Dün gece Sevgili Dostum gökyüzü halimize merhamet edip salıverdi koynundan bereketli sütünü. Usul usul, sanki gümüş iplikler gibi gökten inip toprağa çakıldı damlalar. Toprağın açık ve özlem dolu ağzına bir mucize gibi, 'hayat yenilensin' der gibi düştüler ve düştüler. Bir ana ile oğlun buluşmasına şahitlik eder gibiydim. Gök ana ve toprak oğul yanında miniciktim.
Ah Dostum, günlerin sıcağında ne de çok özlüyor insan yağmuru. Beklenilen gelişi gibi büyük bir şölenle kutlamak istiyor da hayran hayran bakmaktan başka birşey gelmiyor elinden. Herşeyini tüketip bitirdiğimiz hayat bir kez daha yeniliyor meydan okurcasına. Ve diyor ki: "Ey insan, ey kendini herşeyin sahibi sanan zavallı, tüket tüketebildiğin kadar, yak, yık kendi evini. İnatla, inatla ve inatla gökten inecek bereket, çakılacak toprağa, atacak boy boy yeşil. Sen yakacaksın toprak oğulun yeni terlemiş yeşil sakallarını. Gök ana izleyecek seni yukarıdan. Ve kızacak insanoğluna, esirgeyecek sütünü. Zalimliğine bakacak, bakacak ve bakacak hayretle. Gün gelecek ağlayacak, kendi oğlu için yollayacak gözyaşlarına karışmış bereketli sütünü. Ve sen zalim ,aptalca bir romantizimle bakacaksın pencere önünden o gözyaşlarına. Anlamayacaksın yine yine ve yine."
Ah Sevgili Dostum herşey kayıp gidiyor avuçlarımız arasından. Yanıp yıkılıyor dokunduğumuz her yan. Kırıyor, incitiyor, küstürüyor, parçalıyor herkes birbirini ve herşeyini. Herkes yaraları ve günahları ile yaşıyor. Yağmurlar da gidiyor hayatlarımızdan. Ve toprak usul usul küsüyor. Ağaçlar umutlarını yitiriyorlar insana dair, tüm canlılar kaçıp saklanıyorlar bu zalim avcıdan. Ve dostum insan usul usul herşeyi kaybediyor.
Kaç kez ıslandın yağmur altında? Kaç kez doldurdun toprak kokusunu içine? Ve kaç kez şükrettin o gökten ince ince düşerken? Hiç şaşırmadın mı mesela güzelliğine? Ya da bir pencereden elini uzatıp avuçlarına doldurduğun yağmur suyunu yüzüne sürmedin mi hayat versin diye? Yoksa hiç gitmezler mi sandın o damlaları hayatlarımızdan? "Gök ana merhametlidir" mi dedin bu zalim çocuklarına? "Bereketini esirgemez" mi dedin? Ya da kızdın mı gök ağlarken üzerine? Çamurlanmış parlak ayakkabılarına mı üzüldün öfkeyle göğe bakarak? Ah dostum ah... Kendi ananın gözyaşlarına böylesi mi kayıtsız kaldın?
Oysa ona bir ezgi armağan etmeliydi insanoğlu. O gözyaşları altında durup mırıldanmalıydı. Toprağı doldurmalıydı avuçlarına ve ellerine, gözlerine bulaşmış o bereketli sütle arınmalıydı kendi günahlarından. Ve binlerce kez af dilemeliydi insan kardeşlerinin yaptıklarından. Ah dostum insan birazcık merhametli olmalıydı...
Şimdi kayıplarımızla ve yitirilen masumiyetle bakarken göğe binlerce kez af diliyorum kardeşlerim adına. Ve söz vermek istiyorum dostum artık zalim olmayacaklarına dair. Susuyorum. Tutamayacağım bir söz vermekten utanıyorum. Çünkü biliyorum dünya var oldukça insan zalim olacak. Gök bizim için ağlayacak, toprak direncek ve yeşil yeşil umut olacak. Ve dostum insan hep zalim kalacak... Hep...
Ah Sevgili Dostum herşey kayıp gidiyor avuçlarımız arasından. Yanıp yıkılıyor dokunduğumuz her yan. Kırıyor, incitiyor, küstürüyor, parçalıyor herkes birbirini ve herşeyini. Herkes yaraları ve günahları ile yaşıyor. Yağmurlar da gidiyor hayatlarımızdan. Ve toprak usul usul küsüyor. Ağaçlar umutlarını yitiriyorlar insana dair, tüm canlılar kaçıp saklanıyorlar bu zalim avcıdan. Ve dostum insan usul usul herşeyi kaybediyor.
Kaç kez ıslandın yağmur altında? Kaç kez doldurdun toprak kokusunu içine? Ve kaç kez şükrettin o gökten ince ince düşerken? Hiç şaşırmadın mı mesela güzelliğine? Ya da bir pencereden elini uzatıp avuçlarına doldurduğun yağmur suyunu yüzüne sürmedin mi hayat versin diye? Yoksa hiç gitmezler mi sandın o damlaları hayatlarımızdan? "Gök ana merhametlidir" mi dedin bu zalim çocuklarına? "Bereketini esirgemez" mi dedin? Ya da kızdın mı gök ağlarken üzerine? Çamurlanmış parlak ayakkabılarına mı üzüldün öfkeyle göğe bakarak? Ah dostum ah... Kendi ananın gözyaşlarına böylesi mi kayıtsız kaldın?
Oysa ona bir ezgi armağan etmeliydi insanoğlu. O gözyaşları altında durup mırıldanmalıydı. Toprağı doldurmalıydı avuçlarına ve ellerine, gözlerine bulaşmış o bereketli sütle arınmalıydı kendi günahlarından. Ve binlerce kez af dilemeliydi insan kardeşlerinin yaptıklarından. Ah dostum insan birazcık merhametli olmalıydı...
Şimdi kayıplarımızla ve yitirilen masumiyetle bakarken göğe binlerce kez af diliyorum kardeşlerim adına. Ve söz vermek istiyorum dostum artık zalim olmayacaklarına dair. Susuyorum. Tutamayacağım bir söz vermekten utanıyorum. Çünkü biliyorum dünya var oldukça insan zalim olacak. Gök bizim için ağlayacak, toprak direncek ve yeşil yeşil umut olacak. Ve dostum insan hep zalim kalacak... Hep...
Resim: Claude Theberge
"Kaç kez ıslandın yağmur altında? Kaç kez doldurdun toprak kokusunu içine?"
YanıtlaSilsayısını hatırlayamadığım kez yaptım. nasıl bir cümledir bu. evet yapmayan varsa hala ilk yağmurda yapsın. bir daha bulamayabiliriz bu fırsatları. bu patlama işe yaramadı ama ikincisi de kesin uçuracak bu cern manyakları dünyayı. bucketlistenizdekileri de bir an önce yapmaya bakın derim naçizane ben. bakın kedi de cumayı beklemeden yayınlamış aynı adlı mektuplarını.:)
Sevgili Dostum Rehavetciğim biz insanlar doğanın hep baki kalacağına ne yaparsak yapalım bizi asla terketmeyeceğine inanmışız. Bu sebeple hiç sorgulamamışız kendimizi, neler yaptığımızı ve ona nasıl zalim davrandığımızı. Dediğin gibi belki bir zaman sonra çok geç olacak. Belki o filmlerde gördüğümüz ve asla olmaz sandığımız çöl üzerinde sürecek hayat. Geç kalınmamalı...Hiç birşeye...
YanıtlaSilBir yağmur da bana yağsa be..
YanıtlaSilKapa gözlerini... Gök merhametlidir...
YanıtlaSil`topragin kokusu` olmasa umitsiz teslim olmus bir yazi derdim buna ama o topragin kokusu iste, umit, umut ne varsa hepsini geri getiriyor.
YanıtlaSilUmut hep var Vladimir... O olmazsa yağmurlar yağmaz... Gök bir kaç umut dolu insanın hatrına yağdırıyor bereketini bence... Ne dersin?
YanıtlaSil"Tam kim olduğunu söylecekken, söylediği kişi olmadığını anlayan biri..."
YanıtlaSilKendini tanimlarken kullandigin bu cumleyi ilk okudugumda, tamam demistim, tamam. Buraya demir at ve okumaya basla. O gun bugundur okuyorum ve her seferinde bu tanimin nasil da hakkini verdigini dusunuyorum.
Varligi senin gibi okuyanina ve okutanina cok az rastladim kedicim. Iyi ki varsin. Yureginden merhamet, kaleminden ehliyet eksik olmasin.
Tatlı annceik yine bu kediyi utandırdı. Teşekkür edeceğim ama az kalacak biliyorum...
YanıtlaSil"yağmurdan sonra gelen toprağın kokusuna hayranım tıpkı hayran olduğum gibi sana"
YanıtlaSilBazen biri birşey söylediğinde insan ne söylese bilemiyor. O yüzden de böyle susmak zorunda kalıyor. Çok teşekkür ederim Delikanlı...
YanıtlaSilBiliyorum sevmediğini Dikkatsizciğim ama merak etme şımarmam :) Çok teşekkür ederim güzel sözlerin için...
YanıtlaSilhttp://images.ask.com/fr?q=pastel+pictures&desturi=http%3A%2F%2Fwww.sharonanderson.com.au%2F&fm=i&ac=17&ftURI=http%3A%2F%2Fimages.ask.com%2Ffr%3Fq%3Dpastel%2Bpictures%26desturi%3
YanıtlaSilÇok çok teşekkür ederim Royalrojana. Bayıldım :) Çok naziksin :)
YanıtlaSilİstanbulda yağmur boldu bu hafta.. O bereket midir bilmiyorum ama en azından bana iyi gelen tek şeydi.. Hissetmiş gibi oldun:) Şimdi de lu meşhur Yağmur çalıyor pcmde.. Bu da ayrı bir rastlantı .. mı acaba..?:)"Nasılsın"ların da çok iyi geldi bana Fulya.. Çok sağol:)
YanıtlaSilAyşe'm, kız kardeşim benim rastlantılara inanmaktan çoktan vazgeçtim. Olan herşeyin bağı var, yağmurun, şarkıların, karşılaşmaların... Hepsinin...
YanıtlaSilSen iyi ol, hep...