Çok konuşuyorum ama yazamıyorum. Oysa eskiden tam tersiydi. Belki de zaten çok konuştuğum için yazamıyorumdur. Biri karşıma geçip oturduğunda nereden nasıl geldiğimi bilmediğim birşeyi anlatırken buluyorum kendimi. Hatta öyle çok konuşuyor öyle çok hikayeler anlatıyorum ki kendi sesimden başım şişiyor. Bir de herkes anlattıklarıma kahkahalarla gülerken ben hemen hemen pek birşeyi komik bulamaz oldum son zamanlarda. Bilemiyorum bu hal neyin alameti.
Her neyse dediğim gibi yazamıyorum. Ağzımın içinden denetlenemez bir biçimde dışarı kaçan sözcükler bir yerlerde tıkanıyor ve parmak uçlarıma ulaşamıyorlar. Eğer sözcükler damarlar yolu ile iletiliyor olsa idi o zaman parmaklarıma giden damarlarımın tıkanmış olduğunu ve bu yüzden birşey yazamadığımı söyleyebilirdik. Ama böyle birşey de bildiğim kadarıyla söz konusu değil.
Günlerdir bunu düşünüyorum ve sanırım bu halimin sebebi "bütün bunların ne anlamı var?" diye düşünüp duruyor olmam.. Dünyada yaptığımız herşeyin bir oyalanma hali olduğunu düşünürsek denetlenmez bir şekilde konuşmam can sıkıntımı yenmek için olabilir. Yazamamam ise yazmanın yavaş yavaş yapılan bir eylem olmasından ve yazdığım metne tekrar göz atarken "ne anlamı var bu kelimelerin" diye düşünmeme olanak tanımasından pekala kaynaklanıyor olabilir.
Yazamıyor olmak bir sorun mu? Bazılarımız için evet bazılarımız için ise hayır. Benim için sorun mu? Sanıyorum evet. Çünkü yazamadığım zamanlar doğru dürüst düşünmediğim zamanlar anlamına geliyor benim için. Ve düşünmüyor olmak ise yaşamadığım, günleri tüketip bitirdiğim zamanlar anlamına.
Sanıyorum bu sorunu aşmanın tek yolu şu anlamsızlık duygusundan kurtulmak. Zira olup biten herşeyin bir anlamı ve nedeni mutlaka olmalı. Ben şu an bu anlam ve sebebi göremiyor olsam da olmalı. Ya da en azından insan bunların var olduğuna dair kendini kandırmak için sağlam ama pek sağlam bir yalan bulmalı. Ben sanırım bu yalanı bulma konusunda da yeteneksizim.
Eğer kendimi yeniden inandırmayı becerebilirsem anlamlı birşeyler olduğuna, yaptığım şeyin bir anlamı olduğuna belki o zaman defterlerim yine dolabilir. Bulduğum kağıt parçalarına, peçetelere yeniden birşeyler karalayabilirim. Kağıt üzerindeki kelimelerde beynimin içini yeniden görebilirim. Şimdiki gibi kafatasım içinde sümüksü pembe bir kütle taşıdığımı hissetmekten vazgeçebilirim.
İşte bütün derdim bundan ibaret. Yazamamaktan çok adam akıllı düşünememek, kafamın içindeki bulamacı gün ışığında kurutup yeniden düzenleyememek...
Fotoğraf: dontcallmebetty
benim zihnim de öyle. ve bu aralar fişini çekti. cepten yiyoruz. ben farkında değilim ama arka planda bir şeyi çözmeye çalışıyor. ben bekliyorum. amerikan dizileri filan izliyorum bu arada. o durumu toparlayınca yeniden başlayacağız.
YanıtlaSilbence konuşmaya devam, her şey düzelir bir süre sonra.
sevgiler.
Ah perim hani bataklıkları kurutmak için kocaman ağaçlar dikerler ya ben de beynime o ağaçlardan dikmek istiyorum... Çok yorgunum...
YanıtlaSilçok, çok iyi anlıyorum yorgunluğunu. ağaç dikmek değil de hani nadasa bırakmak gibi bir şey gerekiyor bu aralar. ne yetişmek istiyorsa yetişsin kendiliğinden. bırakmak lazım gerçekten de. çünkü müdahale etmek sahiden işe yaramıyor. inatçı bir at gibi, yürümüyor. bi şeyde diretiyor, ama ne, bilinemiyor. tamam o zaman diyorum ben de. dikkati bambaşka bir kanala vermek gerekiyor. hafif, yormayacak bir şeyler. ben mesela, iskambil oyunlarının kurallarını mı öğrensem filan gibi epey saçma bir öneride bulunabiliyorum kendime:)
YanıtlaSildemem o ki. normal. geçecek. olmayacak bir konu ile kafanı çok meşgul etmişsin ya da isteğinin tersine, mantıklı bir karar almaya çok uğraşmışsın sanırım yakın dönemde. küskünleştirmiş bu seni biraz kendine (bu aralar falcılığım üstümde:) ama bırak şimdi, kendine yüklenme.
öpüyorum çok seni.
Sen her zaman içimi okumak zorunda mısın Peri'cim :) Çok acaip daha birbirimizin yüzünü bile görmeden bu kadar anlıyor olmak. Acaip ve masalsı...
YanıtlaSilSeni seviyorum ve çok öpüyorum.
yeni üye oldum, isminiz çok hoşuma gitti tebrik ederim :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim :)
YanıtlaSil