Hatırlayamadığım kadar eski bir zamanda biri bana şöyle demişti: "Neye bakıyorsan, sen O'sundur." Zamanı hatırlayamama rağmen sözü kafamın içine kazımışım. Biz insanlar böyleyiz Sevgili Dostum zamanları değil sözleri ve yüzleri anımsarız. Şimdi o sözleri ve söyleyenin yüzünü düşünüyorum başımın üzerinde uçan kırlangıçlara bakarken. Sana onlardan söz etmiştim anımsıyor musun? Kırlangıçlardan yani.
Bu aralar hep onlara bakıyorum. Mavi gök altında özgürce ve kayıtsızca uçuşuyorlar. Kocaman bir topluluğun üyesi olmalarına rağmen bunca özgürlük akıl alır gibi değil. Kuralları yok. Hem neden olsun ki? Onlar tabiat ananın yasalarını yüzyıllardır çiğnemeden yaşadılar. Bu yasalara tabi olan başka yasaya ihtiyaç duyar mı? Hiç biri başka birinin canına kasdetmiyor. Bu kadar çok yuva olmasına rağmen ve o yuvaların kapıları olmamasına rağmen hiç biri bir başkasının yuvasına girmiyor. Dedim ya; tabiat ana onların kodlarına yazmış yasalarını ve onlar kendi kodlarını asla inkar etmiyorlar. Şimdi söyle bana dostum düşünen akıl sahibi insan mı üstün yoksa çoğunun " basit bir kuş işte" deyip geçiştirdiği bu kırlangıçlar mı?
Bu aralar hep onlara bakıyor ve düşünüyorum. İçimdeki gitme isteği mi yoksa kodlarıma yazılmış tabiat kanunları mı beni buna yöneltiyor bilemiyorum. Bir kırlangıça gıptayla bakıp duran şu halime gülüyorum. "Biri duysa, birine söylesem belki çıldırdığımı düşünür" diyorum. Öyle ya insan topluluğu yerine bir kuş topluluğunu övenin sıfatı başka ne olur?
Bu özgürlük duygusunu izlemeye doyamıyorum ben galiba. Onlara böyle bakıp durmam bundan. Biliyor musun bazı ruhların bedene alışamadığını kendisini bir hapishanede gibi hissettiğini düşünürüm zaman zaman. Galiba ve ne yazık ki ben de onlardan biriyim. Bir türlü bedeni olan biri olmayı kabul edemeyenlerden yani. Oysa başka yolu var mı?
Biz insanlar sürekli özgürlükten söz edip duruyoruz ama asıl tutsaklık bedenin içinde değil midir? Ruhun bedenden yoksun kaldığını düşünebiliyor musun? Özgürce dünya üzerinde uçuşup durduğunu... zaman ve hız sınırı olmadan, yorulmadan ve uykuya ihtiyaç durmadan, açlık ya da susuzluk hissi duymadan... Öylesine uçuşup durduğunu... Ölüm dediğimiz ve bunca korktuğumuz şey belki de budur. Dünya pek çok şeyin imajını tersine çevirmekte bunca başarılıyken, neden sonsuz bir özgürlük duygusunu ölüm diye adlandırıp hepimizin ödünü koparmasın ki?
İşte böyle Sevgili Dostum günleri böyle kırlangıç kanatlarına takıp sonsuzluğa gönderdim bu ara. Ve ne yazık ki peşlerinden gidemedim. Ama eğer haklıysam ölüm bir özgürlük ise zamanım geldiğinde o kanatların ucundan tutup ben de o mavilik içinde olacağım. Bilinir mi? Bilinmez elbet.
Resim: Edward Robert Hughes
Bu aralar hep onlara bakıyorum. Mavi gök altında özgürce ve kayıtsızca uçuşuyorlar. Kocaman bir topluluğun üyesi olmalarına rağmen bunca özgürlük akıl alır gibi değil. Kuralları yok. Hem neden olsun ki? Onlar tabiat ananın yasalarını yüzyıllardır çiğnemeden yaşadılar. Bu yasalara tabi olan başka yasaya ihtiyaç duyar mı? Hiç biri başka birinin canına kasdetmiyor. Bu kadar çok yuva olmasına rağmen ve o yuvaların kapıları olmamasına rağmen hiç biri bir başkasının yuvasına girmiyor. Dedim ya; tabiat ana onların kodlarına yazmış yasalarını ve onlar kendi kodlarını asla inkar etmiyorlar. Şimdi söyle bana dostum düşünen akıl sahibi insan mı üstün yoksa çoğunun " basit bir kuş işte" deyip geçiştirdiği bu kırlangıçlar mı?
Bu aralar hep onlara bakıyor ve düşünüyorum. İçimdeki gitme isteği mi yoksa kodlarıma yazılmış tabiat kanunları mı beni buna yöneltiyor bilemiyorum. Bir kırlangıça gıptayla bakıp duran şu halime gülüyorum. "Biri duysa, birine söylesem belki çıldırdığımı düşünür" diyorum. Öyle ya insan topluluğu yerine bir kuş topluluğunu övenin sıfatı başka ne olur?
Bu özgürlük duygusunu izlemeye doyamıyorum ben galiba. Onlara böyle bakıp durmam bundan. Biliyor musun bazı ruhların bedene alışamadığını kendisini bir hapishanede gibi hissettiğini düşünürüm zaman zaman. Galiba ve ne yazık ki ben de onlardan biriyim. Bir türlü bedeni olan biri olmayı kabul edemeyenlerden yani. Oysa başka yolu var mı?
Biz insanlar sürekli özgürlükten söz edip duruyoruz ama asıl tutsaklık bedenin içinde değil midir? Ruhun bedenden yoksun kaldığını düşünebiliyor musun? Özgürce dünya üzerinde uçuşup durduğunu... zaman ve hız sınırı olmadan, yorulmadan ve uykuya ihtiyaç durmadan, açlık ya da susuzluk hissi duymadan... Öylesine uçuşup durduğunu... Ölüm dediğimiz ve bunca korktuğumuz şey belki de budur. Dünya pek çok şeyin imajını tersine çevirmekte bunca başarılıyken, neden sonsuz bir özgürlük duygusunu ölüm diye adlandırıp hepimizin ödünü koparmasın ki?
İşte böyle Sevgili Dostum günleri böyle kırlangıç kanatlarına takıp sonsuzluğa gönderdim bu ara. Ve ne yazık ki peşlerinden gidemedim. Ama eğer haklıysam ölüm bir özgürlük ise zamanım geldiğinde o kanatların ucundan tutup ben de o mavilik içinde olacağım. Bilinir mi? Bilinmez elbet.
Resim: Edward Robert Hughes
ruhum bir kırlangıç gibi dostum.Başını alıp gidiyor bazen, bedenden uzakta uçuyor pervasızca.Ama dönüyor en sonunda yuvasına bir kırlangıç gibi,şükür ki.İşte benim korkumda burada başlıyor dostum.Bir kırlangıç geri döndüğünde yuvasını bulamazsa ne yapar.Bunuda söylermisin dostum?Ya bedenimi sağlam bulamazsa ruhum.Sanırım bir tek ben korkmuyorum bundan...
YanıtlaSilKeşke demekten alamıyorum kendimi ..
YanıtlaSilKeşke kanatlarımız olsaydı bizim ve dindirebilseydik bu gitme sevdasını derinlerimizdeki.Ama yok işte.Kuş işte deyip geçtiğimiz kırlangıç bile daha özgür , çünkü günümüz dünyasının insanlar etrafına ördüğü görünmez duvarları aşamıyoruz biz .. Misyonumuz bile yitik , neyin üstüne kurduk biz bu hayat evini ? nede alıyoruz bu nefesleri ..??
Bence bedenimiz değil bizim özgürlüğümüzü elimizden alıp bizi tutsak eden. Bizden önceki insanların oluşturduğu, nesilden nesile büyük bir itinayla miras olarak bırakılan, senin düşlerine ipotek koyan, ona uymadığın zaman dışlanmayı göze alman gereken, senin bir koyun gibi uymanı istedikleri, dünya üzerindeki var olan düzen. Çirkin ördek yavrusu olma cesaretin varsa özgürsün aslında. Yeter ki kendini o var olan düzenin dışına çıkart. Ruhunu tamamen özgür bırak. Yaşadığın herşeyin kaynağı yalnızca sen ol. Bu yazın aklıma "Daniel Quin" in "İsmail" isimli kitabını getirdi. okumadıysan tavsiye ederim. Sevgilerimle:))
YanıtlaSilSevgili Dostum,
YanıtlaSilMektubunu bü gün aldım.Ama hemen okumadım.Zarfı cebime koydum.Akşam terasta tek başıma loş bir ışıkta denize doğru bakarak, bira yudumlarken okumak istedim.Dağıtmak istiyorum bu aralar kafamı, acı çekmek istiyorum.İŞte akşam çakır olunca başladım okumaya.
Sevgili dostum aslında dediğin o sonsuzluk bence hiç güzel bir şey değil.Aç kalmak yok, durmak yok sonsuz ve serbest. Hiçte bana göre değil.Acı olmalı, heves olmalı, istek olmalı sonsuz sunulan şeyler anlamını yitiriyorlar bende!Hele serbest olunca aşkta yok ya!O olmadan olmaz diyorum!
Sevgili dostum aklım karışık işte biraz!Neyse, şerefine...
Nedense ben sözü de hatırlayamıyorum, söyleyeni de.. Sadece zamanı.. =) Böyle de malvari bir beyine sahibim ve şaka yapmıyorum.. =)
YanıtlaSilYOLCU: Korkma sevgili dostum. Kırlangıçlar uçar giderler ve yuvalarına dönerler ama eğer yuvalarını bulmazlarsa uçar uçar uçar ve yeni bir yuva kurarlar kendilerine. Ah benim dostum yuvalar gelir geçer. Ama kırlangıçlar hep havada...
YanıtlaSilBATUHAN: Kırlangıçların asıl özgürlüğü kanatlarında değil de galiba yaşam biçimlerinde Batuhan. Düşün onların bizler gibi başkalarınca örülen duvarları var mı?
HAŞİM: O düzen var ya o düzen bunca mutsuz ruhun sebebi. Çirkin öredek yavrusu olmaya cesaret edenlerin sayısı artsa inan bana ortada bu sistemden eser kalmaz. İnsanlar bir gün anlayacaklar bu kuralların onların iyi yaşaması için değil birilerinin istediği gibi yaşamaları için konduğunu...
ZEHİRLİ ÖRÜMCEK: Sevgili Dostum, belki haklısındır. Beden varken zihnin özgürlüğünü sağlamaktır asıl olan. Ki bunu başarmak oldukça zor olsa da gerçek anlamda yaşamış olmak için bunu yapmak zorundayız.
BUZCEVHERİ: Ah ah o hatırlayamama konusunda ben de cidden berbat durumdayım. Ben yüzleri anımsıyorum ama o yüzlerin adlarını, kim olduklarını, nereden tanıdığımı anımsamıyorum :) Hatta bazen yolda gördüğüm insanlara selam versem mi vermesem mi bilemiyorum çünkü bir kez gördüğüm yüzü sokakta hiiç tanımadığım biri bile olsa unutmuyorum. bunun için o kişiyi tanıyor muyum yoksa sadece gördüm mü bilemiyorum :) Malvari hafıza bende de mevcut yani :)))