07 Mart 2010

şaşkın gün, şaşkın ruh...

Bu geçiş mevsimlerine bir türlü alışamadım ben. Otuz küsürünü gördüm ama hala aynı şaşkınlık. Haydi ilk onbeşini saymayalım. Zira insan, hayatının ilk on ya da onbeş yılında hayat üzerine düşünmez, sadece yaşar. Belki de bu yüzden hayatımızın en doğal ve en akıllıca yaşandığı yıllar onlardır. Ondan sonra virüs gelir bizi bulur, "hayatın anlamı"ndan girer "biz burada ne yapıyoruz?"dan çıkarız. Ve benim şu an, bu yarı güneşli yarı bulutlu kararsız pazar gününde yaptığım gibi, dışarısı neden böyle gibi aylak harcı sorularla uğraşır dururuz. Pencereden bakarız. Ve kendimize deriz ki; "hem bu kadar umutlu hem bu kadar karanlık, hem bu kadar dolu hem bu kadar boş, hem bu kadar ışıklı hem bu kadar karanlık olmayı nasıl becerebilir bu gün?"

Başka saçma sorularımız da vardır. Mesela yarın nasıl geçecektir ya da o adam o işi zamanında teslim edebilecek midir? Bunca güzel ve sakin bir günün ortasında böyle hesaplara girişmişken masanın üzerine vurmuş gün ışıkları, hani o çok sevdiğimiz oynak gün ışıkları, usul usul kayar gider, gök maviden griye, griden maviye döner durur ama hiçbirini farketmeyiz. Çünkü çok ama çok önemli sorunlarla uğraşıyoruzdur o sırada. Henüz olmamış şeyler ya olursa diye kaygıdan sıkışan kalbimize bakıyoruzdur, şimdiden pazartesi sendromuna hazırlık yapıyoruzdur, sanki çok neşeli bir yolculuğa bavul hazırlar gibi. Hiçbir şey bulamazsak geçmişe takılıp birilerine küfür ediyor bir başkasını özlüyoruzdur. Bütün bunlar içinde asla ama asla tam anlamıyla burada, bugünün içinde olmayı beceremiyoruzdur. Gün bitip yataklarımıza girdiğimizde aklımız tüm bu soru ve sorunlardan kurtulmayı becerebilmişse eğer o günü yaşamış kabul ediyoruzdur kendimizi. Oysa, ya o günü bundan bir kaç yıl öncesini anımsayarak ya da bundan birkaç yıl sonrası için plan yapıp daha da kötüsü o yıllar için kaygılanarak geçirmişizdir.

İşte tüm bunlar yüzünden hayatın ilk on ya da onbeş yılı adam gibi yaşamayı becerebildiğimiz tek yıllardır. Gerçek anlamda bir hayatımız vardır. İçinde bulunan günün yaşandığı ve geçmiş ya da gelecek kaygısının taşınmadığı. Ve o on ya da on beş yıldan sonra şu an dışarda yaşanmakta olan geçiş mevsimi gibi olur iklimlerimiz. Tıpkı havanın yarı bulutlu yarı güneşli oluşu gibi tıpkı onun kararsız seyreden hali gibi biz de bir geçmişe bir geleceğe yelken açar dururuz. Ve tuhaftır ki, hepimiz yadırgarız bu mevsimi. İçimizin her daim böyle olduğunu bilmeden hepimiz...

RESİM: Robert Zund

8 yorum:

  1. ne çok birbirimize benziyoruz aslında!

    hep ortak kaygılar ve gel-gitlerimizle...

    nice mevsimler gelir-geçer ama biz alışkanlıklarımızdan yine de vaz geçmeyiz...

    ama birileri var ki "Sevgili Sufi ve Sevgili evren" onlar pazartesiyi bile beklemeden! değişmeye ant içmişler şimdiden :)

    bu güzel yazı için teşekkürler sevgili aydanatlayankedi...

    yarın yeni bir gün olacak bende sana şimdiden;
    bol bol tebessüm edeceğin stresten uzak ve dingin bir hafta dilerim...

    sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  2. Kedicim: eğer gemimiz limana demir attıysa ne işimiz var açık denizlerin engin dalgalarıyla? Oysa şimdi; kıyıdan açıldığımız yıllar oldu ve saldık güvercinimizi havaya ufukta bir adacık yada kara parçası varmıdır diye.

    YanıtlaSil
  3. LEYLAK DALI: Kimbilir belki de :)

    ESMİR: Ben de son zamanlarda her günü yeni bir başlangıç yapmaya çalışanlardanım. Ne zaman farketsem geçmişte ya da gelecekte yaşadığımı kendimi çimdikleyerek bugüne getiriyorum. Yaşadım diyebilmek için...

    SUFİ: Umut hep var değil mi Sufi?

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Aydanatlayan Kedi,

    Yaklaşık 1 yıla yakın bir süredir tanıştığım blog dünyasında benim için özel bir yerin oldu hep! sayfana yazdığın o birbirinden güzel yazılarınla, bizleri düşündüren, sorgulayan ve kelimeleri özenle seçip onları akıcı bir şekilde severek okumamızı sağladığın için...

    Üreten,
    samimi paylaşımların ve yazılarınla
    okumayı ve de yazmayı bizlere sevdiren, emekçi ve aydın bir kadın olarak seni yürekten tebrik ediyor..

    Başta senin ve sonra tüm blog yazarı bayan arkadaşlarımın
    kadınlar gününü kutluyorum...

    İyi ki varsınız...

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  7. GENİŞ ZAMANLAR: neden sildin onca yorumu?

    ESMİR: Çok çok teşekkür ederim. Siz de iyi ki varsınız sevgili Esmir.

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...