29 Eylül 2008

PİRİNÇLER...


ÖĞLEDEN SONRA
Torbadan çıkarınca tüm taneler yere saçıldı. Minik beyaz pirinç taneleri. Tek tek, kimse üzerine basmasın diye topladım. Avucumun ortasında küçük, sessiz bir tepe oluştu. Terliklerin geçtiği yolu evi belleyen taneler, kardeşlerinin yanına dönemediler bir daha. Artık çöpteler...

AKŞAM

Bir küpün başında hıçkıra hıçkıra ağlıyor bir adam. Öyle ağlıyor ki sözcükleri anlaşılmıyor. "Gitmişler" yazıyor altyazı. "Tüm pirincimiz gitmiş. Biri onları almış. " Arkadaşı öfkelenip yakasını topluyor adamın. O sırada avucunda kalmış azıcık pirinç yerlere saçılıyor. Yere çöküyor adam. Hıçkırarak tek tek, özenle, sanki her birinde bir ömür yazılıymış gibi topluyor o pirinçleri. Varı yoğu olandan geriye kalmış bir kaç taneye kilitlenip kalıyorum. Parmaklar,tahta zemin ve beyaz pirinç taneleri... Siyah beyaz ekranda görüntü akıyor ama ben hala aynı kareye bakıyorum. Aklımın ekranında hiç birşey akmıyor... (1)

GECE, UYUMADAN...

Ağzımda berbat bir tad kalıyor günden geriye. Ve siyah beyaz bir kare. Ağlayan bir adam, pirinç taneleri. Mutfağın zemine saçılmış pirinç tanelerinin elimde olşuşturduğu o küçük, sessiz tepecik geliyor sonra aklıma. Kendi kendime mırıldanıyorum tavana bakarken: "Japonya'nın o köyünde yaşayan ve pirinç yetiştiren bir adam ya da kadın olsaydım, tek yemeğim, tüm alınterim o pirinçler olsaydı atar mıydım?"

İnsan ne tuhaf bir mahluk... Sahip olduğu şeyler, onun tüm varı yoğu olmadığı sürece, kıymetini bilmiyor. İnsan ne tuhaf bir mahluk ve ne nankör...

(1) Yedi Samuray- Akira Kurosawa

22 yorum:

  1. Hayatimiz birbiri ardina siralanmis ibretlik tevafuklarla dolu aslinda. Sabah cope attiginiz bir avuc pirincin, aksam bir TV ekranindan gorunup size vicdan muhasebesi yaptirmasi baska turlu aciklanabilir mi yoksa?

    Yureginiz her gecen gun daha da guzellesiyor kedicim. O guzelligi bizimle patlastiginiz icin cok tesekkurler. Bayraminiz hayirli olsun, sizin ve tum sevdiklerinizin...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Annecik ben hiç bir zaman tesadüflere inanan biri olmadım. Ve bunun da bir tesadüf olmadığını çok ama çok iyi biliyorum. Hayat, her zaman bir şekilde bize dersimizi veriyor galiba.

    Mutlu bir bayram diliyorum sana ve sevdiklerine. Daha nice bayramlara...

    YanıtlaSil
  3. Canım öncelikle güzel bir bayram diliyorum...Sonrada sahip olduklarımızın kıymetini bilemiyoruz çünkü evet nankörüz ve evet varlıkta yokluğu düşünemiyoruz...var olanalrın varolma sebeplerini düşünmek yerine kolayca tüketmeyi seçiyoruz...

    YanıtlaSil
  4. Biz düşünemesek de hayat bir şekilde bize gösteriyor. İnsan öyle kendi dünyasına dalmış oluyor ki ne yazık ki dışarıya bakarken kör oluyor.

    Ben de sana güzel ve mutlu bir bayram diliyorum Sevgili Agnus Dei...

    YanıtlaSil
  5. Mevlana:"içtiği suyun nereden gelip nereye gittiğini ancak öküzler bilmez"diyor .Biz de arasıra düşünüyoruz ama aynı hataları defalarca yapmaktan vazgeçmiyoruz.Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  6. Hayatımızda sahip olduğumuz pek çok şey aslında büyük bir şans. Fakat biz insanlar, bütün bunlara herkes sahipmiş gibi davranıyoruz. Ancak biri ya da birşey gözümüze sokarsa bunların eksikliğinin nelere yol açtığını ancak o vakit gözlerimiz açılıyor. İnsan bu yüzden çok nankör...

    YanıtlaSil
  7. "... atar mıydım?" dahil yazının gerisi olmasaydı Pirinçler içimize bomba olup yağacaktı. Yine de yağıyor fakat kişinin, yazının şifrelerini alıp bu bombardımanı kendi kendine yapması daha etkileyici kanımca. Her şeye rağmen güzel bir yazı.

    YanıtlaSil
  8. İnsanın en büyük vaz geçişlerine kaynaklık eden unsur; onun hayatı hep gökkuşağının çıktığı anda ki gibi görmesindendir fikrimce.Halbuki sadece güneşli günlerde yürürsen hedefe ulaşamazsın rüzgar çıktığında karşına. Bunu yenebilmek için ablacık sanırım mücadele edip, vazgeçmemek gerekiyor dediğin gibi.

    Kalbin hep böyle umutla, mutlulukla genç kalsın. Nice mutlu bayramlara (:

    YanıtlaSil
  9. BOŞ ARSA: Kesinlikle çok çok haklısın. Yeniden okudum ve eğer tam o noktada kesmiş olsaydım vurucu olacaktı. Çok çok teşekkür ederim eleştriler için. İnan bana bu beni çok sevindiriyor. Mutlu bir bayram diliyorum.

    LİBERTER KEDİ: Kedi'm söylediklerine ekleyecek tek kelimem yok.
    Nice nice mutlu bayramlara sağlıkla...

    YanıtlaSil
  10. Acaba sahip olduğu şeyler sonunda onun sahibi mi oluyor? Bu arada bayramın da kutlu olsun, (nereden aklıma geldiyse) kaynana şekeri tadın da (sen de bilirsin o şekeri değil mi, kahverengi dikdörtgen hani), tadı damağında kalacak bir bayram olsun:)) Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  11. Mutlu bayramlar Sevgili Haşim. bilmez miyim o şekerleri :) Daha nice güzel bayramlar görürüz dilerim. Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  12. Bak aklıma şimdi geldi unuttum daha önce sana söylemeyi. Ben bir blogda nereden atlamış olduğunu bilemediğim bir kedi buldum. Onu da getirip blogumun en altına koydum. Azcık seversen onu belki sana aydan yeni haberler verebilir:)))))

    YanıtlaSil
  13. Bir kalemde neleri atmıyoruz ki ve öte yandan atlıyoruz ki. Oysa ne kadar da gerekli herşey ve ne kadar da gerekli. Ne güzel yahu. Kurusawa dan yola çıkıp vardığın yer. Sana bir not, okudun mu bilmiyorum; Su Tong "Pirinç" yazını okuyunca bu kitap geldi aklıma.

    YanıtlaSil
  14. Sondan ikinci cümleni bu gece oldukça fazla deştik kardeşimle.. Hep yaşam yaşam diyoruz ya.. Ama gerçekten tadına varmak "yoksunluk"tan geçiyor.. Ancak öyle alıyoruz tadını..

    Bu gece? Bu gece değer biliyoruz. :)

    YanıtlaSil
  15. Eğer 16. yüzyılda yaşayan bir Japon aristokratı yazmış olsaydı bu satırları, o zaman gerçekten etkilenirdim. Fakat şimdi senin yazdıkların ucuz romantizm gibi geldi sadece. Film izlerken birden olayı kavrayan, hislenen ve sessiz hıçkırıklarını okurlarıyla paylaşan duygusal kız.

    Tabi sevgi çemberini tamamlayan yorumcuları da unutmamak lazım.

    "Sanane tavşan, kim oluyorsun da beni ve bizi yargılıyorsun ?"

    Bu blogu arada okuyorum ve daha önce hiç bir bloga böyle 'ters' yorum bırakmadım. Kısmet bu güneymiş. Aynı senin gibi, ben de bu yazıyı okudum ve kafama dank etti: ülkemdeki insanların bazı şeylerin farkına varması için 16.yy'ı anlatan Japon filmleri seyretmesi gerekiyormuş.

    İyi bayramlar.

    YanıtlaSil
  16. HAŞİM ARIKAN: Kediye bayıldım Sevgili Haşim :)

    KAPTANZADE: Henüz okumadım ama not aldım mutlaka okuyacağım :) Teşekkürler Kaptan...

    KARÖSHİ: Kesinlikle aynı fikirdeyim: Bazı şeylerin tadına varmak yoksunluktan geçiyor Karöshim...

    BEYAZ TAVŞAN: Bunu yazarken korktuğum şey buydu: yadıklarımın ucuz romantizm olarak değerlendirilmesi. Bu bir tek kişi tarafından böyle değerlendirilmişse eğer, doğru kelimeleri seçememişim demektir.
    Fakat bir noktada yanılıyorsun: Film seyrederken hislenen ve sessiz hıçkırıklarını okuyucuları ile paylaşan duygusal kız bölümünde. Sessiz hıçkırık değildi onlar "öfke"ydi. Kimseye değil kendime duyduğum bir öfkeden söz ediyorum. "Birşeyin farkında olmak için aynı gün gerçekleşen iki olay arasında bağ mı kurmam gerekiyordu illa diye kızdım" kendime.
    Elbette sen kim oluyorsun da bana bunları söylüyorsun gibi bir laf edecek değilim. Tam aksine fikrini söylemen çok hoşuma gitti.
    Ama şunu merak ediyorum bugüne kadar bu blogu okuyordun da hiç mi hoşuna giden bir yazı olmadı olumlu birşey söylemedin :))) Yoksa sen sadece eleştirmek için mi yorum yazarsın :) İşte dostum ülkemdeki insanların asıl sorunu bu: beğendiklerine susup kızdıklarını eleştirmek :))))
    Son olarak: Japon filmleri, İngiliz kitapları ya da Alman Şarkıları ne farkeder, eğer yanlış birşey varsa ve biri bunu farkettiyse hem kendisi için hem de farkında olmayan için bunu söylemesinin nesi kötü? Sen bütün bunların farkında olan bir hayat sürüyor olabilirsin ama bilmem farkında mısın bunların farkında olmayan pek çok insanla aynı topraklarda nefes alıp veriyoruz. Niyetim sevgi kelebeği rolüne soyunup etrafımda da sevgi dolu insanlardan oluşan bir çember oluşturmak değildi. Kaldı ki sürekli sevgiden dürüstlükten söz eden adamlara ve kadınlara çok da inanmam ben :) Bunu da belirteyim istedim.
    İyi Bayramlar...

    YanıtlaSil
  17. Sevgili tavşancığım, önce şunu söyliyeyim ben senin gibi gelişkin olmayabilirim ki sen de benim gibi gelişkin olmayabilirsin. Önce adap, önce usul ve de önemlisi insana saygıdan geçer bildiklerini paylaşmak.Eğer lafını öfkeyle sarf edersen o kılıç önce seni keser ve lafın kim vurduya gider. Bunu bil istedim.

    YanıtlaSil
  18. Aslında beni de bu yorumu yapmaya iten şey öfke.

    Güzel blog, okuyanı da var ki bu kadar genç bir blog için çok çok iyi. Demekki ne yaptığını bilen birisi var arkasında diyorum.

    Arkadaşlar, o farkında olmadığını söylediğiniz insanlar böyle mi farkına varacak peki ? Akira Kurusowa'nın pirinçleri ama Mehmet'in ayağındaki yamalı pantalon değil.

    Peki ben bu yorumu sana mı yazdım yoksa kendime mi diye de soruyorum şu anda kendi kendime. İnsan dünyayı kendi gördüğü gibi sanarmış. Kendine yakıştıramadıklarını da başkalarında ararmış. Ben de öyle yaptım belki, yarın tekrar bakacağım.

    Her şekilde söylediğinde haklısın, hiç mi beğendiğim yazı olmadı ? Oldu tabiki, ama yorum yapmakla bir şeyler katabileceğimi hissettiğim ilk yazı bu oldu.

    YanıtlaSil
  19. Eğer seni bu yorumu yapmaya iten şey öfke ise Sevgili Beyaz Tavşan, öfkelendiğin zaman söz söylemeden önce bin düşünüp bir söylemeni tavsiye ediyorum. Özellikle, fikirlerini seni hiç tanımayan birine, üstelik yazarak ifade ediyorsan... Çünkü, eleştirmeyi ve hakaret etmeyi çok kolay birbirine karıştırabiliriz öfkeli zamanlarımızda. Bu sözlerimden kızmış olduğumu ve sözlerini hakaret olarak nitelendirdiğimi sanma lütfen. Çünkü her söz sahibine aittir.

    "Farkında olmadığını söylediğiniz insanlar böyle mi farkına varacak?" diye soruyorsun. Ne yapmak gerekir o halde? Ellerimizi kucağımızda kavuşturup herkes gibi tek söz etmeden oturmak mı gerek? Yazının gücünü küçümseme lütfen. Hiç mi olmadı hayatında okuduğun bir yazının, daha önce düşünmediğin birşeyi düşünmeni sağlaması. Ben pek çok yazı okuyorum ve pek çok nokta açılıyor zihnimde. Mehmet Ağanın yırtık ayakkabılarını da başka bir yerde yazdım, eğer tüm sorun buysa? Ama gerçekten şaşkınlık içerisindeyim bu şekilde bir ayrım yapıyor olmana. Türk, Japon, Alman, İngiliz diye ayıralım o zaman, onların yaptıkları hiç birşey bize birşey katmasın. Böyle mi olmalı? Eğer şuna karşı çıksan anlardım: Ülkemde bu kadar yoksul insan varken ben sanki onlar yokmuş gibi tutup da başka bir ülkenin açına yoksuluna "vay vay yazık üzüntüden ölüyorum onlar için" şeklinde yazsaydım söylediklerinde belki haklı olurdun. Belki diyorum çünkü yoksul ve aç insanın milliyeti olmaz bana kalırsa.Yoksulluk her yerde insanları vuruyor alınterinin yeterince karşılığının alınmaması, sefalet her yerde. Ben ülke boyutunda düşünmem insanlığın dertlerini, ben tüm insanlık olarak düşünürüm. Tüm dertler de bu ayrımlar yüzünden çıkar zaten. Şu dünyadaki savaşlara bir bak istersen kökeninde ne var?

    Yorum yapmakla birşeyler katabileceğini hissettiğim ilk yazı bu oldu demişsin. Evet eğer üslubunu ayarlayabilseydin ciddi anlamda önemli birşey katmış olacaktın yazıya. Farklı bir fikir karşı taraftan bir bakış. Fakat sen yargılamış üstüne üstlük kişisel olarak da bana bir elbise dikmişsin.(şu sözlerle: Film izlerken birden olayı kavrayan, hislenen ve sessiz hıçkırıklarını okurlarıyla paylaşan duygusal kız.) Oysa ne tuhaftır ki beni hiç tanımıyorsun bile. İnsanları yargılamak ne kadar kolay değil mi?

    Blogunda muhtemeldir ki öfke kontrolü hakkında yazmışsındır Sevgili Beyaz Tavşan :) Değil mi?

    YanıtlaSil
  20. İçtenlikle ucuz romantizm karışmış sanırım birbirine.. Hani romantizm ile içtenlik karışmış olsaydı .. belki biraz daha farklı bir yoruma giderdim ben de.. "Sevgi çemberini tamamlayan yorumcuları da unutmamak lazım." demişsiniz Beyaz Tavşan... Hani size ne oluyor derseniz diye düşündüm ben de.. Bana olan şey şu: Sevgi çemberindenim ben! Güvenilir ve içten bir çemberde olduğum için bunda herhangi bir sakınca görmüyorum."Gerçeklik" taşıdığı için gayet memnunum. Kişisel gelişim ve katkı temalı bir yaşamın reçetesinin yazılmadığı; olsa olsa kişisel tanımlamalara gidildiği bu blogta bir "film izlerken birden olayı kavrayan, hislenen ve sessiz hıçkırıklarını okurlarıyla paylaşan duygusal kız" var ise... O zaman bunda da ne sakınca vardır hem? "Farkına varmak" konusunda ise şunu söylemk geliyor içimden: Sanat evrensel bir dil yaratmış olduğu için paylaşıma açıktır. Japonya'nın pirinci olur bizim Mehmet'in ayağındaki yamalı pantolonu. Ne ile anlatıldığı değil ne anlattığıdır sanatın anlamı.. diye düşündüm ben.. Birçok aynı konuda düşünen gibi.. ""Sana ne Karoshi, kim oluyorsun da beni ve bizi yargılıyorsun ?" diyecek olursanız da cevabım şu olur: Siz adresleri karıştırmışsınız.. O bahsettiğiniz "film izlerken birden olayı kavrayan, hislenen ve sessiz hıçkırıklarını okurlarıyla paylaşan duygusal kız" benim:) Ben de Aydan Atlayan Kedi gibi kızmadım:) Tartışmanın anlamı eğer fikir paylaşımı ise herzaman "doğru ve dürüsttür".. Değil mi?

    YanıtlaSil
  21. Shichinin no Samurai'dan bahsetmişsin ya, içim eridi. Kurosawa üstadın filmleri içinden, sen sevdiğim ikincisidir [birincisi ise Kakushi Toride no San Akunin] bu.

    Filmdeki karakterlerden Kikuchiyo, aşağıya tekrar alıntıladığım tiradıyla, eserin özünü [insanlığın özünü?] verir bizlere:

    "What do you think of farmers? You think they're saints? Hah! They're foxy beasts! They say, 'We've got no rice, we've no wheat. We've got nothing!' But they have! They have everything! Dig under the floors! Or search the barns! You'll find plenty! Beans, salt, rice, sake! Look in the valleys, they've got hidden warehouses! They pose as saints but are full of lies! If they smell a battle, they hunt the defeated! They're nothing but stingy, greedy, blubbering, foxy, and mean! God damn it all! But then who made them such beasts? You did! You samurai did it! You burn their villages! Destroy their farms! Steal their food! Force them to labour! Take their women! And kill them if they resist! So what should farmers do?"

    YanıtlaSil
  22. KARÖSHİM: Sözlerine tek bir sözcük bile ilave etmiyorum...

    GODDESS ARTEMİS: Kakushi Toride no San Akunin'i ilk fırsatta izleyeceğim. Yedi Samuray beni büyüledi.Kikuchiyo'nun sözünü ettiğin tiradı en etkilendiğim sahnelerden biriydi. Aslında film baştan sona vurucu ya bazı sahneleri bir kaç kez izledim. Bu filmi daha kaç kez izlerim kimbilir :)

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...