Sevgili Arkadaşım Kara Kalem mimlemiş ve şu soruyu yanıtlamamı istemiş: "Ben kimim?"
Elimi ayağıma dolaştıran bir soru olmuştur: "Kimsin sen?" sorusu. Ve içten içe şunu demişimdir: "Sahi kimim ben?" İnsan kendini ne ile nasıl tarif etmeli? Görünür yüzünü mü anlatmalı yoksa bir kendisinin bildiğini mi? Peki insan tam kim olduğunu söylediği anda, sözü tam bittiğinde yani, aslında söylediği olmadığını farketmez mi? Saniye saniye değişmez mi insan? Hayat tıpkı bir kaya üzerinden usul usul esip de küçük parçacıklar koparır gibi bizim de üzerimizden birşeyler koparmaz mı? Ya kuşlar? Onlar da bir kaya üzerine getirip küçük parçalar bırakmaz mı? Deniz, dalgalarıyla dövüp şeklimizi değiştirmez mi? Güneş, ışıklarıyla yakıp kavurmaz mı? Ve bütün bunlar yüzünden an be an başka birine dönüşmez miyiz? Tüm bunlardan sonra geri kalan mıyız yoksa sürekli aşınan ve yenilenen mi? Ama bir kayanın da özü var değil mi? Öyle ise şimdi o özden söz etmeli.
Yaşını söylemekten sakınanlardan olmadım ben. Otuz altı yaşıma günler kala, dolu dolu acısıyla tatlısıyla yaşanmış bir hayat için hep şükredenlerden oldum. Küçük bir kentte başlamış hayatıma kocaman kentlerde boğularak devam ettim. Anladım ki kalabalıklar bana göre değil. "Bir an önce gitmeli" dedim. "Sessiz ve gürültüsüz diyarlara." Dediğimi yaptım ve hiç de pişman olmadım. Hayatın binbir delikten sızıp durduğu yerlerdense bir oluktan aktığı kentlerde yaşamayı sevdim.
Hep okuyan yazan oldum. "Kendimi tek sözle tanımlamam gerekse böyle derim" diye düşündüm. Kimsin sen? Okur-yazarım ben. Bitti. Sonra çok daha önemli birşeyi farkettim. İnsan olarak doğduğumuzu ama zamanla bunu kaybettiğimizi ve hayatın bir yerinde eğer gözlerimiz gerçekten görüyorsa bunu farkedip yeniden insan olmak için kendini paralamak gerektiğini. Ve bu tembel mizaca rağmen bunu yapmaya çalışmaktan bir an bile şikayet etmedim. "Çocukluğumun masumluğunu, o herşeye şaşıran halini söke söke alacağım yeniden insan olacağım" diye yeminler ettim. Hayatın kirine ve pasına bulaşmadan yapılır bu sandım ama yine yanıldığımı anladım. Oysa asıl hayatın kirini pasının içine dalarak ve onu elinden geldiğince temizleyerek yapılırmış daha sonra anladım.
Velhasılı kelam böyle bir yol çizdim kendime. Kendi üzerimdeki yosunları temizlemek için tırnaklarını kanatanlardan olmaktan onur duydum. O yolda yürürken pek çok yalan duydum, ihanete uğradım. Kederden ölürüm sandım. Ama birşey olmadı. Bütün bunların adına hayat deyip çıktım. Hayat ne zaman bir kazık atsa akabinde hemen bir hediye verdi bana, dengemi buldum.
Hala yürüyorum o yolda. Titrek çizgilerle çizdiğim haritaya bakıp "daha ne çok yolum var" diyor sonra gülüyorum. Daha çok yolum var ama ne kadar ömrüm var acaba? Ölümden korkanlardan olmadım hiç. Çünkü olacak olana engel olamayacağımı çok önce öğrendim. Ve dedim ki; "var olanı coşkuyla yaşa gerisini düşünme. Aslolan bu."
Sahi kimim ben? "Buyum" diyeceğim birşeyim yok elimde. Olmaya çalıştığım birşeyim var sadece. Eğer bir gün O olursam belki bu soruya "ben buyum" diye yanıt verebilirim. Belki de veremem. Kimbilir?
Mim Liberter Kedi'ye gitsin...
RESİM: Amelia Jane Murray
Elimi ayağıma dolaştıran bir soru olmuştur: "Kimsin sen?" sorusu. Ve içten içe şunu demişimdir: "Sahi kimim ben?" İnsan kendini ne ile nasıl tarif etmeli? Görünür yüzünü mü anlatmalı yoksa bir kendisinin bildiğini mi? Peki insan tam kim olduğunu söylediği anda, sözü tam bittiğinde yani, aslında söylediği olmadığını farketmez mi? Saniye saniye değişmez mi insan? Hayat tıpkı bir kaya üzerinden usul usul esip de küçük parçacıklar koparır gibi bizim de üzerimizden birşeyler koparmaz mı? Ya kuşlar? Onlar da bir kaya üzerine getirip küçük parçalar bırakmaz mı? Deniz, dalgalarıyla dövüp şeklimizi değiştirmez mi? Güneş, ışıklarıyla yakıp kavurmaz mı? Ve bütün bunlar yüzünden an be an başka birine dönüşmez miyiz? Tüm bunlardan sonra geri kalan mıyız yoksa sürekli aşınan ve yenilenen mi? Ama bir kayanın da özü var değil mi? Öyle ise şimdi o özden söz etmeli.
Yaşını söylemekten sakınanlardan olmadım ben. Otuz altı yaşıma günler kala, dolu dolu acısıyla tatlısıyla yaşanmış bir hayat için hep şükredenlerden oldum. Küçük bir kentte başlamış hayatıma kocaman kentlerde boğularak devam ettim. Anladım ki kalabalıklar bana göre değil. "Bir an önce gitmeli" dedim. "Sessiz ve gürültüsüz diyarlara." Dediğimi yaptım ve hiç de pişman olmadım. Hayatın binbir delikten sızıp durduğu yerlerdense bir oluktan aktığı kentlerde yaşamayı sevdim.
Hep okuyan yazan oldum. "Kendimi tek sözle tanımlamam gerekse böyle derim" diye düşündüm. Kimsin sen? Okur-yazarım ben. Bitti. Sonra çok daha önemli birşeyi farkettim. İnsan olarak doğduğumuzu ama zamanla bunu kaybettiğimizi ve hayatın bir yerinde eğer gözlerimiz gerçekten görüyorsa bunu farkedip yeniden insan olmak için kendini paralamak gerektiğini. Ve bu tembel mizaca rağmen bunu yapmaya çalışmaktan bir an bile şikayet etmedim. "Çocukluğumun masumluğunu, o herşeye şaşıran halini söke söke alacağım yeniden insan olacağım" diye yeminler ettim. Hayatın kirine ve pasına bulaşmadan yapılır bu sandım ama yine yanıldığımı anladım. Oysa asıl hayatın kirini pasının içine dalarak ve onu elinden geldiğince temizleyerek yapılırmış daha sonra anladım.
Velhasılı kelam böyle bir yol çizdim kendime. Kendi üzerimdeki yosunları temizlemek için tırnaklarını kanatanlardan olmaktan onur duydum. O yolda yürürken pek çok yalan duydum, ihanete uğradım. Kederden ölürüm sandım. Ama birşey olmadı. Bütün bunların adına hayat deyip çıktım. Hayat ne zaman bir kazık atsa akabinde hemen bir hediye verdi bana, dengemi buldum.
Hala yürüyorum o yolda. Titrek çizgilerle çizdiğim haritaya bakıp "daha ne çok yolum var" diyor sonra gülüyorum. Daha çok yolum var ama ne kadar ömrüm var acaba? Ölümden korkanlardan olmadım hiç. Çünkü olacak olana engel olamayacağımı çok önce öğrendim. Ve dedim ki; "var olanı coşkuyla yaşa gerisini düşünme. Aslolan bu."
Sahi kimim ben? "Buyum" diyeceğim birşeyim yok elimde. Olmaya çalıştığım birşeyim var sadece. Eğer bir gün O olursam belki bu soruya "ben buyum" diye yanıt verebilirim. Belki de veremem. Kimbilir?
Mim Liberter Kedi'ye gitsin...
RESİM: Amelia Jane Murray
Bende seni hep öykü ustası sanırdım. Meğersem sen, benden de beter derinlerdeymişsin :)
YanıtlaSilİyiki varsın.
Yüreğine sağlık
Ahmet
Sen de iyi ki varsın Sevgili Dostum.
YanıtlaSilSevgimle saygımla sana...
Verilebilecek en güzel yanıt bu.Kendinde keşfe çıkan her insan aslında her an şaşırır kendindeki güzellikleri,erdemleri ve cesarti gördükçe...
YanıtlaSilYazına bayıldım yine kedicim,yüreğine sağlık...
Çok teşekkür ederim Sevgili Delfina. Beğendiğine sevindim...
YanıtlaSilEksiği var fazlası yok bizce kendini tanımlaman.İnsan kendine icazet veremez ya...Biz de senin için deriz ki sen bir masal kahramanısın, ışığını güneşten alıp karanlıkları aydınlatan, hilalden dolunaya heran şekil değiştiren AY'dan atlayıp Dünya'mızda kendi kendini arayan, duyarlı, en pozitif yere kıvrilip ritmik kelimelerle mırıldanan sevgili KEDİmizsin bizim.Sevgilerimizle.sufi-saja ekibi
YanıtlaSilmerhabalar,sizi tesadüfen nette gazinirken farkettin ve blog listeme aldın.sahidende kimsin sen.güçlü ve etkileyici bir kalemin var.keşke daha yakından tanıyabilsem sizi.sevgiler.kekcafe
YanıtlaSilinsan kendini anlatırken cümlesini bitirmeden değişiverir. hep bir değişim içindedir. ne mutlu değişimi iliklerinde hissedip, bunun farkında olabilene... inkar herşeyden beterdir...
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş ve kendini bu kadar iyi anlayarak anlatmana bayıldım. İnşallah birgün bende kendimi bu kadar iyi anlayabilirim ve bu kadar iyi anlatabilirim. Eline sağlık.
YanıtlaSilOldugun gibi, cok hos bir insansin..
YanıtlaSilyasam icinde degisiyoruz hepimiz.. Umarim hep, kendin kalarak, kendine inanarak degisirsin eger degiseceksen mutlaka..
Hep ben buyum, şuna inanırım dediğiinizde söylenmedik, söylenemeyicek, tanımlanamayan bir şeyler kalır geride. Belki de yeniye, olacaklara napıcağımız bilememekten doğan bir sınırlandıramamadır kimbilir. Kimim sorusuna verilecek cevapların hep bir döneme aittir gibi geliyor, çocukluğumda, gençliğimde, okulda diye başlarız ya bundandır sanırım.
YanıtlaSilSUFİ: Yanakları utançla kızarmış bu kedi sözleriniz üzerine söz söyleyemecek kadar aciz kaldı şimdi. Bir kuru teşekkür etse hissettikleri yanında yetmeyecek biliyor ya elinden de başka birşey gelmiyor. Çok teşekkür ediyorum.
YanıtlaSilŞEHNAZ: Sevgili Şehnaz çok teşekkür ederim. Zamanla birbirimizi tanır tanışırız. Tesadüflerden doğarmış arkadaşlıklar. Neden olmasın ki :)
KALDIRIM ÇOCUKLARI: İşte sırf bu yüzden "ben buyum" diyemiyoruz ya.Tam kim olduğumuzu söylediğimiz anda bir bakıyoruz O geçmişin parçası oluvermiş. Gelişerek değişmek dileğiyle...
OWL: Çok teşekkür ederim.
MEHTAP P.G: Çok teşekkür ederim. Umarım özde sağlam, değişen de gelişen olurum. Hepimiz için diliyorum bu dileği...
ENİS DİKER: Çok doğru, kimim sorusuna verilen cevaplar hep geçmişe dair. Bir zaman... diye başlayan cümlelerimiz olabilir en fazla. Hele ki geniş zamanlı cümleler kurmak imkansız. Hiç birşeyimiz sonsuz değil çünkü.
Bence de aslolan o " Var olanı yaşa".
YanıtlaSilKalemine sağlık Kediciğim:)
Hayatlarımızın gerçek anlamda yaşanmış olabilmesi için başka çaremiz de yok zaten değil mi? Teşekkür ederim Özlem'ciğim...
YanıtlaSilÇok zor bir yük aldım fulya ablacım. Okudum yazını. Uzun süredir yazdıklarını takip eden birisi olarak tanıdığım insanı bu kadar iyi taswir etmen ile birlikte, betimlemelerin seni giydirmiş kelimelerinin üzerine. İnsan uygun kelime bulamaz sözlerle kendini anlatırken. Doğasının oluşturduğu karmaşa onu hep farklı yapılara büründürür. Bunlardan sıyrılanlar ise senin gibi özü-sözü bir olarak topluma örnek olur.
YanıtlaSilSewgilerimle ablacım.
K.M.: Teşekkür etmeyei unuttum :) o yüzden teşekkürler. En kısa zamanda mim yanıtlanacak. Kalemin hiç esintisini susturmasın...
Canım Kedim çok teşekkür ederim güzel sözlerine. Bil ki kelimelerinin altında ezildim.
YanıtlaSilMerakla bekleyeceğim yazdıklarını. Sevgilerimle...
bloğuna tek kelime ile bayıldım. takipçinim :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim :)
YanıtlaSilÖzü de, sözü de güzel Kedi`cim, sen göründügünden ve anlattigindan daha fazlasisin:)
YanıtlaSilSevgilerimle
Utandı bu kedi... Ne dese bilemedi. Çok teşekkür ederim Sevgili Belgin.
YanıtlaSilKedi, seninle yuzyuze gelmeyi ve tanismayi o kadar cok istiyorum ki; ne kadar icten anlatabilmissin kendini...
YanıtlaSilSeni seviyorum ve iyi ki tanidim, iyi ki...
Fulya ablacım yanıtladım. Teşekkürler.
YanıtlaSilTURKUAZ DENİZ: Canım Neşe'ciğim inan bana ben de seni tanımayı çok istiyorum. Dilerim bir gün gerçekleştiririz bunu. Çok çok öpüyorum.
YanıtlaSilLİBERTERKEDİ: Kedicim kedicim hemen okuyorum :)Asıl ben teşekkür ederim kırmayıp yazdığın için.
Ben sizi yeni keşfettim. Yazılarınızı okurken, bu dünyada okuyan, yazan, düşünen insanların hala varolduğu bilmek çok güzel. Elinize ve yüreğinize sağlık. İyi ki sizi buldum. Sevgiler .
YanıtlaSilÇok çok teşekkür ederim Dalgasesleri :) Çok mutlu etti sözleriniz beni. Sevgiler benden de...
YanıtlaSil