14 Eylül 2011

bir gün can sıkıntısından boğuldum, bütün hayatım değişti...

Bu, dibe vurmuş bir haldeyken birden bire ayağa kalkıp kendine yeni bir hayat planı yapacak kadar dengesiz birinin hikayesidir... Kahraman bizzat bu kelimeleri buraya dökenin kendisidir ve kahramanımız bütün bu dengesizlikten utanmamakta tam aksine kendisi ile gurur duymaktadır.

Herşey o berbat rüya ile başladı. O rüya ne miydi? İşte bunu ben de bilmiyorum. Ama sabah uyandığımda kelimenin tam anlamıyla çökmüştüm. Saçımı taramam anlamsız geldi önce, sonra her sabah neden işe gitmek zorunda olduğumuzu düşündüm ve de Tanrı'ya "ne olur bugün güzel ve değişik birşey olsun" diye yalvardım umutsuzca. Oysa yine herkes aynı olacaktı ve herşey yine aynı renkte soluk soluk geçip gidecekti. Aslında ben her gün herşeyin aynı olduğuna inananlardan değilim. Her gün herşey farklıdır ama biz körüzdür. Hepsi bu. Ben de uzun zamandır bu gerçeği bile bile gözlerimi kapıyor ve kör olduğumu sanıyorum. Haklısınız büyük ihtimalle ben gerçek bir aptalım. Ve inanın bundan gurur duymuyorum.

İş aynı işti işte. Saçma sapan kimsenin işine asla ve kat'a yaramayacak pek çok şeyle zamanımızı katlettik. Bütün o saçmalıklarla uğraşırken aklımda tek şey vardı; eve gidip yatağımda bir örtünün altında kaybolmak ve uzun süre kimsenin beni bulamaması. Ne yani sizin hiç saklanmak istediğiniz zamanlar olmaz mı? Dünya hiç ağır gelmez mi size de? Kaçacak tek yerin uyku olduğunu düşünmez misiniz? Bana çok sık olmasa da olur bu. İşte bu da öyle günlerden biriydi. Sebeplerim vardı elbet ama bunları sıralamak ve yeniden anımsamak istemiyorum. Canı sıkılan insanın aptalca sebepleri diyelim kısaca. Zira insan salak bir varlıktır ve boş kaldığında kendini üzmeye pek meyyaldir. Ben de o salaklar güruhuna dahilim ve yemin ederim bundan da hiç gurur duymuyorum.

Eve geldim. İçtim. O kadar hızlı içtim ki bir şişe birayla sarhoş oldum. Evet alkole kesinlikle dayanıklı değilim artı aramızda hiç iyi bir ilişki yok. Öyle ki en son ne zaman ne içtim onu bile anımsamıyorum. Belki 1 yıl öncedir belki de daha fazla bilemiyorum. İçerken bir sürü kederli şarkı söyledim. Ve tahmin edileceği üzere ağlamaya başladım. Sonra biraz kendimle kavga ettim. Yatıştım ve biraz uyumaya karar verdim. Döndüm döndüm durdum yatakta sonra binlerce şey düşündüm. Binlerce diyorum ya abartmıyorum. O binlerce şey içinden umutlu olanları en sona bıraktım ve nasıl olduysa yataktan fırladım. Saçmalıyordum ve saçmaladıkça iyice berbat ediyordum herşeyi.

Kalkıp bir kahve yaptım kendime. Bol şekerli ve bol kahveli. Sonra temiz bir defter aldım. Yeniden başlayabilirdim. Başarır ya da başaramazdım ama en azından deneyebilirdim. Denemekten zarar gelmezdi. Ama böyle sersem gibi ağlamaya ve yatmaya devam edersem zarar sadece zarar kelimesiyle tanımlanamacak kadar büyük olacaktı. Ben dibe vurmak için fazla gururluydum ve sahip olduğum en iyi özellik de buydu galiba. Böyle efkara batmış halime sinir oluyordum. Bunca zayıf hissetmeye tahammül edemiyordum. Bu yüzden de bir sürü yeni başlangıçlar defterim vardı.

Ama bu kez kendimi zorlamaya kararlıyım. Yeniden başlayacak ve hiç durmadan gideceğim. Durup düşünmeyeceğim. Benim derdim fazla ehli keyif olmak çünkü. Bugüne kadar canım ne istediyse yapmış biriyken birden kendini disipline sokmak, bazı şeyleri üşensen de oflayıp poflasan da yapmak... İşte bu hayli sarp bir dağ. Ama çıkarım. Dahası çıkmak zorundayım. Çünkü dünya benim keyfim üzerine dönmüyor. Ve işin garip yani keyfim artık beni rahatsız ediyor. Bunu deneyeceğim.

"İyi şeyler olsun istiyorsan, iyi şeyler yap" dedim az önce kendime. "Her ne kadar zorlansan da seni gibi disiplinsiz birine ağır bir yük olsa da bu ve başlamak için kendini hayli yaşlı hissetsen de durup bunlar üzerine düşünmediğin sürece sorun yok" diye de kendimi ikna ettim. Bakalım bundan sonra neler olacak. 14 Eylül 2011 çarşamba saat 18 itibariyle yeni bir hayatla tanışıyoruz. Kimbilir belki eski can sıkıcı halinden çok daha güzel olur. Belki de tam aksi. Ama en azından sürekli rutinden söz edip de hiçbir şey yapmayan insanlardan olduğumu kimse bana söyleyemez.

Değil mi?

Fotoğraf: Pinterest

11 yorum:

  1. Sen yaparsın! Benim inancım önemli midir bilmem ama ünlemsiz yineliyorum.. Yaparsın... seni seviyorum.

    YanıtlaSil
  2. Yapacağım inanıyorum ben de kızkardeş. Ben de seni seviyorum :)

    YanıtlaSil
  3. Kendi yeni başlangıçlarıma çok benzettim bunlar bizi ileriye götürüyor sonra o noktaya geldiğimizi hissettiğimizde bir daha kendini koyverme sonra bir daha toparlanma bence bu bizim hayat tarzımız:)

    YanıtlaSil
  4. tam olarak dibe vurmuşsan bile seni açıklığa çıkaracak kendi enerjin, bu enerjin var mı kedicim?eğer varsa da nasıl geldi?ben de çoğu sabah battaniyemi tepeme çekip altında kaybolduğumu hayal ediyorum.

    YanıtlaSil
  5. Dibe vurduğun zaman, ayaklarını yere sımsıkı basıp kendini yukarı doğru kuvvetle ittirebilirsin küçük kadın... Ve öyle bir hızla yukarı çıkmaya başlarsın ki sen bile şaşar kalırsın. Yeni başlangıçlar güzeldir Fullam. Kolay gelsin sana...

    YanıtlaSil
  6. Tabii ki olmaz mı hiç, saklanmak istediğim zamanlar! O zamanlarda hep aynı lafı ederim: "benim gene dağbaşım geldi." Bir dağın başına gidip, tek başıma olmak... Hiç yapamadım, o ayrı. İçimde yaşamaya çalıştım dağbaşımı, oto-izolasyon mekanizmalarımı kullanmaya çalışarak.
    Bizler gibi insanları ben "huzursuz ruh" diye tanımlıyorum. Belki de çabuk tüketiyoruz bazı şeyleri ve aynısının bile olsa yenisini, tazelenmişini istiyoruz. Ya da öyle seviyoruz ki o şeyi, yeniden yaşamak onu. Çok genelledim biliyorum ama bunlar geldi aklıma bir anda. Kendimden yola çıkarak.
    Gücün olmasa, bu farkındalığın da olmazdı; hatta buna cesaretin de..

    YanıtlaSil
  7. seninle beraber, bende basliyorum...:) yazinla beraber içimdeki sesler örtüştü....belki yine yazmaya balarim kimbilir...öpüyor,sariliyorum.

    YanıtlaSil
  8. Ehli keyif olmak, canın ne istediyse onu yapmak kadar güzel olan birşey var mı şu Dünya'da? Çoğu insanda olmayan bu özelliği niye disipline etmek gerekir anlam veremedim. Klişe olacak ama 3 günlük Dünya'da neşenin dertlerden daha çok olması gerekir diye düşünüyorum.Son demlerde, geçmişe bakıldığında ,insan sadece mutlu olduğu zamanları hatırlar derler. Ben buna inanıyorum. Yaşlanınca kim haklı göreceğiz:=)))

    YanıtlaSil
  9. BİRDELİSEVDA: Evet. Ve mutlaka arada bir yapmak lazım...

    YERAZ: Evet sanırım bir noktadan sonra yeniden koyuverip yeniden toplanıyoruz. Hayat denilen de belki budur.

    KARA KİTAP: O enerji olmak zorunda. Eğer o olmazsa o battaniyenin altından hiç çıkamam. Nereden nasıl geldiğini bilmiyorum ama içimde mutsuz ve umutsuz olmaya direnen birşey var galiba.

    YEŞİM ÖZDEMİR: Yeni başlangıçlar hem güzel hem heyecan verici Yeşo'm :)

    MÜGE: Ne güzel laf bu ya: "Benim yine dağbaşım geldi." Aynen ben de öyle oluyorum zaman zaman. Aslında hemen hemen hepimiz huzursuz ruhlarız gibi geliyor bana Müge. Sanki bu insanın hamurunda var.

    BRAJESHWARİ: yaz bence. Biraz merhem sanki kelimeler...

    BESTAMİ BEY: Sanırım tüm hayatımı canım ne yapmak isterse onu yaptım :) Herhalde disiplin biraz değişiklik olur diye düşünüyorum :)))

    YanıtlaSil
  10. merhaba aydan atlayan kedi ,
    günaydın.Gününüz hep aydın olsun :)
    Bu sabah dibe vurmak ile ilgili fotoğraf ararken karşılaştım sizinle.Çünkü kendimi en iyi anlatacak bir fotoğraf bulmalıydım facebook kapak fotoğrafım için...Dün , uçurumun kenarında durmuş gibiydim bugün ise dibe vurmuş hissediyorum...Derken hayata açılmış güzel bir pencere fotoğrafı ile karşılaştım.Sonra da buradayım işte; sizin tam da neredeyse beni anlatan cümlelerinizin olduğu bu sayfada...Okudum.içimde hissettiklerim çoğu sizin yazdıklarınızla aynı...Ve ben de hep yaşama yeni bir sayfa açmış biri olarak içimizdeki yaşama sevincinin kırıntılarıyla yeniden su yüzüne çıkabileceğimize inanıyorum; sevgiyle :)

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...