07 Şubat 2009

YAZMAK...

Sevgili arkadaşım Özlem sormuş: "Sizin yazma nedeniniz ne?"

Bu soruya samimiyetle ancak şöyle cevap verebilirim: "Bunu gerçekten bilemiyorum." Eğer aklın o karanlık odalarında dolaşırsam, biraz geçmişe inersem ve biraz kendimi kurcalarsam belki, net olmasa da, bir cevap çıkar ortaya.

Annem her zaman gülerek anlatır: "Daha küçük bir çocukken oyuncaklara burun kıvırıp gazeteler ve dergilerle oynuyordun. Elbette onları okuyamıyordun henüz. Sadece küçük parçalara ayırıp havaya savuruyordun." Bunun üzerine çok kafa yormuşumdur. Bir çocuk neden oyuncakları bir kenara iter de gazete ve dergilerle oynar ki? Çıkardıkları hışırtıdan mı hoşlanıyordur yoksa içindeki renklerden mi? Belki de bunun altında şu an bilemediğim geleceğe yönelik bir neden yatıyordur. Ben böyle düşünmeyi tercih ediyorum çünkü bu bana daha masalsı geliyor.

Daha sonraları, hala okuma yazma bilmiyorken, babamın kitapları önünde vakit geçirdiğimi anımsıyorum. Dostoyevski, Tolstoy, Dickens ve daha pek çoğunun kalın ciltli kitaplarını elime aldığımı ve aklımdan şöyle geçtiğini: "Bir gün bunların hepsini okuyacağım." Ve zaman geldi dediğimi yaptım. Hatta dediğimi yapmakla kalmadım yazmaya da soyundum.

Annem çok okurdu. Ve babam da öyle. Annem yazmazdı ama babamın şiirleri vardı. Ben onlara baka baka uzun zaman tüm anne babaları dahası tüm insanları okumadan duramayan bir tür olduklarını sandım. Hatta bazıları da yazmadan duramayan bir türdü. Ve babam da onların içine dahildi. Ben de babamın küçük bir kopyası olduğuma göre büyüdüğümde ben de böyle bir tür olacaktım büyük bir ihtimalle.

Okuma yazmayı öğrendikten sonra sürekli yazdığım tek sözcük kendi adım oldu. Kapılara, masa örtülerine, duvarlara, kendi pantolonuma hatta yastık kılıfıma bile adımı yazıyordum. Bu elbette kendi eşyalarımla kalmıyordu. Yazılabilecek düz bir zemin bulduğumda cebimdeki kalem hemen gün ışığına çıkıyor ve o yazmaktan çok hoşlandığı beş harfi yazıyordu: "Fulya" Bunu neden yapıyor olduğumu hala bilmem. Saçmaydı ve çocuklar genellikle saçma şeyler yaparlardı. Şükürler olsun ki çocukların yaptığı saçma şeyler hep hoşgörülür, gülünüp geçilirdi.

Sonra büyüdüm. Okur yazar olmakla yetinmeyip aklını okumak ve yazmakla bozmuş birine dönüşmem çok zaman almadı. Defterlerce günlük yazdım. Saçma sapan öykülerle dolu kağıtlarım oldu. Hatta doğumgünümde armağan edilmiş daktilo ile herkesin geceler boyu kafasını şişirdim. Sonra internet çağı geldi. Blogları keşfettim. Bloglara yazıp durdum aklıma esen herşeyi. Daktilo ve internet asla defterlerin yerini tutamadı. Çantamda küçük defterler taşıdım, yatağımın baş ucunda ise daha büyük defterler durdu hep. Bazen kendi yazdıklarımın ne anlama geldiğini çözemedim bazen ise o satırları okurken onları yazdığım zamana geri döndüm. Zamanı birbirine karıştırdım.

Yazmadan yaşayamam diyenlerden olmadım hiç. Bu çok iddialı bir cümle gibi geldi kendimi düşündüğümde. Çünkü, sıçrayan ve ne yapacağını bilemeyeceğim bir akla sahiptim. Bir gün gelir kelimelere veda edebilirim diye düşündüm. Elimde olan sebeplerden ya da olmayanlardan. Bu, şu an düşünüldüğünde çok çok uzak görünse de hep şunu bildim: "Hiç birşey imkansız değildir."

Bazen içindeki zehri kusmak gibi geldi yazmak, bazen de anları unutulmamak üzere kaydetmek... Bazen kendinle hesaplaşmak içindi ve bazen de hayatla hesaplaşmak... Ve çoğu zaman ne için olduğu önemli değildi. Yazmak sadece yazmaktan ibaretti. Gerisi ise mühim değildi...

Peki sizlerin yazma nedeni nedir Boş Arsa, Kaplumbağalarda Uçar ve Goddess Artemis?
Aslında bu soruyu yazan herkese sormak isterdim...

8 yorum:

  1. Ben bu mime http://acikkoyu.blogspot.com
    adresi üzerinden yanıt vereceğim naalesef... Zira Boş Arsa'da -Derkenarlar hariç- sadece hikâye yayınlıyorum.

    YanıtlaSil
  2. Yazmak, kendini bulmaktır satırlar arasında ya da kendini aramak bunu kim bilebilir ki?
    Biliyor musun ben de okula başladıktan sonra hep adımı yazardım her yere, hâla da çok severim bir yerlere adımı yazmayı... Bu da ayrı bir yazı konusu olabilir mi ne dersin Kedi'ciğim?
    Bu arada, iyi ki yazıyorsun, iyi ki yazıyoruz ve bulduk satırlarımızda birbirimizi.:)
    Sevgiyle kal...

    YanıtlaSil
  3. "...Aklını okumak ve yazmakla bozmuş..."
    Yazmak üzerine söylediklerimin hepsi yalan,yazdıklarımın doğru hepsi...
    yazmak üzerine yazdıklarımın hepsi yalan,söylediklerimin doğru hepsi...
    Güzel kedi...cici kedi...tatlı kedi...kedi...:)

    YanıtlaSil
  4. BOŞ ARSA: Okudum. Kalemine ve o güzel yüreğine sağlık...

    ÖZLEM: Şu isimlerimizi her yere yazıyor olma meselesi inan üzerine çok kafa patlattığım bir konu. Aslında bunun üzerine konuşulabilir belki de. Ben hala sebebi bulamadım. Birine anlattığımda "kendine hayran oluş" şeklinde yorumlamıştı :)
    Sahi iyi ki bulduk birbirimizi benim canım arkadaşım...

    CAN ANAR: Pazar sabahında gıdısı okşanmış şımarık bir kediyim şimdi :)

    YanıtlaSil
  5. Yazdım ama canım çok sıkkın olduğundan anlamadım olmuş mu olmamış mı... :-/

    YanıtlaSil
  6. Okudum Sevgili Artemis ve canının sıkkın olduğunu farkettim.
    Şimdi geçmiştir dilerim o sıkıntı. Bugün aynı sıkıntı beni de ziyaret etti. Biraz uyuyayım diyorum belki geçer...

    YanıtlaSil
  7. tüm nedenlerin üstünde, sen hep yaz istiyorum ben..

    YanıtlaSil
  8. Hep yazalım ve hep okuyalım birbirimizin ruhlarını kelimelerden...

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...