28 Ağustos 2011

Spor olarak ev işi...

Şöyle bir durum söz konusu; eğer bir önceki günden belliyse o gün ne yapılacağı, sabah şöyle uyanıyorum: "Ulan bir rahat yok mu şu hayatta, hep birşeyler yapma zorunluluğu, olmazsa olmazlar, sanki bunları yapınca dünya daha güzel bir yer olacak." Tam olarak halim buydu. Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü bu sabahtan sonra "kapa çeneni, üşenme, sadece yap" çalışmalarımın sonuçlarını almaya başladığımı düşünüyorum.

Günlerden pazar, saat 10 ve ben yatakta şahane bir uyuşukluğun içindeyken salondan şöyle bir ses geliyor: "Kızım kalk artık öğlen oldu bir sürü iş var." Bir insana atılacak en büyük kazığın bu olduğunu farketmeyen canım anneciğim benden ses çıkmaması üzerine tekrar ve üşenmeden aynı cümleyi kuruyor: "Kızım kalk artık öğlen oldu bir sürü iş var." Oysa pazar günleri gidilir bir tomar gazete alınır, güzel bir kahvaltı hazırlanır, televizyon açılır, uzun uzun tembellik edilir. Ama anneme göre ben tüm hayatımı pazar günü gibi yaşadığım için pazar günleri bir değişiklik yapmalıyım. Tanrım!!!!!!

Normal zamanda homurdanan ben bu sabah hiç homurdanmadan, hatta çok tuhaftır ki pür enerji kalktım yataktan. Savulun tozlar, uzak durun mikroplar temizliğin Kara Murat'ı geliyor şeklinde bir meydan okuma bile yaptım. Annemin "bu kız delirdi galiba" bakışının yanından geçip bulaşıklara giriştim. Kim tutardı beni? Ağrıyan kaslarım mı? Tembellikten kendinden geçmiş ruhum mu? Hayır hayır ve yine hayırdı. Kimse tutamazdı. Çılgın bir temizlik partisine hazırlanıyordum. Süpürmeler, silmeler, efendime söyleyeyim toz almalar. Ben çalıştım kaslarım çözüldü. Ben çalıştım enerjim arttı. Günlerdir "spor yap, spor yap ondan her yanın ağrıyor" lafımın doğruluğu da ortaya çıkmış oldu. Anneme spor yerine temizlik yapmaya karar verdiğimi, böylece hem kaslarımın esneyip ağrıdan sızıdan kurtulacağımı hem de evin temizlenmiş olacağını söylediğimde çok zeki olduğumu söyleyip aferin dedi. Eh elbette zekiydim. Ama büyük ihtimal annem zekama değil onu işlerin bir kısmından kurtaracak olmama aferin diyordu ki ona da birşey diyemezdim.

Elektrik süpürgesi ile başım baya bir belaya girdi. Bir sürü abuk sabuk parçacık nedir ne işe yarar anlamak için uğraştım. Ev kadınlarının süper zeki insanlar olduğunu düşündüm. Zira her bir parçayı doğru yerde kullanmak zeka değilse nedir. Bunun mikseri var, halı yıkama makinesi var, blendırı var var oğlu var. Bir de ev kadınlığı iş mi derler. İş vallahi iş ki ne iş.  Her gün ne yemek yapacağına karar ver, her gün bulaşık yıka, zaman zaman misafir ağırla, saçma sapan komşuların sehpanın altına o sersem parmaklarını sürüp "ay nazife de çok pismiş gııı, sehpanın altından bir parmak toz çıktı" laflarına karşı önlem al falan filan. Nasıl san'at dünyası, iş dünyasında bir rekabet söz konusu ise ev kadınları arasında da bir rekabet söz konusu. Çay kaşıklarının sararmış oluşu bir ay boyunca dedikodu malzemesi edilen ve neredeyse ev kadınları topluluğundan dışlanmak üzere olan zavallı bir kadının dramına bile şahit oldum. Varın siz düşünün artık gerisini.

Her neyse zaman zaman işe ara verip kahve, kitap keyfi yaparak, zaman zaman var gücümle orayı burayı ovalayıp temizleyerek çılgınca çalıştım. Bir yandan da arkadaşlarımın evine temizliğe gelip yarım yamalak yaptıkları temizlikle arkadaşlarımı deli eden yardımcılarını düşündüm. İnsan tozları neden halının altına süpürürdü ki? Ya da tüm evi silip neden gazeteleri, çocuğun oyuncaklarını toplamadan giderdi? İnsanın içine sinmezdi böyle yapmak. En azından ben yapamazdım ki ben temizlik yapmaktan cidden keyif alan biri değilim. Bir de sana yaptığın temizlik için para veren insandan utanırdın yahu? Ama yok öyle olmuyordu. Bu kadınlar sabah gelip mükellef bir kahvaltı ardından Türk kahvesi içip, işe gönülsüz gönülsüz başlıyorlar, yarım yamalak bir temizlik yapıyorlar, benim zavallı arkadaşlarım da onları incitmemek için seslerini çıkaramıyor, onların okuyan çocukları olduğunu ve bu yüzden onları kovamayacaklarını söylüyorlardı. Bakmayın böyle konuştuğuma büyük ihtimal ben de kovamazdım onları sırf çocuklarını okutuyorlar zor durumdalar diye. Ama bir yandan da bu kadınlara kimse sesini  çıkarmadığı sürece yine aynı şekilde işlerini yarım yamalak yapacaklarını, işverenlerini aptal yerine koyacaklarını düşünür sinir olurdum. Aslında bizim toplum olarak sorunumuz bu. Çaycı berbat çay yapar kovamayız neden çünkü kadının kocası yok çocuklarına o bakıyor, temizlikçi iş yapmaz kovamayız neden çünkü çocukları okuyor. Kovmayı bırak incinir diye konuşamayız bile. Duygusallığımız hep başımıza bela olur. Ve bu duygusallığımız yüzünden herşey yanlış gider.

Sonuç olarak, ev işlerini spor olarak tanımlayınca hiç de o kadar zor gelmediği gibi birşey öğrendim. Eşyanın bize hizmet etmesindense bizim ona hizmet ediyor oluşumuz fikrinden uzaklaşmanın da etkisi oldu tabi. Demek ki neymiş birşeyi üşeniyorsan ona bakış açını değiştirecekmişsin. Bu en azından benim için böyle.

Resim: fancyhouseroad

12 yorum:

  1. Bak buna temamiylen katılıyorum..:):) Spor olarak ev işleri muhteşem..Tabii yapmak içten gelirse..Mesela ben şu anda tüm işlerimi bitirdim..Blog gezmelerine başladım bile..Kolay gelsin size:):)

    YanıtlaSil
  2. en sevdiğim spor türüdür, 6 ayda bir katlanıyorum buna rağmen bu çileye :)

    Anne modeli hiç değişmiyor sanırım, repklikler bile aynı ya, şu hayat çok tekdüze :)

    YanıtlaSil
  3. Temizlikten sonrada sefasını sürmek bir baska oluyor:)

    YanıtlaSil
  4. MÜTEMADİYEN: Aslında galiba ev işlerini spor olarak görmenin altında "mecbur olduğum için değil kendim için birşey yapıyorum" duygusu yatıyor. Belki zorunlu olarak görmesek herşey daha kolay olacak.

    SUVEBEYAZ: Anneler birbirlerinden ne kadar farklı olurlarsa olsunlar çocukları söz konusu olunca içlerinde devreye giren bir makineye sahipler bence :)

    YÜREĞİMDEKİ YAĞMURLAR: Eh orası öyle :)

    YanıtlaSil
  5. Yok kedicim bence sporun yeri ayrı.
    hangisini keyifle yapıyorsun dersen spor derim çünkü :)))
    Ayrıca temizlik nankör anında dağılıveriyor herşey sırtından vuruyor seni eşyalar bir biçimde:))

    YanıtlaSil
  6. Ben mecbur ev kadınlarındanım.Ama ütümü ya temizliğe gelen kadınım yapar ya da nesinin ütülenmesine ihtiyaç duyan varsa o yapar.Mutfakta benim sözüm geçer kimseyi de sokmam.
    Gel gör ki gün gelir ben yine depresif moda geçerim. Alırım elime cif ve skoçbride ı.
    Başlarım mutfak tezgahlarından mutfak duvarlarına oradan banyo küvetini es geçip( o küvet zaten 2 günde bir ovulduğundan zaar) banyo duvarlarına.
    Ne yaptığımı bir bilsem? Zaten benim yaşanma kıstaslarıma göre temiz olan bir evde yaşarken neden bu ani ortalığı kırklamak duygusu?
    Ama o ovma parlatma,elleri perişan etme,parmakları büzüştürmece sürecinde niyeyse ruhum düzelir. Ben geride bırakırım depresif zamanlarımı.

    YanıtlaSil
  7. ÖZLEM: Spor daha nankör yahu :) saatlerce uğraş 300 gram ver bir dilim pasta ye daha fazlasını al. Temizlikte hiç olmazsa pırıl pırıl odalar kalıyor elinde :)

    SİSHYPHOS: Ben temizliğin ruha iyi geldiğini teyzemden biliyorum. Ne zaman biri onu kızdırsa çılgınlar gibi temizlik yapar ve temizlik sonunda pamuk gibi olur. Temizlik sporun yanında bir nevi antidepresan mı ne :)

    YanıtlaSil
  8. bugün ben de çok spor yaptı.o kadar çok ovma ve bez sıkma yapmışı ki sağ bileğimin ağrısından uyuyamıyorum.şu temizlik işini ben de bir türlü sevemedim.ama bugün evimi kendim temizlerken hiç bez değmemiş köşeleri silerken temizliğe gelen kadınlar için "el elin eşeğini türkü söyleyerek ararmış" atasözünü bol bol kullandım.

    YanıtlaSil
  9. Sanırım temizlik işini hepimiz sıkıcı buluyor hiçbirimiz sevmiyoruz :) işte ben de bu yüzden spor yapıyorum diye kendimi kandırıyorum ya :)

    YanıtlaSil
  10. Kendi evini temizliyebiliyor olmak en güzel özgürlük ve mutluluk. Sağlıklısın ki yapabiliyorsun. Birisine bağımlı olmadan istediğin saatte yapabiliyor istersen yarısını ertesi güne bırakabiliyorsun. Kim karışır. Patron da işci de sensin.

    YanıtlaSil
  11. ben bu aralar spor yapmaya üşeniyorum, ev işini ise hiç sevmedim,-temizlik yaparım o ayrı ama mümkünse ben temizlik yaptıktan sonra ev ahalisi uçarak dolaşsın- bu durumda bir tek gezmeyi ve yeni kültürler keşfetmeyi seven ben insanına ciddi tavsiye gerek gibi.

    temiz bir evde mis kokulu bayramlar...

    YanıtlaSil
  12. HÜZNÜN TADI: Bak bu da değişik bir bakış açısı. Sanırım bizi işten soğutan ya da işimizi kolaylaştıran olumlu ya da olumsuz sahip olduğumuz bakış açıları. Sözlerinizi hep anımsayacağım. Özellikle iş zor geldiği zamanlarda bana şevk verecek. Çok teşekkür ederim.

    NOVELLA: Sanırım hepimiz bu ev işlerinden hiç ama hiç hoşlanmıyoruz :)

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...