Kendi fotoğraflarımızdan oluşan bir albümümüzün yanısıra bir de aklımızın içine kazınmış fotoğraf ya da resimlerden oluşan albümlerimiz var. Ne zaman, ne şekilde gördüğümüzü anımsamadığımız ama bizi bir şekilde etkisi altına almış resim ve fotoğraflardan söz ediyorum. Geçen gün bir dergideki fotoğrafa bakarken aklımda böyle bir albüm olduğunu farkettim. Ve aslında ne çok kişi ile albümlerimizin ortak olduğunu... Benim albümümün ilk sayfalarında olan fotoğraf ve resimler şunlar.
AĞLAYAN ÇOCUK: Bu resmi ilk gördüğümde kaç yaşındaydım anımsamıyorum. Sanırım birinin evinde küçük bir çerçeve içinde duvarda asılıydı. Karpostal boyutundaydı. Sonra pek çok yerde görür oldum. Minübüslerin arka camlarında, evlerin duvarlarında, karpostal satan tezgahlarda, öğrencilerin defterlerinin arasında ve daha pek çok yerde. Bu mavi gözlü, sevimli çocuğun neden bu kadar popüler olduğu konusunda en ufak bir fikrim yoktu ama beni çok huzursuz ettiğini iyi biliyordum. Onun hikayesini çok sonra tesadüfen öğrendim. Resim Bruno Amadio tarafından yapılmış ve bir dizi kent efsanesine neden olmuş. 4 Eylül 1985 tarihli Sun gazetesi, bir itfaiye görevlisinin son zamanlarda yanan evlerin içinde çok sayıda bozulmamış tablo bulunduğunu ve bu tabloların tümünün Ağlayan Çocuk tablosu olduklarının düşünüldüğünü söylediği sözleri haber yapmış. Bu haberden sonra tablonun lanetli olduğu ve içinde bulunan evlerde yangın çıkmasına yol açtığı bir efsane kulaktan kulağa yayılmış. Şili'nin başkenti Santiago'da bir cadılar bayramı partisinin afişinde ağlayan çocuk tablosu kullanılınca medyumlar birliği ayağa kalkmış ve "Ağlayan çocuk" tablosunun, son 30 yılda dünyada lanet saçtığını ve Şili'de de en az 80 kişiye uğursuzluk getirdiğini söyleyerek tablonun yasaklanmasını istemiş. Tablo Türkiye'de ise Sızıntı dergisinin 1 Şubat 1979 tarihli sayına kapak olarak ünlenmiş.
TOMMİE SMİTH, JOHN CARLOS, PETER NORMAN: 1972 Münih Olimpiyatlarında 200 metre altın ve bronz madalya kazanan Tommie smith ve John Carlos madalya töreni sırasında siyah eldivenli yumruklarını kaldırarak Amerika’daki ırk ayrımcılığını, siyahlara reva görülen fakirliği ve ikinci sınıf vatandaşlığı protesto ettiler. Fakirliği sembolize etmek için de çıplak ayakla kürsüye çıktılar. Madalya töreni için bekledikleri sırada Carlos ve Norman arasında şu diyalog geçiyor:
- İnsan haklarına inanıyor musun?
- Evet, inanıyorum.
- Peki ya Tanrı’ya?
- Bütün kalbimle...
Bunun üzerine, iki siyah atlet kafalarındaki eylem planını açıklamışlar, Norman tereddütsüz katılmış: "Ben eyleminizi destekleyeceğim, bana ne yapmam gerektiğini söyleyin!" Bunun üzerine Norman'ın fikri ile bir çift siyah eldiven buluyor ve eylemi yapıyorlar. Bu fotoğrafta herkes Tommie Smith ve John Carlos'u konuştu kimse Avustralyalı beyaz Peter Norman'ın arkadaşlarına verdiği destekten söz etmedi. Peter Norman fikrin mimarı olduğu gibi dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne ‘İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi Hareketi’nin kokartını iğneledi. Olimpiyatları gölgede bırakan eylem bu fotoğrafla insanların aklında yerini aldı. Peter Norman 64 yaşında öldüğünde cenazesini Tommie Smith ve John Carlos omuzlarında taşıdılar. Star Gazetesi 16 ekim 2006 tarihli Aynur Çağlı imzalı haberinin sonunda şu satırlara yer verdi: "Cenaze töreninde Carlos ile Smith’in yanına gidip ‘Siz Mexico City’de yumruklarınızı havaya kaldırdığınızda, biz Türkiye’deydik. Şeref kürsüsündeki fotoğrafınız o gün bize ve kuşağımıza çok şey öğretti.’ dediğimizde, Carlos yüzünde içten ve gururlu bir gülümsemeyle eğilip,’Bizim de bütün amacımız buydu zaten.’ dedi.
AFGAN KIZI: Korkuyla açılmış gözleri, yırtılmış örtüsü ile gören insanların hafızalarına kazınmış bir fotoğraftır onunkisi. Fotoğraf, Steve McCurry tarafından 1984 yılında Afganistan Sovyet savaşı sırasında Pakistan'da bir Afgan mülteci kampında çekilmiş. 1985 yılında National Geographic dergisine kapak olan fotoğraf McCurry'nin hayatını öyle değiştirmiş ki, McCurry "Galiba öldüğümde mezar taşıma 'Afgan Kızı'nın fotoğrafını çeken adam' diye yazacaklar!" demeden edememiş. 2002 yılında Mccurry Afgan Kızını bulmak için tekrar harekete geçmiş ve bulmuş da sonunda. Yüzüne acı sinmiş bir kadına dönüşmüş Afgan kızını yeniden fotoğraflamış. Bu fotoğraf neden bu kadar etkili bunu tartışmayacağım bile. Savaşı, korku, acıyı anlatan en iyi fotoğraflardan biri olduğu için, gencecik hayatları cehenneme çeviren savaşların üstümüze çöken lanetini anlattığı için ve daha bir çok sebepten.
Aklımın içindeki fotoğrafları düşündüğümde ilk aklıma gelen bunlar oldu. Elbette daha çok var. Ve elbette çoğu acıların, savaşların, başka insanların saçmalıklarının kurbanı olan insanların, kısaca cehennemin fotoğrafları. Sizin aklınızda kalan fotoğraflar nelerin fotoğrafı peki? Bir yoklayın kendinizi dünyanın hangi yaprakları kazındı zihninize? Mutluluğun fotoğrafları mı ağır basıyor yoksa acıların mı? Haksızlığa uğramış insanların mı, öldürülenlerin mi, lanetlenen, linç edilmeye çalışılan, haykıran, ağlayan, acıyla gülümseyen insanların mı? Hangilerini katıyorsunuz kişisel tarihinize?
TOMMİE SMİTH, JOHN CARLOS, PETER NORMAN: 1972 Münih Olimpiyatlarında 200 metre altın ve bronz madalya kazanan Tommie smith ve John Carlos madalya töreni sırasında siyah eldivenli yumruklarını kaldırarak Amerika’daki ırk ayrımcılığını, siyahlara reva görülen fakirliği ve ikinci sınıf vatandaşlığı protesto ettiler. Fakirliği sembolize etmek için de çıplak ayakla kürsüye çıktılar. Madalya töreni için bekledikleri sırada Carlos ve Norman arasında şu diyalog geçiyor:
- İnsan haklarına inanıyor musun?
- Evet, inanıyorum.
- Peki ya Tanrı’ya?
- Bütün kalbimle...
Bunun üzerine, iki siyah atlet kafalarındaki eylem planını açıklamışlar, Norman tereddütsüz katılmış: "Ben eyleminizi destekleyeceğim, bana ne yapmam gerektiğini söyleyin!" Bunun üzerine Norman'ın fikri ile bir çift siyah eldiven buluyor ve eylemi yapıyorlar. Bu fotoğrafta herkes Tommie Smith ve John Carlos'u konuştu kimse Avustralyalı beyaz Peter Norman'ın arkadaşlarına verdiği destekten söz etmedi. Peter Norman fikrin mimarı olduğu gibi dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne ‘İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi Hareketi’nin kokartını iğneledi. Olimpiyatları gölgede bırakan eylem bu fotoğrafla insanların aklında yerini aldı. Peter Norman 64 yaşında öldüğünde cenazesini Tommie Smith ve John Carlos omuzlarında taşıdılar. Star Gazetesi 16 ekim 2006 tarihli Aynur Çağlı imzalı haberinin sonunda şu satırlara yer verdi: "Cenaze töreninde Carlos ile Smith’in yanına gidip ‘Siz Mexico City’de yumruklarınızı havaya kaldırdığınızda, biz Türkiye’deydik. Şeref kürsüsündeki fotoğrafınız o gün bize ve kuşağımıza çok şey öğretti.’ dediğimizde, Carlos yüzünde içten ve gururlu bir gülümsemeyle eğilip,’Bizim de bütün amacımız buydu zaten.’ dedi.
AFGAN KIZI: Korkuyla açılmış gözleri, yırtılmış örtüsü ile gören insanların hafızalarına kazınmış bir fotoğraftır onunkisi. Fotoğraf, Steve McCurry tarafından 1984 yılında Afganistan Sovyet savaşı sırasında Pakistan'da bir Afgan mülteci kampında çekilmiş. 1985 yılında National Geographic dergisine kapak olan fotoğraf McCurry'nin hayatını öyle değiştirmiş ki, McCurry "Galiba öldüğümde mezar taşıma 'Afgan Kızı'nın fotoğrafını çeken adam' diye yazacaklar!" demeden edememiş. 2002 yılında Mccurry Afgan Kızını bulmak için tekrar harekete geçmiş ve bulmuş da sonunda. Yüzüne acı sinmiş bir kadına dönüşmüş Afgan kızını yeniden fotoğraflamış. Bu fotoğraf neden bu kadar etkili bunu tartışmayacağım bile. Savaşı, korku, acıyı anlatan en iyi fotoğraflardan biri olduğu için, gencecik hayatları cehenneme çeviren savaşların üstümüze çöken lanetini anlattığı için ve daha bir çok sebepten.
Aklımın içindeki fotoğrafları düşündüğümde ilk aklıma gelen bunlar oldu. Elbette daha çok var. Ve elbette çoğu acıların, savaşların, başka insanların saçmalıklarının kurbanı olan insanların, kısaca cehennemin fotoğrafları. Sizin aklınızda kalan fotoğraflar nelerin fotoğrafı peki? Bir yoklayın kendinizi dünyanın hangi yaprakları kazındı zihninize? Mutluluğun fotoğrafları mı ağır basıyor yoksa acıların mı? Haksızlığa uğramış insanların mı, öldürülenlerin mi, lanetlenen, linç edilmeye çalışılan, haykıran, ağlayan, acıyla gülümseyen insanların mı? Hangilerini katıyorsunuz kişisel tarihinize?
Üstteki çocuk :( Çok fena oldum babam çok severdi hem dükkanda vardı hem evde:(
YanıtlaSilne iyi olmuş bu post.. ağlayan çocuk evet çok aşina bir yüz.. 3. ise pek acıklı gelir bana.. hele ki yıllar sonra çekilmiş 2.bir fotoyla birleşince..
YanıtlaSilNazım Hikmet, Abidin Dino'ya ..
YanıtlaSilSen mutluluğun resmini çizebilirmisin Abidin ?
/hayatinsuspayi.blogspot.com/2010/11/mutluluk.html
Son iki fotoğraf, 20. yüzyılın farklı bir dönemecini anlatıyor, bence.
YanıtlaSilYüzyılı anlatan fotoğraflardan ikisi var benim için hafızada yer eden; birincisi eski zamanlardan, İkinci Dünya Savaşının bitişini kutlarken sevgilisini öpen Fransız denizci fotoğrafıdır, umut doludur.
İkincisi Vietnam savaşından, köyü Amerikalılar tarafından napalmla bombalandıktan sonra çıplak kaçan kız çocuğu fotoğrafıdır.
Bitişi ya da kendisi, savaş en fenası! :(
Üçüde zamanın anlarında bir ara yüreğimize değen fotoğraflar,hatırlamak güzel oldu.Teşekkürler,sevgiyle kalın...
YanıtlaSilne güzel bir yazı...
YanıtlaSilgerçekten akla kazınan fotoğraflar ve akla kazınan durumlar.
Ekmekçi Kız'la aynı fotoğraf kazınmış demek benim hafızama: Vietnam'daki çıplak kız çocuğu ve bir de Kennedy suikastında Jackie'nin onun üstüne kapanmış fotoğrafı aklımdadır, oysa minicik bir çocuktum, niye etkilendiysem...
YanıtlaSilNEHİR İDA: Bir zamanlar ne kadar ünlüydü değil mi? Hemen hemen herkesin evinde işyerinde hüzünlü hüzünlü bakardı.
YanıtlaSilDELİ ANNE: Hep hüznü biriktiriyor insanoğlu ne tuhaf değil mi?
HAYATIN SÜS PAYI: İnsanın albümünde böyle mutluluk fotoğrafları da var elbet. Ama nedense hüzün daha bir derine kazınıyor içimizde.
EKMEKÇİKIZ: Fransız denizci ve sevgilisinin o fotoğrafını çok severim ben de. Diğer resim ise bakanın unutmasının mümkün olmadığı bir fotoğraftır. Bence savaşın özetidir ve de... Ne korkunç değil mi dünyanın yaprakları arasında ne çocuk ağlayan, ölen, acılar içinde insan fotoğrafı olması...
NEHİRE: Ben teşekkür ederim...
AYNADAKİ AKSİM: Keşke mutluluk fotoğrafları ve durumları kazınsaydı içimize...
LEYLAK DALI: Aslında etkilendiğimiz fotoğraflar kadar onların bizim biz olmamızdaki rolleri de önemli bir konu. İnsan bir fotoğraf üzerine pek çok düşünebilir ve ondan pek çok şey öğrenebilir. Belki de o fotoğraflar savaşa karşı duruşumuzda önemli bir rol oynamıştır. Hiç savaşmadan onun korkunçluğu hakkında başka nasıl fikir sahibi olabilirdik ki? Değil mi?
nedense aglayan cocuk beni de rahatsiz etmistir senelerce hemde sebebini bilmeden :) ozellikle avrupa yakasinda burhanin o odasinda gordumu kasvet iyiden iyiye cokerdi mona lisanin kendine uyarlanmis fotosu ile... bir digeride mona lisa deilmidir aklimiza kazinan fotograflardan ... ya o afgan kizinin yillar sonrasindaki acilardan yokluktan kararmis yuzu .. nasil bir undur bu, insanlarin sessiz sedasiz hayatlarinda yasattigi fakat bilmedikleri ...
YanıtlaSilAnılara gidip geldim ben de. Ağlayan Çocuk evimizin duvarında asılıydı, Sızıntı'nın meşhur ettiğini bilmiyordum doğrusu.
YanıtlaSilDiğerleri de hafızamda sıcaklığını koruyormuş, yazınla ortaya çıkıverdi.
Sevgilerimle...
benim aklıma kazınan fotoğraf, açlığın fotoğrafıdır. hani şu biraz ilerisinde akbabanın beklediği, ölmek üzereyken fotoğraflanan afrikalı küçük çocuğun resmi. hatta çeken kişinin de sonradan intihar ettiği söylenir. sanırım "dünya" deyince hep acıya kayıyor benim aklım..
YanıtlaSilyazı çok güzeldi, eline sağlık :)
ÖZLEM ANNE: Aslınd o kadar çok fotoğraf var ki aklımızın kıyısında köşesinde, kimi kederli kimi acı dolu. Benim kendimde dikkatimi çeken hep acı dolu fotoğrafları biriktirişim.
YanıtlaSilAYSEMA: Aslında belki de bu fotoğraflarla dünya ile bir oluyoruz, başkalarının hiç tanımadığımız insanların acılarını alıyoruz içimize.
MEFİSTO: O fotoğraf benim de hafızamda. Fotoğrafçının hikayesi de beni çok şaşırtmıştır hatta. Dünya denince hepimizin aklı acıya kayıyor. Çünkü dünya çoğunlukla acının, savaşın ve ölümlerin hikayelerinden oluşuyor.
Çok teşekkür ederim.