Biliyor musun; ne zaman bu mektupları yazmaya koyulsam aslında yazmak değil konuşmak istediğimi farkediyorum. Bu, belki ne hissettiğimi kelimelere dökemeyecek olmanın telaşındandır. Bilemiyorum.
İstiyorum ki; sesimin iniş çıkışlarını duy. Mesela nerede duraksadığımı, nerede gırtlağımın düğümlendiğini ve bir cümlenin tam ortasında nasıl da uzun uzun sustuğumu duy... Bir kelimeyi tam olarak o anlamda kullanmadığım zaman, o kelimede nasıl da muzip muzip güldüğümü hisset istiyorum. Ve bütün bunları anlatabilmek için benim zavallı kelimelerimin nasıl da aciz olduğunu hüzünle görüyorum.
Karşımdakinin gözlerine bakmadan konuşmayı beceremeyenlerdenim ben. Sesindeki tonlamayı kullanmadan sırf kelimelerle iletişim kuramayanlardanım aynı zamanda. Ellerini kollarını kelimelerine eşlik etsin diye sürekli hareket ettiren birinden başka ne beklenebilir ki zaten?
Bu mektupları yazarken nasıl aslında yazmak değil konuşmak istediğimi farkediyorsam, senin sözcüklerini okurken de seni okumayı değil duymayı istediğimi farkediyorum. Yok hayır tüm sözcüklerinde değil, hani o içini cayır cayır yakan kederi kelimelere dökmeye çalıştığın ya da içini saran o coşkunun cıvıltısını bir gayretle beyaz kağıt üzerine sermeyi istediğin zamanlardan söz ediyorum. Sözcüklerinden belli belirsiz seziyorum sezmesine ya yine de sesinin kırılıverdiği o anı ya da cıvıldadığı zamanı duymak istiyorum.
Sen de öyle misin merak ediyorum mesela. Karşısındakinin gözlerini görmeden konuşamayanlardan mısın yani? Ya da eli kolu kelimelerini coşturanlardan mısın? Ya sesin? Sesin kelimelerinden önce ele veriyor mu seni? İşte bunları merak ediyorum.
Tüm bu konuşma ve duyma isteği yeterince anlaşılabilme ve anlayabilme gayretinden biliyorum. Ama dünyada ne var ki tüm derinliğiyle anlatılabilmiş ya da anlaşılabilmiş olan ? Umutsuz bir çaba bu. Bunu da biliyorum. Ama bilmek, istemenin önünde engel değil. Bunu da sen biliyorsun.
Kelimelerimle kucaklıyor harflerimle öpüyorum seni...
Fotoğraf: The Apartment
:)
YanıtlaSilGerçek gülücükler neden yollanamaz ki şu internette.. Hangi işaretlere, hangi kelimelere yüklemeli şimdi bu tebessümü..
YanıtlaSilçok güzelsin yine Fulyacım.. Kalbimden vurdun beni.. Sessizlikle yolluyorum sana diyemediklerimi...
Karşımdakini iyi tanıyorsam tahmin ederim nerede nasıl bir ifade var yüzünde, nasıl bir ses tonu ile söylenmiş o söz...
YanıtlaSilHiç konuşmamışsam fena, hiç tanımıyorsam, hiç dinlememişsem veya... Bana ya da ona yazılıyorsa kelimeler ve belki de ne ben ne de o farkındaysa bunun işte bence bu çok fena...
yazının altına evet evet bende bende!!
YanıtlaSildıycek kadar kendımden buldum..dusuncelerınızı .
ımzamı atacak kadar..
sadece satırların ıletısımde yetmedıgının cok guzel tanımıı oldu ıfadelerınız
sevgıler.
GÜL: Adın ve bu gülümseme ne çok yakışmış birbirine...
YanıtlaSilBRAJESHWARİ: Kelimelere bakıp hissedebilme duyumuz gelişiyor galiba böylece. Sözcüklerden silik de olsa duygular akıyor. Çok teşekkür ederim Burcu'm o senin bakışındaki güzellik.
EVREN: İnsan nasıl da merak ediyor değil mi hiç göremediği muhatabını. Omuz silkip geçiyor mu yoksa gülümsüyor mu? Bilmek istiyor.
ÖYKÜ: Çok teşekkür ederim :)
Gerçekten ben de bilmek isterdim karşımndakinin ne düşündüğünü..
YanıtlaSilKedi'ciğim, çok özel bir mektup olmuş bu.
Gerçi hepsi çok özel ya.
Sevgilerimle...
Çok teşekkür ederim Özlem'ciğim :)
YanıtlaSilSiz yazdıkça burdayız efendim :))
YanıtlaSilUmutsuz bir çaba değil bu, her insanın bir ufku var ve ister sohbetle, ister yazıyla olsun bu ufuklar birleşir .
Gözlere bakmak ? Sanırım ben sesleri dinleyenlerdenim :))
Aslında her "umutsuz" diye nitelendirdiğimizin altında bir umut kırıntısı yatıyor galiba. Aksi halde umutsuz dediğimize devam ediyor olmazdık. İnsan olmanın bu halini seviyorum işte. Umut kırıntılarını toplamaya meyilli olan halini :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Sevgili Enis Bey.
ama konuşmak herkesle olmuyor ki. keşke konuşulabilse herkesle göz göze bakarak. aklıma turgut uyar'ın "sulardan ürkü" şiiri geldi:
YanıtlaSilsuların çoğaltığı seslerden ürküyorum
yorgunluk veriyor ürkü¹
alacakaranlık gibi anlamsız bir şey bir
çoban kepeneği gibi ya da
gelip çakılıyor aklıma
sonra hiç bir şeye benzemiyor
bir saat iki saat üç saat gibi şeyler oluyor
ama
hiç bir şeye benzemiyor
tutturduğum türkü
nedendir bilmem
Edip le söylediğimiz zaman
oluyordu halbuki
(herkesle olmuyor işte, sadece edip'le oluyor :))
Çok güzeldi... Çok teşekkür ederim. Elbette konuşmak tam anlamıyla herkesle olmuyor/olamıyor. Sanırım sözcüklerden çok ruhların buluşması önemli...
YanıtlaSilAh su grip, perisan etti beni. Uykuyla uyaniklik arasinda gelip gidip okumaya calistim gunlerdir yazdiklarini ama basaramadim. Nihayet gecti hastalik...
YanıtlaSilSesim gitti yittim sandim, urktum. Sesimi duyuracagim oglum ve kocam da olsa sadece, korktum. Ses ne kadar onemliymis, kimligin en buyuk parcasiymis kaybedince anladim.
Mektuplarini okumak keyifli, sohbetin de bir o kadar keyiflidir eminim kedi.
"karsisindakinin gozlerini gormeden konusamayanlardan misin?" diyorsun ya... Oyle idim, artik degilim. Garip ama eskiden cok kizarken konusurken gozunu kaciranlara, artik hicbir seye kizamaz oldum. Farkettim ki ben de kaciriyorum gozlerimi, dinlemek istemedigim zamanlarda. Kacan gozler varsa, dil susmali bence; kizmamali ama. Kizmiyorum, susuyorum. Hatta kaciriyorsam gozlerimi karsimdakinden o da sussun istiyorum... Ah... yoruldum mu ne?
Şimdi iyisin değil mi? yıllar önce benim de sesim tamamen kısılmıştı. Dudaklarımı kıpırdatıyordum ama sesim çıkmıyordu. Tıpkı o korktuğum rüyalardaki gibiydi. Bağırırsın sesin çıkmaz ya...O yüzden bilirim o duyguyu.
YanıtlaSilBen hala bakmadan konuşamıyorum gözlere. Bakmadan konuşmak zorunda olduğum zamanlarda derdimi yeterince anlatamıyorum gibi geliyor. Konuşmak biraz da karşıdakinin gözlerini okuyarak yapılıyor sanıyorum. Belki odur derdim.
Çok çok geçmiş olsun. Bir an önce eskisinden çok daha iyi ol diliyorum. Sevgiyle öpüyorum yanaklarından...
hani derler ya "gözler kalbin aynasıdır" ya da "göz öyle bir penceredirki ruh bu alemei oradan seyreder" . Kekeme olabilirsin, şair edip ya da edebiyattan anlamayabilirsin( benim gibi). kelimeler kifayetsiz kalabilir ya da kelimelerle ruhunda duymadığın kadar abartabilirsin.keşke kalbin dili olsada anlatsa gariban bir çobanın sevgisini ya da ruhun penceresinden ruhu görebilsek.
YanıtlaSilSanki bakmayı bildiğimiz vakit insanların gözlerinden ruhlarını görebilirmişiz gibi gelir bana. İş ki bakmayı bilmede...
YanıtlaSil