Çocukluğuma dair bunca şeyi en ince ayrıntısına kadar anımsayıp da yakın geçmişteki pek çok şeyi unutuyor olmamın bir açıklaması olmalı. İlkokulda Ali'nin saçımı çektiği zaman duyduğum acıyı hala saç diplerimde duyarken bir kaç hafta önce nerede ne yaptığımı anımsamamanın anlamı nedir? Ya da daha 5 yaşındaki iken Berna'nın anneannesinin bize verdiği kurabiyelerin tadını anımsarken dün akşam yemektekileri hatırlamakta çektiğim zorluğun...
"Masumiyet" diyor iç sesim "masumiyetin çizgileri keskindir" diye de devam ediyor. Ben ise iç sesime işaret parmağımı sallayıp "Bu kez yanılıyorsun dostum" diyorum "Masumiyet değil. Sadece çocuklukta henüz hafıza dolmamış olduğu için o anılar kendilerine yayıla yayıla yer bulmuşlar. Hepsi bu." İç ses karşı çıkıyor: "Peki, hafızanın katman katman olduğunu varsayarsak, senin o anılar istedikleri kadar yayılmış, geniş yer kaplamış olsunlar yine de alt katmanda yer alacaklar. O zaman çocukluk anıların en altta kalacak ve sen en üsttekini göreceksin." "Hımmm..." diyorum "Hafıza kat kat değil demek ki. Onun daha tuhaf bir depolama yöntemi olmalı. Yani seçiyor, bazılarını ön sıralara koyuyor bazılarını görünmez kuytu köşelere saklıyor. Eeee buna ne diyorsun?" İç ses susuyor. Ben de öyle. Birlikte hafızanın kat kat olmadığı konusunda sessizlikle fikir birliğine varıyoruz. "Peki" diyor sessizliği bozarak "Eğer mutlu bir çocukluk geçirmeseydin anımsar mıydın o günleri bu kadar net?" Düşünüyorum sahi benim mutsuz bir çocukluk anım yok mu? Mutlaka vardır. İyi ama ben neden anımsamıyorum? İç ses düşüncelerimi okuyor. "Belki de o zaman "iyi yürekli bir hafızan" vardı. Bir dostun sana bundan söz etmişti anımsa. "İyi yürekli hafıza" demişti. Ne çok sevmiştin bu üç kelimenin yan yana dizilişini. Şeker gibi bir laf bu demiştin kendi kendine. Yine yol masumiyete çıkıyor. İyi yürekli hafıza için masumiyet gereklidir." diyor haklı çıkmış olmanın memnun gülüşüyle.
İç ses hep doğru söylüyor, beni hep mat ediyor. Bunu ona söylemiyorum. Zaten düşüncelerimi okumayı becerebiliyor. Ben bunları düşünürken o memnun gülümseyiş yeniden çınlıyor ciğerlerimde.
İç sese uyumasını söyleyip düşüncelerimle başbaşa kalıyorum. O iyi yürekli hafızayı nerede ne zaman unutmuş olduğumu merak ediyorum. Ve nedenini? Şimdilerde hafızama kazınan sözleri, yüzleri ve olayları tek tek gözden geçiriyorum. Mutlu anılar hep buhar olup silikleşmiş oysa can yakan herşey tıpkı saniyeler önce yaşanmışcasına canlı. Bundan hiç ama hiç hoşlanmadığımı farkedip panikliyorum. Bu çok aptalca; insan neden güzel anılar varken acı verenleri hafızasında tutar ki. Ya da hayatımın yetişkin evrelerinde hep mi kötü şeyler yaşadım? Elbette hayır. O halde neden onları en ön sıralarda muhafaza ediyorum. Beni zaman zaman kör eden, dünyanın kabuğundan fışkıran güzellikleri ıskalamama neden olan onlar olmasın?
İç ses tek gözünü açıp lafı yetiştiriyor hemen: "Akıl kayıt defterimizde çoğu zaman kötülükler kalır ne yazık ki. Yetişkin olmanın dezavantajlarından biri diyelim buna. O kayıt defterine mutluluk ve acıyı yazarken kullandığın mürekkebe hiç dikkat ettin mi?" Düşünüyorum. Başımı hayır anlamında sallıyorum üzgün üzgün. "Dikkatli bak. Kötülük mürekkebi öyle yoğundur ki defterin arka sayfasındaki tüm iyilikleri okunmaz hale getirir. Hangi mürekkebi neyi yazmak için kullanacağımız elinde değil midir? Düşün. Sen mürekkep kutularının yerini değiştirmişsin. Şimdi koyu mürekkep sadece kötü anıları, soluk mürekkep de mutlu anıları yazıyor. Defterinin ilk sayfalarına bak. Mutlu çocukluk anılarını hangi mürekkeple yazmışsın?"
Söyleyecek laf bulamıyorum. Başımı sallayıp bir kez daha haklılığını onaylıyorum. Açık olan tek gözünü kapayıp uyur numarasına geri dönüyor iç ses. Biliyorum beni, söyledikleri üzerine düşünmem için yalnız bırakıyor ya da öyle düşünmemi istiyor. İçinden çıkamadığım bir durumda tek gözünü açıp lafa karışacak biliyorum.
Mürekkep kutularım ve iyi yürekli hafıza üzerine düşünüyorum. O kutuların yerini değiştirmenin yolu nereden geçer, iyi yürekli hafızamı çağırsam geri gelir mi merak ediyorum.
Fotoğraf: www.inkpenpublishing.com
Belki de çocukluğumuzda kullandığımız mürebin yoğunluğunu eğlence koyulaştırıyordu. Büyüyünce bu eğlencenin yerini entrika ya da mutsuzluğun verdiği heyecan almıştır.
YanıtlaSilGüzel bir yazıydı.
Ben çocukluğumdaki mutsuz olayları da gayet güzel hatırlıyorum. Demekki bu kişisel bir durum. Ama seninki daha güzel.Belki de yaşanan mutsuzlukların boyutu da önemlidir. Onları kırgınlık ya da kızgınlıkla hatırlamıyorum, sadece hatırlıyorum. Belki de mutsuzlukların boyutu değil, kişiyi ne kadar derinden etkilediği önemlidir. Herkes aynı şeyden aynı şekilde etkilenmeyebilir. Önemli olan, bunları yüreğimizi tırmalamasına izin vermeden taşımaya devam etmek.
YanıtlaSilH.Y. ERGÜN: Bugün izlediğim bir filmde "dünya bir oyun alanıdır. Ama biz büyüyünce bunu unuttuk." diyordu. Belki de oyun ve eğlencedir çocukluk anılarımızı zihnimize bunca derin kazan. Bakış açımız değişmiştir büyüyünce. Ondandır hafızanın ettikleri...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim...
GUGUK KUŞU: Ben çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Sanırım öyle pek büyük bir acı ya da üzüntü yaşamadım çocukluğumda. Olsaydı anımsardım diye düşünüyorum. Aslında anımsayıp anımsamamak değil de nasıl anımsadığımız önemli galiba. Ben hiç birşeyi öfkeyle anımsamak istemiyorum mesela. Öfke içimde kalsın istemiyorum. O yürek tırmalanmasına ayırmak istemiyorum hayatımın bazı zamanlarını... Bunun bir yolu olmalı. Belki hayatı omuzlayabilecek kadar olgunlaşmaktır tek yol. Evet.
Benimde çocukluğuma dair geçmişten hatırladığım anıların tamamı güzel şeyler hiç kötü bir anım yok. Bu büyümekle ilgili galiba. Büyüdükçe olayların kötü yönlerine daha fazla takılıp kalıyoruz. Belkide mutlu olduğumuz anlar, mutsuz olduklarımızdan fazla ama biz bunu fark edemiyoruz. Çünkü olumsuzluk daha baskın bir şekilde ilgimizi çekiyor.
YanıtlaSilBunu tersine çevirmenin bir yolu olmalı. Mutlaka olmalı. Hayatın hep güzel yanlarını anımsamalı kötü olanları ıskalamalıyız. İçinde zehirle nasıl yaşar ki insan? eğer bunun bir yolu varsa bunu mutlaka bulacağım. Tıpkı çocukluğu anımsamak gibi anımsamak isterim hayatımı...
YanıtlaSilNasıl yaa? Herkesin çocukluğu bu kadar iyi mi geçti yani? Hay allah ben de hep kendimi teselli ederdim "benim gibi sıkıntısı olan bissürü insan ver" diye. Şaka bi yana valla şaşırdım, peki bu haksızlık değilmiiiii):
YanıtlaSilAslına bakarsan bence üzücü anılarımız da vardır. Olmaması imkansız. Belki de üzerimizden akıp geçmiştir. Belki de mutlu zamanlar ağır basmıştır. ya da güzel olanı anımsamayı tercih etmişizdir.Bilemiyorum...
YanıtlaSilAh kedim,bende cocukluğumu çok güzel hatirliyorum. Cocukken daha an'da yasadigimizdan belki mutluyduk diyoruz.Herseyi ilk kez ogreniyorduk.İlk kez ogrenilen hicbirseyde kurgu, yargı yoktur.Büyüdükce olayları yargılar olduk,herseyi bilir olduk ilk kez ogrenmek yerine ve anda kalmayı unuttuk geçmiş pişmanlıklar,gelecek endişeler yerine..ben hepsini buna bağlıyorum.Masumiyete gelince o aslında hep var, içindeki çocuga bak..İyi yürekli hafiza onda.. Herşey yeni,herşey anda, herşey oyun ve en önemlisi sadece mutluluğa konsantre.Onu büyütüyor oyunlarında böylece...
YanıtlaSilİç sesim diyor ki; "bu satırların sahibi kendi de hafızasının sevdiği tarafı gibi 'iyi yürekli', mutlu bir çocukluk geçirmiş, sevgi ile yetişmiş bir insan... Ben de iç sesime katılıyorum sonuna kadar;)
YanıtlaSilBelleğin ilginç bir depolama şekli var gerçekten... Hangi uyaranlarla karşılaştığımız, hangilerine daha çok dikkat yönelttiğimizle ilgili... Çocukların dünyası farklı gerçekten; sahtekarlıklar, haksızlıklar, yalanlar, kötülükler vs. algılarının dışında biraz... Travmatik olayları hariç tutarak söylüyorum bunu...
"Biz büyüdük ve kirlendi dünya" diye alıntı yapıyor iç sesim... Evet evet haklısın, diyorum ona;)
Eline sağlık... Sevgilerimle...
Bilemiyorum, iyiliğe/kötülüğe göre değil de olağan/olağandışı diye ayırarak kaydediyor bence hafıza. Birbirine benzeyen, yenilik faktörü içermeyen olaylara denden koyup geçiyor. Çocukken benzer nitelikte olaylar henüz çok birikmediği için hatırlıyor olabiliriz. Ya da çocukluğumuzu aslında tamamen hatırlamadığımız için hep o günlere geri dönmek istiyor olabiliriz.
YanıtlaSilBence iyiliği veya kötülüğü hatırlamak hafıza ile değil bakış açısıyla ilgili birşey. Mesela ailemizde (şu an yaşlı olan) bir adam var. Gençlik yıllarından itibaren kimsenin hatırlamadığı küçük olayları aile toplantılarında insanlara hatırlatmaktan, bunlara tutunmaktan, kendine acımaktan hoşlanıyor. Böyle mazoşist, ileriye bakamayan bir tavıra sahipken iyi şeyleri nasıl hatırlasın ki?
BRAJESHWARİ: "Cocukken daha an'da yasadigimizdan belki mutluyduk diyoruz.Herseyi ilk kez ogreniyorduk.İlk kez ogrenilen hicbirseyde kurgu, yargı yoktur.Büyüdükce olayları yargılar olduk,herseyi bilir olduk ilk kez ogrenmek yerine ve anda kalmayı unuttuk geçmiş pişmanlıklar,gelecek endişeler yerine.." O kadar doğru ki bu. Kilit; anda yaşamak ve olaylara yargısız bakabilmekte yatıyor.
YanıtlaSilSERDAR: İşte Sevgili Serdar ben de "sahtekarlıklar, haksızlıklar, yalanlar, kötülükler vs. algılarının dışında" olanlardan olabilmeyi istiyorum yeniden. Çünkü, hem kendime, hem diğer insanlara hem de hayata bu şekilde haksızlık etmemiş olacağıma inanıyorum.
Çok teşekkür ederim kalbimi okşayan güzel sözlerine. Benden de sana çok çok sevgiler...
ALİS:"Bence iyiliği veya kötülüğü hatırlamak hafıza ile değil bakış açısıyla ilgili birşey." O halde bakış açımızı değiştirerek hafızanın depolama biçimini de değiştirmek mümkün. Evet kesinlikle katılıyorum söylediklerine. Derler ya insan kendinin cenneti ya da cehennemidir. Bunu da ancak bakış açısıyla sağlamak mümkün.
Ben de, eski ve sevdiğim bir şarkının sözlerini hatırlıyorum yazını okumaya devam ederken.
YanıtlaSilHatta dinlemek istiyorum o şarkıyı delice tam da bu sırada; " Biz büyüdük ve kirlendi dünya ".
Severim o şarkıyı ben de... Tatlı bir hüznü vardır...
YanıtlaSilIyi anilarin yeri var beynimizde.. kotuleri ise kovmak istedigimizden, onlara yer gostermiyoruz.. huzursuzca dolanip duruyorlar.. her firsatta varliklarini hatirlatarak tabii..
YanıtlaSilHiç bu açıdan düşünmemiştim. Kötü olan anılarla yüzleşip, onları kabul ettiğimizde belki de bu yüzden, yani onlara yer gösterdiğimiz için, artık sorun olmaktan çıkıyorlar...
YanıtlaSilbir dolu kötü anım oldu benim. öfkeli olmayı bırakmak için çok çabaladım yıllarca. koyu mürekkepli yazıları silmek istedikçe iyice bulaş oldular her tarafıma. bir süre önce tümünü ortaya çıkarıp onlarla yalnız kaldım. acılarıma, yalnızlığıma, göz yaşıma, nefretime sebep olanların hepsine artık beni benle bırakmaları için ne yapabileceğimi sordum: affet yaşadıklarını, yaşatılanları, yaşatanları artık dediler:)
YanıtlaSilkolay değilmiş benim için affetmek, ama deniyorum. artık koyu renkli hiçbir şey istemiyorum yaşantımda. ve deniyorum. başaracağıma eminim bu defa:)
yazın çok hoşuma gitti, yüreğine sağlık.
Bazı şeyler uzaktan bakıldığında yapılması zor hatta imkansız gibi görünüyor. Bir süre önce ben de böyle bakıyordum. Fakat insanoğlunun kendinde değiştiremeyeceği hiçbirşey yok. sanıyorum bu farkında olmak ve ondan kurtulmak istemekler ilgili.
YanıtlaSilçok teşekkür ederim. Sevgilerimle...