Boş duvarlarla çocukluğumdan beri süregelen bir sorunum oldu. Onları öyle bomboş, üzerinde hiç birşey olmadan görmeye tahammül edemedim. Sanki ruhları sökülüp alınmış gibi göründüler gözüme hep.Bu yüzden de onları ya boyadım ya üzerlerine birşeyler yazdım ya da birşeyler yapıştırdım. Kısaca onların ruhlarını geri vermek için elimden geleni ardıma koymadım.
Bahçe duvarına kömürle resimler yapmakla başladı herşey. Abuk sabuk bir dolu resim yapıyor annemden ve anneannemden azar işitip duruyordum. Bütün bu azarlar bana engel olmadığı gibi komşu evlerin duvarlarına da el atmakta sakınca görmedim. Azar işittiğim insanların listesi büyüdü de büyüdü. Okuma yazmayı öğrenir öğrenmez okuldan getirdiğim tebeşirle adımı yazmaya başladım. Daha sonra cümleler, cümleler ve cümleler...
Büyüdüm ve duvarları yazıp çizmekten vazgeçtim. Ama duvarlarla uğraşmaktan asla. Kendi alanımın sınırlarını öğrendim ve sadece odamın duvarlarına yöneldim. Çok geçmeden duvarlar film yıldızları, şarkıcıların fotoğraflarıyla doldu. Bir gün akşam perdeleri kapatmak üzereyken camdan yansıyan Al Pacino'nun yüzü beni dehşete düşürünce hepsi çöpü boyladı. Çöpe atan ben değildim elbette. Benim çığlığıma koşan annemdi. Duvarlar kısa bir süre boş kaldı ve bu kez yazar fotoğrafları, gazete kesikleri, kendi yazdıklarım ve şiirlerle kaplanmaya başladı. Duvardan zerre parça görünmeyecek şekilde dolduğunda bu kez babaannem söküp attı hepsini. Ben halının üzerindeki yığına bakarken babaannem çoktan hazırladığı maazereti beyan etti: "Ben burada namaz kılacağım. Bu gavurlara bakarak kılamam ki." Eh denecek birşey yoktu zaten babaannem de bir süre sonra kendi evine gidecekti. Ben de malzeme boldu o duvarlar yeniden eski haline gelebilirdi. Dert etmedim.
Ben duvarları kapladıkça birileri bir şekilde söküp attı. Hiç kızmadan bozulmadan yeniden ama yeniden kapladım. Sonunda annem dayanamadı ve duvarları yer yer pembe gülleri olan beyaz bir duvar kağıdıyla kaplattı. Böylece duvarların temiz kalabileceği planını yapıyordu ki ben kurşun kalemle o beyaz bölümlere yazılar yazmaya başladım. Her sabah ilk görmek istediğim cümleyi yatağımın yanına tam göz hizama yazıyordum. Kurşun kalemle yazıyordum çünkü her sabah görmek istediğim cümleler sürekli değişiyordu. Bir gün "kimse beni nefret ettirecek kadar alçaltamaz" yazarken bir başka gün baharı öven bir dize yazıyordum. Gelgit aklımı duvarlara bakıp okuyor gibiydim.
O gelgit aklın parçaları annemin elindeki ıslak bezin kurbanı olmaya başladığında kurşun kalem tükenmez kaleme döndü. Onları da bir şekilde silmeyi başardığında eski yönteme geri dönüp kağıt kullanmaya başladım. Kağıtlara yazıp yapıştırıyordum. Annem sonunda pes dedi ben de özgür kaldım ama bu kez de taşındım. Ben gider gitmez annem odayı bir hastane odasına çevirip duvarları yeniden beyaza boyadı. Böylece odanın ruhu çöpü boyladı, her boş duvar gibi yeniden o ruhsuz ve mutsuz haline döndü.
Üniversitedeyken de devam etti herşey. Bu kez daha vahim bir hal aldı ve sprey boya ile tüm duvarlar cehennemvari bordo kıvrımları olan renklere büründü. İşin tuhafı ev sahibi annem gibi yazılmış çizilmiş duvara tepesi atanlardan değildi. Biz taşınırken "çocuklar harika bir iş çıkarmışsınız." dedi. Dalga mı geçiyordu ciddi miydi hala emin değilim. Ama eğer dalga geçseydi depozitoyu geri vermezdi herhalde öyle değil mi?
Hala boş duvarlara dayanamıyorum. O yüzden bir duvar kitaplıkla kaplı, diğer ikisinde pencere ve bir diğerinde ise bir tablo var. Boş olan kısımlara ise arasıra sırtı yapışkanlı ufak kağıtlara yazdıklarımı yapıştırıyorum. Onların ruhlarını onlara geri vermek için...
Fotoğraf: http://www.guardian.co.uk/
bir solukta okudum sevgili aydan atlayan kediciğim...
YanıtlaSilBen daha sıkı bir yönetimde büyüyüp yetiştim, o yüzden duvarlara hiçbirşey asamadım. aslında o kadar çok şey geçmiştiki aklımdan... büyük bir sırt çantası poster birikmişliği vardı gardrobumda...
yaklaşık 2 ay önce abimin yanına taşındım. salon dahil 4 odalı evin tüm duvarları posterlerle, ara ara yazılarla kapladım... ne kadar içimde ukte kaldı ise...
birşeylerin ruhunu onlara iade ettiğinde, senin şu narin ruhunda yüceliyor, saygıyla selamlıyorum kediciğim...
sevgilerimle...
Akaretler-Beşiktaş'ta iki arkadaşla paylaşıyordum bir evi.. Mutfa duvarının boyaları kabarmıştı. Boyamak yerine kazıdık ve koca bir ağaç yaptık duvara.. O ağacın altında ne güzel kahvaltılar ettik bilsen.. Depozitoya gelince.. Haberim yok.. Herkesten önce ben çıktım o evden.. Ağaç kaldı ama..
YanıtlaSilCanım Aydan Atlayan Kedi'm.. Eline sağlık.. O günlerin güzel anılarına gittim sayende:)
Bir de.. Bu oda senin mi?????? Öyleyse seni hep içinde hayal edicem de.. Haber verirsen sevinirim:)
YanıtlaSilBir de şu var: Bu yaz Adana'ya gelicem.. Senin haberin yoktu.. Ben de bunu haber vereyim dedim.. İçimden de aklımdan da geçiyor.. Ama istemezsen geçirtmem..:)
YanıtlaSilSERZENİŞ MERAKLISI: Şimdi düşündüm de aslında biz duvarlara kişilik kazandırmıyoruz da sanki aklımızın içinde ne varsa derli toplu tam karşımızda mı görmek istiyoruz acaba? Benim gibi kafası darmadağın olanlar için ideal bir yöntem :) Belki o yüzden yazmışımdır odamın duvarlarına aklıma ne geldiyse...
YanıtlaSilKARÖSHİ'M: O ağacın bir fotoğrafını çekseydin keşke kızkardeş. Çektin mi?
O oda benim değil canım. Guardian'dan aldım. Ben de dağınığım ama sanırım o odanın sahibi benden biraz daha dağınık :)
Başımın üzerinde yerin var kızkardeşim benim ne demek istememek.Seni görmeyi çok ama çok isterim :)
:) Çekmedim ama aklımda ağaç hala.. altında zaten yazıyormuş.. ben böyleyim .. senin odanmış gibi düşünmek istedim sanırım.. Ben o kadar dağınığım ama :) gelmeyi istiyorum evet.. bu sene kendimi şaşırtıyorum ne de olsa.. kocaman sarıldım sana canım ..
YanıtlaSilşu sırtı yapışkanlı kagıtlar benim favorim bu aralar:D Heryerdeler annem hala gördükce cılgına dönsede bende vazgecemiyorum :D Ruh katmak degil bence duvarlara yapıştırılanlar ruhumuzdan taşanları her zaman görmek isteyişimiz.
YanıtlaSilannem kesin çözümü dev bir pano ve orta boy bir kara tahtada buldu. ama duvarlara yazmak kadar eğlenceli değildi onları kullanmak. şimdi panoyuda tahtayıda annem kullanıyor =)
YanıtlaSilSanırım oğlumda da var buna benzer bir durum.
YanıtlaSilEvin duvarları O'nun çizgileriyle dolu. Bir de okulda yapıp getirdiği faaliyetleri ile:)
Acaip keyif alıyor çocuk duvarlara bir şey yazmaktan ya da asmaktan.
Ben d ehiç engel olmuyorum vallahi. O'nun özgürlüğü bu.
Sevgilerimle...
YAĞMUR CADISI: Sanırım haklısın. Ruh böyle dağınık olunca belki de onu duvar üzerinde düzene sokmaya çalışıyoruzdur.
YanıtlaSilKALDIRIM ÇOCUKLARI: Annenin çözümü güzelmiş ama gerçekten duvara yazıp çizmek başka birşey :)
ÖZLEM: Engel olma bence. duvarlar boyanıp düzeltilebiliyor sonuç olarak. Onun aldığı keyfi inan bana tahmin bile edemezsin...
Aynen SeMe gibi hüp diye okudum. Çook güzeldi. Ben de niyeyse heryere adımı yazanlardanım. Hatta eski evimizdeki tuvalatin kapısına buraya benden başkası giremez diye yazmıştım. Şimdi fakültedeki duvarımda kocamaan bi pano var, ama doldıkça sağdan soldan taştı tabii. Oysa eşim ben seni bilirim deyip en büyüğünden almıştı. Duvarlara ruhunu geri vermek bayıldım bu deyimine. Panımun yanında Atam, altında pembe çiçekli bir duvar süsü (yılbaşı süsü aslında). yanında cheetosun Hint duası vs vs vs...canımcım bir ruhun olduğu için, ve bu ruh sevgiyle dolu olduğu için duvarlarıda ruhlandırıyorsun.
YanıtlaSilAslında duvarlara isim yazma merakımız hakkında geçtiğimiz yerlere iz bırakmak istiyor olmaktan mı kaynaklanıyor diye düşünmüyor değilim :)
YanıtlaSilBende çok severim dolu duvarları biliyor musun.:) Elimde olsa her yere birşeyler asarım. Tuvalet kapısının arkasına özlü sözler mesela. Kamyon arkalarındaki gibi:)
YanıtlaSilDuvarlara resim yapmayı her ne kadar istesemde bir gram bile olmayan resim yeteneğim beni engeller:)Cin Ali figürleri hariç Onlarda başarılıyım biraxcık:)))
Bizim çocukluğumuzda öyle duvarları ruhlandırmak gibi bir özgürlüğümüz olmadığı için, ben bu seanslarımı emeklilikten sonraya attım.Krem rengi duvarları boyayıp turuncu çiçeklerle herbir yeri süsledim sonra da evime her gelenin eline bir kalem içinden ne geliyorsa onu duvara yazmasını istedim.yıllar geçtikçe duvarlarım okunmaya değer roman haline geldi.Çiçek bahçemdi orası benim.Hatırlattın sevgilerimle.dilek.
YanıtlaSilAynı benim duvarlarım :)
YanıtlaSilBen de eskiden ailemle birlikte yaşarken odamın duvarlarını kocaman bir kolaj alanına çevirmiştim. Parça parça oradan buradan resimler, posterler, yazılar. O kadar rengarenk bir odada uyanmanın keyfi bambaşka oluyordu. Sonra tabii günün birinde söküldü hepsi. Ardından hiç bıkıp usanmadan tekrar tekrar yapıştırıldı.
Yaşasın özgür duvarlar (:
Bir duvarı kaplayan kitaplıkları çok seviyorum. Onun dışında duvara asılan süs biblo çiçek tarzı şeyleri görmeyi bile sevmiyorum. Belki sadece bir tablo seninde astığın gibi. Ama duvarların kimliği bozulmasın istiyorum ve ben boş duvara bakıncada ona daha önce dokunan elleri düşleyebiliyorum. Ne çok şey gizli oluyor onlarda düşününce dimi. Farklı sesler, farklı çocuk elleri, destek almalar, yada sırt dayamalar.
YanıtlaSilELA: Üniversitede okurken benimle aynı kafadan ev arkadaşlarım vardı. Bu yüzden bayo tuvalet her yan resim ve yazı doluydu. Hepimiz öyle evlerde rahat ediyor boş duvarlara dayanamıyorduk. O evi özlüyorum :)
YanıtlaSilSUFİ: Harika bir fikirmiş bu da :)İnan bana bunu daha önce akıl etseydim kesinlikle yapardım. Harika olurdu.
JAZZİSTAN: Ne güzeldir değil mi öyle bir odada uyanmak. Sanki sen gece uyurken biri tüm dünyayı getirip odana bırakmış gibi hissedersin. Tam dünyanın ortasında duruyor gibi...
EFSA: Bibloları ve hele de plastik çiçekleri hiç sevmem. Özellikle de o yapay çiçekleri görmeye dayanamıyorum. duvarlara baktığında görüklerini sevdim, "Farklı sesler, farklı çocuk elleri, destek almalar, yada sırt dayamalar..." Evet bunu kesinlikle sevdim :)
yazı harika keyifli. annelerin ve çocuklarının aynı fabrikasyon olduğunu bir kez daha öğrenmek insanın hoşuna gidiyor. ha bi de ben de adana'ya gelicem bu yaz. karoshi'nin haberi daha. ablamlar oraya taşınıyormuş da.. =)
YanıtlaSilBu yaz neşeli geçecek desene Karoshi sen harika :)
YanıtlaSilNe hoş ne içten bir blog unuz var...hala blog u olmayan ben, böyle içten şeyler yazanları çok kıskanıyorum doğrusu.sabırla eski yazılarınızı da okuyacağım.daha bu ilkiydi.yeni bir okurunuz daha var yani :))
YanıtlaSilBu arada 2 çocuğum var ve onların odalarının duvarlarına istediklerini yapmalarına izin veriyorum.
sevgiler.
Çok teşekkür ederim Sevgili Nuni :)
YanıtlaSilÇocukların adına seviniyorum çünkü o tip bir engellemenin bir çocuk için ne kadar zor olduğunu bilirim. Bugün bir arkadaşım da telefonda "oğlumun odasının duvarlarına istediği gibi resim çizmesine izin veriyorum." dediğinde ona "onu sakın engelleme inan bana buna çok içerler. Ben öyle hisseder ama asla vazgeçmezdim" dedim :)
Sevgilerimle...
masaya, masa üstü kalabaliga, kitaplarin yatay dikey capraz tikis tikisligina, cerceveler arasina tutunmus kiyisindan kösesinden asilmis kagit parcalarina, yerde üstüste masayi kusatmis kagitlara defterterlere bayildim...
YanıtlaSilDemek ki yalnız değil mişim...Uzun bir süredir ben de duvarlarımla oynuyorum. Raflar çakıyor, gazete küpürleri yapıştırıyor ve dört duvarımı yavaş yavaş bir kitabın sayfası haline getiriyorum. Yazınızı okurken birkaç kez dönüp, duvarlarıma göz gezdirdim. Kapı girişinin hemen yanındaki kolon nedense boş kalmış. Yorumumu gönderdiğim gibi kalkacğım önce kedimin patilerini suluboya ile renklendirip onun duvara tırmanmasına - zoraki de olsa - yardımcı olacağım. Pati baskı bir köşe hem benim, hem de onun çok hoşuna gidecek...
YanıtlaSilYaziyi cok sevdim.. Iyi ki baslamis yazilar duvarlardan, bloglara kadar gelmis..
YanıtlaSilBen, cocuklugumdan kalma bir aliskanlikla duvarlara kolay kolay birsey cakamam.. ama kapilari kullanirim.. yapistiririm, raptiye ile takarim.. Bir de mutfak duvarlarinin icini.. calisma masamim dayandigi duvarda da, o siralardaki yasama dair her turlu iz bulunur..
Sende de peygamber sabrı varmış be Kedi'cim! Ben kesin cıngar çıkarırdım :)
YanıtlaSilKAÇAK KOVA: Ben de :)
YanıtlaSilHASAN C: Harika bir fikir bu. Pati baskısına bayıldım :)
MEHTAP P.G: İzlerimize bakmak hoşumuza gidiyor değil mi? Sanki kendi varlığımızı kendimize kanıtlamak ister gibi. bunu seviyorum işte :)
LA SANTA ROJA: Sabır ve inat bir arada bende :)
Kendime benzettim biraz :) yazılarınızı izlemek cok keyifli..
YanıtlaSilMerhaba;
YanıtlaSilburda kmlerce uzakta senden bir tane daha var bence.:)ben de hiç sevemedim boş duvarları.odamda zaten cıngıl cıngıl her yer doludur.burada da öyle.hep severim afişler posterler tablolar post-itler fotoğraflar yapıştırmayı. sanki duvarlar böylesine dolu olmak için varlar.söylediklerin öyle güzel ki.gerçekten onlara ruh kazandırmak gibi aynı..kitaplar yazılar anılar olmalı duvarlarda..keşke herkes böyle yapsa.şimdi benim gibi olmayan insanların evlerine gittiğinde sadece duvarlar değil ben de ruhsuz kalıyorum sanki inanamıyorum.nasıl oluyor diye söylenip duruyorum aynı evinde çok sayıda kitap olmayan insanlar için verdiğim tepkiler gibi..sevgiler:)
TERAZİ LASTİK: Çok teşekkür ederim :)
YanıtlaSilTUĞBA: Ben de evleri boş duvarlarla dolu olan insanların evine gittiğimde çok tuhaf hissediyorum. Eksiklik duygusu mu demeliyim ya da o insanların yansımalarını duvarda görememekten mi bilemiyorum. Ama gerçekten garip hissediyorum.
Boş duvarı ben de hiç sevmem. Duvar dediğin sıcak olacak; seni yansıtacak. Hiç bir şey koyamayacaksam üzerine ışık düşürmek isterim hiç olmazsa... Evin ruhunu duvarlar yansıtacak ve de seni...
YanıtlaSilDuvarları kendilerini yansıtan insanlara bayılıyorum. Sanki çoğalıyor da çoğalıyorlar...
YanıtlaSil