"Neden?" Şaşkın şaşkın bakıyor yüzüme. Sürekli herşeyin nedenini soruyormuşum. İlla öğrenmek zorunda mıymışım? Farkında mıymışım en çok kullandığım kelime "neden"miş. Elbette farkındayım. Çünkü herşeyin nedenini merak etmek gibi zor ve yorucu bir tarafım var. Omuz silkip geçen yetenekli ve rahat insanlardan olamadığımın da farkındayım. Sanki tüm bu nedenleri öğrenince başım göğe erecek hatta herşeyi daha iyi anlayacakmışım gibi sürekli neden neden diye soruyorum. Elbette farkındayım.
Peki ya sen diyorum. Senin en çok kullandığın kelime ne? Durup düşünüyor. Bilmiyor. Çünkü hiç dikkat etmemiş. Ben söylüyorum. Onun en çok kullandığı kelime "hayır". Zamanın birinde muhtemelen "hayır demeyi öğrenin" diye bir laf duymuş ama bunu nerede nasıl uygulaması gerektiğini pek bilememiş bu nedenle sürekli hayır diyor.
O gittikten sonra kafayı insanların en çok kullandıkları sözcüklere takıyorum. Mesela H. sürekli "hadi be" diyor. Mahalledeki B. Abla ona ne söylerseniz söyleyin "yalaaaaaan" diyor. Annem ona birşey anlattığımda "Allah aşkına" deyip şaşırıyor. Z. birşey söylenince önce durup saniyelerce yüzünüze bakıyor sonra başını çevirip gidiyor. Tam sizi umursamadığını düşünmeye başladığınızda geri dönüp konuya dair birşeyler anlatıyor uzun uzun. O düşünmeden konuşmayan türden. Herkesin böyle bir kelimesi var. Gün içinde defalarca kullandığı bir kelime. Ama soru pek az. Ben neden diye soruyorum, M. ise nasıl diye. Tüm bu düşündüğüm insanlar içinde soru soran sadece ikimiz varız. Aklıma gelmeyen birileri mutlaka vardır. Bu kadar az olamayız diye düşünüyorum. Herkes nedenleri nasılları merak ediyordur. Ah bir de P. var. O da her zaman Kim diye sorar. Adı bu yüzden meraklı köfteye çıktı ya. Her neyse.
Şuna inanır mısınız bilmem; Siz bir sorunun cevabını ararken o cevap ya bir insanla ya bir kitapla ya da bir film karesinde size gelir. Eskiden şaşırdım buna ama artık şaşırmıyorum. Dün gece uzanmış Kinyas ve Kayra'yı okurken (Evet Hakan Günday'a bayılıyorum.) orada neden ve nasıl sorularını soran insanlara dair bir paragraf okudum. Şöyle diyordu:
"Zaten hepimiz kendimizi sorduğumuz sorulara göre belirleriz. Tercihlerimiz sorularımızdan gelir... "Nasıl" sorusunu soranlar gerçek hayatın gerçek uğraşlarını en iyi öğrenenlerdir.Bilimle, sanatla dünyayı "Dünya" yapan her branşla ilgilenirler. Siyasetçiler buradan çıkar. Çünkü kendilerinden öncekilerin nasıl yaptıklarıyla ilgilenip meşgul olmuşlar ve akıllarına başka bir soruyu getirmemişlerdir. "Kim?" ya da "Ne?" ile başlayan sorular ise fail arayan, yaratıcı, yok edici kişi ya da olay araştıran insanların hayatlarını çizer. Alın yazısı varsa bunu bir de yazan vardır. Doğa varsa Tanrı vardır. Çocuk varsa anne baba vardır. Ve bu insanlar dinle ilgilenirler. "Nasıl?" diye soran ve dünya burjuvazisini oluşturanların aksine gerçek hayattaki işlerle ilgileri asgari düzeydedir. Çeşitli dinlere mensup olurlar. Ve sorularını kutsal kitaplarına yöneltirler. Burjuvaların hukuk kitaplarına yönelttikleri gibi... Ve en sonunda, sorularına "Neden?" sözcüğüyle başlayanlar gelir. Sonunda diyorum, çünkü aralarında kronolojik bir sıralama olduğu gerçektir. İnsan önce hayatta kalmış sonra inanmış ve en son reddetmiştir."Neden?" sorusu ise ne hayatı ne de yaratıcıyı merak eder. Merak ettiği tek konu kendisidir. Ve kendisiyle o kadar ilgilidir ki soruyu soran kişi içinde iyiliğe yatkın birçok özellik barındırmasına, hiç tanımadığı bir insanın hayatını kurtarmak için kendisininkini tehlikeye atabilecek olmasına rağmen yakın çevresine sırf "kendisi" olduğu için acı çektirecek kadar bencildir. Filozoftur. Düşünür.Nedenleri merak eder. Elinden geldiğince erişir. Ama tek sorun, elindeki nedenlerle ne yapacağını bilememesidir. Nasıl'ı soran bildiklerini kullanarak hayatını kazanır. Kim'i soran Tanrısını bulur ve tapar. Neden'i soran nedenleri bulur, bir süre savunur sonra unutur. Başka nedenler bulur onları da savunur sonra unutur. Ve böyle gider.İsmi; insanoğlunun önlenemez değişimi.Varlığına farklı nedenler bulmaktır insanı ilerleten. Ancak "Neden?" sorusunu soranlar içinde bir azınlık, buldukları ilk nedene takılıp kalır. Onda ısrar eder. Değiştiremez, unutamaz. Ve bütün insanlık ilerlerken o azınlığın mensupları sabit kalır. Ya yok olurlar ya da bütün dünyayı ve barındırdığı farklı nedenleri reddederek yaşarlar... Ben Kayra, bu noktadayım."
Sanırım ben de...
Alıntı: Kinyas ve Kayra- Hakan Günday, sayfa 44-45
Fotoğraf: Life
sanırım ben de..
YanıtlaSilÇok güzel olmuş bu yazın da...düşüneyim ben en çok hangi kelimeleri kullanyorum.Sanırım bunu bana beni tanıyan biri söylemeli...
YanıtlaSilGünday alıntısı da nasıl hoşuma gitti. Düşünülesi. Teşekkür.
Neden oğluma çok kullandığım bir kelimedir.
YanıtlaSilHakan Günday'ın farkı bu. Aslında söyledikleri belki de bizim de bildiğimiz ama kelimelere dökemediğimiz şeyler.
ya koca bir sınıf a desen ,neden; b desen, neden diye soruyorsa bunun nedenini değil nasılını düşünmeye çabalayacağım ben de şimdi.Nasıl kullanmışlar demiyorlar da niye hep nedenini merak ediyorlar diye canım sıkılmıştı bugün öğrencilerime.Nedeninin yanıtını öğrenmek çocuklar için de pek önemli.Yoğunluk yüzünden tam istediğim gibi yanıtlarını kendilerinin bulmasını sağlayamam bile kimi zaman(tarihte takvim çeşitleriydi konu,neden onu kullanmışlar,neden bunu kullanmışlar,göbeğim çatladı yanıtlarken)Şimdiye kadar sınıfımın bana nasıl olmuş dediğini duymadım.Beni bunaltacak kadar,yeni bir şey anlattığımda neden der en az üç dört çocuk.Demek ki ben de daha çok neden sorusunu yöneltiyorum onlara
YanıtlaSilneden?
YanıtlaSilkendimi okur gibi okudum.
neden? sen beni bu kadar iyi okudun.
:)
sevgiler azınlık olmaya devam etmek çok güzel birde bencil olmak :)
JULİET: Zor bir yerde duruyoruz...
YanıtlaSilN.NARDA: Hakan Günday'ın tüm kitaplarını öneririm. Okumadıysan henüz. Çok severim ben kendisini...
HAYAT İZLERİM: Belki. Ama ben üzerine hiç düşünmediğim pek çok şey de buluyorum onun kitaplarında.
ADSIZ: Bazı çocuklar nasıl diye soruyorlar. Sanırım bu çocuklar birşeylerin nasıl işlediğini öğrenme eğilimli çocuklar. Dikkat edeyim çocuklara ne soruyorlar en çok. Merak ettim ben de.
KAKULENİN BEBEKLERİ: :)