14 Eylül 2008

EĞLEN Kİ ÇALIŞABİLESİN...

Bizim Rehavet'in boğazından kedisiz mim geçmiyor olmalı ki aldığı mimi bana paslamış. Demiş ki: "Bu kadar senedir çalışıyorsun, neyini gördük? Hele anlat bir anı da neşemizi bulalım." Eh ne yapalım arkadaş için çiğ tavuk bile yeneceğine göre Kadim Dostumuz Rehavet'i kırmıyor iş hayatında ne işler çevirdiğimizi bir bir sayıp döküyoruz. Haydi bakalım...

Çalışmayı hiç sevmem. Bunu dürüstçe itiraf ediyorum. Ben iflah olmaz bir tembelim. Tüm günümü kitap okuyarak, o sinema senin bu kitabevi benim, "hanimiş benim canım arkadaşlarım, toplanıp bir kahve içelim, iki lafın belini kıralım." diyerek mutlu ve de mesut bir biçimde geçirebilirim. Ne yapalım benim kumaşım da böyle.

Bütün bu nedenlerden ötürü de iş hayatını bir panayıra çevirmek için elimden geleni ardıma koymamakla bilinirim. Eee ne demişler "işini eğlenceli hale getir ki çalışabilesin." Bütün bu laflardan işimi savsakladığım sonucu da çıkarılmasın lütfen, kazandığım parayı son kuruşuna kadar hakedenlerdenim. Ama eğlenmiyorsam çalışamıyorum. Evet, böyle bu...

Neyse ne diyorduk; mim paslanmıştı ve bir anı anlat deniyordu değil mi? Evet, sözü fazla uzatmayalım o halde. Zira benim çalışmak konusundaki fikirlerimden tuğla kalınlığında bir kitap olur, kitap ülkede yasaklanır, korsan baskıları çıkar ve analar babalar da bu kitabı çılgınlar gibi çocuklarından saklarlar. Bunu hiç birimiz istemeyiz. Öyle değil mi?

Yaz dönemi iş hayatında en güzel dönemidir. Hayır hayır yaz döneminde çalıştığım kurum torlanıp toparlanıp plaja taşınmıyor. (Aslında bence böyle bir uygulama olmalı. İşyerlerinin kışlık ve yazlık ofisleri yani.) Sadece yaz döneminde stajerler iş yerine teşrif ediyorlar. Bu yaz da geldiler. Toplam beş kişiydiler. Stajerler tüm bölümlere dağıtıldı ve şükürler olsun ki en saf olanı da bize verildi.

Stajerimiz kamu kurumlarının dünyanın en asık suratlı, en neşesiz ve en ciddi yerleri olduğu önyargısıyla kapıdan içeriye girdiğinde ben ve iş arkadaşım Murat muzipçe birbirimize gülümsedik. Onu biraz ölçüp biçtikten sonra hemen işe giriştik. Murat'la aramızda çok tuhaf bir iletişim vardır. Biri aklından başka birine şaka yapmak için plan yapıp harekete geçtiğinde diğeri derhal bunu anlar ve plana dahil olur.

Murat bana göz kırpıp gazete arşivinden oluşan 20 klasörü stajerin önüne yığdı. Kızcağız gözlerini kocaman ayırarak sordu: "Bunlarla ne yapacağım Murat Abi?" Vakit geçirmeden olaya dahil oldum: "Ah canım benim" dedim "Sen daha önce staj yapmadın anlaşılan. Bak basın ve halkla ilişkiler bölümünün ilk kuralı, tüm gazeteleri, reklamlarda dahil olmak üzere okumak, notlar almaktır. Şu gördüğün dolapta yirmi -yirmibeş tane defter var. Yetmezse depodan getirtiriz." Zavallının yüzünün rengi attı. Kekeleyerek "Peki burada ne kadar gazete var?" "Bir yıllık gazeteler işte. Ama bu gördüğün sadece küçük bir bölümü." dedim. Murat hemen atıldı: "Acele etsen iyi edersin tam olarak iki günün var. Ve müdür bey çok sinirli bir adamdır. Tüm geleceğin kararabilir staj dosyana yazacakları yüzünden."

Bu kadar abartılmış sözlere nasıl oldu da inandı bilmiyorum ama canla başla çalışmaya başladı. Biz de o arada internetten okey oynuyor numarası yapıyorduk. "Şu taşı atsana" "delirdin mi be adam okey attın" "sana ne diyorum ben sersem gibi oynama şunu aklını ver" falan gibi laflar havada dönüp duruyordu. Kızcağız arada bir kocaman açılmış gözlerle başını çevirip bize bakıyordu. Fırsatı kaçırmadım elbette. "Yarın" dedim "sen de okey oynamaya başlayacaksın. Büyük patronun emri bu. Tüm çalışanlar oyuna dahil olmak zorundadır.Ama dikkat et, eğer oynarken patronla eş falan olursan çok dikkatli oyna. Geçen gün biri patronla aynı masadaymış ve okey atmış. Ne oldu sonu dersin?" "Ne olduuu?" diye soruyor heyecan içinde. "Eh elbette işinden atıldı." Kocaman ayırdığı gözleri daha da bir büyüdü ve bezginlikle önündeki klasörlere döndü.

Bir süre sonra "bu kadarı yeter" deyip önündeki tüm klasörleri alıp gülümsedim: "Sadece şakaydı." dedim. Öyle derin bir oh çekti ki gerçekten görülmeye değerdi. "Peki ya okey,inşallah o doğrudur" dedi. E şimdi bu kız bu kadar uygunsa şaka yapılmaya benim elimden ne gelir ki? Şeytan dürter adamı "şaka yap şaka yap durma şaka yap" diye. Eh beni de dürttü doğrusu. "Elbette şekerim okey şaka değildi." dedim. Sevinçle ellerini çırptı. "Hatta bir de ödülü var." diye ekledim. "Yaaaa nedir?" dedi. "Okey'de başarı elde edersen girişteki bölüme "Ayın Şampiyonu" adı altında fotoğrafın asılacak." "Aaaaaa harika" diye bir çığlık kopardı. O anda Murat'la birbirimize baktık "sakın biz buna şaka yapalım derken bu bizimle kafa buluyor olmasın" diyerek. Evet evet öyle olmalıydı. Tüm bu saçmalıklarımıza inanıyor olamazdı. Ama ne yazık ki kafa bulmuyor tam aksine inanıyordu tüm söylediklerimize. Bunu önümüzdeki günlerde daha iyi anlayacaktık.

Ertesi gün deliler gibi okey oynamaya başladı. Hırs nelere kaadir Allah'ım... Öyle dalıyor ki okey oynamaya biri birşey söylediği zaman bile duymuyordu. Bir süre sonra şef onu çağırdı ama bizimkinin aklı başından gitmiş, okey'de ayın şampiyonu olmayı kafaya koymuştu.. En sonunda şef cevap alamayacağını anlayınca gitti. Yanına gidip hafifçe omzuna dokundum. "Ne oldu Fulya Abla yaa?" diye mızırdandı. "Kızım" dedim "Şef sabahtandır başında dikilmiş seni çağırıyor. Dünyadan haberin yok. Öyle bir sinirlendi ki sana acıyorum." Panikledi. Murat durur mu? "Geçen gün birşey oldu bana da çok kızdı. Gözümün üzerine patlattı yumruğu. Görmedin mi ne kadar iri kıyım bir kadın eli de çok ağırdır. Bugün gözüne gözükmesen iyi olur. Sana tavsiyem." Tam bu sırada şef yeniden içeriye girdi. Tesadüf bu ya başka birine sinirlenmiş, öfkeyle onu anlatıyor. Aslında dünyanın en tatlı en yumuşak kalpli kadını ama ne olduysa olmuş biri fena halde tepesini attırmış. Bizim stajer onu görünce gelip arkama saklanmasın mı? Bir yandan da fısıldıyor: "Fulya Abla ne olursun sen anlat. Dalmış falan de. Abla ne olursun ne olursun..." Hey Allah'ım nasıl bu kadar saf olabilir? Ayın şampiyonu olur mu bilmem ama saflar kraliçesi seçilse birinci olacağı kesin. Şef öfkesi arasında stajerin arkamda saklandığını farketti: "Kızım sen ne yapıyorsun orada?" dedi şaşkınlıkla. Kızcağız kekeleyerek birşeyler anlattı ama hiç birimiz tek kelimesini anlamadık. Sonunda dayanamadım onu sandalyelerden birine oturtum. "Bak ufaklık" dedim "Çok yanlış bir birime düştün. Ama alışırsın. Bu ekiptekilerin hepsi fırsatını buldukları anda kim denk gelirse ona şaka yaparlar. O nedenle söylediklerimizin hepsine inanma. Şimdi git bilgisayarda ne yapıyorsan onu yap. Keyfine bak yani. Kimse sana kötü davranamaz. Burada kimse kimseye kötü davranmaz ki sana davransınlar. Biraz etrafını gözlemle ve işleyişin nasıl gittiğini anla. Bize de kızma çünkü şaka yapmak için en uygun kişilerden birisin." Güldü. Ben de güldüm.

Tüm yaz boyu bizimle kaldı. Ama ne yazık ki bir daha söylediğimiz hiç birşeye inanmadı. Bir süre sonra başkasına yapılan şakalara o da ortak olmaya başladı. Giderken "hayatımın en güzel yazını geçirdim sizinle" diyordu.

Resim: http://2dforever.deviantart.com/art/Business-As-Usual-23073001

11 yorum:

  1. cık cık cık çok ayıp. hiç yakıştıramadım :P

    YanıtlaSil
  2. Ben kötü birşey yapmadım ki Rehavet'ciğim. "Eğlen ki çalışabilesin" formülünü uyguladım :))))

    YanıtlaSil
  3. Başka türlü hayat nasıl daha iyi olur di mi ama :)))

    YanıtlaSil
  4. ne insanlar var ya.. kalmış mı bu kadar saftirik cinsler?

    sen de onun masumiyetinden faydalanmışsın ama.. nıç nıç.. kendi kişisel gelişimin için şakasal dürtülerine hakim olmalıydın..

    YanıtlaSil
  5. Ya neden öyle diyorsun Arti hiç de masumiyetinden faydalanmadım. Hem ona bu şakalarla bir hayat dersi vermiş oldum: "her söylenene inanma" gibi bir ders :)

    YanıtlaSil
  6. bir şey sormak istiyorum.
    Gelen stajyer sarışın mıydı? Hani gözümde şu yarışma programındaki ikiz kız kardeşler kadar yapmacık bir tip canlandı ama eğer esmerse onu hemen başka birine benzetebilirim. :)

    YanıtlaSil
  7. Sarışın değildi :) Sakın esmerler hakkında kötü birşey söyleme :) O kız esmerlerin bir istisnasıydı :))))

    YanıtlaSil
  8. Sizi gidi Stajyer Kafalayan Kedi sizi:) Ayda boyle mi yapiyorsunuz bakiyim siz stajyerlere? Dunyali garibanlari rahat birakiniz cok reca ederim:)

    Imza: Ev odevini hala yapamamis tembel annecik:P

    YanıtlaSil
  9. :)) Ama inan benim suçum yok. Kendimi durduramadım :)

    Evet ev ödevini yapmadın daha tembel annecik :)

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...