25 Şubat 2010

SEVGİLİ OZ BÜYÜCÜSÜ

Sevgili Oz Büyücüsü,
Bir anda nasıl olduğunu anlamadan beliriverdiğinde anlamalıydım senin O olduğunu. Ama ben hep Tanrı'nın şanslı kulu olduğum için, üzgün olduğumda beni gülümseten insanlar, akla ihtiyacım olduğunda bana akıl verecek birileri, hayatın aynılığından çok ama çok sıkıldığımda daha önce hiç tanımadığım dünyaları olan insanlar birden, sanki gökten düşüvermişler gibi karşıma çıktılar her zaman. İnan bana bu hep böyle oldu. Öyle ki bazen o insanların gerçekliğinden şüphelenip aklımın bir oyunu olup olmadıklarına bile kafa yordum. Ama inan bana gerçektiler.

Ve sevgili Büyücü şimdi de sen hiç beklenmedik bir zamanda böyle asık bir suratla oturup kalmışken ve hatta tuhaf bir yalnız bırakılmışlık hissi ile sarmalanmak üzere iken birden bire ortaya çıkıverdin. Sana Tanrı'nın şanslı kulu olduğumu söylemiştim, değil mi?

Ben insanların hepsini sevmek zorunda olduğumuza inanmıyorum. Evet bu belki oldukça kutsal bir amaç ama ben kendime bu amacı edinmedim. Hatta inan bana bazılarından bütün kalbimle nefret bile ediyorum. Mesela şu adamdan. Hani dünyanın en onurlu, en iyi kalpli gibi görünen ama yalancının, hainin ve düzenbazın biri olduğunu sonradan anladığım adamdan. Tamam, kabul, yıllar geçti ama yine de ondan nefret ediyorum. Çünkü o benim güvenimi çaldı. Ve ben hırsızlardan da nefret ederim. Evet şanslıyım insanlardan yana ya, bazen kader böyle kazıklar da atmadı değil hani. Şimdi sana "yok efendim ben bundan ders aldım", "yok efendim bir daha böyle sevmem" mavalını okumayacağım. Yine öyle severim biliyorum. Hatta ondan çok daha fazla bile severim. Sadece kör olmuştum o zaman hepsi bu. Ve bilirsin hayatlarının bir yerinde kör olanlar böyle düşer ve ağızlarını burunlarını kırarlar. Her neyse ne diyordum Sevgili Büyücü evet hepsini sevmiyorum bu insanların.  Bunu sana neden anlattım bilmiyorum. Belki de insanları tanır tanımaz seven ve sonra onlardan bir anda vazgeçiveren biri olmadığımı anla diyedir.

Sana söz vermiştim değil mi kötü şeylerden söz etmeyeceğime dair. Tamam sözümü tutacağım. Ama sadece iyi olamıyorum, biliyorsun değil mi? Saf iyiliğe de inanmam zaten. Mesela bazen çok nefret ediyorum, küfürü basıyorum arkalarından birilerinin ve kızıyorum olup bitenlere hatta inanmazsın belki ama lanetlediğim bile oluyor ama bu lanet yalnızca gazete sayfalarına bakarken dökülüyor dilimden. Ama bütün bunlara rağmen yine de basıyorum kahkahayı. Çın çın her yan. Ve sevmek. İşte o hep var. Mesela şu gözlerinin içi gülen adamı nasıl seviyorum nasıl bilemezsin. Bak böyle zamanları da taşıyor içim. İşte böyle küfürlü kahkahalı, öfkeli kahkahalı benim üzerimdeki gökyüzü. Sen de Sevgili Oz Büyücüsü o gökyüzünde, gezegenimin konumu değiştiği için semada henüz beliren bir yıldızsın. Baki ol isterim. Yıldızlar nasıl toprağı gözetip kollarsa, toprak nasıl yıldızlara "düşersen seni tutarım" derse böyle olsun dostluğumuz isterim. Olur mu dersin?

RESİM: Rene Magritte

6 yorum:

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...