10 Mayıs 2014

telaşsız bir kalple, koşmadan...

Şahane. Az önce stres hakkında okurken, kalp ve damar hastalıklarına meyyal A Tipi kişilik olduğumu öğrendim. Panikledim mi? Hayır elbette. Zira bu şekilde davranmaya, böyle hissetmeye, bu hızla koşmaya devam edersem eninde sonunda güm diye yere çakılacağımı biliyorum zaten. Asıl soru bu çakılmayı önlemek isteyip istemediğim.

Nedir bu A Tipi? A Tipi insan neredeyse ışık hızında hareket eden insan tipidir. Öyle hızlıdır ki yanında durduğunuzda başınız döner, ani bir yorgunluk veya gerginlik hissi yaşatır size. Kitapta madde madde şöyle tanımlamış;

1-Yeme, içme, konuşma, hareket etme, yürüme gibi günlük eylemlerinde çok daha hızlıdırlar. İşte bu benim. Jet hızıyla yürüyen hep bir yere yetişmek zorunda olan hatta bunu tüm hayatına yayan, hiçbir işimin olmadığı cumartesi günleri bile evin içinde koşturup duran, hızla yemek yiyen ve bu sırada yapacağı bir sonraki işi düşünen, herkes sigarasından bir iki nefes ancak çekmişken bitirip söndüren, sigarasını henüz yakmamış olup elinde çakmakla oyalanana yavaşlığı yüzünden uyuz olan yine benim. 

2-Cümlelerin sonunu daha sert vurgulayarak daha hızlı konuşurlar. Vurgulama konusundan emin değilim ama hızlı konuştuğumu biliyorum. Zira zaman zaman yuttuğum kelimeler taş olup mideme oturuyor. Bir de şu var ki, belki de mesleğimle ilgili birşeydir bu, bir olayı anlatırken olayın özünü ilk cümlede vermeyip ilk olarak detaylardan başlayanları bir türlü sabırla dinleyemiyorum. Mesela, ben şöyle başlarım, "bir kadın kocasına kızıp kızgın yağı üzerine boşaltmış" Sonra detaylara geçerim. Detaylardan sonra da kendi fikrimi söylerim. Ama çok ilginçtir insanlar genelde şöyle başlıyorlar, "Çok ilginç. Çok da korkunç. Bir insan neden böyle yapar? Hele aynı evde yaşadığı birine nasıl yapar bunu? Ben olsam...." İşte böyle başlayanı dinlerken kim, ne olmuş, nasıl, ne zaman binlerce soruyu aynı anda sorup bu anlatış biçimine aynı anda kızıp ifrit oluyorum. Ama herkesten de haber sunucusu gibi davranmasını bekleyemezsin öyle değil mi?

3-Sabırsız yapıdadırlar. Başkalarının sözünü keserek yüksek sesle konuşurlar. Bu kesinlikle sahip olduğum en kötü özellik. Kendimi milyonlarca defa ikaz etmiş olmama rağmen, hala insanlarının (bazılarının tabi hepsinin değil) sözlerini kesiyorum. İniş çıkışsız sesle konuşanların, aynı fikrin etrafında dönüp dolaşan ve hala senin anlamadığını düşünenlerin, iki dakikalık bir olayı onbeş dakika boyunca anlatanların, diyalogdan yana değil monologdan yana olanların. Bu büyük bir kabalık olduğu gibi aynı zamanda içinde biraz narsiszm barındıran da birşey. Birinin sözünü kesince ona şöyle demiş oluyorsun aslında "dur dur sen anlatamıyorsun, ben daha iyi anlatırım" ya da şöyle birşey diyorsun "sen onu boşver de benim parlak zekamdan fışkıran fikirleri ben sana açayım. Azıcık sen de parlarsın" Evet söz kesmek gerçekten oldukça narsistik bir tavır.  Bu konuda kendi üzerimde çalışıyorum. Ne zaman söz kesecek olsam durduruyorum kendimi.

4-Aynı anda iki ya da daha fazla işi düşünerek aynı zaman dilimine daha fazla işi sığdırmaya çalışırlar. İşte bu konuda gerçekten yapabileceğim hiçbir şey yok. Bunu nasıl değiştirebilirim bilmiyorum. Belki günler 24 değil 48 saat olursa her işi sadece o işe odaklanarak yapmayı becerebilirim. Ama bence bu yapısal birşey. Yani tamamen kişilik yapısı ile ilgili. Hep işleri acelesiz, tek tek ve özenle yapanlara gıpta etmişimdir. O kaslardaki gevşeklik, o telaşsız yüz ifadesi, parmakların ağır çekim kağıtlar üzerinde dolaşması, ucu güzelce açılmış kurşun kalemlerle konulmuş işaretler... Bunlar benim için hep büyülü görüntüler olmuştur. O büyü devam ettiği müddetçe o insanlar gibi davranmaya çalışmış ama kısa bir zaman sonra eski halime dönmüşümdür. Bu konuda da gerçekten uğraşıyorum. Yavaşlık en büyük hedeflerimden biri.

5-Dinlenmek, tatile gitmek, işten uzaklaşmak bu insanlar için suçluluk duygusu yaratır. Bu konuda gerçekten konuşmak istemiyorum. Çünkü bu suçluluk duygusunun işkolik olmakla ilişkilendirilse de aslında tam bir manyaklığın ürünü olduğunu düşünüyorum.

6- Bu kişilerin beraber yaşadığı insanlardan, ailelerinden beklentileri yüksektir. Kendilerinin ve çevresindekilerin bu standartlara ulaşamaması bireyde sıkıntı ve mutsuzluğa neden olur. Bu konuda yüksek standartlarım yok. Yani sanırım. Evet biraz nezaket fena olmaz aslında. Ya da acelem varken beni durdurup abuk sabuk şeylerden söz etmemeleri de öyle. Ama şöyle olun ya da böyle olun diye bir standardım yok. Herkes nasılsa öyle kabul etmeyi başardığımı sanıyorum. Ve insanlara çok fazla kızmıyorum.

7-Rekabet ve zamanla yarış duyguları ağırlık kazanır. Çabuk karar verirler. İnatçı ve saldırgan davranırlar. Rekabet duygum kesinlikle yok ama zamanla yarışmak konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Rekabet duygusunun olmaması da bence narsizmle ilgili. İnsanın neden rekabet duygusu olmaz? Çünkü kimseyi kendine rakip görmez. O başka kulvarda koşuyordur, neden yarışsın. Aslında şimdi kendimi böyle deşince hayli narsist olduğumu dehşetle görüyorum. Öyle miyim gerçekten? Eğer öyleyse bu korkunç birşey. Çabuk karar verme konusuna gelirsek, hiç de öyle değilim. Benim gibi detaycı biri kılı kırk yarmadan nasıl çabuk karar verebilir? İnatçılık? Çocukken belki ama şimdi değil. Mantıkla ikna edilebilirim. Bundan da gocunmam. Saldırganlık işte o kesinlikle yok. Zaman zaman öfkeden deliye dönüyor ve ağzımdan çıkanı duymuyorum ama bu da oldukça nadir. Zira asla olmaması gereken birşeyin vuku bulmuş olması lazım. Mesela gururumun kırılması olabilir. Bak işte aşırı gurur da narsistin özelliğidir. Ben gerçekten narsistim galiba. 

8-Sürekli koşuşturma sebebiyle çevrelerindeki güzelliklerin farkında varamazlar. Bingo. İşte bu tam olarak başıma gelen şey. Bu yüzden kimbilir neleri kaçırdım. Bu kaçırdığım şeyler yüzünden belki de hayatın bu kadar karanlık ve korkunç şeylerle dolu olduğu fikrine kapılmam. Ve yine bu yüzden ormanda tek başına yaşayan, telaşsız adamlara bunca gıptayla bakıp onların yerinde olma hayali kurmam. 

Resim: Rafal Olbinski

6 yorum:

  1. Tanıyorum böyle insanlar ve üzülüyorum ne yazık ki :( ben sakin gamsız denilen tiplerdenim. diğer türlüsü beni aşar.

    Allah şifa versin :)

    YanıtlaSil
  2. hmm...Benimki ne çıkar acaba, çok merak ettim... 5. 6. ve 7. maddeler tıpatıp aynı.. öyle bir inadım vardır ki, keçi inadı yanında devede kulak kalır. Ve acıyla söylüyorum ki aşırı bir savunma mekanizması geliştirmem sonucunda üçüncü kişiler tarafından çoğu zaman saldırgan tavırlar içinde görülüyorum. Bunlara rağmen ilginç bir şekilde 1. maddenin tam tersi çok yavaşımdır, aynı anda birden fazla şey kesinlikle düşünemem, işleri yetiştirmekte zorlandığım için günler 48 saat olsa keşke diye düşünürüm. Ve sabırlı biri olmama rağmen konuşma esnasında sadete gel mübarek diye düşünür, kendimi engellemeye çalışsam bile çoğu kez lafı insanın ağzına tıkarım :(

    YanıtlaSil
  3. Bu hayatta iki tip insan vardır:
    blogda yazı yazanlar,
    ve blog yazılarına yorum yazanlar..
    (iyi kötü deli)

    YanıtlaSil
  4. Arada kendine hatırlat yavaş, sakin ol diye...
    Gerçekten hızlı yaşamak anın tadını almayı da engelliyor değil mi??

    YanıtlaSil
  5. Direk ikizler burcunu tanımlamış:)) Okurken kendimi düşündüm de, benim ki A++ gibi. Bu duruma göre benim kalp ne zaman duruyor?

    YanıtlaSil
  6. Bu konuda üzerinde çalışmaya değer bence... Düşünemiyorum bile ne kadar zordur... Hayat kısa, keyfini çıkartmak lazım...

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...