Yağmur Cadısı gerçek mutlulukları sormuş. Mutluluk üzerine kafa yormayı bırakalı çok uzun zaman oldu aslında. Elbette bu mutlu olmadığım anlamına gelmiyor. Aksine üzerinde düşünmeden küçük ayrıntılar peşine düşerek farkında olmadığım ama içten içe sezdiğim bana huzurlu nefesler aldıran bir mutluluk içinde yüzüyorum. Tıpkı bir balık gibi. Deniz huzurlu ve mutluluk doludur ve balıklar asla "acaba ben denizin içinde miyim?" diye düşünmezler. İşte benim de bu tip bir mutluluğum var. Deniz dalgalansa da, fırtına çıksa da bir gün durulacağını bilerek ve her sabah o gün denizin ne halde olacağına kaygılanmadan sürüp giden bir mutluluk...
Ben mutluluğu tıpkı Noel'in* hayatı tanımladığı gibi tanımlıyorum. O "...hayatın kendisi bu. Her gün yaşadığımız, birleştiklerinde hayatımızı oluşturan küçük ayrıntılar." Bu ayrıntılara binlerce milyonlarca örnek verilebilir. Ve saçma olarak nitelenebileceği gibi şaşkınlıkla da karşılanabilir. Bazıları "evet ben de böyle hissediyorum." derken, bir diğeri "bunlara hiç dikkat etmemiştim." diyebilir. Çünkü herkes kendi denizinde yüzer.
Nasıl mutlu olup olmadığım üzerine kafa yormuyorsam geçmiş mutluluklardan da koleksiyon yapmıyorum. Kaldı ki berbat hafızam da buna izin vermez zaten. O sabah uyandığım vakit gün ne getirmişse tek bir ayrıntıyı kaçırmadan, dikkati avı üzerine yoğunlaşmış bir avcı gibi dolaşıyorum. İşin tuhafı bu avcı küçük ayrıntı avlamayı öyle otomatik hale getirmiş ki farkında bile olmuyor aslında avlandığının. Bir ayrıntı onu gülümsetiverince anlıyor ki alıcıları hep açık.
Madem hafıza benim bilmediğim bir yerlerde depoluyor o mutlu anları o halde yakın geçmişten söz etmek gerek. Bu sabahtan ve onun küçük mutluluklarından. Garip bir sesle uyandım bu sabah. Çılgın bir rüzgar ve yağmurun sesi. Rüzgar yağmuru öyle bir evirip çeviriyordu ki sanki biri yukarıdan bir kova oraya bir kova buraya su döküyor gibiydi. Komikti. En azından benim için... Kurşuni bulutlara bakıp çay içtim ve bugün tüm günü tek bir zorunluluğum olmadan geçireceğim için şükran duydum. İşe gitmek yok, birşeyler yapmak yok tamamen aylaklık üzerine bir gün. Yarım kitapların kelimeleri ile sarhoş olarak, siyah beyaz bir filmin içinde yiterek, müzik dinleyip gökyüzüne bakarak ve sanki tüm sorunları kapı önünde bırakmış gibi bir gün. Biri başka ne ister ki? Ve sabah bir mektup aldım. Çok ama çok uzaktaki bir adamdan. Uykusu ile savaşarak yazdığını söylüyordu. Ve bunu o kelimeleri illa ki sabah uyandığımda ekranımda bulayım diye yaptığından söz ediyordu. Okudukça kalbini öptüm o adamın. Ve ben onun kelimelerini okurken uyuyan gözlerine iki bahar rüyası bıraktım. Öylece oturdum sonra halının tam ortasına. Bulutların arasından sızmayı başarmış haşarı güneş ışıklarının ellerimde saçlarımda ve ayaklarımın üzerinde oynaşmasını izledim. Kah güneş çıktı kah karardı oda ve burada olduğum için adını koyamadığım bir duygu ile kendimden taştım.
Tanımlamaları sevemedim bir türlü. O nedenle mutluluğu tanımlayamam. Hoş tanımlamaları sevsem de bu kadar sınırları belirsiz birşeyi tanımlayabilir miydim? İşte bu konuda şüphelerim var...
Sevgili Kedi, yazinda "Mutlulugu tanimlayamam", demissin ama bence sen onu o kadar güzel tanimlamissin ki, bir insan mutlulugu galiba bu kadar güzel anlatabilir:)
YanıtlaSilSevgilerimle
Çok teşekkür ederim Sevgili Belgin. Tanımlamalarla cidden başım hoş değil. Çünkü hiçbirşeyi kısa kesemiyorum :)
YanıtlaSilKedi'ciğim, yüreğimi ısıtan cümlelerinle yazdıklarını okumak da benim mutluluklarımdan biri.
YanıtlaSilMim'i aldım :)
Sevgilerimle...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilDiker 15 Mart 2009 Pazar 00:35
YanıtlaSilFulya Hn. biraz evvel Küçük Gün Işığım filmini seyrettim. Mutluluk konusu üzerine, kendimiz olmak üzerine, kaybedenler üzerine oldukça sıcak bir film. İlginç bir diyolog vardı Marcel Proust un hayatından yola çıkarak sorguluyorlar ve şu sonuca varıyorlar: acı çektiğimiz anlar bizi biz yapan anlar, okul, iş, bir şey yapmak için katlandığımız sıkıntılar ; mutluluk ise bize bir şey öğretmez deniyor. İlginç bir yaklaşım üzerinde düşünmeye, değer. Filmide tavsiye ederim, gördüğüm güzel filimlereden biri
ÖZLEM: Yazacaklarını merakla bekliyorum canım :)
YanıtlaSilENİS DİKER: O filmi izlediğimde bu cümle üzerine uzun uzun düşündüğümü anımsıyorum. Haklılık payı var o cümlenin. Çünkü mutluluklar sabun köpüğü gibi ve acı olanlar ise günlerce belki de aylarca üzerine düşünüp durduğumuz şeyler. Hangisi insana öğretir? İnsan acıdan kaçmaya meyilli. En basitinden bir daha o acıyı yaşamamak için ne yapması gerektiğini öğrenir. Değil mi?
Çok çok tşk ederim mimi cvpladığın aslında cok kücük ayrıntılardır demi huzuru getiren ve mutlulugu saglayan.. Yeni vakit bulabildim bakmaya bu arada kusuruma bakma
YanıtlaSilBen teşekkür ederim benim için zevkti.
YanıtlaSilyağmur yağdı, rüzgâr esti, elde çaybardağı, tv'de siyahbeyaz film... ohhhh...
YanıtlaSilkardeşim bu mutluluk değil ki "sefa", sefa... :)
ve ne güzel kardeşim allah hiç eksik etmesin...
buradaki yorumlara cevap verirken "Çünkü hiçbirşeyi kısa kesemiyorum :) " demişsin, ne güzel... böyle bir arkadaşımın olması bile beni "mutlu" etti...
"bana gelince" diyeceğim ama gelmeyelim... benim durumlar çok acayip anlatsam da anlaşılmaz... benim için ne mutluluk var ne mutsuzluk diyeyim öyle oradan girin siz işin psikolojisine...
ama normal değerler dahilinde "bir çocuğu sevindirmek" kadar insanı mutlu edebilen bir şey daha olamaz diyeyim ki o da bu yorumun ana fikri olsun...
sevsin herkes onları ve bakın nasıl mutlu oluyorsunuz ve hatta nasıl insanı mutlu olmak zorunda bırakıyorlar ve hatta hatta nasıl da siz bunu bile bile yutup zamanla mutlu oluyorsunuz aklınız şaşar :)
mutluysan ne güzel... allah devamını versin...
mutsuzsan, çocuklar için bir şeyler yap mutluluk gelir kendiliğinden... (çocuk mu yok? yaşlı var, sakat var, komşu var, çiçek var, kedi var, kuş var... var oğlu var... yeter ki sen gör :)
(tabii ki buradaki sen herkes anlamına geliyor kedi'cim sana özel bir şey değil öyle ortaya konuşuyorum)
Aslına bakarsan mutluluk ve mutsuzluk üzerine uzun uzun düşünmüşlüğüm vardır. Çok önceleri elbet. Mutlu olmadığım zamanlarda mutluluğu çok uzak yerlerde aramışlığım ve kendi benliğim üzerine dönüp durmuşluğum da... İnsan ilk gençliğinde çok toy, çok cahil. Sanıyor ki herşey kendi üzerine. ama öğreniyor sonra. Bir başkasını mutlu etmek seni daha da mutlu ediyor. Şimdi diyeceksin ki o halde neden sürdüğün sefaları mutluluk olarak anlattın da başkalarını mutlu etmekten söz ettin :) Ben de sana diyeceğim ki ben yaptıklarını hele de başkaları için yaptıklarını anlatmaktan utananlardanım :) O yüzdendir böyle yan gelip yatan sefa süren kişi imajım :)
YanıtlaSilbilmem anlatabiliyor muyum?