A. aradı. Gecenin bir vakti heyecanla büyük barajlar hakkında bir belgesel izlediğinden, o barajlara şaşıp kaldığından, benim de mutlaka izlemem gerektiğinden, tüm haftayı balıklar, böcekler, ağaçlar ve daha bir dolu şey hakkında belgesel izleyerek geçirdiğinden, o belgeselleri bana da getireceğinden, bayılacağımdan söz etti durdu. O bunları anlatırken geçen gün M.'nin belgeselleri izlediği vakit yaptığı herşeyin ona anlamsızmış gibi geldiğini söylediği aklıma geldi. M. dünyadaki insanların nelerle uğraştığını, bizlerin ise küçük küçücük anlamsız şeylerle hayatımızı boşa tükettiğimizi düşünüp karamsarlığa kapıldığından bahsetmişti.
A. heyecanla anlatırken sözünü kesip "bu ülkede bizim yaratıcılığımızı öldürüyorlar."dedim. Konuşmamın ardından ne geleceğini bekler gibi sustu ben de devam ettim; "Şu yaptığımız işlere bir bak! Hayatlarımızın gündemine bir bak! Aldığımız adına "eğitim" denen şeye bir bak! Sence nasıl yaratıcı olunur bu ülkede? Ne zaman kuralların dışında yeni birşey yapmaya kalksak hemen bir set beliriyor önümüzde. Daha verimli bir çalışma biçimi geliştirsek birileri altında mutlaka birşey arıyor. Çünkü kimse artık birinin kendi çıkarını düşünmeden toplum yararını düşünerek birşey yapacağına inanmıyor."
"Hayallerini bir düşün. Hayallerin hep mantık sınırları içinde değil mi artık? Çocukken öldürdüler çünkü onları. Çocukluk hayallerini öldürmenin adına da "eğitim" dediler. Oysa yeni bir yol bulmak ancak mantık sınırları dışına çıkarak mümkün değil midir? Sen öğretmensin. Şimdi senin çocuklar için yeni bir eğitim metodu uygulamana izin verirler mi?" A. kısa bir tereddütten sonra "sanırım hayır" dedi. "Ama hiç denemedim ki!" diye de ilave etti. "Denemeyi düşünmemiş olman bile kötü değil mi?" dedim. "Neden aklına gelmedi sence?" Bıktığını söyledi. Bıktığını ve artık birşeylerin iyiye doğru gideceğine inanmaktan vazgeçtiğini. Bunun korkunç birşey olduğunu söyledim. Korkunç olduğunu ama pek çoğumuzun da A. ile aynı durumda olduğunu. "Aslında" dedim "senin bir şansın var. Sen öğretmensin. En azından bir kaç çocuğa değişik bir düşünme biçimi kazandırabilirsin, onların hayallerini muhafaza etmelerinin yolunu öğretebilirsin." A. bilmediği birşeyi nasıl öğreteceğini sordu. Güzel bir soruydu ama ben cevabını veremedim. "Bunun üzerine biraz düşüneyim" dedim. "Sanırım benim de bunu yeniden öğrenmem gerekiyor. Mantık gibi baş belası birşeyden yakamı kurtarmam gerekiyor." A. telefonu kapatırken "eğer bir yol bulursak paylaşalım" dedi. "Zevkle" dedim. "Belki bunun için, büyük barajlar belgeselini yeniden yeniden yeniden yeniden izlememiz gerekiyordur. Kafamızdaki barajları yıkıp suyu yeniden ovaya yaymanın yolunu belki o belgeseli izlerken bulabiliriz, ne dersin?"
A. heyecanla anlatırken sözünü kesip "bu ülkede bizim yaratıcılığımızı öldürüyorlar."dedim. Konuşmamın ardından ne geleceğini bekler gibi sustu ben de devam ettim; "Şu yaptığımız işlere bir bak! Hayatlarımızın gündemine bir bak! Aldığımız adına "eğitim" denen şeye bir bak! Sence nasıl yaratıcı olunur bu ülkede? Ne zaman kuralların dışında yeni birşey yapmaya kalksak hemen bir set beliriyor önümüzde. Daha verimli bir çalışma biçimi geliştirsek birileri altında mutlaka birşey arıyor. Çünkü kimse artık birinin kendi çıkarını düşünmeden toplum yararını düşünerek birşey yapacağına inanmıyor."
"Hayallerini bir düşün. Hayallerin hep mantık sınırları içinde değil mi artık? Çocukken öldürdüler çünkü onları. Çocukluk hayallerini öldürmenin adına da "eğitim" dediler. Oysa yeni bir yol bulmak ancak mantık sınırları dışına çıkarak mümkün değil midir? Sen öğretmensin. Şimdi senin çocuklar için yeni bir eğitim metodu uygulamana izin verirler mi?" A. kısa bir tereddütten sonra "sanırım hayır" dedi. "Ama hiç denemedim ki!" diye de ilave etti. "Denemeyi düşünmemiş olman bile kötü değil mi?" dedim. "Neden aklına gelmedi sence?" Bıktığını söyledi. Bıktığını ve artık birşeylerin iyiye doğru gideceğine inanmaktan vazgeçtiğini. Bunun korkunç birşey olduğunu söyledim. Korkunç olduğunu ama pek çoğumuzun da A. ile aynı durumda olduğunu. "Aslında" dedim "senin bir şansın var. Sen öğretmensin. En azından bir kaç çocuğa değişik bir düşünme biçimi kazandırabilirsin, onların hayallerini muhafaza etmelerinin yolunu öğretebilirsin." A. bilmediği birşeyi nasıl öğreteceğini sordu. Güzel bir soruydu ama ben cevabını veremedim. "Bunun üzerine biraz düşüneyim" dedim. "Sanırım benim de bunu yeniden öğrenmem gerekiyor. Mantık gibi baş belası birşeyden yakamı kurtarmam gerekiyor." A. telefonu kapatırken "eğer bir yol bulursak paylaşalım" dedi. "Zevkle" dedim. "Belki bunun için, büyük barajlar belgeselini yeniden yeniden yeniden yeniden izlememiz gerekiyordur. Kafamızdaki barajları yıkıp suyu yeniden ovaya yaymanın yolunu belki o belgeseli izlerken bulabiliriz, ne dersin?"
Fotoğraf: Life
Düşünürsek buluruz,istersek uygularız. Her şeyi yapabiliriz. İstersek ve çabalarsak. Ama pes etmemek de şart. Engeller olacaktır...
YanıtlaSilBen de belgesel izlerken aynı hisse kapılıyorum, sizin yorumunuza da katılıyorum, çok güzel bir yazıydı.
YanıtlaSilyaratılan sistem içinde birer otomatona dönüşmüş haldeyiz. düşünmek kabiliyeti körelmiş ve dolayısıyla yaratıcılığına gem vurulmuş, merak etme yeteneğini yitireli çok olmuş, yönergeleri takip etme içgüdüsü geliştirmek hayatının en büyük başarısı haline gelmiş makineler grubu.. eh, sorgulamaktan uzak, biat etmeye meyyal bir insan ırkı yaratmak istiyorlardı hep, başarılı oldular galiba..
YanıtlaSilherseyi tumden degistirmek yerine , birer birer baslamali.. bugun bir fikirle.. yarin belki bir baskasiyla ... belki o zaman cok daha cabuk herseyin ustesinden gelebiliriz..cocuklarimiza hayallerini yazmaya baslamalariyla baslatabiliriz ve o hayallere adim adim nasil gidilebilecegi yolda bilgiler, yonler de yardimci olabiliriz, kimbilir....
YanıtlaSilhey!
YanıtlaSilözledim seni.
kışın geceler uzun değil miydi yaa? al işte sabah oldu yine. nasıl, hangi arada anlamıyorum bi bok. uyumak iyi aslında. hani kafanın, vücudun dinlenmesini sağlar derler ya. haklılar mı ne :p gece de güzel ama. işin kötüsü sabahın erken saatleri de güzel. neyse, ne diyecektim ki... hey! evet.
görüşürüz.
Toplumun her katmanında yaratıcılığı en hafifinden yok sayarak cezalandıran bu sistemin korkunçluğunu çok güzel ifade etmişsin. Ben umutsuzum, daha iyiye gideceğimizi düşünmüyorum. Hayallerini hatırlayıp ona sahip çıkan insanların işi çok zor. O kadar tehlikeli görünüyorlar ki kendi sığşıklarında boğulmuş, ufuklarında kendi sığ sularından başka bir şey görmeyen insanlar tarafından. Her adımları bir tehdit sanki, başı ezilmesi gereken tehlikeli bir tehdit.
YanıtlaSilKen Robinson'un hoş bir anlatımı vardı okullarda yaratıcılığın yok edildiğine dair. Bilmiyorum izledin mi?
YanıtlaSilhttp://nehirida.blogspot.com/2011/01/okullarda-yaratclg-olduruyorlar.html
Burada var sayfa reklamı gibi olmasın youtube da arayamadım:)
Sevgiler:))
kesinlikle hepinize katılıyorum. merhum Cengiz Aytmatovun bir romanı var, Gün Olur Asra Bedel... tam olarak şu an ki Türkiye aslında. mankurtlaşmış insanlar ve ne denilirse onu yapan, robotlaştırılan bir nesil... kimliğini kaybeden ve annesini bile tanıyamayacak hale getirtilen bir nesil. elbette çözümün olduğunu düşünüyorum, azim ve kararlılıkla birileri bir yerlerden başlamalı. en başta kendimizden başlayarak çevremize bu ışığı yaymalıyız. elbette önümüze setler kurulacak ama yılmadan devam etmeliyiz.
YanıtlaSil"Ama nasıl" diyebilirsiniz haklı olarak. insan düştüğü yerden kalkar. sanırım düştüğümüz yeri keşfedip çözüm önerilerine başlamalıyız.
sevgilerle...
N.NARDA:Aynı fikirdeyim. Eğer bunun farkında isek mutlaka pes etmemek zorundayız. Engeller var ve bu engeller zaman zaman bıkkın, umutsuz insanlara dönüştürüyor bizleri. Ama yine de en azından onurumuzu kurtarmak için denemek zorundayız.
YanıtlaSilEREN: Çok teşekkür ederim.
MEFİSTO: Böyle insanlara dönüştük ve ne yazık ki bunun adına da büyümek diyorlar. Merak duygusu, yaratıcı akıl en çok çocuklarda var. Onlar henüz sistemin dışındalar ya da sisteme henüz teslim olmadılar diyelim. Belki de çocukluğu çekip almalarına müsade etmeyerek direnç gösterebiliriz. Büyümenin başka birşey olduğunu anlatabiliriz çocuklara. Büyüyünce nelerden vazgeçileceğini ama nelerin mutlaka korunması gerektiğini bir de...
ÖZLEM ANNE: Herşeyi birden değiştirmek mümkün değil ama usul usul kendi çocuklarımızdan başlayarak bunun mümkün olduğuna inanıyorum. Öncelikle bizlerin farkında olması gerekiyor galiba. Ama ben inanıyorum değişimin olacağına.
KABAKMELTEMİ: Ben de seni özledim :)
VLADİMİR: Çoğu zaman ben de umudumu yitiriyorum. Ama elimizde bir tek o var. Değiştirmek için başka şansımız yok. Belki en azından yakın çevremizi değiştirebiliriz olmaz mı? Belki o halkalar büyür genişler heryeri sarar olmaz mı?
NEHİR İDA: Hemen izliyorum çok teşekkür ederim.
TEBESSÜM: O kitabı çok merak ediyordum şimdi daha da çok... Hemen okuyacağım. Söylediklerininn her kelimesine katılıyorum. Hele de şu cümleye: "sanırım düştüğümüz yeri keşfedip çözüm önerilerine başlamalıyız." Sevgiler benden de...
Ben de eskiden umutluydum ancak şimdi? Ahmet Şerif İzgören'in "Süpermen Türk olsaydı" konulu konuşmasında bir çok olayı anlattı.Genelde herkesin ne kadar çok çabaladığının, eğitim için cebelleştiğinin örneklerini verdi. Bir örnek yok ki sonu iyi bitsin.Bütün uğraşanlar sonunda ceza görmüşler ve eziyetlere uğramışlar.Kürdanla kurdukları dağlar grayderle yıkılmış.Demem o ki. Dünyada eğitimsizler kolay yönetilir.Bilgisi olmayanın fikri olmaz.Fikri olmayanlar ise hiçbir şeye karışmazlar.Eğitim sisteminin temel amacı eğitimsizliktir.Etrafıma baktığımda kimse bir baraj yıkalım demiyor. Sen de biraz kum varsa gel şuraya bir duvar daha çekelim diyen çok.Yeni nesile baktığınızda kaç tanesinde umut ışığı görüyosunuz?
YanıtlaSilKeşke haklı olmasaydınız Bestami Bey ve keşke söyledikleriniz sırf karamsar olduğunuz için söylenmiş sözler olsaydı ama ne yazık ki haklısınız. Umut? Umudunu kaybediyor insan ama bu böyle gidiyor diye de omuz silkip geçemiyor. Tek başımıza koca sisteme karşı ne yapabiliriz orası da tartışılır. Ama dediğim gibi bunun böyle gidiyor olmasına içim elvermiyor. Belki en azından bir kaç kişiyi bu koca sürüye dahil olmaktan kurtaramaz mıyız? Elbette onlar da bedel ödemeye hazır mı onu da hesaba katarak.
YanıtlaSilişte bende hep bu konudan bahsediyorum, malesef biz uyutuluyoru yada bıktırılıyoruz. Şu 8 yıllık akademisyenlik hayatımdan sonra başladığımdaki hayallerimin 10 da biri bile kalmadı, umarım daha özgür iradeli olacağım birgün gelecek ve ben eski defterleri açacağım yine
YanıtlaSilSanıyorum eskiden uyutuluyorduk şimdi ise bıktırılıyoruz. Bu yöntemin daha geçerli olduğunu keşfettiler galiba :) Eh insanın umudunu yerle bir edersen geriye birşey kalmaz öyle değil mi?
YanıtlaSil