
Çoğu zaman olduğu gibi saçma sapan bir dolu iş geldi önüme. Ve o işler daha önce içimdeki köpekle merhabalaşan koltuk sahibindendi. İnsan ne sersem bir mahluk. Daha önceki kötü tecrübeleri genellemek ve olacak olanın her zaman aynı çizgide gideceğini düşünmek gibi bir aptallığı var. Paniğe kapıldım. Elbette aptallıktı yaptığım. Paniğin aklı nasıl kilitlediğini bilmeme rağmen işe değil iş sonrası olacak olana odaklandım.
Masamın önündeki o sakin adam hiç konuşmadan kağıtlarla boğuşmamı izledi bir süre. Sabahın ilk saatlerindeki deniz gibi öylece dingin oturdu. Ben dalgalanıp dururken, bol bol su yutarken o öylece ama öylece durdu. Benim dalgalarımdan tek bir damlanın üzerine sıçramasına bile izin vermedi.
Homurdanıyordum. Bir yandan ne yapacağımı şaşırmış kağıtları karıştırıyor bir yandan da aklımın içindekileri sözcük sözcük kusuyordum. Zehirlenirdim yoksa. Kusup durdum. Birden uzanıp kolumu tuttu "Bana sadece bir dakika ayır" dedi "bir hikaye anlatacağım." Tam da sırasıydı hikayenin diye geçti aklımdan. Kaşlarımı kaldırdım. "Sadece bir dakika" dedi "iyi gelecek."
Başladı anlatmaya: "Bir zamanlar bir adam varmış. Hayatı öyle çıkmaz bir hale gelmiş ki kendi canına kıymaya karar vermiş. Kentin dışındaki nehre gitmiş. Kararlıymış, öldürecekmiş kendini. Tam atlayacağı sırada gözüne nehrin ortasındaki girdap ilişmiş. Böcekler, kurbağalar girdaba kapılmamak için korkuyla çırpınıp duruyorlar ama yine de girdap tarafından yuruluyorlarmış. Sonra gözü bir dal parçasına takılmış. Dal parçası ne çırpınıyormuş ne de başka birşey yapıyormuş. Zaten o bir dal parçasıymış. İstese de birşey yapamazmış. Usul usul nehrin kıyısından gidip girdabı geçmiş sankince yüzmesine devam etmiş. İşte sen de tam şu anda o kurbağa ve böceklerden birisin. Biraz sakinleş ve dal parçası oluver ne kaybedersin? Çırpınma. Sakince yap ne yapacaksan. Eğer birşey olacaksa zaten olacak. Yok olmayacaksa zaten olmayacak. Çırpınarak o olacak kötü şeyin olmasını kolaylaştırırsın sadece.Hepsi bu kadar."
Öylece durdum. İzin isteyip lavaboda elimi yüzümü yıkadım. Bahçeye çıktım sonra. Biraz gökyüzüne baktım. Akıl alacak gibi değildi ama sakinleşmiştim. Oysa ben paniklediğim anda ne sözcüklerle ne de başka birşeyle sakinleşebilen o nadide türden değildim. Ama bugün nedense birden başka birine dönüşüvermiştim. İyi hissettim. Ve iyi hissetmeyi nasıl da özlediğimi farkettim. "Bunca stres üzerine tek bir hikaye ile sakinleştin ya helal olsun sana" dedim ofise dönerken. Ve hikayelerin bazen insanın ilacı olabileceğini çoktan beridir unuttuğumu farkettim.
Fotoğraf: dorisday.net