04 Haziran 2010

Cuma mektupları

Biliyor musun hep ihanet içindeyiz biz? Kendimize, başkalarına... Hep ama hep. Bu yüzden bu kadar uzun zaman oldu sana yazmayalı. Çünkü, bir hainim ben. Ve en çok kendime ihanet ederim. Başkalarına ihanet etmemek için onlardan kaçarım ve bu yüzden de en çok kendi tırnaklarımdan kanarım.

Sabah yuvasından düşmüş bir kırlangıç gördüm. Yavruydu daha. Annesi ona "uç" demişti. Güvenmişti annesine ve düşmüştü. Kanatları ona ihanet etmişti. Orada öylece duruyordu. Kanatları titriyordu. Bir daha uçup uçamayacağına kafa yoruyordu muhtemelen. Uçacaktı uçmasına ya önce kendini toparlaması gerekiyordu. Annesi ona yalan söyledi sanıyordu. Annesi onun incinmesine göz yumdu sanıyordu. Kanatlarında ağırlık hissediyordu. Çünkü kanatlarının altında annesinin sesi yankılanıyordu. Uçacaktı elbette. Hepsi uçardı. Ve çoğu ilk seferinde tıpkı bu ufaklık gibi yeri boylardı. Uçmaktan önce umursanmadıklarını sanırlardı. Kanatlarının ihanetiyle hesaplaşmak zorunda kalırlardı. Böyle kalakalırlardı bir süre. Kiminin hesaplaşması uzun sürer ve hayatı bir kedinin dişleri arasında son bulurdu. Son nefeslerine hayalkırıklıkları karışırdı. Kimi ise annesini düşünür ve şuna karar verirdi; "o uçabilirsin diyorsa bunu yapabilirim." Tek başlarına uçtuklarında da hayata herkesten çok hazır olurlardı. Artık hiçbir şeyden korkmazlardı. Bu iyi bir başlangıç değildi belki ama korkmadan yaşanacak bir hayatın ilk adımıydı.

Biz insanlara olan ise farklıydı. Biz herşeyden arınmış büyürdük. Zamanla öğrenirdik dünyanın tersini düzünü. Herkesin, annemiz gibi üzerimize titreyeceği gibi saçma bir hayalle yaşar, herkesin babamız gibi sırtmızı kollayacağını sanırdık. Büyür ve zalimliği, vahşeti tanırdık. Şanssızsak eğer, içimizi kapkara bir boya ile ışık girmeyecek denli boyamışsak, biz de onlardan biri olurduk. Sözün kısası bir kırlangıç kadar olamazdık hiçbirimiz. Kırlangıç gibi önceden bedeli ödenmiş bir hayatı yaşamazdık. Yaşar ve  öyle öderdik tüm bedelleri. Bu yüzden de, ihaneti daha baştan öğrenmediğimiz için, hem başkalarına hem de kendimize ihanet eder dururduk. Öyle ya daha baştan tanımlanamamış her durum kurtulunması imkansız, kontrolsüz haller yaratırdı içimizde. Ve bu yüzden de kırlangıcın kanatlarının ihaneti ile başlayan hayatı ona bir yaşam felsefesi yaratırken bizler ihanetten parçalara ayrılırdık.

Evet sevgili dostum, bir kırlangıç olsaydım böyle hain olmazdım. En baştan bilirdim ki tüm ihanetler kendimize ve başkalarına olan inançsızlığımızdan doğar. Ve evet bir kırlangıç olsaydım eğer, kendi kanatlarıma ve bana "uç" diyen sese daha en baştan doğan inançsızlığımın aslında kendi aptallığımdan olduğunu bilir ve inat ederdim. Ve yine bilirdim ki, insan ne kadar inatçı olursa o kadar çok inanır kendine ve hayata.

Bir kırlangıç gibi yeniden başlamak mümkün mü dersin? Kimbilir?

Resim: Gürbüz Doğan Ekşioğlu

6 yorum:

  1. kendimi berbat,çok zayıf hissettiğim ve daha dün akşam anneme hep arkamı kolladığın için bir türlü büyüyemedim diye serzenişte bulunduğum bir günde bu mektup çok ağır geldi be kediciğim.içimi daha bir acıttı ve hayatı gör artık çığlıklarının sesi daha da çok yükseldi.

    "Bu iyi bir başlangıç değildi belki ama korkmadan yaşanacak bir hayatın ilk adımıydı."

    31 yaş başlangıç yapmak için çok geç değildir umarım.

    YanıtlaSil
  2. ben cuma mektuplarını seviyorum... henüz okumadım ama görünce heyecanlandım, paylaşayım istedim. readerda bir yıldız koydum üzerine, akşam eve gidince keyfini çıkarta çıkarta okuyacağım mektubumu :)

    YanıtlaSil
  3. Özlemişim cuma mektuplarını..Nedense hafta sonuna bir mesaj olarak algılıyordum yazılarını.Sonra başkaları da yazmaya başladı"cuma mektupları" başlığı altında, ama sana ihanet ediliyormuş gibi hissettim nedense.O mektuplara yorum bırakmadım.Kanatlarını okşayıp düştüğün yerden seni havalandırmak istedim.Yine de " hadi yeniden yaz mektuplarını" diyemedim nedense. sevgilerimle.Tontini.

    YanıtlaSil
  4. KARA KİTAP: Ben hiçbir zaman hiçbir şey için geç olduğuna inanmam. Hele insan yeniden başlamak istiyorsa. Hepimiz ikinci bir şansı hakederiz değil mi?

    EVREN: Çok teşekkür ederim Evren artık her cuma bir mektup alacaksın :)

    SUFİ: Canım Sufi, ben de özledim mektup yazmayı. Başkalarının da yazdığını bilmiyordum. Hiç denk gelmedim. Merak ettim neler yazdıklarını ama. Çok teşekkür ederim her zaman içimi ısıtan bana huzur veren sözcüklerin için.

    ZUİHİTSU: :))

    MİKAİL ÇAĞLAR: Çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...