Bu, neden bu kadar zor? Tüm yapman gereken tuşlara basmak, "nasılsın?" diye sormak ve başsağlığı dilemek. İyi ama neden bu kadar zor? Neden böyle elimde telefon dakikalarca erteleyip, bu erteleme sırasında bu kadar geriliyorum. Başın sağolsun demek acıyı paylaşmada az kalacağı için mi? Evet. Belki. Bilemiyorum.
Daha fazla ertelemenin anlamı yok. İnsanlar mutlu zamanlarında değil de zor zamanlarında asla yalnız bırakılmamalı. Asla. Kimse ama kimse o acıyı tek başına yaşamamalı. Sırtında el hissetmeli. Güçlü ya da hafif olsun, hissetmeli.
"Efendim insan" diye açıyor telefonu. Hep böyle açar. Sesi beklediğimden iyi. Bir kaç gün geçti üzerinden. Kabullenmiş mi? Belki. Başka çaresi var mı? Sesim titreyerek "çok üzüldüm" diyorum. "biliyorum" diyor. Sahiden biliyor da. Kuzeniydi. Bir sersemin kurşunuyla gencecik ömrü heba oldu. İnsanın içine dokunuyor. Tanı ya da tanıma genç ölümleri kabul edemiyor insan. Hele bir de sevdiğin birinin sevdiğiyse daha da fena...
"Bu çok zalimce, canice..." diye kekeliyorum. "İnsanlıkdışı..." İnsan nasıl da klişelere sığınıyor çıkış yolu bulamadığında. Bir süre sessizlik oluyor. "Sana" diyor "neden adınla değil de insan diye hitap ettiğimi anladın mı şimdi?" diyor. Susuyorum. "artık insan sayısı çok az fulya, çok ama çok az. Dünya zalimlik üzerine, hayatlar birinin işaret parmağının hareketinde. Sırtından iki kurşunla ölen o gencecik kız aşağılık bir hayvanın bir anlık öfkesine..." Onun sesi titriyor benim gırtlağıma görünmez düğümler atılıyor.
Susuyoruz. Sessizliği o bozuyor. "Sağol" diyor "aradığın için ve varol." Telefonu kapatıyorum. Gözlerimden yaşlar süzülüyor. Biliyorum telefonun diğer ucunda o da ağlıyor.
FOTOĞRAF: aivokivi.com
:(((
YanıtlaSilİnsanların sevdiklerini kaybetmesi, buna alışması çok zor. Başkalarının söylediği her söz o anda söyleyene klişe gibi geliyor, gerçek acının yanında çok hafif kalıyor o kelimeler, başın sağolsun demeler. Tüm hafifliğine karşın demek de gerekiyor, çok zor olsa da gerekiyor. :((
YanıtlaSilNe zordur o telefonu etmek..
YanıtlaSilfakat insan yaşıyınca anlıyor, arayıp soranın ne kadar değerli olduğunu...
Taziyede telefon hakikaten zor. Karşınızdakinin dutrumunu bilemezsiniz, söyleyecek söz bulamazsınız yada beylik bir iki söz söyleyip karşınızdakinin acısını hafife alıyormuş gibi hisseder kendinize kızarsınız, utanırsınız. İnsanın paylaşmak isteyip nasıl yapacağını beceremediği ender anladan biri sanırım. En iyisi mümkünse yüzyüze görüşmek.
YanıtlaSilEVREN: Hayat ne yazık ki genç insanları alıp götürmekte hiç tereddüt etmiyor...
YanıtlaSilVLADİMİR: Sanıyorum acı ifade edilmesi en güç şeylerden biri. Mesela mutluluğu ifade ederken sesimiz kıkırdıyor ama acı öyle mi ya... Ne desen ne söyleyesen sanki herşey havada kalıyor...
BRAJESHWARİ: İnan bana öyle zor geldi ki. Keşke yüz yüze görüşme şansım olsaydı belki bu kadar zorlanmazdım...
ENİS DİKER: Ben de yüz yüze görüşme taraftarıyım. Yakında olanlara giderim de zaten. Ama uzakta olunca ya da araya başka şeyler girince telefon etmek zorunda kalıyorsunuz ki ses ve söz yetersiz kalıyor...
Ölümleri kabullenmek, genç ölümleri kabullenmek ve hele hele pisi pisine genç ölümleri kabullenmek......yüreğine saplanan hançerle yaşamaktan beter. Ama şunu biliyorum ki zamanla yaran kabuk tutar ama o tetik çeken ele ve ellere olan nefretin hiç bitmez. İnanamıyorum düğünleri, futbol zaferlerini silahla kutlayanlara. İnanamıyorum sebebi ne olursa olsun kendini korumak haricinde tetiğe basanlara. aklıma hiç gelmez, belime bi silah takmak. Acaba has düşmenımı vurabilirmiyim? asla sadece canıma kastedildiğinde tetiğe basabilirm. Evet kedicik, sözün bittiği yer, herşeyi zamanın şefkatli ellerine bırakırsın böyle anlarda, seni bir annenin yavrusunu kucağında salladığı gibi sallar, aptallaştırır, masallar anlatır san, oyalar seni taaakii ölümsüz kavuşmaya kadar. Sabırlar diliyor ve o aile için dua ediyorum.
YanıtlaSilPeynir ekmek gibi silah satıldığına inanamıyorum. Ve insanların neden evlerinde ve bellerinde silah bulundurmayı marifet saydıklarına. Hangi insan evladı vardır ki sevindiğinde havaya ateş açar. Ve yine hangi insan evladı bir çok insanın bu sebeple öldüğünü bile bile bunu yapmaya devam eder. Akıl alacak gibi değil...
YanıtlaSil:((((
YanıtlaSilHayat bazen böyle acı yanını da gösteriyor işte Sevgili Haccecan... Ama onu herşeyiyle kabul edebilmeyi öğrenebilmek gerekiyor galiba...
YanıtlaSilşu sıralar o kadar içten aynı durumu yaşıyorum ki daha yüzleşemedim de bununla, arkadaşımızın gelmesini bekliyorum...
YanıtlaSiliş yerine gittim bir koşuşturmacadır etrafımda başladı, yanımdaki hanıma onun işyerinde samimi olduğu başka bir hanımın başına bir şey gelmiş olduğunu söylüyorlar... konuşma tonundan ve cümlelerden anlaşılan, durum ciddi...
sonra anlıyoruz ki o hanımın arkadaşı olan hanım değil de abisine bir şeyler olmuş... ne hanımı ne hanımın arkadaşını ne de onun abisini tanıyorum aslında sadece iş yerinden bir göz aşinalığı var biraz o kadar... ama ne olmuş diye de merak ediyoruz hep birlikte...
telefonlar, koşuşturmalar...
durum yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor... kızın abisi evde... kız eve telefon ediyor ama telefonu 4 (evet dört) yaşındaki küçük çocuk açıyor babanı ver diyorlar çocuk babam kalkmıyor diyor... yarım saat çocuğa türlü şeyler yaptırıyorlar ama adama bir türlü ulaşamıyorlar...
bu sefer adamın eşini arıyorlar, durum böyle böyle diye... bütün bu konuşmalar çalıştığımız yerde meraklı, üzgün ve dayanılmaz bir kötü düşüncenin ağırlığı altında yayılıyor...
herkes merakla o, hayatta hiç görmediğimiz hiç tanımadığımız insanların, o andaki durumuna kilitlenmiş bekliyor...
eve ulaşıyorlar, ambulans gönderdikleri için hastane eve adamın karısından ve kardeşinden önce ulaşıyor...
bir an yalancı bir umut ışığı dolaşıyor: doktorlar müdahale ediyormuş haberi geliyor...
daha sonra bunun bir prosedür olarak uygulandığı dank ediyor kafamıza...
arkadaşımızın abisi, eşi işteyken 4 yaşındaki oğlunun yanında evde ölüveriyor... 40'lı yaşların başlarında, 4 yaşında bir çocuk babası... bir ocak sönüyor...
ben o çocuk oluyorum içime akan göz yaşlarımı dindirmek için kendimi oyalayacak şeyler arıyorum... cenazeleri kaldıramam, cenazeye gitmiyorum...
ölen ölmüş, kalan kalmış ben hep o çocuğu düşünüyorum... evde, ölen babasını kaldırmaya çalışan, dünyadan bir haber o 4 yaşındaki çocuğu...
İnsan hayatı ne kadar kırılgan ne narin. Var olmak ve yok oluvermek arasında ne ince çizgi var. Çekiştirsek sevdiklerimizi o yok oluş alanından var olduğu alana çekebilir miyiz? Giden gidiyor ve olan hep küçücük kalplere oluyor.
YanıtlaSilİçimi yaktın be onaltıkırkaltı...
benimki yandı, seninki de yansın kedi'cim esas yanmazsa yanmışız demektir...
YanıtlaSilDoğru, asıl yanmazsa yanmışız demektir...
YanıtlaSil