SABAH
"Bu ruju çok aradın mı?" diyorum. "Ayyy güzel mi?" diyor safça. "Güzel de ne kelime şahane" diyorum. "Git aynaya bak" Dudaklarının kenarından taşmış, dişlerine bulaşmış rujuyla hemen lavaboya koşuyor. Ciyyak ciyyak geri geliyor. Tüm rujunu silmiş. Kıs kıs gülüyorum. "Ayyy ben böyle mi dolaşmışım sabahtan beri?" diye soruyor panikle. "Birileri sana bakıp gülüyor muydu?" diyorum. Düşünüyor. Gülmemişler. "O zaman henüz olmuştur." diyorum, rahatlıyor. Bir daha kırmızı ruj sürmeyecekmiş. Öyle diyor. Zaten hafif kadın gibi gösteriyormuş. En iyisi pembeymiş. "İyi madem" diyorum "sen de pembe sür." Gidiyor. Bir kaç saat sonra onu koridorda görüyorum. Dudaklarında kırmızı ruju, karşısındaki adam belli belirsiz gülüyor.
ÖĞLEN
Yıllar evvel bıçaklamış biri onu. Sırtının sol yanından koluna yakın bir yerden. "Hala nasıl yaşadığıma inanamıyorum" diyor. Gözlerimi kocaman açtığımı farkedip toparlanıyorum. Daha sonra karşılaşmış o adamla. "Neden?" diye sormuş "neden beni bıçakladın?" Adam yeminler etmiş "ben değildim" diye. Çok kalabalık bir grupmuş saldıranlar zaten, bıçaklayanı görememiş. Tek anımsadığı gömleğinin kana boyanmış mavisiymiş. İnanmış ona. Sırf yemin etti diye inanmış. Şu dünyada sözünden dönen, yalan üzerine en kutsal şeylerle yemin edenlerin olduğunu unutup inanmış. Affetmiş. "Ölmedim hayattayım" demiş. Yara izini gösteriyor. Peki ya ruhundaki? O ne durumda acaba? O iyileşmiş midir?
AKŞAM
Sekiz tane meyvenin karışımıymış bu içecek. "Ama bu kan gibi görünüyor." diyor yüzünü buruşturarak. Haklı. İçine çamur karışmış kan gibi bulanık görünüyor. "Gözünü kapa iç" diyorum. Gülüyor. "İnan bana tadı göründüğü gibi değil." İtaatkar bir çocuk gibi gözlerini kapayıp küçük bir yudum alıyor, ardından "mmmm..." diye keyifli bir ses çıkıyor gırtlağından. "Söylemiştim" diyorum. "Hangi meyveler var bunun içinde?" diye soruyor merakla. Kırmızı nar, frambuaz, böğürtlen, siyah üzüm, çilek, kiraz, elma ve adını bilmediğim o minicik meyvelerden. "İyi ki" diyor bardağındaki son yudumu içerken "şarabın tadı böyle değil? Yoksa cümle alem alkolik olurdu."
Resim: Linda R. Herzog
"Bu ruju çok aradın mı?" diyorum. "Ayyy güzel mi?" diyor safça. "Güzel de ne kelime şahane" diyorum. "Git aynaya bak" Dudaklarının kenarından taşmış, dişlerine bulaşmış rujuyla hemen lavaboya koşuyor. Ciyyak ciyyak geri geliyor. Tüm rujunu silmiş. Kıs kıs gülüyorum. "Ayyy ben böyle mi dolaşmışım sabahtan beri?" diye soruyor panikle. "Birileri sana bakıp gülüyor muydu?" diyorum. Düşünüyor. Gülmemişler. "O zaman henüz olmuştur." diyorum, rahatlıyor. Bir daha kırmızı ruj sürmeyecekmiş. Öyle diyor. Zaten hafif kadın gibi gösteriyormuş. En iyisi pembeymiş. "İyi madem" diyorum "sen de pembe sür." Gidiyor. Bir kaç saat sonra onu koridorda görüyorum. Dudaklarında kırmızı ruju, karşısındaki adam belli belirsiz gülüyor.
ÖĞLEN
Yıllar evvel bıçaklamış biri onu. Sırtının sol yanından koluna yakın bir yerden. "Hala nasıl yaşadığıma inanamıyorum" diyor. Gözlerimi kocaman açtığımı farkedip toparlanıyorum. Daha sonra karşılaşmış o adamla. "Neden?" diye sormuş "neden beni bıçakladın?" Adam yeminler etmiş "ben değildim" diye. Çok kalabalık bir grupmuş saldıranlar zaten, bıçaklayanı görememiş. Tek anımsadığı gömleğinin kana boyanmış mavisiymiş. İnanmış ona. Sırf yemin etti diye inanmış. Şu dünyada sözünden dönen, yalan üzerine en kutsal şeylerle yemin edenlerin olduğunu unutup inanmış. Affetmiş. "Ölmedim hayattayım" demiş. Yara izini gösteriyor. Peki ya ruhundaki? O ne durumda acaba? O iyileşmiş midir?
AKŞAM
Sekiz tane meyvenin karışımıymış bu içecek. "Ama bu kan gibi görünüyor." diyor yüzünü buruşturarak. Haklı. İçine çamur karışmış kan gibi bulanık görünüyor. "Gözünü kapa iç" diyorum. Gülüyor. "İnan bana tadı göründüğü gibi değil." İtaatkar bir çocuk gibi gözlerini kapayıp küçük bir yudum alıyor, ardından "mmmm..." diye keyifli bir ses çıkıyor gırtlağından. "Söylemiştim" diyorum. "Hangi meyveler var bunun içinde?" diye soruyor merakla. Kırmızı nar, frambuaz, böğürtlen, siyah üzüm, çilek, kiraz, elma ve adını bilmediğim o minicik meyvelerden. "İyi ki" diyor bardağındaki son yudumu içerken "şarabın tadı böyle değil? Yoksa cümle alem alkolik olurdu."
Resim: Linda R. Herzog
ruja ne güldüm yaa:))
YanıtlaSil3 kırmızıyı bu şekilde birleştirme fikri çok güzel
yazılarınla daha bir gizemli olmş gibi geldi kırmızı :)
YanıtlaSilOSURUKTANTEYYARE: Sen bir de o rujun nasıl göründüğünü görmeliydin :)
YanıtlaSilTNRZCLK: Teşekkür ederim :)
Ya o ruj olayı çok sakat...Karşındaki anlasın diye elini dişine götürüp temizler gibi yaparsın sen tikli gibi durursun ama bazılarıda hemen anlar...Güzel üçleme teşekkürler...
YanıtlaSilHele ki tanımadığımız insanlarda ne kadar zor oluyor değil mi? Ona nasıl anlatacaksın? İyi niyetle söylemek istiyorsun ama ters bir tepki verirse diye korkuyorsun. Mesela beni hiç tanımadığım biri böyle bir durumda uyarsa bırak ters tepki vermeyi minnettar olurum. Ama her insanı uyaramıyorsun işte.
YanıtlaSiloh may gad bloga n'olmuş böyle.
YanıtlaSilama çok şukela olmuş. tebrik ederim.
kedicik tebrikler, hoş bi üçleme olmuş, farklı olaylardaki ortak noktaya dikkat çekme işinde çok başarılısın ama... valla bravo.
YanıtlaSilREHAV@: Blog bayramlıklarını giydi :) Kurban bayramında da güllü şablon yapacağım :D
YanıtlaSilSERZENİŞ MERAKLISI: Çok Teşekkür ederim :)
Yeni tasarımın süper olmuş (:. Başarılar bu şablonla.
YanıtlaSilDiğer yandan kurgudaki, kopmama ve bağlayıcılık yazıyı diri tutmuş. Örneklerde kopuk gibi görünüp bağlandığı temaya sadık kalmış. Tebrikler. KAlemin daim olsun...
Beğendin mi sen de Kedicim :) Ben de sevdim.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim güzel sözlerine. Senin de kalemin daim olsun...
Kırmızıyı severim
YanıtlaSilyazılarınızdakileri de çok sevdim..
Çok teşekkür ederim Brajeshwari :)
YanıtlaSilsabah ve öğlen kankırmızı iki hikâye... bu ikisi insanı şaşırtıyor... kekeletiyor... akşam ise bir hikâye değil bizim için... çünkü karşılık veremeyeceğim kadar kapalı... eğer şarapla meyve suyunu karşılaştıran şahıs bıçaklanan olsaydı veya başka bir özelliğini bilseydim bu üçlene tamam olurdu... gene de gürül gürül akan zihninize hayranlığımı belirtmeden geçemeyeceğim... sevgiler.
YanıtlaSilBu sözleri duymak ne güzel. Çok teşekkür ederim. Sevgilerimle...
YanıtlaSil