29 Ocak 2011

Büyük koltuk, küçük beyin...

Bu ülkenin en ciddi sorunlarından biri yöneticilerin asıl uğraşmaları gereken işleri bırakıp kafalarını insanlara takmış olması. Bu şu anlama geliyor, bu kişiler konumları gereği büyük resmi görüp o resme göre hareket etmeleri gerekirken yol üzerindeki insanlara takılıp o insanlarla uğraşmaktan ne asıl yapmaları gereken işi yapıyorlar ne insanlara faydaları dokunuyor. Daha kötüsü insanlara zarar verip onların motivasyonlarını kırıyor dahası adalet duygularını zedeliyorlar. Dolayısıyla herşey gitgide kötüye gidiyor.

Benim vereceğim örnek kendi işimle ilgili. Fakat bu örneği alana yayıp diğer yöneticilerin tavır ve davranışları ile karşılaştırırsanız bunun sadece benim işimde yer alan bir sorun olmadığını daha da kötüsü ülke geneline yayılan bu davranış ve düşünüş biçimi olduğunu, neden hala olduğumuz yerde olduğumuzu ve neden herşeyin gün be gün kötüye gittiğini çok net olarak görürsünüz sanıyorum.

Ben insanın yaptığı işin onun onuru olduğuna inanırım. Bu nedenle her ne kadar işimi sevmesem de en iyi şekilde yapmaya, gerekirse kendimden fedakarlık etme pahasına işlerimi yetiştirmeye çalışır hata yapmamak için pür dikkat işime yoğunlaşırım. Akşam eve çok iş getirdiğim olmuştur. Bunun için "aptal" yerine konduğum da olmuştur. Ama maaşımı son kuruşuna kadar hak etmek için, hele de maaşımı devlet veriyorsa, o parada bu ülkede yaşayan herkesin hakkı varsa o işi yapmak zorunda olduğuma, gönlümün ancak böyle rahat edeceğine inandığım için o aptal kelimesine kulaklarımı tıkarım. Fakat ne yazık ki bir arkadaşımın söylediği gibi "çalışmak asla cezasız kalmaz." Ben bunu dün yaşayarak öğrendim.

Dün, çok üst konumda bir yöneticinin, ne iş yaptığım konusunda bilgisi bile olmayan bir adamdır kendisi, sırf beni işten çıkarıp yerime kendi yakınlarından birini alabilmek için arkamdan çevirdiği dolaplara şaşkınlıkla bakakaldım. Adam bütün o yapması gereken işleri bir kenara itmiş ve tüm mesaisini arkamdan diğer yöneticilere dedikodu yapmaya harcamış, zamanla örmüş örmüş ağlarını ve en üstteki kişiye ulaşmasını sağlamış. Akıl işi değil. En üstteki kişi de bu dedikodulara, karşından müdürüm tarafından yapılan çok güçlü bir savunmaya rağmen, kulaklarını açmış ve üzerime çok daha fazla abuk sabuk iş yüklemiş. Bunları duyunca "Ben istifa ediyorum" dedim. Kalktım ve dilekçemi yazmak için sakinleşmeyi beklerken bir dolu ikna cümleleri dinlemek zorunda kaldım. Herkes seferber oldu her nedense. Ama kararlıydım. Gidecektim. Üç kuruş maaş için bu kadar çok çalışıp bir de bu haksızlıklara, mide bulandırıcı entrikalarla uğraşacak halim yoktu. Bir kişinin söylediği söze duyarsız kalamadım. "Eğer gidersen onun kötülüğünün kazanmasına izin verirsin. Haklısın ve kalmalısın. Kalıp bu düzeni tersine çevirmelisin." Ben bir kahraman değildim ama savaşabilirdim. En azından savaşmadan kaçtım demezdim. Çok öfkeliydim ve karar vermek için çok yanlış bir zamandı. Beklemeye karar verdim. Hala ne yapacağımdan emin değilim.

Asıl söylemek istediğim, benim mağdur edilmiş olmam falan değil. Zaten kendimi mağdur hissetmiyorum. En kötü ihtimal basar istifayı giderim. Hatta belki bu istifa yeni hayatımın kapısı olur. Belki değil büyük ihtimal lakin bu entrikalara papuç bırakmak istemiyorum. Benim asıl söylemek istediğim şu; adına yönetici dediğimiz insanların kendi küçük hesapları uğruna nasıl da küçük küçücük küçülebildikleri. Kerfli ferli kravatlı ceketli adamların kafatasları içinde nasıl da onursuz bir beyin taşıdıkları. Akrabalarını, arkadaşlarını bir yerlere sokmak uğruna başkalarını ezip geçmekten hiç gocunmadıkları... Adalet ve hak gibi kavramları ilkokulda duymuş ve unutmuş oldukları... Bunlardan en küçüğünden tutun da en büyüğüne kadar tüm işyerlerinde, kurumlarda her yerde var. Şimdi bana söyleyin bu adamlarla iflah olur muyuz biz?

Fotoğraf: Life

14 yorum:

  1. Olmayız; bu yüzden yerimizde sayıyoruz zaten.
    Haklıya, doğru insana geçit yok artık bu ülkede.
    Farklı şeyler prim yapıyor artık.
    Yazık çok yazık...

    YanıtlaSil
  2. iflah olmak için bu tür konuların henüz başında olmamız gerekirdi
    ama biz ülke olarak bu tür konu ve olayları o kadar uzun, o kadar uzun yıllardır yaşıyoruz ki bunun mümkün olmadığını biliyoruz
    halihazırdaki yöneticiler, daha öncekiler, daha daha öncekiler, her dönem böyle minik hesaplar yapmadılar mı?
    yanlış olan bu hesabı yine her dönem kendileri lehine çevirip kullanmadılar mı?
    iflah olunmaz arkadaşım olunmaz...

    YanıtlaSil
  3. İflah olunmaz ama şöyle de bir durum var bence. İstifa etmeyiniz. Evet, dediğiniz gibi, iş insanın onuru, gururudur ama istifa etmek, onların sizden istediği şeyi kendi ellerinizle ellerine vermek demektir. Şunu söylemeye çalışıyorum. Bu işin bitmesi halinde kazanacağınız hukuki hakları da düşünün. Tazminat haklarınızdan ne feragat edin, ne de bu durum ne kadar sıkıcı olsa da hiçe sayın. Sadece haksız yere işten çıkarılmakla değil, istifaya zorlanmakla da tazminata hak kazanabiliyorsunuz. Mahkemeler artık gerekli iş doyumunun sağlanmaması, kıdem artırmanın engellenmesi ve istafaya zorlamayı mobbing sayıyor. Buna ilişkin çok davam var.

    Umarım, her şey iyi sonuçlanır. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  4. Ülkemizdeki bir çok lşirketi yönetim tekniklerini uygulayan kişiler değik dedikodudan beslenen bir arı kovanı mantığına esir olmuş kimseler yönetiyor. Gittikleri onca üst düzey eğitim, koçluk numaraları falan bunlara vız gelip tırıs gidiyor. Kİmse kendinden zeki, özverilri, çalışkan birini emrinde çalıştırmak istemiyor. Adını koyamasa da çalışkan insan kifayetsiz kellelere batıyor. Bir işyerinde sesszilki olunca korkmak lazım kesinlikle birisi arkanızdan dolap çeviriyordur. İşlerini kolaylaştırmamak lazım.

    Başından geçenlere üzüldüm. Ama güçlü olacağına inanıyorum. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  5. Bu tip insanlarla olmaz, fakat sizin gibi mücadele eden/edecek insanlarla işler daha kolay yoluna girecektir, emin olun.
    Direnişinize bir destek de buradan, Ege'den selam olsun!

    YanıtlaSil
  6. Aynı şeyleri ben de 3 yıl önce yaşadım. Bir önceki işimde de benzerini (ki ülkenin bildiği büyük bir tavukçuluk-yumurtacılık firmasıdır kendileri, firma büyük ama yöneticileri küçük, kaz beyinli derdi bir öğretmenim,işte öyle, hem fikir yok hem insanlık yok:))

    Yani dediğiniz "şerefsizlik" ülkemizde her yerde. Bunu düzeltmek yine bizlerin savaşmasına ve yeni gelen nesillerimizi "şerefli" yetiştirmek için çırpınmamıza bağlı!

    Benim gibi öfkeyle hareket etmeyin.Sinenize çekmeyin, gerekirse sesinizi yükseltin. Çünkü siz haklısınız. Yaptıklarını onların yanına bırakmamak adına, karakterinize yakışan şekilde,elden geldiğince savaşın.DERİM BEN.

    Hiç değilse kıdem tazminatınızı alın:)tek bir alın terinizi bırakmayın onlara!

    YanıtlaSil
  7. uzun bi aradan sonra tekrar bloguma döndüm sizide beklerim
    http://ratatoule.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  8. Arkadaşım,
    Sıkıntılı günleri atlamanı diliyorum. En doğrusunu, olayların yaşayanı olarak sen bilirsin. İstifa et ya da etme, sonrasında birileri ben kazandım diyecektir illa ki. Bırakalım kazandık desinler. Asıl soru "Neyi kazandın?" olacak, öyle değil mi? Bu soruyu soracaklarını sanmamakla birlikte, bizim için en azından sorunun cevabı fark yaratacak şeydir. O farkı gören sen, bundan sonrasında da emeğine sahip çıkan, işine saygı duyan Aydan Atlayan Kedi olarak yoluna devam edeceksin. Önemli olan da bu..

    Seni seviyorum canım...

    YanıtlaSil
  9. Sadece devlet değil özel sektörde de yaşanan sorunlar bunlar. Olayın temeli ise bence yönetici konumlara gelen insanların gereken yöneticilik özellikleri sayesinde değil de başka hesaplarla o mevkiilere gelebilmeleri. Sıkıntılı bir süreç olacak sizin için, ama savaşmak doğru karar bence.

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Aydan Atlayan Kedi,
    Yaşadıklarınız ne ilk ne de son olacaktır. Evet mücadele etmeli, hak aramalıyız. Hakkımızla birlikte onurumuzu da kurtarmalıyız. Ancak kaç kişi bu mücadeleyi tek başına kazanabilir ki? Onun için sendikalar, meslek örgütleri var. Kişileri harcamak kolaydır, onun için de her türlü örgütleme engelleniyor, güçsüzleştiriliyor.
    Çağdaş toplumlar örgütlü toplumdur.Bunu başaramadığımız için kişi olarak da toplum olarak da istediğimiz yere gelemiyoruz.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  11. Türkiye'nin genel problemi budur.Karıncalar aşağıda,akbabalar üstte olur.Leş yemekten başka şey bilmezler.Haddimi aşarak 2 tavsiyem var.İşi, saatinin dışına taşırmayın hele eve hiç getirmeyin.Bir de ne olursa olsun hakkınızı bırakıp ayrılmayın.Zaten uzun yıllar sadakatle çalışıp böyle bir sıkıntıyla karşılaştıktan sonra düşünceler yukarıdaki gibi değişiyor.

    YanıtlaSil
  12. ÖZLEM: Birşeylerin kökünden değişmesi lazım. Temel olarak insanların kendi çıkarlarını düşünmeyi bir kenara bırakıp adil olanı öncelikli tutacak bir ahlak anlayışı lazım. İş eğitimde başlıyor ailede başlıyor. Fakat bütün bunlar karşısında insan çaresiz kalıyor. Yapmamız gereken şey belki de en azından haksızlıklar karşısında susmamak. Böylece yaptıklarıyla kalmayacak olduklarının farkına varmalarını sağlamak.

    AYNUR: düşündükçe delirecek gibi oluyorum ben. Bu sistem bu işleyiş deli edecek beni. Şu an bunları durdurmak elimizde değil belki ama insan kabullenip oturmamalı. Zaten sessizlikten güç alıyor bu sistem.

    TÜRKER AKİF: Kafamda bir dolu şey dönüp duruyor. Bir yanım çek git diyor bir yanım kal savaş. Artık bıktım bütün bu saçmalıklardan ve şu an müthiş güçsüz hissediyorum. O nedenle karar verecek psikolojide değilim. Gönlüm savaşmaktan yana ama içimi yedi bitirdi bu iş benim. Bekleyip görelim diyorum. Çok teşekkür ederim. Sözleriniz kulağımda olacak karar vermeden.

    VLADİMİR: "Kİmse kendinden zeki, özverilri, çalışkan birini emrinde çalıştırmak istemiyor." İşte sorun bu. Bazen diyorum ki "sen de herkes gibi yap, umursama, savsakla." Ama o zaman da kendi saygımı yitireceğim. Teslim olmuş olacağım. Demek ki böyle böyle insanları tembel, umursamaz, yaptığı işe inanmaz hale getiriyorlar. Bir kaç kişi onlarca kişinin iş ahlakını değiştirebiliyor demek ki. Bizi kötüleştiriyor, öfkeli hale getiriyor ve boşverdiriyorlar demek ki. Teslim olmayanlarımız var ama ya bir de bıkıp usananlar... Onları suçlayamıyorum.

    EGEMAVİSİ: Teşekkür ederim. Çok bıkkın ve halsizim şu an ama savaşmazsam eğer ömür boyu kendime kızacağım, biliyorum.

    N.NARDA: "Yani dediğiniz "şerefsizlik" ülkemizde her yerde. Bunu düzeltmek yine bizlerin savaşmasına ve yeni gelen nesillerimizi "şerefli" yetiştirmek için çırpınmamıza bağlı!" Bu sözü hiç unutmayacağım. Kulağıma küpedir artık.

    KARÖSHİ: Canım çok teşekkür ederim. Desteğin ve yanımda olduğun için. Bunu atlatacağım biliyorum. Şu ara biraz sıkıntısını çeksem de doğru olanı yapacağım.

    SİSHYPHOS: Ne yazık ki haklısınız, bu adamlar yöneticilik özellikleri ile değil başka hesaplarla oradalar. Ama birilerinin bu hesapları ters yüz etmesi lazım.

    AYSEMA: Haklısınız. Ben işimi kaybedersem çok da kötü duruma düşmeyeceğim fakat öyle insanlar var ki o insanlar işlerini kaybetmemek için çok fazla şeye katlanıyorlar. Onların haklarını savunan kimse de yok. Bunun yolu sanırım el ele vermekten geçiyor. Yoksa daha çok ezileceğiz.

    BESTAMİ BEY: "Karıncalar aşağıda,akbabalar üstte olur." İşin özeti budur. Aslında haklısınız. Bunca zaman fedakarlık edip karşılığını böyle almışsak değmez buna. Takdir beklememeyi öğrendim lakin bu haksızlığın da böyle karşıma çıkacağını hayal edemezdim. Bu küçük beyinlerin, küçük hesaplarına ne zaman kimleri kurban edecekler bilinemiyor elbet.

    YanıtlaSil
  13. bizi zorlarlar usandırırlar ama oluruz diye umut ediyorum...ve senin gibi kararlı olduktan sonra. bence de onlara fırsat vermemişsin iyi yapmışsın demişsin ya istemesemde çalışıyorum buna rağmen sabır göstermen çok iyi olmuş gelirsin üstesinden ama yine de yıpranmadan olur mu canım kızkardeş sevgiler...

    YanıtlaSil
  14. Bakalım bundan sonra ne gibi gelişmeler olacak. Ama midem bulandı artık bu tür şeylerden. Kafam da çorba gibi. dilerim herşey iyi olsun. Çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...