O adamı severdim. "Neler yaptın?" sorusuna "yaşadım" diye cevap veren adamı. Şimdi nerelerdedir kimbilir? Neler yapıyordur? Dilerim bu soruya aynı şekilde cevap veriyordur, "yaşıyorum" diyordur.
Sonra o kadını da severdim ben. Ne de çok konuşurdu. Nereden bulurdu o enerjiyi hiç bilemezdim. "Ben bu kadar koşturmasam inan yaşayamam." derdi. Ne güzel, ne kıpır kıpırdı. Bir dakika dinlesen tüm karanlığını siler atardı. Peki ya o nerelerdedir? Yine o telaşlı adımları atıyor mudur kaldırımlarda? Yoksa artık yorulmuş mudur yaşamaktan? Bir sandalye üzerinde mi geçiriyordur güneşli öğle sonlarını? Kimbilir?
O mayıs günlerini severdim ben. O güzel insanlarla dolu hayatı, her yana yayılan bahar kokusunu, telaşsız gençlik günlerini, suyun daha berrak olduğu zamanları severdim. Ne değişti şunun şurasında? Sokak aynı sokak bahar aynı bahar. Ya insanlar? Onlar gelip geçmezler mi hep? Giderler ve yerlerini yenileri alır. Sevilenler yerlerini başka sevilenlere bırakır. Peki hepsi aynı şekilde mi sevilir? Değil.
Nasıl da kayıp gidiyor zaman? Nereye gidiyor bütün bu sevilen insanlar? Gelenlerin nesi eksik ki, akıl hep özlemek peşinde? Yok mu sanki onların sevilesi yanları? Var olmasına var da kaybede kaybede daha az sevmeyi öğreniyor insan galiba. Belki zaten sırf bu yüzden zaman böylesi zalim sanıyoruz. Oysa zalim olan o değil, biz ancak kendimize zulmediyoruz. Bile isteye acıdan kaçmak için kendimizi kör mü ediyoruz, nedir? Olmaz mı yoksa sevilesi yanları insanların? Bir zamanlar "neler yaptın?" sorusuna "yaşadım" diyen bir adamı böylesi sevmeyi becerebilmişsen sırf böyle aydınlık güldüğü için bir başkasını da sevmeyi becerebilirsin değil mi? Gözde perde var. Yoksa kör değil o göz. Sadece ışıktan korkuyor... İyi ama karanlığı güvenli sanan bir kalbin yaşadığı varsayılabilir mi?
RESİM: Alexander John White
Behçet Necatigili'in birşiirini anımsadım ve paylaştım.
YanıtlaSilGİZLİ SEVDA
Hani bir sevgilin vardı
Yedi sekiz sene önce,
Dün yolda rastladım
Sevindi beni görünce.
Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan burdan,
Evlenmiş, çocukları olmuş
Bir kız, bir oğlan.
Seni sordu
Hiç değişmedi, dedim,
Bildiğin gibi...
Anlıyordu.
Mesutmuş, kocasını seviyormuş,
Kendilerininmiş evleri..
Bir suçlu gibi ezik,
Sana selâm söyledi.
BEHÇET NECATİGİL
Bu da benden, bu muthis yazinin hatirlattiklari icin.. ayrica bu guzel turkce icin de kutluyorum.. icime isledi bu yazi..
YanıtlaSil"sen uyurken kimi geceler,
ben sokaklarda olurum..
ama birgun, sokaklarda bile olmazsam..
ve hicbir yerde..
o zaman hersey,
senin duslerine kalacak.."
UZAĞA GİDEN KADIN: Çok severim bu şiiri. Teşekkürler Sevgili Şebnem yeniden anımsattığın için...
YanıtlaSilMEHTAP P.G: Çok teşekkür ederim. Çok güzeldi.
Canım kedi günaydın sana, bana da... Geceyi gündüze, burayı oraya bağamayı başardım bugün de.
YanıtlaSilDeğişmeyen pek çok şey var o günlerden, ama eksilen yitip giden de... Ben tutunmaya çalışıyorum inatla anılara, hiç olmazsa onları kurtarmak gayretiyle. Kimbilir belki de enayilik :)
Eksilip yitmemesinin bir yolu değil mi anıları böyle muhafaza etmek. Bir çeşit zamana direniş gibi...
YanıtlaSilGünler aydınlık olsun hepimize ve içimizin NEŞE'si yitmesin :)
sokaklar değişmese de o sokaklarda yürüyen biz değişiyoruz herhalde, yaşadıklarımız değiştiriyor bir şeyleri ama ne olursa olsun sen yine seviyorsun birilerini ve seveceksin de onu, şunu, bunu sevdiğin gibi... rahatlıkla "biz" diyebiliyorum bak, biz de seni seviyoruz...
YanıtlaSilHerkesin sevilmeye layik bir yani olduguna inaniyorum, ama zamanla yorgun düsüp, aramaya üseniyoruz galiba:) Ellerine saglik, cok düsündürücü bir yaziydi:)
YanıtlaSilSevgilerimle
Ben bu yazıda en çok " Kaybede kaybede sevmeyi daha az öğreniyor insan" cümlesine takıldım kaldım kediciğim.
YanıtlaSilÖyle mi olduk gerçekten?
Beni yıllar öncesine götürdün, kaybetmeyi bilmediğim zamanlara.
Sağol,yüreğine sağlık.
Sevgilerimle
KABAKMELTEMİ: Biz değişiyoruz ki hem de ne değişiyoruz. İçimizin derinine bakmaktan bunca korku duymakta bundan değil mi? Bize yabancı kalmış pek çok şeyi hala içimizde taşıyor olmaktan duyulan korku...
YanıtlaSilBELGİN: Bir katlanamamak hali mi gelip oturuyor içimize nedir yıllar geçtikçe? İnsan, insanı yoruyor. Oysa hepimiz bize acı çektirmiş olanda farklı değiliz. İnsan sırf insan olduğu için sevilmeli belki. Ayrıntıya inilmeden. Ama yaşam ayrıntıların toplamından başka nedir ki?
ÖZLEM: İnsanız ve acı çekmekten korkanız biz. Kaybettikçe o acıdan deliler gibi kaçıyoruz. Belki de böylesi uzak durmanın sebebi budur. Yakında olmazsa kaybın acısı da büyük olmaz. O halde ancak acıdan korkmayan yaşar hayatı gerçek anlamda. Değil mi?
Elinize sağlık, güzel yazmışsınız. Fikrimi açıkça söylemek gerekirse, başta tam oturmamış da sonlara doğru eliniz kaleme yeni yeni ısınmaya başlamış gibi bir his oldu bende okurken.
YanıtlaSilBen yazarak düşünenlerdenim :) O yüzden böyle olur bazen yazılar.
YanıtlaSil