Sabahları daha bir aydınlık oluyor artık. M. gelip beni alıyor ve yola koyuluyoruz. Sokaklarda tombul ev kadınları yürüyüş yapıyorlar. M.'ye onların yerinde olmak istediğimi söylüyorum. Gülüyor. "Gülme" diyorum "sabah kalkar yürüyüşümü yaparım, sonra eve giderim saçma sapan bir program eşliğinde kahvaltımı yaparım, yemek pişiririm, kek yaparım, bütün gazeteleri ayrıntı atlamadan okuyabilirim, sonra ayaklarımı uzatır film izlerim, öğleden sonra arkadaşlar toplanırlar kahve içeriz, sohbet ederiz, eve gelir yemek yaparım, temizlik yaparım, bu arada kimse bana "acele et, bu iş hemen bitecek" demez, akşam olur artık kim varsa evde onlara yemek hazırlarım, akşam çay demlerim, dizi falan izlerim." M. gülmüyor artık. "sıkılırsın" diyor. Haklı olabilir.
İnsan gerilimin ne zaman yükseleceğini, kahkahanın ne zaman patlayacağını bilmediği bir yerde çalışıyorsa bütün bu hayalleri gerçek olduğunda sıkıntıdan çıldırabilir. M. her zamanki gibi haklı olabilir.
M.'nin kırkbeş derece açı yapan kaşları var. Öfkelendiği zaman o açı alnına doğru uzuyor ve net olarak görünebiliyor. Güldüğü zaman M.'nin gözleri yüzünde bir yerde yitip gidiyor. Benimkiler gibi. Biz gülerken gözlerimiz birer çizgiden ibaret kalıyor. Aramızdaki tek fark M.'nin güldüğü zaman göz çizgisi bir üçgeninin yerinden çıkmış alt kenarı olurken benimki, yuvarlak kaşlarım nedeniyle, bir yarım dairenin yerinden çıkmış alt çizgisi oluyor. M. bütün bunları söylediğimde yerinden çıkanın üçgen ya da bir yarım dairenin alt çizgisi değil de benim kafa vidalarımdan biri olduğunu düşünüyor. Evet M. bu konuda da haklı olabilir.
M. benim sabahları saçmaladığım konusunda da haklı olabilir, ki bunu özellikle yapıyorum. Çünkü ne kadar saçmalarsam dünyaya o kadar uyum sağlayacağım kanaatindeyim. Aksi takdirde "benim burada ne işim var?" diye sorma ihtimalim kuvvetlenebilir. Ve ben bunca soru içinde bu sorunun bana musallat olmasını hiç istemiyorum. Dünyaya gelmiş olmanın askerlik yapmaktan farkı olmadığını düşünüyorum. Geldin ve yapacaksın. Bitti. Ama biz şafak saymıyoruz zira bu askerliğin ne zaman biteceği belli değil.
M. benim biraz kaçık olduğumu düşünüyor.Ve ben de onun için aynı şeyi düşünüyorum. Fakat bunu o benim için böyle düşünüyor diye yapmıyorum. Sadece kaçık olduğundan eminim, hepsi bu. Belki de zaten bu yüzden iyi dostuzdur. H. ise en az bizim kadar kaçık ki o da bir parçamız. Bir üçgenin üç kenarı gibiyiz. Ve bu üçgen asla eşkenar olmamakla birlikte kenarları sürekli değişen bir üçgen. Bu iyi birşey. Sırf yarı kaçık olduğumuz için oluşturduğumuz bu üçgen sayesinde taşıyabiliyoruz bazı şeyleri. Ve yine sırf üçgen olduğumuz için bu saçma salak dünyada kendimizi bir şeyin parçası gibi hissedebiliyoruz.
M. tanımlamaları sevmez. O var olan birşeyi söze dökmekten hoşlanmaz. Genellikle gözleriyle tek kelime kullanmadan anlatmayı tercih eder. Bu yüzden bunları söylemiyorum ona. H. olsaydı belki söylerdim. Çünkü o kelimelerden hoşlanır. H. çok uzakta şimdi. Ve üçgenin alt kenarı bir miktar aşağı kaydı bu yüzden de. Tıpkı M. güldüğünde kaşları ve gözlerinin oluşturduğu şekil gibiyiz bu aralar. H.'yi çok özledim. Biliyorum M. de özledi. Ama dedim ya o var olan birşeyi sözcüklere dökmeyi sevmez.
Resim: Rafal Olbinski
Sevgili Aydan Atlayan Kedi,
YanıtlaSilÇok susamış bir kişinin kana kana içtiği sudan sonraki doygunluk ya da mutluluk hissini uyandırıyor yazılarını okuyup bitirdirdiğim anlar.
Kalemin hiç susmasın. Sen dök her şeyi sözcüklere, biz bıkmadan okuruz. Sevgilerimle...
resim de yazı da yine çok çok çok güzel.kaleminize sağlık,tasvir yeteneğinize ve kendinizi kelimelerle anlatımınıza hayranım.
YanıtlaSilne kadar yalın ve güzel anlatabiliyorsun kendini. çok hoşuma gitti bu yazı ki hepsi öyle aslında. yazın üç sutün üstüne kapkara haykıran puntolarla biz kediden kitap bekliyoruz hala.
YanıtlaSilKaçık olmak normal olamamak o kadar güzel bir şey ki, daha iyi dierenebiliyor insan hayata.
YanıtlaSilKalemine sağlık canım:)
AYSEMA: Çok çok teşekkür ederim. Ben böyle sözler duyduğunda ne diyeceğini bilemeyenlerdenim. çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilKARA KİTAP: Bu güzel sözlere teşekkür etmek yetmez biliyorum ama inan bana ne diyeceğimi bilemiyorum.
GENİŞ ZAMANLAR: çok teşekkür ederim. Kedi ne kadar tembel bilirsin. Bir kitap? Bilemiyorum.
ÖZLEM: Çok teşekkür ederim Özlem'ciğim.