atcaz derse nolcak?.. işte bu daha zor ama ben uyuzumduuurr... hiç affetmem kaldırırım kaşlarımı..

    ilan etmek lazım illaki evliliği, (meşruiyeti bakımından) ama düğün kimin icadı?

    filmlerde bekar kızlar koca avına çıkıyor hem oralarda, gerçekte de öyle mi acaba?? gitmediğim için bilemiyorum haliyle..

    YanıtlaSil
  15. Yabani ruhlar birliğine hoşgeldin Artificial :)

    YanıtlaSil
  16. Evliliğin meşruluğu nikahta. Düğünlerde rahatsız olanlardanım ama bunu bendeki marazi bir durum olarak kabul ederdim, neticede sosyal bir olay derdim, anti sosyal biri olarak. Şimdi bu kadar insanı bir arada görünce merak ettim antisosylik mi/ geleneklerden rahatsızlık mı? Kurcalamak lazım :))

    YanıtlaSil
  17. İnan bana ben de şaşırdım bu kadar çok insanın düğünlere karşı olan tutumuna... Bu bendeki bir maraz sanırdım ben de... Geleneklerden rahatsızlık olduğunu düşünüyorum. Bir çeşit tepki bu galiba...

    YanıtlaSil
  18. aslında kimse düğünü sevmiyorumuş ta, birbirlerinin düğün istediklerini düşünüyorumuş ta onu için düğünler yapılıyomuş..mış ta muş

    YanıtlaSil
  19. Gerçekten öyleymiş galiba :) dediğim gibi yapılacak iş belli: Kimseye söyleme git evlen :)En iyisi bu...

    YanıtlaSil
  20. Antisosyal olmayı tercih ederim . Geleneklerde rahatsız olmada yumurtadan çıkmış kabuğunu beğenmemiş denmesi tehlikesi var.Evet yabani/ antisosyal kamuflajı daha uygun gibi (Kendi adıma söylüyorum)

    YanıtlaSil
  21. göl kenarı yeşil yemyeşil bir yerde sadece ailelerin birlikte olduğu ve viyolaların eşliğinde dansın yapıldığı bir düğün.. yok yok düğün denmemeli buna ismi çok basit gelir böyle bir şenliğe..

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...