Bence yavaş yavaş güzel olan herşeye kör oluyoruz. Ve iyi olan herşeyden şüpheleniyoruz. Bu hastalık değilse nedir ki? Bir tek çok ama çok yaşlılar yani iyi olanın normal olduğu zamanlarda yaşamış olanlar şüpheci değiller. Onları karşıdan karşıya geçirmek istediğinizde cüzdanlarını çalacağınızı düşünmeden teşekkür edip gülümsüyor ve kollarını uzatıyorlar. Bir de haberleri izlemeyip kendi küçük dünyalarında yaşayanlar hala iyiliğin olduğuna inanıyorlar.
Sokakta bebek arabası ile giden bir kadının çocuğunun başını okşamayı deneyin ve görün ne demek istediğimi. Kalıbımı basarım kadın önce gözlerini kısarak bakar size, sonra ani bir refleksle çocuğunu kucaklar ve bu sırada aklından sizin çocuğu kaçıracağınızı, erkekseniz sapık olduğunuzu geçirir. Hatta kadının hali vakti yerinde ise çocuğu kaçırıp fidye isteyeceğinizi bile düşünebilir. Bu yüzden içinde hala merhamet ve iyilik kalmış olanlar o şüpheyle kısılmış gözlerle karşılaşmamak için hiçbir çocuğun başını okşamıyorlar. İyiliğinin ya da içindeki şefkatin böyle iğrenç düşüncelerle yaftalanmasını kim ister ki?
Teknolojiden şikayetim yok. Karşı da değilim. Hatta internetin muhteşem birşey olduğunu düşünenlerdenim ama bu kadar kötülüğü bilmenin beni manyak olmaya ittiğine inanıyorum. Kim kafasında kırk bin ihtimalle yaşamak ister ki? Kim küçücük ve önemsiz bir gülümsemenin üzerine onlarca senaryo yazmak ister ki? Abartıyorsun diyorsunuz biliyorum. Tamam o zaman şöyle düşünün. Pencereden bakıyorsunuz ve oğlunuz dışarda bir adamla konuşuyor. Adam ona elindeki simidin yarısını verip veremeyeceğini, karnının çok aç olduğunu söylüyor. Ama siz bunu duymuyorsunuz elbet. Sizin o merhametli tatlı oğlunuz elindeki simidin bütününü adama uzatıyor. Adam sevinçle gülümsüyor ve çocuğun elini tutuyor. Ne o? Hala merdivenlerden can havliyle koşmaya başlamadınız mı? Adamın çocuğu kaçırıp böbreklerini çalacağını, onu dilendireceğini düşünmediniz mi patır kütür inerken. İndiniz diyelim ve adam çoktan gitmişti. O kadar korktunuz ki çocuğu fena halde haşladınız. Yabancılarla konuşmaması gerektiğini, onların kendisine dokunmasına izin vermemesi gerektiğini bin kez söylediğiniz halde hala neden böyle davrandığını falan içeren uzun bir nutuk çektiğiniz. Nutukla kalmadınız çocuğunu kulağını da bir güzel çektiniz. Değilse böyle sizi tebrik etmek isterim ancak haber okuyan ve izleyen biri iseniz hele bir de bizim şahane televizyonlarımızın "tüm insanlar kötüdür" temalı dizilerine sardıysanız muhtemelen yukarıdaki senaryo birebir gerçek olacaktır.
Yeniden sahneye dönelim. Çocuğunu bir güzel yıkadınız adam pisti ve çocuğunuza dokunmuştu çünkü. Odasına yolladınız ve ceza verdiniz. Çocuğunuzun merhametini pek de umursamadınız. Umursamayın da zaten. Çünkü muhtemelen siz böyle davranmaya devam ettiğiniz sürece o merhamet törpülenecek ve pek birşey kalmayacaktır.
Ne öneriyorsun diyeceksiniz. Birşey öneremem çünkü bir çocuğum olsa ben de aynı şekilde davranırdım. Aynı telaşı aynı korkuyu duyardım. Önümüzde kocaman bir sorun var. Ve bu sorun bireysel çaba ile çözülecek gibi görünmüyor. Televizyon, internet, kulaktan kulağa yayılan kötücül hikayeler olduğu sürece ne biz içimizdeki iyiliğe güven duygusunu koruyabileceğiz ne de çocuklar dünyayı güvenli olarak algılayıp insan olduklarını unutmadan tüm insanca duyguları ile yaşayabilecekler. Sahi bir de iyi olanın salak olarak kabul edildiği bir dünyada yaşadığımıza dair bir düşünce var değil mi? Ben bilemiyorum ne yapılması gerektiğini. Ama dünyada iyi insanların olduğunu biliyorum. Ve şüphe duymadan yaşamanın nasıl birşey olduğunu çocukluktan hayal meyal hatırlıyorum.
Eleştirel (yapıcı) yaklaşımda bulunmak gerekirse: konuya uygun fotoğraflar seçemediğin kanaatindeyim. yazına diyecek yok. Ama görsel tema ile text bazen birbirini tamamlamıyor. Bunun arayışı içinde olmadığını sanmıyorum. Bu konudaki resmi bilmeyenler acısından pek fazla anlam içermiyor, tam anlamıyla da karşılamıyor.
YanıtlaSilKonu resminden yola çıkarak 'the hunt' (2012) filminin izlemediğini çıkarıyorum. Çünkü yazdığın konuyla birebir örtüşüyor. Yoksa bu filmle ilgili bir sahne koyacağından eminim.
Dipnot:film önerim 4oldu:
1-trance 2013
2-disconnect 2013
3-vanishing waves 2012
4-the hint 2012
Özlemişim yazılarınızı okumayı.. az yazar oldunuz ya da ben okumayı sevdiğimden bir çırpıda okuyup daha sık yol gözler oldum..
YanıtlaSilCumartesi akşamı arabayla eve dönüyordum yanımda ortanca ve küçük kızlarım vardı. Kırmızıda durdum, 14-15 yaşlarında bir erkek ağlıyordu, emin olamadım tekrar baktım ağlıyordu. Elim hemen cama gitti, açıp neyiniz var yardımcı olabilir miyim diyecektim ki.....bir durdum hayır dedim bu bir kumpas olabilir...durmadım. belki hata ettim onca kalabalıkta bişey yapabilir miydi. ama hayat bilinmezlerle dolu. içim çok acıdı ama, bu nasıl bir dünya dedim.
YanıtlaSil2046: Sanırım şimdi oldu. İzlemiştim filmi ama hiç aklıma gelmedi. Ben foto seçerken artık çok da dikkatli değilim sanırım :)
YanıtlaSilMAVİ BALON: Çok teşekkür ederim. Evet bu ara az yazdım sanırım. Eskiden daha sık yazıyordum. Çok çalışıyordum. Ben de yazmayı özlemişim.
GUGUK KUŞU:Tam olarak bundan söz ediyordum işte. Ne korkunç değil mi artık düşünmeden şüphelenmeden yardım edemiyoruz kimseye. Bu gerçekten çok korkunç.
:) Bu ne kadar hızlı bir feedback.
YanıtlaSilBaşlık seçimindeki hatandan bahsetmişmiydim. :) şaka yapıyorum. Umarım takipçi tarzımdan memnunsundur.
Blindness (2008) diye bir film var. Yazdığın konu ile örtüşmüyor fakat bu filmde de köreltilmiş hislerden bahsediyor. :)
İlk cümleyi oku. Başlık oradan :) Kör olmak sadece gözler için değildir, kalp de kör olur. Anlatmak istediğim yavaş yavaş nasıl kalbimizin gözlerinin oyulduğu, kör olduğuydu :)
YanıtlaSilpaylaşım için tşkrler.emeğinize sağlık.
YanıtlaSilpaylaşım için tşkrler.emeğinize sağlık
YanıtlaSilÖzlemişim yazılarınızı okumayı.. az yazar oldunuz ya da ben okumayı sevdiğimden bir çırpıda okuyup
YanıtlaSil