Marketin önünde indim. Hala bırakmayı beceremediğim sigaralardan iki paket aldım. Bir de bakkalın çok övdüğü ayçekirdeğinden. Film izlerken iyi gidermiş. Öyle dedi bakkal. Eyvallah dedim.
Okul paydos etmiş, çocuklar bağıra çağıra sokaklara dökülmüştü. Her çocuğun yanında annesi babası. Ben de aynı okula gittim diye düşündüm. Ama okuldan bizi almaya kimse gelmezdi. Çünkü başımıza birşey gelme olasılığı yoktu o zamanlar. İnsanlar birbirine güvenirdi ve kötü insanların sayıca az olduklarına inanırlardı. Tabi bu asırlar önceydi. Bu yüzden çocuklarının ellerinden tutmuş giden anne babaların hali içime dokundu. Dünyanın nasıl da gitgide güvenilmez berbat bir çöplüğe dönüştüğünü falan filan düşündüm. Bu çok acıklı ve içinden çıkılmaz bir düşüncedir. Romanlardan öğrendiğim "bir düşünceyi kovmak ister gibi elini salladı" cümlesini hayata geçirdim. Sahiden de gitti. Acaip işler bunlar.
Beyin tuhaftır. Bir düşünceden kurtuldum sanırken o olayı başka birşeye bağlar. Elbette diğer insanlarınki gibi benim de beynim tuhaftı ve bu yüzden de benim düşüncem de başka bir yere aynı kökten bağlandı. H.'nin anlattığı kasabayı düşündüm. Kimsenin kapısını kilitlemediği ve yıllarca tek bir hırsızlık vakasının görülmediği ama kasabalıların geçtiğimiz yıl göçle gelenlerden sonra kapılarını kilitlediklerini çünkü hırsızlıkların arttığı o kasabayı. İnsanın evini kilitlememeye ihtiyaç duymaması nasıl bir duyguydu acaba? Bunu asla bilemeyeceğiz. Biz sadece şunu bileceğiz, kapılarımız bir karış kalınlıkta on kilitli kapılardan olsa bile evimize hatta biz uyurken bile hırsız girme tehlikesi her daim var. Sadece eşyalarımızın değil canımızın bile tehlikede olduğunu da hiç aklımızdan çıkarmayacağız. İşte bu ve bunun gibi şeyler yüzünden ne birbirimize güveneceğiz ne de dünyanın iyi bir yer olduğuna. Böyle yaşayaıp adına da yaşamak diyeceğiz. Çok acaip.
Yine elimi salladım. Bu sefer daha sert. İş çıkışı yorgun bir gün için pek uygun olmayan düşünceler bunlar. Karşımdan gelen anne ve kızına odaklanıp düşünmemeye çalıştım. Anne kızının elini sıkı sıkı tutmuş muhtemelen ona öğüt veriyordu. Seslerini ancak yaklaştıklarında duyabildim. Anne kızına ".... yaparsan cennete gidemezsin" diyordu. Muhtemelen yedi sekiz yaşlarındaki kız ise yüzünde isyankar bir ifade ile "iyi ama ben cennete gitmek istemiyorum ki zaten" dedi. Gülmeye başladım. Yahu bu hayat yakamı bırakmayacak mı? Gel de şimdi bu laf üzerine, annenin çocuğunu eğitme biçimine, kızın haleti ruhiyesine takılıp kalma, düşünme... Hey Allahım...
Fotoğraf: şurdan
:)
YanıtlaSilel sallaya sallaya yaşamaya devam yani:)
aynen öyle :)
YanıtlaSilBir çok anne kızını yetiştirirken niye, kendi gördüğü eğitimden daha kötüsünü kızlarına uygularlar. Bilmediğim bir intikam biçimi mi acaba? Ama kızın cevabına bayıldım.
YanıtlaSilBen cidden bazı annelerin kızlarından intikam aldığını düşünürüm. gördüm öylelerini çünkü. Bu anne intikam almaya çalışmıyordu ama. Kızını caydırmak için tek bildiği yöntemi uyguluyordu ki kızı sandığından da kayıtsız, asi çıktı :)
YanıtlaSilahh şimdilik biz yazlıkta hep açık tuttuğumuz kapıdan gelen rüzgarla ninni gibi uyuyoruz ama bakalım ne zamana kadar?
YanıtlaSilBu arada, yorum yapanların avatar resimleri çok uyumlu olmuş:=))
YanıtlaSilİNCECİKTEN: Güzel olan herşey daim olsun...
YanıtlaSilBESTAMİ BEY: Sahiden de öyle :)
Hayat ne acayip şey. Onca acayipliğe rağmen şu çocuklar nasıl da masum, doğru ve sevimliler. O çocuk olduğumuz zamanlar keşke hiç aklımızdan silinmese de o zamanki gibi kalabilsek büyüdüğümüzde de. Şimdi aklım annenin çocuğa ne söylediğinde takılı kaldı. Halbuki daha başka şeyler de vardı aklımda o yazdığın kasabayı ve öncesini merak ettim. Sanırım öyle yerler masallarda ve hayallerde kalacak..Sevgiler
YanıtlaSil