21 Haziran 2008

HAYATLA BAŞA ÇIKAMAMA KLAVUZU

Siz yine de klavuz dediğime bakmayın, bu kelimelerin böyle bir amacı kat'i surette yok. Kelimeler bir çeşit oyun, saçmalama sınırlarını görebilmek ve hayatın orasından burasından çekiştirmek için yazılmıştır ki; zaten klavuz olabilmek, olmaya çalışmak hatta bunu istemek söz konusu bile değildir. "Klavuzu karga olanın..." diye başlayan o söz düşünüldüğünde ve bu kelimeleri yazan parmakların da çoğu zaman kendisini beyaz kaygısız martılar arasında anlam peyniri kapmaya çalışan bir kara karga gibi hissettiği varsayıldığında durumun vehameti ve başlığın sonundaki kelimenin anlamsızlığı, onun sadece bir elbise yakasına takılmış ve aslında hiç de gereği olmayan bir yaldızlı bir broş olduğu görülecektir.


Bu elbisenin yakasına takılmış bir broşun içine yansıyan bir görüntüden söz etmek istiyorum. Siz deyin "hayal" ben diyeyim "gördüklerim." Ve yine siz deyin "uydurmuşsun" ben diyeyim "evet uydurdum." Sonra birlikte gülümseyelim. Çünkü kelimeler bazen sadece ve sadece gülümsetmek görevi üstlenirler. Ama kararı siz verin. Gülümsemek ya da başka birşey bilemiyorum. Dediğim gibi ben sadece bir otobüs gördüm. Ve otobüsün içindeki insanları...

******


Bir otobüs içindeki bir grup insan vardı. Kimsenin şoför olmak gibi bir niyeti yoktu çünkü hiç kimsenin yoldan haberi yoktu. Nasıl ve nereye gideceklerine dair en ufak bir fikirleri olmadığı gibi gidilmesi gerekip gerekmediğinden de pek emin değillerdi. Bu şaşkın topluluk öylece ve sessizce oturuyordu koltuklarında. Ve sessiz göründükleri yanılsamasına kapılmak içlerinde olup biteni görmeye engeldi.


Otobüsün üzerinde "hayatla başa çıkamayanlar için bir tur" yazıyordu. Nereye gidecek ya da ne gösterecek bu tur hiç kimse bilemiyordu. Herkes doğruca önüne bakıyordu. İstiyorlardı ki biri çıkıp davudi sesiyle onlara yol göstersin. Öyle ki o ses otobüsün pencerelerini titretsin koltuklarını yerinden oynatsın. O kadar inansın ki kendi sözlerine ve o sözler öyle gerçek ve öyle daha önce hiç duyulmadık olsun ki şaşkınlık ve mutluluktan donup kalsın tüm yolcular. Herkes böyle birini bekler gibiydi. Bekliyorlardı ama hiç biri hayata ve kendilerine dair yol gösteren kitaplara inanmamış tek bir kelimesini alıp ceplerine koymamıştı. Onlar çok daha ötesini bekliyorlardı sözden ve tavsiyeden daha öte birşey.

Hala duruyordu otobüs. Kimileri yerinde kıpırdanıyor, kimileri sessizliği koruyor, kimleri ise inip gidiyordu. Ve inenler bir anda gözden yitiyor sanki havaya karışıp buhar oluyorlardı. Tüm gözler donuk bakıyordu. Ama içlerinde bir yer dehşete düşüyordu. Kimse birşey sormuyordu. Nedense herkes birşey olacağından emin gibiydi. Ya da bu bir inanç mıydı, kim bilir? "Eğer burada isek mutlaka ama mutlaka birşey olmalı? Bir neden olmalı?" diyorlardı sessizliğin diliyle.Bu yüzden mi bu sessiz bekleyiş?

Saatler sonra ışıklardan bir yazı belirdi otobüsün tam tepesinde. O yazıda şöyle diyordu: "Hayat, zaten başa çıkamamaktır. Kimi bunun farkında olur ve sizler gibi bir yol, işaret, pusula, harita arar. Kimi ise tüm bunları unutur, hatırladığında ise siler yeniden unutur. İçlerinden biri doğrudur demek mümkün değildir çünkü bu yalnızca bir seçim sorunudur."

Sessiz ve umutsuzca bekliyorlardı gözleri o ışıklı panoya takılmış. Bir süre sonra ışıklı panoda yeni bir yazı daha belirdi. Bu kez şöyle yazıyordu: "Harita yok, pusula yok, işaret yok... eğer herkes için ortak bir harita ya da pusula olsaydı denge kalır mıydı sanıyorsunuz? Hepiniz dünyanın o tarafına doğru akıp gider tüm dengeyi allak bullak ederdiniz. Şimdi hepiniz inin bu otobüsten ve içinizden gelene göre hareket edin. Kiminiz kuzeye kiminiz güneye kiminiz batıya ve kiminiz de doğuya... Ama sakın olduğunuz yerde kalmayın. Çünkü, hayat olduğu yerde kalanları anlamsızlık toprağına gömer. yol, pusula ve harita hepsi siz de. Tüm bunlara rağmen başa çıkamıyor musunuz hala hayatla? Boşverin gitsin. Çünkü hayat belki de budur zaten; bir türlü başa çıkamamak."


Sonra otobüs yeni gelenlere yer açmak için boşaltıldı. Düşünmediler ve kararlar vermediler. Ayakları onları götürdü ve tüm bunlardan sonra çoğu birbirini görmedi. Farklı yönlere farklı sezgi ve inançlarla dağılıp gittiler.

*****

Tüm bunlardı gördüklerim ya da uydurduklarım diyelim. Kim bilir belki aslında bambaşka bir şey görümüşümdür de gördüklerime elbise giydirip onları öyle sokağa salmışımdır. Çünkü görülen ya da bilinen çıplak sunulmaz çoğu kez. O elbisenin içini görmek ise kelimeleri okuyana kalmıştır. Bilemiyorum...

Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/1816174/

8 yorum:

  1. otobüsün içindekileri ne kadar derinliğine bir analiz ile anlatmışsınız...
    Dünyayı yaşamı ,her şeyi anlatıyor...
    Hangi konumda olacağımızı belirlemek elimizde aslında...

    YanıtlaSil
  2. Çok çok teşekkür ederim Sevgili Burak Bey. Beğeniniz beni mutlu etti...

    YanıtlaSil
  3. Hayatla başa çıkamama klavuzu:)en azından bunun farkına varacak sezgi ve inançlara sahip bir yolculuk yapmışlar,ne güzel:):)çok güzel bir yzı olmuş bence de...

    YanıtlaSil
  4. Alice, bildiğimiz alice harikalar diyarından. Cheshire kedisi, hani bildiğiniz sadece gülümsemesi olan kedi ile diyaloğu.

    Alice: lütfen söyleyebilir misin hangi yöe gitmeliyim?

    Cheshire: bu senin nereye varmak istediğine bağlı.

    Alice: varacağım yerin neresi olduğu çok önemli değil.

    Cheshire: o zaman hangi yöne gideceğinde önemli değil.

    Alice: ama bir yerlere varmak istiyorum.

    Cheshire: yeteri kadar yürürsen mutlaka bir yerlere varırsın.

    YanıtlaSil
  5. yakasız bir elbise ve önemsiz bir broş. Oradaki anlam aslında insanlara göre elbiseye saklanmıştır.Ama senin için aslında elbiseden çıkarılmış en çıplak şeklidir. Önemsiz broş pusulan senin dostum, hayat felsefen...Benim elbisen,senin elbisen, onun elbisesi hepsi aynı:hayat.benim borşum,senin broşun,onun broşu işte fark burada...Hepsi ama hepsi önemsiz bir pusula...Yanlış ama doğru,doğru ama yanlış.Öenmi ancak götürdüğü yerde kazanır.

    YanıtlaSil
  6. İPEKARKIN: Farkına varmak yola çıkmak, yola çıkmak ise kendi yolunu bulmaktır... Değil mi?

    JACK: Ne güzel laf: Yeteri kadar yürürsen mutlaka bir yerlere varırsın. Güzel ve doğru... Çok teşekkür ederim Jack bu enfes diyalog için.

    YOLCU: Kelimelerin içini gören Yolcuya tüm kalbimle teşekkürler... Elbisemiz hayat broşumuz pusula...

    YanıtlaSil
  7. Bilemiyorum bir şekilde, bir zaman o otobüste karşılaşmış olabileceğimiz için mi acaba bu kadar tanıdık geliyorsun?

    YanıtlaSil
  8. Kim bilir Zero'cuğum... Belki de yanyana oturuyorduk ve aynı yere bakıyor aynı anda öğreniyor... Olamaz mı?

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...