Senin de zaman zaman "ne desem boş" hissine kapıldığın olmuyor mu? Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemediğin, üzerine konuşulup durulan bunca şeyin boş bomboş olduğunu düşündüğün, bütün bu konuşma baloncukları arasında asıl umursanması gerekenlerin unutulduğunu düşündüğün zamanlardan söz ediyorum.
Bir ev düşün, ya da küçültelim örneği bir insan düşün, o insanın öncelikli ihtiyaçları karşılanmamışken lüks şeyler üzerine kafa patlatması olası mıdır? Karnı açken o çok beğendiği kazağı almanın hayalini kurar mı? Hatta karnı açken çok beğendiği bir kazak görüntüsü mevcut olur mu kafasının içinde? Mantıken olmaz değil mi? Ama oluyor.
Şöyle bir bak etrafına, üç kuruş maaşıyla zamlara kahramanca göğüs geren bir adam oturup bir dizi üzerine kafa patlatıyor kendi haklarını savunmayı bırak düşünmezken bile tarihine canhıraş sahip çıkıyor. Onur gurur meselesi yaptığı bu konu sofrasındaki bulgur pilavına kaşık sallarken bile onun gündemi oluyor. Karısı çocukların çorabını yamarken magazin programlarında izlediklerini ona anlatıyor, birinin başka birini öpmesi bu ailenin şaşırmasına her nedense yol açıyor. Oysa aynı televizyonda ülkenin çamurunda yaşayan binlerce yaratık hakkında şaşırtıcı haberler veriliyor ama öpüşmeler, birlikte görüntülenmeler, tarihe edilen "hakaretler" katillerden, hırsızlardan daha çok şaşırtıcı bulunuyor.
Sahi sen bütün bunlara bakarken "ne desem boş" hissine kapılmıyor musun? Bütün bu saçma sapan konuşmalardan boğulmuyor musun? Eğri ile doğrunun birbirine girdiği bu topraklarda dehşete düşmüyor musun? Olamaz dediklerimizi "burası Türkiye burada herşey olur" gülümsemesiyle kabul etmiş adam ve kadınlara bakarken kaskatı kesilmiyor musun? Olmazı olabilirlik kategorisinde değerlendiren, olabilecek olanı "olamaz haşa" kategorisine sokan bu insanlara ne diyeceğini şaşırmıyor musun? "Aşkı yadırgayıp hırsızlığı olabilir sayıyorsun" dediğinde ahlak, din, tarih dersleri vermeye kalkışan ve işin ilginç yanı bütün bunlar hakkında sadece kulaktan beslenmiş olan adamlara ve kadınlara "yazıklar olsun" demek istemiyor musun? Sahi "ne desem, ne yapsam boş" hissine hiç kapılmıyor musun? Ben bu ara bu hissi çok yaşıyorum...
Fotoğraf: Life
sanki insanlar düşünmeleri gerekeni düşünmemek için bütün o saçma sapan şeylerle kendilerini uyuşturuyorlar. tamam gerekli olanı da düşünüp kendilerini yormasınlar belki ama o anlamsız şeylerle zaman geçirmek insan ruhuna zarar veriyor. birşeyler olup gidiyor kedicim, bakıyor ve müdahele edemiyorsun...bu insanı biliyor, kızdırıyor, üzüyor...
YanıtlaSilbugun tam bunlari dusundum ben de.bir de nasil bolundugumuzu, dogrularimiza, yanlislarimiza nasil canimizcasina tutundugumuzu.
YanıtlaSilne yapmali? herseye kulak kapamali, kendimize ozel bir dunya mi kurmali?
Evet yaşıyorum hem de kendime ve insanlara, insanlığıma en güvendiğim, en coşkulu olduğum anların sonrasında geliyor bu boşluk hissi.
YanıtlaSilAnlamadığım şey ise sonra ne oluyorsa yeniden inançla doluyorum, "hayır boş değil" diye kendimi ikna edebiliyorum. Tuhaf...
Ne desem boş:p
YanıtlaSilben daha çok konuşana yayınlayana allah akıl fikir versin diyorum komik desen değil ciddi desen hiç değil saçmasapan
YanıtlaSilYasiyorum hic yasamaz miyim...
YanıtlaSilGUGUK KUŞU: "o anlamsız şeylerle zaman geçirmek insan ruhuna zarar veriyor" Çok haklısın. Aslında insanların bütün bu olup bitenlerden yoruluyor olmasını anlıyorum fakat bunun bir dengesi olmalı öyle değil mi? Bizi en çok da kayıtsızlık öldürüyor.
YanıtlaSilA.: Bunu bazen ben de düşünüyorum, herşeye kulak mı kapamalı çıldırmamak için. Ama olmuyor. O zamanda dünyadan kopuyor gidiyorsun. O yalnızlık duygusu daha da beter olur diye düşünüyorum. İnsan nasıl denge kuracağını bir türlü bilemiyor.
ASLISIN: Ben de aynı şeyi yaşıyorum. Sanıyorum insan ruhu hayata tutunmak için kendini bir şekilde ikna etmeyi başarabiliyor.
HAYAT BELKİ BAZEN: :)
TABİAT ANA: Ne yazık ki öyle.
BELGİN: Sanıyorum pek çoğumuzda var bu his.