23 Mayıs 2010

Zorundasın çünkü buradasın...

Özgür kelimesi, "Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayan, serbest, hür." şeklinde tanımlanıyor TDK sözlüğünde. Ve her okuduğunda insan gülmemek için kendini zor tutuyor, "Sanki herhangi bir özgürlük mevcutmuş gibi bir güzel de tanımlamış ademoğlu bunu" diyorsun. Bir de kişisel gelişim kitapları var tabi. Onlar da sürekli kendi özgürlüğüne kavuşmaktan, özgür olmaktan, içsel özgürlükten falan filan dem vuruyorlar. Sen inanıyor musun bütün bunlara? Ben inanmıyorum.

Doğdun. Bu senin başlangıcın. Bağımlı bir yaratıksın bir süre. Ağlıyorsun süt veriyorlar, altını değiştiriyorlar, seni yıkıyorlar, giydiriyorlar, seninle oynuyor seni eğlendiyorlar. Bütün bunlar olurken sen mi bağımlısın yoksa onlar mı sana mecbur bu tartışılır. Sonra büyüyorsun. Okula gitmek zorundasın. Hayır anne baban okulun seni eğiticeğine inanmasa bile devlet sana diyor ki "zorunlu bir eğitim var ve sen de paşa paşa gideceksin evladım okula." Haydiii başlıyor bir dönem. Ödev yapmak zorundasın, öğretmenlerine saygıda kusur etmemek zorundasın, arkadaşlarınla iyi geçinmek zorundasın, tırnaklarını kesmek zorundasın, saçını başını istenildiği gibi yapmak zorundasın, etek boyun onların istediği gibi olmalı falan filan. (daha sayardım ama yüreğim yetmiyor.) Sonra başlıyor sınav dönemin. Annenin komşusu kadın ya da babanın iş arkadaşı öyle çok övüyor ki kendi çocuğunun başarısı annen baban başının etini yemeye başlıyor. Bir de okul var, okulun onuru. Sınavda başarılı olman gerekiyor ki okulun adını ilk sıralara yükseltebilesin. Haydi yaptın girdin önemli bir koleje ya da liseye. Yine aynı terane ve yine bir sınav dönemi. Baban sana diyor ki;" kızım ya da oğlum oku baban gibi sürünme, önemli adam ol. Doktor ol, mühendis ol ne bileyim önemli birşey ol işte." Seni bir dershaneye kaydettiriyor bu arada diyor ki; "dershaneye şu kadar para verdik. Bak başarılı ol ki paralar yanmasın. Baban aylarca çalıştı o parayı kazanmak için." Başlıyorsun deli gibi çalışmaya. Bir yanda okul diyor ki; "başarmak adımızı ilk sıralara yazdırmak zorundasın", diğer yandan baban diyor ki; "paralar boşa gitmesin sen de adam ol", dershane diyor ki; "bizim bir adımız var sen başarılı ol ki gelecek yıl bize daha çok öğrenci gelsin." Ha bu arada hepsi birden diyor ki; " senin ne istediğin önemli değil, bizim dediklerimizi yap senin için en iyiyi biz biliriz." Sen mi? Belki oto tamirci olmak istiyorsundur ya da çiftçi belki de bakkal. Hayır olamazsın. Sen onların dedikleri olmak zorundasın. Bitti.

Tamam okudun doktor mühendis birşey oldun. Bu kez tanıdığın herkes daha çok para kazanacağın bir işe girmen için başının etini yemeye başlar. Sen de bütün bu dırdırın içinde onlar ne istiyorsa, bütün bunları sen kendin istiyorsun sanırsın. Yaparsın da. Çok ama çok para kazanırsın. Bu kez annen baban "evlen, çocuk yap, biz de insanız biz de torun sevmek istiyoruz."diye tuttururlar. Öyle bıkarsın ki bu laflardan birini bulur ya da onların sana bulduğu biriyle evlenirsin. Sana zorunluluklar yaratan biri daha eklersin böylece  hayatına. Eğer erkeksen "çoraplarını atma, diş macununu ortadan sıkma" diyen biri vardır hayatında.  Eğer kadınsan "her gün değişik yemek yap, gömleğimi ütülemek zorundasın yarın önemli bir toplantım var." diyen biri vardır. Her gün evi toplaman gerekir. Her gün yemek yapman arada bir eve konuk çağırman, üzgünsen bile gülümsemen gerekir çoğu zaman. Sonra çocukların olur. Artık doyurmak zorunda olduğun, giydirmek ve yıkamak zorunda olduğun biri vardır. Sen de anne ve babanın yaptıklarının aynısını ona yaparsın. Okul değişmemiştir, sistem aynıdır tüm bu baskı ve zorunlulukların hepsini senin çocukların ve torunların da yaşayacaktır. Üzgünüm ama bu böyledir.

Bizim hayatlarımızda özgürlükten eser yoktur. Tüm yaşamımız zorunluluklardan ibarettir. Lütfen oturun ve düşünün "hayır" demeden önce. Kaç şeyi kendi istediğiniz için yapıyorsunuz? Mesela eşiniz bir diziyi sevdiği için o diziyi izlemek zorunda kaldığınız olmuyor mu ya da biri ısrar ettiği için bir kitabı okumak zorunda kaldığınız? Bakın keyif için yaptığımız şeylerin bazılarında bile zorunluluklar, verdiğimiz sözler var.Bu nedenle özgürlükten gerçek anlamda söz etmek çok da olası değil. Bir seçim yaptık biz. Toplum içinde yaşamayı seçtik. Bu nedenle de kendi özgürlüklerimizden ödün verdik ve şimdi de bunun bedelini ödüyoruz.

Şu adam için özgürlükten söz edilebilir; Dağın başında yaşar o adam. Komşusu yoktur. En yakın kent kilometrelerce uzaktadır. Gece yarısı bağıra bağıra şarkı söyleyebilir, gözyaşlarını kimseden saklaması gerekmez, evini toplamak zorunda değildir, erken kalkmak işe gitmek zorunda değildir, telefonu televizyonu yoktur, kimse ona ne yapacağını söylemez çünkü etrafında kimse yoktur, ne devletin ne toplumun ne de dinlerin ona yapmasını söylediklerini yapmak zorunda değildir. Neye inanıyor ne düşünüyorsa odur o adam. İşte gerçek anlamda özgür olan adam bu adamdır. Bizler ise sadece özgürlüğü tanımlayan, onu özleyen zavallı adam ve kadınlarızdır. Tek avuntumuz ise birlikte yaşarken özgür olmanın mümkün olmadığını bilmemiz, eğer hem birlikte yaşayıp hem de sınırsız özgürlük verilirse insanlara bunun adına asla özgürlük diyemeyeceğimiz, olsa olsa kaos olarak adlandıracağımızdır. Belki de tek yapmamız gereken özgürlüğün tanımı değiştirmektir. Salt zorunluluktan ibaret olan yaşamlarımızda acı bir kahkaha atmamak için bunu yapmak zorundayızdır belki de. Ya da en azından bir fırsatını bulup, insanlar içinde olmayı özleyinceye kadar, dağdaki adamın yaşamını kısa süreliğine de olsa arada bir yaşamamız gerekiyordur. Belki de seçeneğimizin olduğunu bilmek yüreklerimize su serper...

Resim: Gürbüz Doğan Ekşioğlu

8 yorum:

  1. Sevgili Aydan Atlayan Kedi,

    İyi ki bloglar var. Şimdilik özgürce yazıyoruz.

    Yetişkinlerin biraz da kişilikleriyle, eğitimleriyle ilgili değil mi kendi kararlarını özgürce uygulayamaması? Evet toplumsal baskılar yönlendirmeye çalışır, ama uyup uymamak bizim elimizde.

    Bazen de kişisel özgürlüklerimizi çocuklarımıza duyduğumuz sevgiden gönüllü olarak erteleyebiliyoruz. Zaten özgürlüğün de kuralları olmalı. Kişi kararlarını kendi vermeli. İster tek başına dağbaşında yaşar (ki oranın da kurallarına uymak zorundadır,kurda kuşa yem olmamak için)isterse toplum içinde.
    Kolay değil ikisi de...

    Yaşamı güzelleştirmek için çaba göstermeliyiz bence.

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  2. Sanki şu an içinde olduğum durumu biliyormuşsun da bana e mail yazıyormuşsun gibi hissettim okurken. Kendi ayaklarımıza prangaları kendimiz bağlıyoruz aslında. Hayat çok zor, kararlarımız geleceğimizi bağlıyor. Karar verme aşamasında olmak çok zor. her şeyi enine boyuna düşünüp neticeye getirmek gerekli. İşte ben de bunu yapmak üzereyim.

    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. of of offf ya... keçke bu konuda bu kadar haklı olmasaydın.

    özgürce hayallere duyulan hevesleri bile "kendine şizofren bir dünya kurmuşsun kendini kandırıp zamanını delice boşa harcıyorsun" yaftası vurup kırıyorlar, bırak özgürce yaşamayı nefesler bile diyaframdan alınma gereğinin baskısı altında, ah diyorum ah!...

    YanıtlaSil
  4. Evet aslında çöp evde yaşamakta, yaşamakta direnmekte bir özgürlük.

    Ya da dağ başında yaşamak. Bilmem hatırlarmısınız bir zamanlar Grizle Adams diye bir dizi vardı. Dağda yaşayan bir ayı ile arkadaşlık yapan bir adamın hikayesi idi.

    Yazıyı okurken hak vermemek elde değil. Bir çok şeyi başkası istedi diye, insanlar istedi diye yapıyoruz. Geri çeviremediğimiz talepler oluyor, boş zamanlar için bile. Düşünyorum sosyal olmanın, kendini tanımanın başka bir yolu, insansız bir yolu var mı diye.

    Dediğiniz gibi özgürlük üzerine, özgürlüğün tanımı üzerine düşünmek lazım. Sözlükler sanırız siyasi bir bakış üzerinden özgürlük tanımı yapıyor

    YanıtlaSil
  5. bir reklam var şimdi hangi markanındı hatırlayamadım,ama ilk cümlesi beni hep kalbimden vuruyor."doğduğun gün özgürlüğünün son günüydü."

    hiç birimiz özgür değiliz,olamayız da çünkü sosyal varlıklarız ve bizim özgürlüğümüz bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde bitiyor.bunu kabul etmekle başlıyor herşey.

    YanıtlaSil
  6. AYSEMA: Toplum içinde yaşamak bir seçimdir. Belki burada bir özgürlükten söz edilebilir. Kuralsız yaşamayı tercih edip dağ başında tek başımıza yaşayabiliriz. Mutlu olur muyuz o tartışılır. Ben toplum içinde yaşamayı tercih ederek seçimimizin bedelini özgürlüğümüzle ödediğimizi düşünüyorum. Toplumun kuralları "başkasının özgürlüğünün başladığı yerde bizimki biter" diyorsa eğer bu bedel ödenmeli. Aksi halde kaos doğar ki bunu kimse istemez. Ama belki kurallar değiştirilebilir, daha az kısıtlanmış yaşayabiliriz. Bunu zaman içinde göreceğiz.

    VLADİMİR: Toplumdaki kısıtlamaların bir başka yönü de kendi kendimize yaptığımız kısıtlamaları beynimizin içine doldurmuş olması. "Herkes ne der?" cümlesinden büyük bir kısıtlama var mı? Kim kendisi için yaşıyor? kimse. Hemen hemen hepimiz "herkes ne der?"in esiriyiz.

    PUSARIK: Nefesler bile. Bak işte en uç örnek. Bir uzman topluluğu herşeyi biliyor herşeyi yönetiyor. Ne yiyeceğimizden nasıl nefes alacağımıza kadar. Gülünç değil mi?

    ENİS DİKER: İnsansız yaşamanın bir yolu yok Sevgili Enis Bey. İşte bu yüzden bunun bedelini gönüllü olarak ödüyoruz.

    KARA KİTAP: Ne yazık ki öyleyiz. Çünkü başka çaremiz yok.

    YanıtlaSil
  7. Merhaba,
    Zorunluluk ve özgürlük bu kadar birbirine karşıt mı gerçekten? Yanılmıyorsam Spinoza özgürlüğü zorunluluğun bilinci olarak tanımlıyor. Mesela yaşamak için yemek yada su içmek zorunda olmak ilk anda özgürlüge engel gibi gelmiyor. Tanrım su icmek zorundayim ozgur degilim diyemiyorum. Ama eger su icme hakkim engellenirse ozgur degilim. Eger baskasi icin uretmek yada calismanin kendisi bana hava/su gibi zorunlu gelseydi kendimi kısıtlanmış hissetmezdim belki. Sanki burada yabancilasma ile ilgili sorunlar da var.


    beyhan

    YanıtlaSil
  8. Hayatta kalabilmek için olan, mecburiyetler belki de bize zorunluluk olarak gelmiyor. Ama dışarıdan gelenler boğazımızı sıkıyor bazen. Hep başarılı olmamız, fedakar olmamız ve daha bir sürü şey bekleniyor bizden. Ve öyle bir an geliyor ki bütün bu zorunluluklar içinde kendi hayatımızı ne istediğimizi unutup gidiyoruz. Başkası odaklı bir yaşam insanı boğmaz mı?

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...