
ÖĞLEDEN SONRA
Torbadan çıkarınca tüm taneler yere saçıldı. Minik beyaz pirinç taneleri. Tek tek, kimse üzerine basmasın diye topladım. Avucumun ortasında küçük, sessiz bir tepe oluştu. Terliklerin geçtiği yolu evi belleyen taneler, kardeşlerinin yanına dönemediler bir daha. Artık çöpteler...
AKŞAM
Bir küpün başında hıçkıra hıçkıra ağlıyor bir adam. Öyle ağlıyor ki sözcükleri anlaşılmıyor. "Gitmişler" yazıyor altyazı. "Tüm pirincimiz gitmiş. Biri onları almış. " Arkadaşı öfkelenip yakasını topluyor adamın. O sırada avucunda kalmış azıcık pirinç yerlere saçılıyor. Yere çöküyor adam. Hıçkırarak tek tek, özenle, sanki her birinde bir ömür yazılıymış gibi topluyor o pirinçleri. Varı yoğu olandan geriye kalmış bir kaç taneye kilitlenip kalıyorum. Parmaklar,tahta zemin ve beyaz pirinç taneleri... Siyah beyaz ekranda görüntü akıyor ama ben hala aynı kareye bakıyorum. Aklımın ekranında hiç birşey akmıyor... (1)
GECE, UYUMADAN...
Ağzımda berbat bir tad kalıyor günden geriye. Ve siyah beyaz bir kare. Ağlayan bir adam, pirinç taneleri. Mutfağın zemine saçılmış pirinç tanelerinin elimde olşuşturduğu o küçük, sessiz tepecik geliyor sonra aklıma. Kendi kendime mırıldanıyorum tavana bakarken: "Japonya'nın o köyünde yaşayan ve pirinç yetiştiren bir adam ya da kadın olsaydım, tek yemeğim, tüm alınterim o pirinçler olsaydı atar mıydım?"
İnsan ne tuhaf bir mahluk... Sahip olduğu şeyler, onun tüm varı yoğu olmadığı sürece, kıymetini bilmiyor. İnsan ne tuhaf bir mahluk ve ne nankör...
(1) Yedi Samuray- Akira Kurosawa
Torbadan çıkarınca tüm taneler yere saçıldı. Minik beyaz pirinç taneleri. Tek tek, kimse üzerine basmasın diye topladım. Avucumun ortasında küçük, sessiz bir tepe oluştu. Terliklerin geçtiği yolu evi belleyen taneler, kardeşlerinin yanına dönemediler bir daha. Artık çöpteler...
AKŞAM
Bir küpün başında hıçkıra hıçkıra ağlıyor bir adam. Öyle ağlıyor ki sözcükleri anlaşılmıyor. "Gitmişler" yazıyor altyazı. "Tüm pirincimiz gitmiş. Biri onları almış. " Arkadaşı öfkelenip yakasını topluyor adamın. O sırada avucunda kalmış azıcık pirinç yerlere saçılıyor. Yere çöküyor adam. Hıçkırarak tek tek, özenle, sanki her birinde bir ömür yazılıymış gibi topluyor o pirinçleri. Varı yoğu olandan geriye kalmış bir kaç taneye kilitlenip kalıyorum. Parmaklar,tahta zemin ve beyaz pirinç taneleri... Siyah beyaz ekranda görüntü akıyor ama ben hala aynı kareye bakıyorum. Aklımın ekranında hiç birşey akmıyor... (1)
GECE, UYUMADAN...
Ağzımda berbat bir tad kalıyor günden geriye. Ve siyah beyaz bir kare. Ağlayan bir adam, pirinç taneleri. Mutfağın zemine saçılmış pirinç tanelerinin elimde olşuşturduğu o küçük, sessiz tepecik geliyor sonra aklıma. Kendi kendime mırıldanıyorum tavana bakarken: "Japonya'nın o köyünde yaşayan ve pirinç yetiştiren bir adam ya da kadın olsaydım, tek yemeğim, tüm alınterim o pirinçler olsaydı atar mıydım?"
İnsan ne tuhaf bir mahluk... Sahip olduğu şeyler, onun tüm varı yoğu olmadığı sürece, kıymetini bilmiyor. İnsan ne tuhaf bir mahluk ve ne nankör...
(1) Yedi Samuray- Akira Kurosawa