21 Temmuz 2013

okumak, yazmak ve diğer şeyler

Kitap okuyan birinin yazmaya karşı bir sempatisi olduğuna inanırım ben. Bugüne dek tek bir kelime yazmamış olsa dahi içinde bir yerde, belki kendisinin bile bilmediği, bir yazma aşkı saklanıp, uyuyor olabilir pekala. Siz, şu an bu kelimeleri okuyanlar, çoğunuz blog yazıyorsunuz, yazmıyorsanız bile muhtemelen hayatınızın bir yerinde bir zaman belki günlük yazdınız, bu da mı yok, peki mektup yazmadınız mı hiç? Daha genç olanlarınız e-mail de mi yazmadı? 

Anlatmak, öykülemek bizim hamurumuzda var. Hatta anlatarak, yazarak, ölümü inkar etmek, kemiklerimiz un ufak olduktan sonra bile, en azından birinin eski bir bisküvi kutusunda sakladığı bir mektupta dahi olsa var olmak tüm istediğimiz. Kim hiç olmamış gibi dünyanın kitabından silinip gitmeyi ister ki? Hangi insan bunu kabullenebilir? Belki de yazmak başta olmak üzere yaratıcı olan her iş dünyaya bir çizik atmak için, "ben yaşadım, bir zamanlar buradaydım, beni hatırlayın" demek için var. Belki de insanlar, yaratıcı olmayanlar, bu yüzden okullar yaptırıp isimlerini bu okullara veriyorlar.

Konuyu fazlasıyla dağıttım. Asıl anlatmak istediğim yazmakla olan ilişkimdi aslında. Son zamanlarda yazıdan ne çok uzaklaştığım üzerine düşünürken bu sabah, bunun altında yatanın kayıtsızlık olduğu kanısına vardım. Kayıtsızlık benim sözlüğümün en korkunç ve uzak durulması gereken kelimeler bölümünde yer alır ki şu anki ruh halimi ancak korktuğumun başıma gelmesi olarak açıklayabilirim. Olup biten her şeyden usanmış ve bakıp gören ama elinden hiçbir şey gelmemesinin dehşeti içinde kalakalmış biri oldum. Son zamanlarda hepimizin gördüğü mantık dışı gidiş, aklın sınırlarını zorlayan saçmalıklar, zorbalık ve insani olan hiçbir şeyi içinde barındırmayan katılıklardan bıktım. Çoğunuzun olduğu gibi benim de içimde kusma isteği var. Gazetelerin, haberlerin, fotoğrafların üzerine kusmak istiyorum ben de. Bütün bu saçmalıkların içinde doğru düşünmeyi unuttum. Kendimi doğru ifade etmeyi, kelimelere dökmeyi, unuttum. 

Bütün bu olan karşısında iki seçeneğiniz var. Ya umudunu yitirmeden mücadele etmek ya da elinden bir şey gelmeyeceğini anlayıp tüm duygular ve düşüncelerden arınıp kalakalmak. Aslına bakarsanız bir üçüncü seçenek daha mevcut, kayıtsızlık içinde duruyor gibi görünüp, bireysel mücadele tekniklerini bu sırada kafanın içinde geliştirmenin yollarını aramak. Bu çok daha akıl karı gibi görünüyor.

Her neyse yine konuyu dağıttım. Sanırım kayıtsızlıktan kurtulmak adına biraz daha sık yazacağım. Disiplin edinmek adına, kendimi yeniden eskisi gibi umutlu hissetmek adına bir de... Dolayısıyla bazen saçmalayabilirim. Bir önceki yazdıklarımla ters düşebilirim. Fikir değiştirip, kafa karışıklı yaşayabilirim. Ama ne olursa olsun, buraya, defterlere, kağıtlara, peçetelere yazmalıyım. Bu kayıtsızlıktan, bu durgunluk ve teslim olmuşluktan kurtulmanın başka çaresi yok çünkü. 

Resim: Şuradan

9 yorum:

  1. Evet, ben de mektuplar yazdım, günlükler yazdım zamanında. Şimdi de blogda yazıyorum. Bu istek kesinlikle sizin de dediğiniz gibi "buradaydım"ı kanıtlama ve iz bırakma isteği.
    Umutsuzluk ve bıkkınlık. Benim de son dönemdeki gidişat karşısında hissettiklerim bunlar. Öyle bir korku yerleştirilmiş ki topluma, içimize. Otokontrolden yazamaz olduk içimizden geçenleri. Kendi kendimize bile sansür uygular olduk artık. Dediğiniz gibi, kayıtsızlıktan kurtulmak adına,umutlu hissetmek adına daha çok yazmalıyız aslında.

    YanıtlaSil
  2. Düşünüyordum da, aslında yazmak bir çeşit kafa tutmak belki de. Susmaktan bıkmış usanmış insanın içindekileri bir nevi kusması kağıt üzerine. Bir de kendini görmek, insan içine baktığında kağıt üzerindeki kadar net göremiyor kendini. Bu yüzden yazmak lazım. Ve daha bir çok sebepten...

    YanıtlaSil
  3. Evet evet..... Mutlaka yazmalısın. En azından benim için.

    YanıtlaSil
  4. Aha! 2 gün üst üste yazı görünce şaşırdım birden.Bu aralar aynı sayfalara uzun uzun bakmaya alıştığımızdan mıdır nedir, garip geldi birdenbire.Yazmaya devam:=)

    YanıtlaSil
  5. GUGUK KUŞU: Söz yazacağım, hem de sık sık :)

    BESTAMİ BEY: Artık aynı sayfalara bakmayacaksınız söz :)

    YanıtlaSil
  6. Garip, uzun zamandır ben de uğramıyordum bloğa. Elim varmıyordu. Sanki aynı döngü içerisindeyiz:)

    YanıtlaSil
  7. evet okuyan insanın yazma eylemine karşı bi hassasiyeti var bence de.. bazen düşünüyorum yazamasam ne kötü olurdu diye.. kırgınlıklarımız, mutluluklarımız, sitemlerimiz hepimiz hayata izlerimizi bırakıyoruz.. kimimiz çok güzel söyleyerek, kimimiz çok güzel yazarak..

    YanıtlaSil
  8. İnsanda toz olup gitme fikri dehşet uyandırıyor değil mi? Bu nedenle kelimeler iyi ki var ve iyi ki kalbimizdekileri sözcüklere dökebiliyoruz

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...