Cuma sabahının körü. Hava güneşli ama buz gibi. Böyle havalar bana içinde bir canavar saklayan palyaçolar gibi gelir. Pencereyi açarsın aman Yarabbi muhteşem bir güneş vardır. Hem de kış ortasında böyle pırıl pırıl. Gönlün sıcaklıktan yana ya güneşin güzelliğine kanıp çıkarsın dışarı, o an yüzüne çarpan soğuk gürültülü korkutucu ve alaycı bir kahkaha gibidir. Ulen yine mi be yine mi... Bir kez de aldanma be... Ama olsun. Hala içimdeki cennetin yeryüzüne birgüncük olsa bile yansıyacağına inancım var.
Neyse yine dağıttım konuyu. Güneşli ve buz gibi bir havada duvarın önünde sabahın köründe duruyordum di mi? Evet. İşe giden her insan gibi ben de nemrut bir suratla dikiliyordum orada tabi. Karşı apartmanın duvarına bakıyordum. Aklımın içinde neler geçiyordu Allah bilir. Birden duvarda kuş gölgeleri belirdi. Daireler çizerek dönüp duruyorlardı. Gökyüzüne baktım. O ne kayıtsızlıktı öyle. Dünya yansa sanki böyle neşeli bir grup olmaya devam edecekmiş gibiydiler. İki kanat peydah olsun sırtımda istedim o an. Karışayım aralarına. Çocukluğunu kuş olup uçmak hayaliyle heba etmiş yetişkinler gibi yüksekten yere çakılacağımı bilsem de iki kanat istedim.
Bütün bunlar aklımda işe gittim. Ekrana baka baka akşamı ettim. Sırt ağrısından öle öle eve geldim. Acıyla buruşturduğum suratıma bakıp "ne oldu" diyenlere de "kırılmış kanatlarımın yeri ağrıyor" dedim. Belki de o kanatlar kırık değildi diye düşündüm sonra, belki de hiç çıkamadılar yerlerinden...
Resim: Pablo Picasso
Kedilerin kanatları olmaz ki:)
YanıtlaSilBelki de vardır... Gizlidir...
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil