Bugün bir kez daha anladım ki yapmacıklığa hiç tahammülüm yok benim. Bir hanımefendi gibi giyinip, dünyanın en zarif insanıymış gibi davranıp da gözlerinin içinde şeytani kıvılcımlara taşıyanlara hele hiç...
Olay şöyle gelişiyor, bu insanlarla ne kadar bir araya gelmemeye çalışırsanız, onlardan ne kadar kaçarsanız sizi adım adım takip ediyor ve bir şekilde yollarını sizinle kesiştirmeyi beceriyorlar. O sahte gülümsemeyi dudaklarına oturtup, görümez kanatlarını neşeyle çırparak size sanki siz ona bayılıyormuşsunuz gibi sokulup sizi delirtmeyi bir şekilde başarıyorlar. Amaçları bulundukları ortamda herkesin onlara hayran olması, herkesin onlara bayılması, herkesin onları pamuklara sarması, bir prensese nasıl davranılırsa öyle davranması. Ve siz kaçan bir insan olarak henüz fethedilmemiş bir kale olduğunuz için sürekli her hareketinizi gözleyip nelerden hoşlandığınızı keşfetmeye çalışıyorlar. O boş kafalarıyla sizin onların tüm bu yapmacıklığına inanacağınızı umut ederek pervane oluyorlar peşinizde. Bilmiyorlar ki siz sahte olanı gözünün içinden tanıyorsunuz. Evet arkadaşlar ne yazık ki böyle manyak bir kadın tipi mevcut. Eğer bir etiket koymak isterseniz, "herkesbenisevsinyoksaölürüm" diyebilirsiniz bu tipe.
Her neyse. Daha güzel mevzularımız var. 1Q84 mesela. Uzun zamandır hiçbir kitap beni bu kadar heyecanlandırmadı. Murakami'yi hep sevmişimdir ama hissediyorum bu kitapta başka birşeyler var. Ne olduğunu bilmediğim ancak okumaya başlayınca anlayacağım birşey. Hele gelsin kitap da bakalım o şey neymiş göreceğiz. Şurada kitapla ilgili bir kaç video var izlemek isterseniz. Özellikle son videonun giriş bölümünü çok sevdim. Motivasyon için arada bir izlenebilir. Benim gibi tembelseniz, disiplinden yoksun olarak doğmuşsanız, belki işinize yarar.
Şu fotoğrafa baka baka geçip bitti bugün. Böyle bir yerin sahibi olsam ne kadar mutlu olacağımı düşüne düşüne. M.'ye anlattım. Uzun uzun baktı fotoğrafa. Korktum "olmaz yapamazsın" diyecek diye ama demedi. İnsanların hayallerine saygı gösterilmeli dedim. M. de aynı fikirde olduğunu söyledi. H. ise artık adam gibi yazman gerek dedi. Dalga geçtim ben istesem de adam gibi yazamam çünkü ben bir erkek değilim dedim. İğrenç bir espri olduğunu söyledi. Böyle saçma sapan espriler yapıyor olmamın tek bir anlamı varmış, o da kaçmakmış. Çünkü ben tembelmişim. Hatta korkak bile olabilirmişim. Yazma fobisi varmış bende. Mükemmeliyetçi olduğum için eğer kötü yazarsam kendime güvenimi yitirirmişim. Ne diyeyim büyük ölçüde haklıydı. Ona söz verdim gecenin bir vakti telefonda yaptığımız konuşmada. Kötü de olsa yazacağım dedim. Ama bloga değil dedi. Hayır deftere dedim. Merakla beklediğini söyledi. Ben de merak ediyorum aslına bakarsan dedim. Söz verdim bir kere...

Kendime yeni planlar yapmaya karar verdim. Yıllarca disiplinsiz olmuş biri hayatının hayli geç bir döneminde disiplin sahibi olunabilir mi? Sanmıyorum ama en azından denemek istiyorum. Önümdeki iki gün içinde bununla ilgilenmeye karar verdim. Oturup aklıma ne gelirse yazmakla başlayabilirim mesela diye düşündüm. Buraya da gün içinde yaşadıklarımı not ederim dedim. Belki hergün yazarsam biraz disipline girerim... Allah'tan umut kesilmez değil mi güzel kardeşim?