Üzerinde beyaz fanila ve çizgili pijamasıyla kapının önünde duruyor. Tıpkı eski filmlerdeki ekmeğini taştan çıkaran, babacan, hep gülümseyen adamlara benziyor. Elinde bir kap var. Kedileri çağırıyor. Onun kedileri çağırdığını bilmeyen biri çocuklarını çağırıyor sanabilir. Sesinde öyle bir şefkat var. Bu adamın kedilere olan sevgisini etrafındakiler anlayamıyorlar. Neden gidip onlar için balık tuttuğunu, cebindeki parayı onlara ciğer almak için harcadığını, tatilini geçirmek için gittiği yayladan üç güne bir inip kedilerinin yanında soluğu aldığını gerçekten kimse anlamıyor.
Şöyle bir düşününce anlamayana da hak veriyor insan aslında. Her gün şiddete ve kana boğulmuş bir dünyadan haberler duyan kulakların bu adamın sesindeki şefkati duyunca bocalaması pekala anlaşılabilir. Birbirine bağırıp çağıran insanlarla dolu bir mahallede yaşayan, horoz ötüyor diye horoz ve tavukların tünediği ağacı taş yağmuruna tutan bir adamın normal bir insan gibi dolaşabildiği bir sokakta oturmak zorunda kalan, hırsız, arsız ve uğursuzun bolca bulunduğu bir ülkede yaşamaya mahkum insanların böyle katıksız ve kusursuz merhamet sahibi bir yüreği anlamasını beklememiz biraz fazla olur sanki. Ona "deli" diyebilirler, kafayı sıyırmış diyebilirler ve normal olmadığını vurgulamak için pek çok sıfat bulabilirler. Zira üzerinde yaşadığımız topraklar sürüden ayrılanı "deli" diye nitelemek için oldukça yaratıcı ve üretken.
Bazen düşünüyorum da hep birlikte delirsek, dünya daha iyi bir yer olur sanki. Öyle delirsek ki her canlıya anamıza babamıza saygı gösterir gibi saygı göstersek. Mesela önyargılarımız olmasa, herşeyin mümkün olduğuna inansak. Dinlesek ve anlamak için özen göstersek. Sevgi ilk önceliğimiz olsa ve sevgi lafını olur olmaz kullanıp içini boşaltmasak. Sadece insanları değil tüm doğayı içine alsa "biz" kelimesi. Hayata saygı duysak. Sanki o zaman hep birlikte rahat bir nefes alacağız. Ama hamurumuzda var huzursuzluk bizim. Elimiz ayağımız rahat dursa fesat kalplerimiz harekete geçiyor. Dile hakim olsak kaşımız gözümüz oynuyor. Korkarım dünya bir gün bıkıp usanacak bizden hepimizi karpuz çekirdeği gibi tükürüp atacak.
Foto: şuradan
Hayvansever olmak o kadar zor ki günümüzde. İnsanların tuhaf bakışlarına maruz kalarak sokak hayvanlarıyla ilgilenmek, iğrenir bakışlara ve şiddete maruz kalan zavallı masumların gözlerine bakamamak. Bakarken içinin sızlaması. Her insanın anlamadığı, bana göre sadece gerçek vicdan sahiplerinin hissedebildiği bir duygu. Çok güzel bir yazıydı, duygulandım.
YanıtlaSilVicdan ve merhamet kelimelerini çok severim. Ama içinde en ufak bir merhamet kırıntısı taşıyan davranışları daha çok. Bence bu toplumun asıl sorunu bu iki kelimenin sadece sözlüklerde kalmış olması. Belki de yeniden hatırlanmalı ve hayatın tam ortasına konulmalı bu sözcükler.
YanıtlaSilÇünkü kediler insana özgü pek çok duyguyu kendi içinde barındırıyor aslında. O adam bunu fark etmiş olmalı. Hep beraber delirmek şahane bir fikir, çok hoşuma gitti :)
YanıtlaSilO adam sanırım daha pek çok şeyin de farkındaydı. Kedileri çok iyi tanıyor bence.
YanıtlaSil