Zaman değişti Sevgili Dostum. Zaman değişti ve bizler kağıt üzerine, insanın içini gıcıklayan hışırtılar çıkararak, çarpık harflerimizle yazdığımız dost mektuplarını, parlak ve soğuk bir ekrana, elimizin ruhundan birşeyler katmayı unutarak, köşe çizgileri önceden belirlenmiş ve bize ait olmayan düzgün harflerle yazar olduk. Teknolojiden yoksun kaldığım bir günde, artık vazgeçilmezim olan bu mektubu, kalem ve kağıt kullanarak,yazarken bunları düşünüyordum. Akşamın usul usul inmeye başladığı göğe bakarken, göğün hemen altında duran dut ağaçlarının rüzgarda cilveleşmesini izlerken ve elimdeki kalemin ardını dişlerken kendi kendime sordum: "Neden bu özlem?" Eskiye dair pek çok şeyi böyle kutsallaştırmak neden? Kendi masumiyetini kaybeden insanoğlunun dalıp gittiği geçmişte gözlerini böylesine buğulandıran, dudağının kıyısına bu hüzünlü gülümsemeyi yerleştiren ne?
Elim kalemi, kalemim kendi harflerini yadırgıyor şimdi. Sanki çoktan kaybedilmiş bir zamanın belli belirsiz izlerini sürer gibi, karanlıkta kendi ruhumun sönmeye yüz tutmuş ışığında usul usul yol alıyorum kendi harflerime tutunarak. Ve sözünü ettiğim o iflah olmaz hüzün dudağımın kıyıcığına solgun renkli bir kelebek gibi gelip konuveriyor.
Akıl yolunu yitiriyor Sevgili Dostum geçmişe bakınca. Geleceğin belirsiz ve tekinsiz yolunda yürümek bile, geçmişin çoktan silinmiş patikasında yürümekten daha kolay çoğu zaman. Şimdi bu akşamüstünde, sırf bu mektubu kağıt ve kalem kullanarak yazıyorum diye böylesi yitiğim.
Geçmişe ağıt yakacak değilim. Kaybedilmiş o değerli zamana da öyle... Yaşandı ve beni ben yaptı. Acıyla koyun koyuna yattığım da oldu yüzümde gamze gamze çiçekler açtırdığım da... Yaşandı ve geçti gitti. Zaman zaman düşünürüm geçmişi kayıp olarak gören insanları. Tüm çekilen acılara feryat figan ağlayanları ve ömrü ziyan görenleri... Ve derim ki: "Eğer bütün bu olanlar olmasaydı, sen şimdiki sen olabilecek miydin?" Ne derler bilirsin: "Olan herşeyin olmak için iyi bir sebebi vardır." Ama bu sebepleri bilirsin ama bilmezsin...
Şimdi bu harflerden bir küçük asma köprü kurmuşken ben geçmişe, seni elinden tutup o kaybolmaya yüz tutmuş patikaya götürmek istedim. Benim çocukluğumun o çiçekli yollarında, akşam vakitlerinde yazdığım titrek harfli mektuplarımda, beyaz kağıtlarda ve kurşun kalemlerde birlikte yol alalım istedim. Benim toprağım üzerinden birlikte geçerken belki kendi çocukluğunu görürsün diye düşündüm galiba. Uzaklarda duran ve senin o hep özlediğin...
Fena mı ettim?
Resim: Eleanor Fortescue-Brickdale
Şimdiki sen, sen isen, ne kadarı isin sen.? :-)
YanıtlaSil(Akıllara zarar bir cümle oldu ama zamanı da vurguladı sanki hı?)
Ah be Rüyacı bu karmakarışık kafaya bir soru da sen ekle :) Canın sağolsun :)
YanıtlaSilakıllara yarar bü cümle de benden:
YanıtlaSilgeçmiş; üzerimizden mi geçmiş? yoksa içimiz mi geçmiş? yada geçmiş geçebilir mi gerçekten??
geçmiş mi, gerçek mi?
YanıtlaSilsanırım gerçek olan, bu çarpıcı yazıda beni en çok çarpan!
"köşe çizgileri önceden belirlenmiş ve bize ait olmayan düzgün harflerle yazar olduk"
belki de bu cümledir "blogmania" olayımızın özeti.
şu an bile!
Havada bulut yoksa güneş vardır. Hava güneşli o zaman bulut yok. =)
YanıtlaSil-miş(ler) iyiyse, yitecek olan -yor(lar) ve -ecek(ler) de iyidir.
Geçmişini geleceğini bütün saniyelerin dibine kibrit suyu dökeyim.. ??? Geçmişime, geleceğime kibrit suyu dökenin aslı zamanın ta kendisi.
Dip
Not:
Biri şu muhabbeti yalınlaştırsın yahu.. "Bohemian rhapsody" olduk şerefsizim..
yazını okuyunca bir kere daha profiline baktım belli sen bir sanatçısın. harika.İkinci blogcu arkadaşımsın, yazdıkları beni büyülü yerlere sürükleyen..
YanıtlaSilARTİ: Bu cümle üstünde ne desem boş be Artciğim...
YanıtlaSilN.REHA@: İşte ben de buna takılıp kaldım ya... Tüm bu kendimize ait olmayan harflerden kendimizi ortaya koyma çabası değilse nedir bu?
BUZCEVHERİ: Veee "muhabbet yalın olsun" dedi biri... Muhabbet yalın oldu... :)
SİMİNYA: Çok çok teşekkür ederim Siminya :)
ühf muhabbete bak zaten gecenin körü kaburgalarım bile ağrıyo yarın bidaha okuyacam yazıyı ve yorumları.Yazı güzel onu ölü eşek bile anlar ama derinlere inmek tekrar tekrar okumak lazım:D ayrıca yorumlarda aynı şekilde onları anlamaya çalışırsam şimdi ölürüm kesin:Dyarın okıyım bali onlarıda:D
YanıtlaSilKlavye kullanmaya alışınca insan gerçekten de kalemi kağıdı yadırgıyor ama, çok doğru tespit.
YanıtlaSilHikaye yazdığım dönemler bir ufak not defteri ile afilli kalem edinmiştim, yolculuk esnasında veya boş kaldığım anlarda aklıma geleni karalarım belki bir şeyler yakalarım diye havaya girmiştim. Hiç de olması, o kalemle kağıda ne yazsam tırt gözüktü gözüme, gece vakti klavye başında düşünürken kapıldığım havayı bir türlü yakalayamadım. Tuşlara basıyor olmakla alakalı belki de bilinmez.
YOLCU:Çok teşekkür ederim Yolcu :)
YanıtlaSilCEVVAL: Sorun ne biliyor musun? Düzgün harflere yazdıklarımızın düzgün görünmesine o kadar alışıyoruz ki kendi yazımıza yabancılaşıyoruz. sanıyoruz ki seçtiğimiz fontlar bizim kendi yazımız...İşin tuhafı dün farkettim ki klavye ile düşünmeye alışmışım ve öyle yazabilmeye, kalem ve kağıdı unutup "eskiler" etiketli rafı kaldırmışım...
Seçtiğimiz fontları kendi yazımız sanıyoruz gerçekten. Bak bunu hiç böyle düşünmemiştim. Ama ne kadar da doğru!
YanıtlaSilBu sanallıkta kendimizin sandığımız birçok şey daha var aslında.
Bu düşündüren yazı için teşekkürler.
Elektrik kesilmese sanırım ben de bunun farkına varamayacaktım Sanem. Tüm yazdıklarımı hiç müsvedde yapmadan bilgisayara yazıyorum ve bu yüzden kalemi kağıdı yadırgadı elim. Çok tuhaf bir duyguydu... Ben teşekkür ederim :)
YanıtlaSilgeçmiş öğretendir aslında.öğrenilmesi gerekenleri içinde besleyen.ve etrafına ne kadar bakarsan o kadar görürsün geçmişin aslında herkesi aynı şekilde sakladığını.ve daha sonra geleceğe gönderdiğini.sevgiler.
YanıtlaSilBuna ben de inanıyorum: geçmişin iyi bir öğretmen olduğuna. Ama bilirsin eğer öğrenci öğrenmek istiyorsa öğretmen ona birşeyler verebilir. Geçmişi ve hayatı ziyan görenler de belki bu öğrenmek istemeyen haylaz öğrencilerdir ne dersin Salih?
YanıtlaSil''köşe çizgileri önceden belirlenmiş ve bize ait olmayan düzgün harflerle yazar olduk''.....
YanıtlaSil"Eğer bütün bu olanlar olmasaydı, sen şimdiki sen olabilecek miydin?" Ne derler bilirsin: "Olan herşeyin olmak için iyi bir sebebi vardır." Ama bu sebepleri bilirsin ama bilmezsin...
her cümlesi ayrı bir iz bırakıyor..İz bırakırken iz bırakan anıları ya da olayları yeniden canlandırıyor...Ve bunları senin cümlelerin sağlıyor sevgili dostum..Başka bir yerde yoğun yazı günlerinde ''benim hislerimi yazmış'' dediğimiz zamanlar gibi..Özlemişim...
Çok teşekkür ederim benim güzel dostum...
YanıtlaSilYazıyı cuma günü okudum ve bir evvelkini, yazmak kısmet olmadı.
YanıtlaSilHer an değişiyoruz, sanki bir evvelki biz değiliz, ki bu doğruysa ve hep değişiyorsak o zaman biz kimiz. Yada dbizde değişmeyen ne ki hep biz diyoruz, biriktirdiğimiz anılar mı, eski dostluklarmı (şimdi eski kendileri olmayan arkadaşlar :)) Evet değişmeyen bir şey olmalı.
Rastlantı eseri pazar günü okuduğum bir yazıda eskiye özlem kaybedilmiş aidiyetin hüznü, melankololisi olarak anlatılıyordu. Yazar Tanpınardan örnekler veriyordu. Kaybedilmiş aidiyet lafı hoşuma gitti ilk okuduğumda keşke ben akıl etseydim diye düşündüm. Üzerinde biraz düşününce kurcalanmaya ihtiyacı varmış gibi geldi. Belki şöyle bir yaklaşımda mantıklı olur bütünlük arzusu- O kadar çok farklı şeyler yaşırouz ki farklı zamanlarda yerlerde, bir biz oluşturmanının , tutarlı bir ben oluşturmanın köklerini geçmişte buluyoruz.
İşte bu yüzden kim olduğumuzu söylemek hiç bir zaman mümkün değil. Her an herşeyden etkilenen ve değişen bir varlık kim olduğu konusunda bir kesinliğe sahip olabilir mi? Ama bir öz olmalı, değişmeyen aynı kalan... Değişim o öz üzerinde oluyor olmalı diye geçiyor aklımdan, çekirdeğimiz hep aynı kalıyor belki.
YanıtlaSilCevap veriyorum:
YanıtlaSilÇok iyi etmişsin. Çıkıp bir dolaşmaya ihtiyacım vardı.
Bu cuma mektuplarının tiryakisi oldum.
:) Teşekkür ederim Vladimir.
YanıtlaSil