Yağmur zaman zaman kesiliyor zaman zaman yeniden inmeye karar veriyor. Ofis havasız, karanlık ve bunaltıcı. Kapı önüne çıkıyorum. Biraz nefes almak için biraz insanlara bakmak için. Hem ciğerlerim nefes alsın hem de ruhum diye derin derin soluyor, uzun uzun bakıyorum.
Kültablasının yanında ayakta dikiliyorum. Kendi kendine konuşan bir kadın yaklaşıyor yanıma. Elindeki küçük şemsiyeyi kültablasının altındaki delikten atıyor. Boş meyve suyu kutuları, sigara paketlerinin doldurduğu o deliğe şemsiyenin ancak ucu sığıyor. Kadın şemsiyenin kırılmış olduğunu, artık işine yaramayacağını söylüyor. Mahcup mahcup gülümsüyor giderken. Belli ki onu neden atıyor olduğunu oradaki insanların merak edeceğini düşünüyor. Belki, kendisini koyuyor onların yerine. O olsa merak ederdi büyük ihtimalle. O gider gitmez üzeri başı kir pas içinde bir başka kadın yaklaşıp şemsiyeyi alıyor. Önce eline alıp inceliyor sonra açıyor. Bir çocuk şemsiyesi bu. İnce telleri kırılmış. Kumaşının bir yanını tel boydan boya yırtmış. Kadın evirip çeviriyor elinde. "Yok" diyor kadın "bu ölmüş artık." Şemsiyeyi aldığı yere yeniden tıkıştırıyor. Yağmur şiddetleniyor. Kadınlar saçak altına sığınıyorlar. Şemsiye kültablasının içinde öylece duruyor.
Yağmur hafifliyor. Saçak altındakiler aceleci adımlarla uzaklaşıyorlar. Telaşlı hallerine bakıyorum. Kendilerini yağmurdan sakınışlarına... Şemsiyeyi atan kadının, onu yerinden alan ve tekrar atan kadının neden hareketlerini bize, hiç tanımadıkları bu insanlara açıklamak zorunda hissettiklerini düşünüyorum.
Fotoğraf: http://www.artistgifts.com/
Şemsiye fotoğraftaki gibi güzeldiyse ben de bir baksam olmaz mı?Yağmurda kalan kedimin üstüne bahçeye koyardım belki.Sevgilerimle dilek.
YanıtlaSilYağmurda insanların hareketleride değişir gerçekten. Bende bazen otururum cam kenarına izlerim dışardaki insanları. Merak ederim şemsiyesi olmayanları niye yok acaba unuttu mu, kırıldı mı, parasımı yok alacak diye. Evlerine gittiklerinde ne yapacaklarını düşünürüm. Hüzün verir bana yağmur...
YanıtlaSilSUFİ: Güzel ama kırık bir şemsiyeydi. Fotoğraftaki kadar güzel değildi ne yazık :) Sevgiler...
YanıtlaSilBOOGİE: Bir de yağmura hazırlıksız yakalananlar var ki ikiye ayrılırlar. Birinci grup yağmura küfürler savurur diğerleri ise sanki mucize olmuş gibi başını yukarı kaldırıp gülümser. İşte o ikinci gruptakiler çok severim :)
Ben özlemişim yağmuru:)
YanıtlaSilŞemsiye çok güzel yalnız.
Cuma mektupların gibi olmuş bu yazın kedicik. Evet yine haklısın. Hiç tanımadığımız, duygusal bağımız olmayan insanlara bile açıklama borcu hissi içindeyiz. Çünkü senin de belirttiğin gibi biliyoruz ki biz böyle bir durumda merak ederdik, niye atıyor bu kadın bu şemsiyeyi diye. Cevabı verilmezse yorumlar yapar,yargılar oluştururduk pervazsızca: hımm galiba terkeden sevgilisi hediye etmişti, ayyy ne ayıp beğenmediği için şemsiyeyi atıyor cık cık cık...karşımıza çıkanlar, gördüklerimiz hepsi düşüncelerimize ayna tutan senaryolardan ibaret. Yüreğine sağlık. Hep yaz emi.
YanıtlaSilÖZLEM: Burada doya doya yaşadık yağmuru biz. Hele bugün hem güneş hem yağmur aynı andaydı. Harikaydı...
YanıtlaSilGUGUK KUŞU:Doğru. O belki de aklımızdaki önyargıların oluşmasını engellemeye çalışıyordu. çok teşekkür ederim :)
SEVİL: Rica ederim :)
:)
YanıtlaSilPaul Auster'ın Ay Sarayı isimli kitabından bir pasajı anımsadım. Her mahallenin bir delisi vardır ya:))))Kim deli ise...Kitapdaki delinin de birşemsiyesi vardı ama onu koruyacak olan kumaşları yoktu. Bulunsun lazım olur diyordu. Bakınca gökyüzünü görürsün fena mı? Hep birilerine bir şeyler açıklıyoruz. Hep birilerine ayna oluyoruz. Peki ya kendimiz..
Selamlar. Akşam gülümsemesi bırakıyorum sayfanıza..
Yağmurda yürümeyi çok severim. Bunun sebebi sonunda kendimi sıcacık evimde bulacağımı bildiğim için olabilir belkide. Ama yinede severim yağmurda yürümeyi ve o kadınlar gibi hiç tanımadığım insanlara açıklama yapmayı :)
YanıtlaSilnasil sigdirmis ki oraya diye dusundum once, sonra da semsiyenin baska bir hikayesi olup olamayacagini. belki baska bir seyi saklamak icin (his olur, baska bir sey olur, o kadarini bilemedim:P)...
YanıtlaSilparanoyak miyim neyim?
{yagmur yaginca buralarda oyle efendi efendi gezilemiyor, hic romantik degil! FOSSS diye kovadan bosalircasina!}
Tanımadığımız insanlara bile açıklama yapma gereği, onlarla ilgilenme, merak etme bizim toplumumuzun hep çok güzel, hem de çok bunaltan bir özelliği...
YanıtlaSilKızım bu şekilde ilgiden çok rahatsız olurdu. Sonra bir süre yurtdışında yaşadı. Dönüşte bindiği taksiciden, mahalle bakkalına kadar herkesin ilgisi, akıl vermesi bile hoşuna gitmeye başladı.
Her şeyi tadında bırakmak en iyisi galiba.
Güzel bir paylaşımdı yine...
Açıklamak zorunda hissederiz, çünkü anlaşılmak kaygısı taşırız hem içimizde kendimize, hemde sesle çevredekilere...
YanıtlaSilBen severim bu hali aslında..Naif birşey bulurum bazen içinde... Bir de hayatımızda bazı şeyleri "duymamız" gerektiğine inanırım. Onlar bize duyurulmak için sanki gelirler..
Sana bu güzel yazıları yazdıran, tesadüflere teşekkürlerimle..
UZAĞA GİDEN KADIN: Paul Auster'i çok çok severim. Ay Sarayı'nı henüz okumadım ama. Şimdi farz oldu artık :) Merak ettim.
YanıtlaSilAkşam gülümsemenizi aldım ve size güzel bir gün dileği yolladım :)
OWL: Ben de severim yağmurda yapılan yürüyüşleri. Hele aynı anda hem yağmur hem güneş varsa :)
TURKUAZ DENİZ: Ben de bir insanların davranışları karşısında pek çok şey düşünür kafamın içinde senaryolar yazarım. Belki de o açıklamaları yapan insanlar bizim gibi insanların gerçeğe kavuşmalarını sağlamak için yapıyorlardır o açıklamaları :)
AYSEMA: Aslında benim hoşuma gider tanımadığı insanlara açıklama yapan insanlar. bu bir çeşit iletişim kurma biçimi.
Çok teşekkür ederim....
BRAJESHWARİ: "çünkü anlaşılmak kaygısı taşırız hem içimizde kendimize, hemde sesle çevredekilere... " bundan daha doğru bir açıklama olabilir mi?
O tesadüfleri seviyorum :)
Nasıl bir kudret ki bu, doğa & Mikail işbirliğinin çok ötesinde her bir canlı için bambaşka hikayeler doğuruyor göğü yarıp da yeryüzüne ulaşan tek bir katre su. Ardı ardına çekilmiş fotoğraf karelerini masaya koyup bizlere gösteren güzel Aydan Hanım'a teşekkür ederim.
YanıtlaSil