28 Nisan 2009

PEYNİR

"Harika bir yer mutlaka görmelisin. Hele de benim gibi kahvaltıya düşkünsen mutlaka.Tanıdığım herkes oradan alışveriş ediyor." dedi arkadaşım. Öve öve bitiremedi. Onu başkaları da destekleyince "bu sabah kahvaltılıkları oradan alayım, hem neymiş bu dükkanın sırrı görelim bakalım" diye düşünüp gittim.

Kapısında kuru biberler, patlıcanlar asılıydı. İnsan beyni tuhaf bir bilgisayar. Sempati kutucuğuna doğru şifreleri girdiğinde "evet onu şimdiden sevdin" diye bir işaret veriyor. Kuru patlıcan ve biberler de benim beynimdeki sempati kutucuğunun doğru şifrelerinden biri olmalı ki hemen içim ısındı. Kalabalıktı içerisi. O kocaman yeşil gözlü, göbekli ve sevimli adamın müşterilerini yollamasını beklerken içeriye göz atma fırsatı buldum. Gerçekten de bir kahvaltıda olabilecek ve olmasını daha önce hiç düşünmemiş olduğunuz herşey vardı. Çeşit çeşit peynir ve zeytinler,reçeller, bal, kaymak ve daha pek çok şey.

Herkes gidince adam gülümseyerek bana döndü. "Hanmefendi ne arzu ederler?" dedi. Gülümsedim. Biraz zeytin ve küçük bir kaşar peyniri istediğimi söyledim. Zeytinleri temiz plastik bir kaba koydu ve biber, zeytinyağ, limon ister miyim diye sordu. "Elbette" dedim. "Zeytini öyle severim ben." Özene bezene hazırladı. Kaşar peyniri belli bir marka tercihim olup olmadığını sordu bu kez de. Baktım bir tanesini gösterdim. Aldı ve kasaya doğru giderken "Hanımefendi bunu bırakıp başka bir peynir seçse olur mu acaba?" dedi. "Neden?" dedim. "Lütfen" dedi "başka bir marka seçin." İçimdeki merak iyice kabardı. "Elbette başka bir marka seçelim ama çok merak ettim bunu neden bırakmamı istediniz?" Yüzü kızardı ve tarihinin geçmiş olduğunu söyledi. Önce şaşırdım sonra da teşekkür ettim. Her zaman aldıklarımın son kullanma tarihine bakmak gibi bir alışkanlığım vardı var olmasına ya bu kez nedense bunu es geçmiştim. Uyku sersemiydim belki de hala. Neyse asıl önemli olan da bu değildi zaten.

Elimde zeytin ve peynir poşetiyle yürürken adamın son kullanma tarihi geçmiş peyniri bana kaşla göz arasında satmamış olmasına mı yoksa bunu çok ama çok utanarak söylemiş olmasına mı daha çok şaşırdığımı düşündüm. Son olarak da bunu gayet sıradan bir olay olarak karşılamamış olmama şaşıp kaldım. Ne garip bir güven eksikliğiydi bu. Satıcılar tarafından kandırılmaya şaşırmıyorduk da dürüst satıcılar bizi şaşırtıyorlardı. Birşeyler ciddi biçimde yanlış gidiyordu.

"Sorun bende mi acaba?" dedim kendi kendime. Ben mi şaşırıyordum dürüstlüğe? Olurdu ya güvenimi kaybetmiş olabilirdim. Kendimi test etmek için bu olayı çok sayıda insana anlattım. Şaşırıp şaşırmayacaklarını merak ediyordum. Anlattığım insanların tepkisinden ve şaşkın yüzlerinden anladım sorunun bende olmadığını. Çok sayıda insan dürüstlüğe şaşırıyordu artık. Gerçekten birşeyler fena halde ters gidiyordu hayatta. Ve gerçekten birşeyler yanlış yerde duruyordu. İşin acı yanı çoğumuz farketmiyorduk bunu. Düzen hep böyle oldu hep böyle olacak diye biliyorduk. "Keşke" dedim "sorun bende olsaydı. Keşke bir tek ben şaşırsaydım. Keşke herkes dürüstlüğü normal karşılasaydı. Ve dürüst olmayan herşey öyle nadir olsaydı ki bizi şaşırtsaydı."

O dükkanın bunca övgüyü nasıl kazandığını anladım bütün bunları düşünüp dururken. O dükkan zeytinler, peynirler ve diğerlerinin kalitesi ile övülmüyordu aslında, o sevimli adamın nezaketiyle ve dürüstlüğüyle övülüyordu.

Resim: allposters.com

26 yorum:

  1. kimi zaman ben de ne gariptir ki insanların dürüstlüğüne şaşar da kalırım...
    :)

    YanıtlaSil
  2. insanların çoğu dürüstlüğe şaşırıyor doğru. gecenlerde bizim arabanın sol aynası ve bir arabanın sağ aynası aniden yola çıkan minik bir kedi yüzünden tokuşuverdi.bir kağıda yazıp numaramızı bıraktık.adamcağız aradığında defalarca ama defalarca teşekkür etti sanki ekstra bişey yapmışız gibi.Garip aslında dimi...

    YanıtlaSil
  3. Ne kadar moral verici bir alışveriş olmuş, insanlar çarpıp deviriyor dönüp özür dilemezken dükkan sahibinin yaptığına bakın. Harika.

    YanıtlaSil
  4. tüm yazdıklarını çok seviyorum kedicim ama itiraf etmeliyim ki son zamanlarda yazdığın en çarpıcı yazın oldu bu. beni çok ama çok etkiledi. olaylar arasında bağlantı kurup -hem de öyle güzel geçişlerle- lafı dürüstlüğe şaşırmamıza getirdin ya söyleyecek söz bulamıyorum. yazıyla ilgili olarak birşey de ben söylemek istiyorum. o satıcının sattığı mallar o kadar çeşitli olmasaydı ve yine bu kadar dürüst bir satıcı olsaydı yine aynı popülerliği yakalayabilir miydi acaba? arkadaşın ballandıra ballandıra anlatmazdı sanırım, sadece adamın dürüstlüğü olsaydı dükkanda. demek istediğim şu, adam belli ki işini çok seviyor, daha doğrusu insanlara hizmet etmeyi seviyor. hangi iş olsa böyle yapar bu adam bence. birden dillere düşüverir yaptığı iş, sattığı mal. dürüstlükten daha da öte birşey var adamın içinde. insan sevgisi sanırım. çok sevdim ben bu yeşil gözlü adamı:))

    YanıtlaSil
  5. Haklisin, durustluge sasirir olmak uzucu ve dusundurucu bence de...

    Cocukken, kardesim ve onun sinif arkadasi Serap' la Bakkal Kemal amcadan uc tane siyah kursun kalem almis ve evlerimize kosa kosa gitmistik. Kucucuk seyler ne mutlu ediyordu bizi o zamanlar... Sonra ucumuz de elimizde kalemler Kemal Amca' nin kapisina dikilmistik! Curuk cikmisti kalemler, kalemtrasla actikca kirilmis, kirildikca kuculmustu! Kalemleri tezgahin ote yanindan saskin gozlerle bize bakan koca adamin onune birer birer birakisimiz geliyor aklima. Elebasi olarak elimizde kalemlerimizin parasi eve mutlu mesud dondugumuzu hatirlarim hep... Utanmis miydi bakkal Kemal Amca? Yillarca hep dusunmusumdur bunu, uzunca bir zaman onun bakkalina degil de Zekeriya Amca' nin bakkalina gittigimi hatirlarim:) Bilincli Tuketici kaleminden bellidir ne diyelim:)

    Inan kedi burada tuketici haklari sinirsiz, ancak bu sinirsizligin icin de bazen kayip hissediyor insan kendini. Kutuphaneden 50kurusluk bir ceza odemem gerektigini soyleyen bir e-posta aldim gecenlerde. Nasil olur dedim, ben tum kitaplari ayni anda iade ettim, neden o kitabi gec vereyim ki! Gorevli memur, kutuphane kartinizi verin ben halledeyim derken ben "halledeyim" kelimesine takilip kaldim! Neden "hallediyordu?" halledecek birsey yoktu ki ortada, yanlisligi duzeltmesi gerekiyordu sadece... Neyse, 50 cent' in sorun olmadigini, bunun bir prensip meselesi oldugunu vidi vidi anlatmaya calistim ama dinleyen yoktu karsimda...

    YanıtlaSil
  6. FUNDA: Ne kadar acıklı aslında değil mi? Dürüstlük aslında olması gerekenken biz şaşıp kalıyoruz bu devirde dürüst olana. Bir de dürüstlere enayi diyenler vardır ki o da ayrı bir konu.

    TABİAT ANA: İnsan olarak üzerimize düşen görevin "extra" olarak kabul ediliyor olmasına şaştım ben de zaten olayı düşünürken. O adam zaten işini yapıyordu. Ama ben şaşırdım çünkü böyle insanlar artık tek tük bulunuyordu. Bir zaman gelecek mi acaba dürüst olmayan insanların tek tük kaldığı?

    VLADİMİR: O satıcı belki de bu yüzden popüler zaten. İnsanlar peynir zeytin almaya değil de incelikleri yeniden yaşamaya gidiyorlardır oraya.

    KUBBESİZ: Çok çok teşekkür ederim. söylediklerine katılıyorum. O adam hem dürüst, hem nazik hem de işine değer veren biriydi. böyle birinin sattığı mala özen göstermemesi, satacaklarını en iyi olandan seçmesi gayet doğal değil mi? bu kadar sevilen olması pek çok şeye bağlı elbet. Ve o pek çok şeyde o adamın dürüst karakterine.

    TURKUAZ DENİZ: Aslında herşey gelip yine insanların birbirine nezaketinde saygısında dayanıyor. Zaten bu olunca dürüst olmamak, birbirini sevmemek mümkün değil. Bana öyle geliyor.

    YanıtlaSil
  7. Bunu ben de düşünürüm kediciğim, insanların dürüst oluşuna şaşırmak ne acı aslında.
    Benzer bir olayı pazarda yaşadım ben de geçen gün. Vayy dedim pazarcı deyip geçme, ne dürüst insanlar var. Oysa görmeyeceğiz bile bir daha birbirimizi.
    Şaşırsam mı insanlığın ölmediğine sevinsem mi bilememiştim o an.
    Ne güzel anlatmışısn yine.
    Sevgilerimle kediciğim.

    YanıtlaSil
  8. Kedicim cok haklisin, artik dürüstlüge sasirir olduk, kaziklanmaya degil:)) Ama insan babasindan bile kazik yiyince, digerlerinden baska türlü bir davranis beklemez oluyor...

    YanıtlaSil
  9. ÖZLEM: Aslında çok sayıda var bence böyle iyi dürüst insanlar. Ama iyi insanlara yapıştırılan "enayi" etiketi yok mu? Belki bu yüzden gömüyorlar iyiliği içlerine...

    BELGİN: Ne tuhaf değil mi insan babasından, kardeşinden bile kazık yiyebiliyor. Belki de böyle bir dünyada hiç tanımadığımız ama bize dürüst davranan insanın tavrı gerçekten şaşırtıcıdır.

    YanıtlaSil
  10. Yaptığın kahvaltınında tadına bulaşmıştır o samimiyet.. Ben hep buna inanirim..

    YanıtlaSil
  11. çok güzel bir yazıydı,sabah sabah sanki o dükkana bende gelmiş,o kahvaltı sofrasına bende oturmuş gibi hissetttim kendimi.böyle insanlarla karşılaşmaya ne kedar ihtiyacımız var aslında ve böyle insanlarla karşılaşanların bizlere bunu aktarmasına...teşekkürler:))

    YanıtlaSil
  12. Çok mutlu oldum böyle hissettiğiniz için. Ve o duyguyu yaşatabildiğim için... Diliyorum karşımıza hayata dair umutlarımızı çoğaltacak insanlar çıksın...

    YanıtlaSil
  13. Garip gelebilir belki ama okurken tüylerim diken diken oldu.
    Zaman zaman, çok ender de olsa biz de karşılaşıyoruz böyle insanlarla. O kadar seviniyoruz, o kadar mutlu oluyoruz, o kadar şaşırıyoruz ki.
    Oysa, olması gereken işte. İnsanlığın unutulduğu bir şehirde gerçek insanlarla karşılaşınca şaşırıyoruz işte.
    Gerçekten de birşeyler fena halde ters gidiyor hayatta.

    YanıtlaSil
  14. Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki artık Fullam; dürüstlük erdem oldu. Oysa ki zaten dürüst olunması gerekmez mi? Bizler böyle yetişmedik mi? Dallas dizisindeki JR biz küçükken ne kadar da kötüydü hatırlar mısın? Ya şimdi?

    YanıtlaSil
  15. BAD'LİK AMİRİ:İnsan öyle insanlarla karşılaşınca soyunun tükendiği sandığı birşeyin yeniden filizlendiğini görmüş gibi oluyor değil mi? Çok umut veren bir duygu...

    YEŞİM: Çok haklısın Yeşom. sorun aslında çok daha derinlerde bir yerlerde. Ama nasıl çözülür bilemiyorum. sanırım iyiliği saklandığı yerden çıkması gerekiyor. "enayi" damgasını yemeyi umursamadan hem de...

    YanıtlaSil
  16. amca reklamı hakediyor bence, adresini verir misin ben de uğrayayım :)

    YanıtlaSil
  17. Bugün diğer yorumları okuma fırsatım olmadı ama ben bu hoş davranışın yanında sattığı ürünün son kullanma tarihini kontrol etme inceliğine de takıldım açıkcası. Kim yaparki bunu? Gerçekten çok itinalı bir insanmış işini sevmek bu olsa gerek.

    YanıtlaSil
  18. O inceliği bir yana bırakalım bir de o malı hala orada tutuyor olmaktan utanması beni çok şaşırttı. Nasıl seviniyorum böyle insanlara rastladıkça bir bilsen...

    YanıtlaSil
  19. kocaman bir çöplüğün içinde, bir gonca gül gibi kaldı bu davranışlar ne yazıkki..
    ben aynı zamanda tabiat anayıda kutlamak isterim..
    harikaydı... sevgiler.

    YanıtlaSil
  20. O çöplüğü bir şekilde temizlemek gerekiyor ama nasıl bilemiyorum. Gülleri çoğaltsak olur mu dersin?

    YanıtlaSil
  21. SADECE YAPILMASI GEREKENLER YETERLİ.SADECE BU.
    HERKES GEREKENİ YAPSA HİÇ ENDİŞE KALMAZDI.. :((((
    İNŞALLAH...
    SEVGİLER ...

    YanıtlaSil
  22. bizim hikayemiz habil ve kabil'le şekillendi. iyi ve kötünün savaşı o zamandan başladı. "iyi" o zaman vuruldu ilk. ilk vurulan, ilk ölen "iyi" idi.

    kabil ve habil'in çocukları dünya durdukça açıktan ya da gizliden savaşacak. aydınlıkla karanlık, güzelle çirkin, iyiyle kötü... tüm zıtların harp meydanı dünya.

    ve iyiler hep az olacak. siyah bir zeminin ortasına kondurulmuş beyaz bir nokta gibi. tüm o geniş siyah zemin o minicik noktayı ortaya çıkartmak, görünür kılmak için. o beyazın farkını ortaya çıkartmak için.

    karamsarlık değil bu bendeki. kabullenmişlik. az, çokun yanında kıymetlidir.

    o adamı farkettiren, geri kalandır. siyah tablonun ortasındaki beyaz noktayı gördün. ne güzeldi değil mi ? :)

    YanıtlaSil
  23. JOURNEY TO ORIENT: Hem de ne güzeldi...

    SİNGAMARAJA: Thank you.

    YanıtlaSil
  24. Dikkat! Son derece aç bir yorum geliyor:
    İçindeki her şeyi yiyebileceğim dükkanlar vardır benim, Levent'teki ve Kurtuluş'taki şarküteriler gibi. Bu dediğin yer de öyle bir yer sanırım. Yeşil gözlü amcayı bile limonlayıp kekiklerim affetmem :p

    YanıtlaSil
  25. Burası kesinlikle öyle bir yer :)

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...