"Ne o suratının hali?" diyor uzaktan. "Gazete okuyordum." diyorum, bir yandan da suratımdaki ifadeyi kafamda canlandırmaya çalışıyorum. "Ne olmuş ki?" diye soruyor. Şaşkınlıkla bakıyorum: "Gazete okumuyor musun sen?" Gülüyor: "Ben gazete okumam ki, sinirlerim bozuluyor." Gelip oturuyor masamın önündeki koltuğa. "Demek sinirlerin bozuluyor beyefendi?" diyorum.Sesimi kontrol edemediğimi farkedip "Onu yargılamaya hakkım var mı?" diyorum içimden. Yok elbet. Öyle ya herkes kendinden mesul. İyi ama herkes kendinden mesul olduğu için herşey bu halde değil mi?
Susuyorum. O da susuyor. Ama aklımın içinde biri durmadan konuşuyor: "Şimdi ben sayfa sayfa açsam önüne gazeteleri bu adamın, ölü çocukları göstersem mesela, insanların üzerine yağan bombaları, burnumuzun dibinde yok edilen kentleri, insanları, ağlayan kadınları ve çocuklarının cesetlerini kucaklarında taşıyan babaları... Göstersem hepsini. Olur olmaz konuşan densizlerin bir bir okusam cümlelerini. O yedi çocuğu göstersem mesela. Bir hiç uğruna öldüklerini söylesem. Ya da birbirini gırtlaklayıp duran üçüncü sayfalarda kaybolan adam ve kadınlarıdan söz etsem. Ve her gün biraz daha yanıp kül olan dünyadan, hergün biraz daha kaybettiğimiz insanlığımızdan... "
Susuyorum. Susuyoruz.
Susuyorum. O da susuyor. Ama aklımın içinde biri durmadan konuşuyor: "Şimdi ben sayfa sayfa açsam önüne gazeteleri bu adamın, ölü çocukları göstersem mesela, insanların üzerine yağan bombaları, burnumuzun dibinde yok edilen kentleri, insanları, ağlayan kadınları ve çocuklarının cesetlerini kucaklarında taşıyan babaları... Göstersem hepsini. Olur olmaz konuşan densizlerin bir bir okusam cümlelerini. O yedi çocuğu göstersem mesela. Bir hiç uğruna öldüklerini söylesem. Ya da birbirini gırtlaklayıp duran üçüncü sayfalarda kaybolan adam ve kadınlarıdan söz etsem. Ve her gün biraz daha yanıp kül olan dünyadan, hergün biraz daha kaybettiğimiz insanlığımızdan... "
Susuyorum. Susuyoruz.
susma konus neler gelir basina...
YanıtlaSildegnegi cikariverirler hemen, ucunu mu yersin kafana, tumunu birden mi bilmem. korkuttular, sindirdiler de ondan. beyin yikayarak gecmis en az bir yirmi yil var geride kalan. yeni bir nesil var simdi. okuduklari gazeteyle kelimenin tam anlamiyla "olcuyu asan" lar var bir de,kaleyi icten yikmaya calisanlar asil, en itici gelenler onlar...
susma konus dislanmaya devam et, cemberin disinda kal; ama ben de katilayim sana...
Çemberin dışında kalmak değil susma sebebim. Konuştukça ve konuştukça hatta çırpındıkça anlatmak için hala bomboş bakışlarla, omuz silkmelerle karşılaşıyor olmaktan duyulan bıkkınlık. Bir zaman sonra yoruluyorsun. Bir yerlerde birşeyler adil değil. Hem de hiç değil. Ve bazı şeyler var ki biz nefes alanlar karşı duramıyoruz. Bakıyor bakıyor bakıyoruz. Ne kadar kahrolsak da insanlar hala ölüyorlar...
YanıtlaSilKonuşursan ergenekoncu deyip içeri de atabilirler .Acılar artık fazlasıyla acıtıyor, ondan susuyor galiba insan.
YanıtlaSilİşte bu yüzden kafalarımız mengenenin iki kanadında sıkıştırılmış gibi yaşıyoruz. Sahi yaşıyor muyuz?
YanıtlaSilsusuyorum, susuyoruz, susuyorlar. bu herşeyi öyle açık anlatıyor ki, çok güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilInsanin ici aciyor gercekten.. Sukretmemiz gereken o kadar cok sey var ki... Umarim bu acilar son bulur :((
YanıtlaSilkeske bırsey gelse elımızden..keske bır yardımımız dokunabılse kardeslerımıze..ne kadar acı..ne kadar zahmetlı ysamak..okadar masum ınsanın okadar bebenın ne sucu var anlamak zor..cok zor..vıcdanını ve merhametını kaybetmıs ınsanlığı ıyı gunler beklemıor allah her daım savunmasız ve bıcarelerın yanındadır..elımızden tek gelen dua etmek..dua etmek..
YanıtlaSilOWL: Susuyoruz...
YanıtlaSilMOONSUN: Dilerim son bulur ama dünyanın gidişine baktıkça kan içinde boğulacakmışız gibi geliyor bana.
KATRE_WİNSCARE: İşte o birşey yapamama hali en çok da dokunan. Koca dünyada minicik piyonlarız. Birileri karar veriyor birileri ölüyor. Ve birileri karar veriyor ve birileri yaşıyor. Bu işte. Ölüyorlar ölmeyenler de gözyaşında boğuluyorlar. Ne kadar bağırsak da gırtlağımızı yırtsak da hiç birşey değişmiyor.
YanıtlaSilVe çok haklısın; vicdanını ve merhametini kaybetmiş insanlığı iyi günler beklemiyor.
susuyoruz evet bu çok batmıyor bana lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini biliyorum çünkü. ama hem susup hem oturmamız, kafamızı toprağa gömüp yalancı huzurla yaşamamız bizim sonumuz olacak. Susabiliriz ama buarada boş durmamalıyız. Öncelikle kendimizi geliştirmeliyiz, yaptığımız işi en kalitelisinden yapmalıyız, mümkünse üretici insan konumuna gelmeliyiz. çocuklarımızın ruhsal eğitimi ve öğretiminde çok kaliteli olmalı onlarıda gerçek bir üretici olarak yetiştirmeliyiz. Yapılan her işte nitelik aramayı onlara öğretmeliyiz. Biliyorum bunlar kısa vadede israillin kanlı ellerini kırmayacak. Onlar lanetlenmiş bir toplum zamanında kendilerine yapılanı ballandıra ballandıra anlatırken diğer yandan bin beterini başkalarına yapıyorlar. Şiddet daima şiddeti getirir, şiddetle şiddeti yok edemeyiz. Eğitimle, kaliteyle, üretici toplum omakla uzun vadeded kendi toplumumuzu koruduğumuz gibi başkalarını da savunacak güce geliriz. Türk Toplumu UYAN.....Ulu Önderimizin sözlerini hergün oku ve düşün. Yarının Filistini biz olmayalım
YanıtlaSilYaşama hakkı, her doğanın en temel hakkı. Ateş ateşle karşılık vermek, gücü olduğunda kendinden güçsüzü ezmek hiç bir zaman çözüm olmadı, bundan sonrada olmayacak. Şiddeti artırmaktan, nefreti derinleştirmekten başka bir işe yaramıyacak korkarım Adil olmak, olabilmek güçlünün görevi ve hep düşünmüşümdür 1,5 milyon insana iş verilse- silaha yatırım yapılacağı yerde , barış eninde sonunda gelmez mi diye? Sanırım beklenen ve istenen barış değil. Başka bir şey.
YanıtlaSilŞiddetin ve vahşetin bile kanıksandığı günler geldi çattı ne yazık ki. Gazeteler ve Tv lerde hiç bir gün eksik olmayan haberler. Umudumuzu ve inancımızı sarsıyor gün geçtikçe. Nasıl olup da bu kadar duygusuz, umursamaz ve korkunç bir dünyaya dönüşüverdi yaşadığımız bu mavi yuvarlak. Sonrası çok daha bilinmez ve karanlık. Susuyoruz...
YanıtlaSilses çıkarmaklazım ama nasıl...yoksa durmayacak bu kan...
YanıtlaSilÜzüntünüzü, duyarlılığınızı anlıyor ve saygı duyuyorum.
YanıtlaSilMetanoia Forever'a benziyor benim düşüncelerim. Susanların bir kısmı duyarsızlık ve umarsızlıktan değil, resmin bütününü gördükleri ve asıl niyetin (Enis Diker'in de dediği gibi) barış falan olmadığının farkına vardıkları için susuyorlar bana kalırsa. (Susmak eylemsizlik demek değildir her zaman) Çünkü burada farklı güçler devreye giriyor; ne sadece üzülmek yeter bu güçlerin dinamiğini anlayıp mücadele etmek için, ne de meydanlarda, tv programlarında "kahrolsun israil" diye bağırmak... Evet bunlar da tepkidir, hiç verilmemesinden iyidir elbette, duyarlığın küçük ölçeklerde de olsa göstergesidir.
Susan devletler o büyük gücün dinamiğini gayet iyi biliyorlar, yaratanlar, bundan beslenenler ve ekonomilerini de bu gücün sırtına dayayanlar onlar çünkü.
Diğer taraftan, en azından ilk bakışta "susmayı" tercih ettiği düşünülen, sağduyulu ve gerçekten sorumlu insanlar var ve bence bunlar kollektif iyiliğe, bireyin önce kendi iyiliğini sağlayarak ulaşılabileceğini bildikleri için susuyorlar, ama yien aynı şeyi söyleyeceğim: susmak demek eylemsiz olmak demek değildir.
Kaba bir örnek: herkes kendi evinin önünü temizlese, şehirler, ülkeler ve dünya tertemiz olur. Sen kendi evinin önünü temizlemeyip, temizlemeyen (üstüne daha da pisleten) başka evleri eleştirirsen ne inandırıcılığı kalacak?? Ve ciddiye alınır da bir yaptırım doğurur mu, anlamlı bir etki yaratır mı??
Ölçeği devlet boyutunda büyütelim: Kendi ülkenin 7 genç ışığı yok yere sönüyor, sen onlar için utanmadan, sıkılmadan "çıplaktılar, yılbaşı kutluyorlardı, (neredeyse) hakkettiler" tarzı densiz, çirkin açıklamalar yapıp, sonra dönüp "Gazze'de ölen çocukların kanı yerde kalmayacak" tarzı açıklamalar yaparsan, buna kim ne demeli? İnandırıcı mıdır? bir sonuç üretir mi?? Ciddiye alınır mı?? Bu boyuta varan çirkinliklere şahit oldukça, çaresiz yine susar,tüm o çirkinlikleri örtecek anlamlı işler üretmeye "sessizce" devam edersiniz. Tıpkı sizin buradan güzel yazılar yazarak pek çok insanın o gününü anlamlı ve güzel kıldığınız gibi...
Susanlar, tüm bu olumsuz, acımasız, yok edici, yıpratıcı şartlara rağmen, dönüp kendi hayatlarında iyilik, güzellik üretmeye devam ediyorlarsa, onları ancak ve ancak kutlamak gerekir. Bu duyarsızlık değildir, hatta bence şırı duyarlılık göstergesidir bana kalırsa.
Yoksa bu kadar olumsuz veri bombardımanı altında, hele de TC'de yaşayan bizlerin sabahları gazeteleri görüp yataktan çıkmaya ne gücü ne morali kalır...
sevgilerimle,
Tamamen Başak'a katılıyorum.
YanıtlaSilBazen sessizlik ve eylemsizlik, duyarsızlık gibi algılansa da aslında öyle olmadığını biliyorum. Hangi olaylar için yürüdük, hangi olaylar için ışığımızı kapattık, tencere tava balkonlara çıktık düşünün.. Bazen konuşmak, ses çıkarmak istediğimiz sonuçlar için gerçek bir eylem olmuyor. Hepimiz üzülüyoruz. Hepimizin içi yanıyor.Ama daha kendi kapımızı temizlemiş değiliz ki..Şehitler veriliyor, yanlış yapılan evlerin altında kalıyor insanlar, oteller yakılıyor, deprem tehlikesi var, çocuklar ölüyor şarhoş oldukları için arkalarından anlamsız yakıştırmalar yapıyorlar. Biz, biz tamam mıyız?
Bu gördüğümüz, kızgınlığımız aslında bir patlama.. Çünkü birey olarak bile, kendi öfke ve nefretlerimizi, zararlarını göremediğimiz için, gittikçe yükselen toplu bir tansiyona sahibiz.
Herkes, her birey önce kendinden başlayacak. Nasıl doğaya yaptıklarımızın karşılığını, sellerle depremlerle alıyorsak, kollektif bilincin oluşturduğu öfke, umutsuzluk, nefret de savaşlara neden oluyor.
Haydi yürüyoruz yürüyelim.. Konuşuyoruz konuşalım. Televizyonlarda tartişiyoruz tartişalım. Bir çok şey böyle halledilebilir olacaksa, inanın hepimiz konuşuruz ölesiye, yürürüz aylarca günlerce, imza atarız her yere..
Sesli veya sessiz önce kendimizden başlayacağız. Bugün ağaç dikeni seviyorum ben..Onun sessizliğine saygı duyuyorum. Çünkü eylemi daha gerçek...
METANOİA FOREVER: Kesinlikle söylediklerine katılıyorum. Lafla peynir gemisi elbette yürümez fakat sessiz kalmak da insanın onuruna dokunuyor.
YanıtlaSilBu sadece İsrail meselesi değil. Sistemin kökünde bir hata var. Zayıf güçlendiği vakit kendini nedense birilerini ezmek yok etmek zorunda hissediyor. Gücü böyle algılıyor. Fakat sistemi bu şekilde kabul edip o doğrultuda mı yaşamalı? elbette hayır. Dediğin gibi kendimizi yetiştirmek zorundayız. Sadece kendimizi de değil bizden sonraki nesilleri de. bu elbette şu an çözüm sağlamayacak ama verdiğimiz emek belki gelecek kuşakların başka ve daha adil bir sistem içinde yaşaması için bir yol açabilir.
ENİS DİKER: Bu dünyayı silah tacirleri yönettiği sürece bu dedikleriniz hep ütopya olarak kalacak Sevgili Enis Bey. O tacirlerin cepleri parayla dolarken birileri de saçma sapan sebeplerle ölecek ölecek ve öelecek. Barış mümkün mümkün olmasına ya önce barışı herkesin istemesi gerekiyor. İşte asıl mümkün olmayan bu.
YEŞİM: Sanıyorum en iyi direniş tüm bu olan bitene rağmen umudu kaybetmeden güzel şeyler için çalışıp çabalamak. İnsan bazen şöyle düşünüyor: "ben güzel birşeyler yapmak istesem de yapsam da bir damlacığım sadece şu koca okyanusta. Ne anlamı var?" Ama damlalar çoğalırsa işte o zaman değişecek hayat. Ve damlalar çoğalmak zorunda.
YALNIZLIK OKULU: Konuşarak, öğrenerek fikirler üreterek ve asla umudu kaybetmeden. Barışa inanan insanlar topluluğuna ihtiyacımız var.
BAŞAK: Susan insanların duyarsız ve tepkisiz olduklarını düşünmüyorum ben de Sevgili Başak. Çünkü biliyorum ki ses yükseltmek sadece duyarsız kalınmadığının bir göstergesi olmaktan ileri gitmeyecek. Ama insanın onuruna dokunuyor hiç birşey yapamamak. O insanlar orada ölürken eli kolu bağlı oturmak dahası ne yaparsan yap asla çare olmayacağını bilmek.Ve yine aynı fikirdeyim "herkes evinin önünü temizlese..." örneği ile. Çünkü yapılması gerekenin birey olarak sorumluluğumuzda olanın bu olduğunu düşünüyorum. Asla insanları duyarsızlıkla yargılamıyorum. Zaten dedim böyle bir hakkım yok diye. Asıl sorun iki arada bir derede kalmış olmamdan kaynaklanıyor. Sussan bir dert susmasan başka bir dert. Sussam sanki birşey yapmıyorum gibi geliyor susmasam konuşsam işe yaramayacağını sözcüklerin havada öylece asılı kalacağını biliyorum.Tüm bunlar bir yana asıl sorun dünyada yanlış olan hiçbirşeye müdahale edemiyor olmaktan ve bu nedenle umutsuzluğa kapılıp hayatının anlamını sorgulamakta yatıyor.
BRAJESHWARİ: Söylediklerinize katılıyorum hepinizin Sevgili Burcu. Barış için kollektif bir bilinç oluşması gerekliliğine inanıyorum ama inan bana o bilinç nasıl oluşacak ya da oluşur mu işte bunu bilemiyorum.
Sevgili Aydan Atlayan Kedi;
YanıtlaSilBence bizler bu şekilde o bilinci oluşturmakla meşgulüz şu an...
Ben de aynı şeyi düşünüyorum Başak. Ve dilerim öyle oluyordur.
YanıtlaSil