05 Ağustos 2013

benim hala umudum var...

Uzun zamandan beri ilk defa içimde umut yeşermeye başladı. Sebepleri söze dökmek zor olsa da bunu hissetmek güzel. Tıpkı uzun bir kıştan sonra gelen bir bahar gibi bu umut; tatlı, ılık ve mis kokulu. 

Birşeylerin değişmek üzere olduğu hissinin ne demek olduğunu unutmuşum. Teslim olmuşum. Ve işin acı yanı bunu şimdiye dek hiç farketmemişim. Ama bugün anlıyorum ki, insan teslim olmadığı müddetçe, kalbi cesaretle attığı sürece her zaman birşeylerin değişme olasılığı mevcut. 

Tek tek bunu hissedebiliriz her birimiz. Kendi küçük dünyalarımızda, aptalca işlerimizde hissedebiliriz. Neyin neden olduğunu bilmeden rüzgarla gelen bir değişimin o tatlı kokusunu tadını çıkara çıkara duyabiliriz burun deliklerimizde. Amaaa bir de kocaman bir değişimin gürül gürül bir çağlayan gibi uzaktan gelen sesi vardır ki hayatlarımızın arka planında işte o ses hem bizim küçük hayatlarımızı hem de bizi çepeçevre kucaklayan havayı sarar sarmalar. İşte bu bizi hem tek tek kucaklar hem de toplu halde.

Bazıları bu umudu aptalca bir iyimserlik olarak yorumluyor. Hiç sakıncası yok. Her ne olursa olsun umut iyidir ve herkese herşeyden çok lazımdır. O cesur insan yüreğinin yakıtıdır. Bizi ayakta tutar, uyuşmuş ellerimize kollarımıza bacaklarımıza kan pompalar. Aptalca ya da değil, dayanaktan yoksun ya da sağlam temelli, ne olursa olsun inanın bana umut her zaman herşey için lazımdır insanoğluna.

Bu yüzden öfkeden ve küfürden ziyade, büyük ya da küçük işlerde o umut ateşine küçük bir dal parçası da olsa atmalıyız. Biri birşeyden şikayet ettiğinde, dünya bir başkasının sırtına tüm gücüyle bindiğinde, herşey arap saçına döndüğünde ısrarla ve inatla umudu zerketmeliyiz birbirimizin kollarına. 

Dünya yanmadığı ve kıyamet kopmadığı sürece, nefes aldığımız sürece her zaman küçük de olsa doğru olmayanı değiştirebilme şansımız var bence.

foto: şuradan

10 yorum:

  1. umut bir beliriyor, bir yok oluyor. bu nasıl hayat?

    YanıtlaSil
  2. anladım seni.. Sen blog için blog yazanlardansın. Belki peşin bir fikre kapıldım. Ama bu yazında görüyorum ki. Rollerini bizim(okuyucunun) belirleyeceğimiz bir sahne yaratmışsin. Boşluk doldurma sorular gibi..
    Umut-değişim-teslimiyet-cesaret..

    YanıtlaSil
  3. Blog için blog yazan ne demek tama olarak?

    YanıtlaSil
  4. Toplum için sanat yapıyor gibisin ama sanat için sanat prensibinden de ödün vermiyorsun.. Belki de yanılıyorumdur. Blog blogttur. ;)

    YanıtlaSil
  5. Sanat için sanata inanmam ben :) Ama bu yaptığım sanat değil. :) Ben içimi döküyorum. Sanat olsa böyle çalı çiziği gibi olmazdı cümlelerim doğru mu? :)

    YanıtlaSil
  6. Sanat için sanat savucusuyum. Bu aslında bizim gibi geri kalmış toplumlarda anlayışla karşılanması gereken bir görüş. Toplumun gelişmesi için bu çok enzem. Nitekim Atatürk ün yaptığı devrimler bu doğrultuda düşünülebilir.
    Alçakgönüllü olmana gerek yok. İnsanın ruhunu anlayabilmek sanatın bence mayası.
    Birileri sana karşı çok yakın ve iltifat dolu yazdığımı iddaa edebilir. Bu samimiyetinin ve sıcaklığının karşılığı ndan başka bir şey değil. Hem karşıda çıktığım görüşlerin var değil mi.

    YanıtlaSil
  7. Kimin ne düşündüğünü umursamıyorum :) Böyle sıcak ve samimi yorumların artı zaman ve emek harcayıp okuman, yorum yazman inan bana çok güzel. Zira zamanımızda birbirini tanıyan insanlar bile birbirini dinlemez ve anlamaya çalışmazken hiç tanımadığın biri seni gerçekten anlamaya çalışıyorsa bu gerçekten güzel birşeydir. Neee karşı çıktığın görüşlerim mi var :D şaka yapıyorum

    YanıtlaSil
  8. O senin güzelliğin,
    Sen, günlerce satın aldığım, özenle kesip biriktirdiğim gazetenin çok istenilen hediyesi gibisin.
    Sen, taksidini bir türlü biteremeyeceğim, bitse dahi bir üçkağıda getirilip sahip olamıyyacağım o sıcacık kooperatif evim.
    :) mübalağa ettiğimi zannetmiyorum. Daha çok sacmalıyorum.. :)

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...